Abdülkadir Aygan, 1958 yılında Şanlıurfa Suruç’a bağlı Uzunhıdır’da dünyaya geldi.
1975 tarihinde PKK’ye katıldı, 1985 yılına kadar on yıl örgüt içerisinde kaldı.
PKK’yle ilişkisi Adana Meslek Lisesi’nde öğrenciyken başladı ve 1977’de okulu bıraktıktan sonra da devam etti.
Güney Kürdistan’da üç yıl bütün PKK kamplarında kaldı.
Kuryelik ve kılavuzluk yaptı.
1977de Nizip’te PKK’nin askerî kanat sorumlusuydu.
10 yıl sonra örgütten ayrılarak itirafçı oldu.
Bir süre Diyarbakır Cezaevi’nin itirafçılar koğuşunda kaldı.
Pişmanlık Yasası’ndan yararlandı ve on beş yıllık cezanın üçte birini yattı.
1990 yılında tahliye oldu.
Tahliyesinin hemen ardından askere alındı.
Cem Ersever’in girişimleri ile yeni kurulan JİTEM’in ilk 7 kişilik kadrosunda yer aldı.
1990-2000 tarihleri arasında Aziz Turan kimliği ile JİTEM’de 10 yıl görev yaptı.
Burdur İl Jandarma Alay Komutanlığı’na sivil memur olarak atandı.
Memuriyetinin ardından İsveç’e yerleşti.
Aygan JİTEM ve faili meçhul cinayetler hakkında itiraflarda bulundu.
Cem Ersever, Musa Anter, Gaffar Okkan gibi kişilerin ölümleri hakkında önemli bilgiler verdi.
Abdulkadir Aygan, evli ve 5 çocuk sahibidir.
ABDÜLKADİR AYGAN’IN İTİRAFLARI
Aygan, Neşe Düzel ile yapılan röportajında İhsan Haran’ın ölümü hakkında şu ifadelerde bulunuyordu:
”PKK’lı olduğu söylenen İhsan Haran isimli bir genç vardı. Ailesi boşaltılan Lice köylerinden Diyarbakır’a göçmüştü. Şehitlik semtinde oturuyordu. O genç JİTEM’e alınıp sorgulandı. Sonra da Silvan tarafına götürüldü, bir arazide kafasına kurşun sıkılıp bırakıldı. Fakat sonra komutan Abdülkerim Kırca’dan duydum. Meğer o genç kafasına sıkılan kurşunla ölmemiş. Sadece şok geçirmiş. Batmana kadar yürüyüp hastaneye gitmiş. Yaşadığı olayı anlatmış. İşte bu olay Batman timine haber veriliyor, o da Diyarbakır JİTEM’e bildiriyor. Evet…Kırca’yı telefonla arıyorlar ve ”komutanım böyle bir durum var” diyorlar. O da ”Tamam onu hemen sizin time alın, bekletin. Biz geliyoruz” diyor. Bana bunu Kırca kendisi anlattı. Niye bir komutan size bunu anlatıyor?İlk infazı yapanları beceriksizlikle suçladı. ”Bizim beceriksizler öldürememişler. Adam kalkmış şehre, hastaneye gitmiş. Tekrar gittik, aldık ve işini tamamladık dedi. Abdülkerim Kırca yanına personelini alarak hemen
Batmana gidiyor ve o genç tekrar araziye götürülüp infaz ediliyor. JİTEMin eline düşen sağ bırakılmıyor.”
Aygan, üniversite öğrencisi Servet Aslan’ın öldürülmesi hakkında ise şöyle diyordu:
”Servet Aslan diye bir üniversiteli genç vardı. Fatma isimli bir de Mersinli kız arkadaşı vardı. Kızın hakkında hiçbir suçlama yoktu. Hiç ilgisi yoktu. Bizim gibi sivil memur olan itirafçı Serpil’in ifadesi üzerine bu iki üniversiteli genç Diyarbakırın merkezinde el ele gezerken alındılar. Üstelik çocuk dağa falan gitmemiş. Kaldı ki yanında kız arkadaşı da var. Bu ne anlama geliyor?Birbirlerine âşık olmuşlar. Normal bir hayat yaşıyorlar. PKK’lı militan Diyarbakır’ın merkezinde kız arkadaşıyla el ele gezemez. Çocuk PKK’lı olmadığını ağlaya ağlaya söylediyse de… Onlar da mı öldürüldü? Evet, onlar da öldürüldü… Mehmet Çapur isimli bir başçavuş vardı. Kırca emir verdi. Gençleri Sivas yönüne götürüp, orada öldürüp yol kenarına atmışlar. Bu iki genç iki gün sorgulandılar, işkence gördüler. Abdülkerim Kırca o kıza kendisi işkence yaptı.”
Aygan, en çok cinayetin Kırca döneminde işlendiğini belirterek şu açıklamalarda bulunuyordu:
”En çok cinayet komutan Kırca döneminde oldu. Cem Ersever zamanında da oldu ama o kadar değil. Mesela onlardan sonraki komutan Ali Yıldız politik davranıyordu. İtirafçıların yanında ”şu kişiyi alın” demiyordu. Normal istihbarat faaliyeti yapıyormuş gibi davranıyordu. Ama kendi emrindeki Zahit Enginin başında olduğu Diyarbakır JİTEM timi durmadan JİTEMe adam alıp, sorgulayıp öldürüyordu. Biz bunlara gözümüzle
kulağımızla da şahit oluyorduk. Adamlar hücrelerde haykırıyordu. O insanlar da sonradan yok oluyordu. Binanın arkasında bir çöp bidonu vardı. Şehmuz Çavuş’u ya da timden başka birini orada insanların özel eşyalarını, elbise, ayakkabılarını yakarken görüyorduk.”
PKK’den ayrıldıktan sonra bir dönem yasa dışı Jandarma İstihbaratta (JİTEM) adına çalışan Abdülkadir Aygan, bianet’e, Güneydoğu’da faili meçhul cinayetlerinin işlendiği 1990’lı yıllarda JİTEM yapılanması içinde yer aldığını iddia ettiği üç yeni ismin adını açıkladı.
İsveç’te yaşayan Aygan, bu isimlerin Astsubay Başçavuş Mehmet Çakır, Uzman Çavuş Seçkin Pamukçu ve işçi Hasan Adak olduğunu iddia etti. İtirafçı Murat Demir’ın beyanlarında Adak’ın adı, Halkın Emek Partisi (HEP) Diyarbakır İl Başkanı Vedat Aydın’i öldüren kişi olarak anılıyor.
JİTEM teşkilatında astsubaylar, uzman çavuşlar, hizmet erleri ve sivil memurların da görev yaptıklarını kaydeden Aygan, 1990-2000 yıllarında JİTEM’de görev yaptığını iddia ettiği personelin listesini nasname.com sitesine açıklamıştı.
JİTEM hiyerarşik yapılanmasının başında Jandarma Genel Komutanlığı’nda general rütbesiyle görev yapan bir “İstihbarat Başkanı”nın bulunduğunu, Jandarma Grupları Komutanlığı’nı da Ankara’da bir Albay, yarbay veya Kıdemli bir binbaşının yönettiğini ileri süren Aygan, bu birime bağlı olarak çalışan Diyarbakır JİTEM Grup Komutanlığı’nın da, Ankara-İstanbul-Adana-Mersin-Samsun ve Antalya JİTEM Tim Komutanlıklarının bulunduğunu savundu.
Aygan’a göre JİTEM içinde görev yapan subaylar arasında, Ali Akgöz, Veli küçük, Arif Doğan, Ahmet Cem Ersever, Aytekin Özen, Nurettin Ata, Hüseyin Kara, Ali Yıldız, Abdulkerim Kırca, Cahit Aydın, Cemal Temizöz, Kadir Tahir, Zahit Engin, Savaş Gevrekçi, Tunay Yanardağ, Mustafa Karaduman, Musa Sümbül, Osman Aksu, R. Fatih Aslan, Uğur ….. üstteğmen, Zeki…….yüzbaşı, Abdullah…. binbaşı bulunuyor.
Astsubay olarak da listede, Osman Altıntaş, Mehmet…, Adnan Erdeve, İbrahim Gökçeyrek, Necmettin Çekiç, Ali Tellioğlu, Seyfullah Cural, Ali Savar, Ergün Çetin, Üzeyir Demirhan, Yusuf Aslan, Ufuk Kırılmaz, İlhan Tur….., Seyit…., Şaban Bayram’ın isimleri var.
Listedeki uzman çavuşlar da, Mustafa Uzel, Yakup Toprak, Cemal Yaşar, Recep Kara, Yüksel Uğur, Abdulkadir Öztürk, Şerif Yıldız, Murat Kaya, Mustafa genç, Tuncay Şahiner, Mürsel Gözütok, Yavuz Gündoğdu, Oktay Yazıcı, Ahmet Karaçar ve Fevzi Yılmaz’dan oluşuyor.
Aygan’a göre Kemal Emluk, Saniye Emluk, Hatice Elmas, Serpil Toprak, A. Aygan, Abdulkadir Karataş, Hasan Adak ve soy isimlerini hatırlamadığı Abdullah ve Hoca isimli kişiler de sivil memur ve işçi olarak çalışıyordu.
Musa Anter’in öldürüldüğü gece neler olduğunu anlatan Aygan şöyle diyordu:
”O gece Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım, Hogir, Şırnaklı Hamit dediğimiz Hamit Yıldırım ve itirafçı Mustafa Deniz vardı, bir aradaydık. Ben Yeşil’lerle birlikteydim. Yeşil’in talimatıyla Musa Anter’in kaldığı otelle telefonlaşma yapıldı. Hamit’i gönderdi Yeşil. Onu gönderdikten sonra bizi cipe bindirdi ve Silvan yoluna götürdü. Biz orada bekleyecektik. Hamit Yıldırım, sözde Musa Anter’i alıp Hogir’in yanına, yani benim de olduğum yere getirecekti. Biz de oradan alıp, biraz ileride tepede bekleyen Yeşil’in yanına götürecektik. Fakat epey bir zaman geçtiği halde Hamit ve Musa Anter gelmediler. Biz de Yeşil’in yanına gittik. Oradan da JİTEM karargâhına geçtik. Hamit de oraya geldi 40 dakika kadar sonra.
Evet, suçluluk duygusu içinde gibiydi. Kendisine verilen görev, Musa Anter’i Hogir’in yanına getirmekti ama o yolda vurmuş. 14’lü diye tabir ettiğimiz Umman tabanca vardı onda. Onunla vurmuş Anter’i ve Orhan Miroğlu’nu. Hogir “Hani yanımıza getirecektin?” diye sorunca “Şüphelendiler, vurmak zorunda kaldım” dedi. Hogir, “Silahı ne yaptın?” deyince de vurduğu sokakta çöp tenekesine attığını söyledi.
Diyarbakır’da 1992’de kanlı bir cinayete kurban giden Musa Anter’in oğlu Anter Anter, katili umursamadığını belirterek, “Benim derdim büyükler. Asıl emir verenler mahkûm olmalı” demişti.
Aygan, Diyarbakır Baro Başkanı Mustafa Özer ve Uğur Mumcu’nun öldürülmesiyle ilgilide şu çarpıcı ifadelerde bulunuyordu:
”Ersever’in valizinde yaklaşık 20 kilo C-4 olduğunu gözlerimle gördüm. Bu patlayıcıları 1991 ya da 92’de Vietnam gazisi bir Amerikalı adam Olağanüstü Hal Bölge Valiliği’ne vermişti. Ersever de patlayıcıları oradan aldı. Bu patlayıcıları Mardin yolu kenarındaki bir derede patlatıp denedik. Ben, Ersever ve Amerikalı eski asker vardı. C-4’lerin bir kısmı Diyarbakır Baro Başkanı Mustafa Özer’in arabasının altında patlatıldı. Bombayı patlatan binbaşı Aytekin Özen’di. Ben bu olaya katılan kişiyim. Bu C-4 patlayıcıdan bir kısmını da Mardin-
Kızıltepe şehir merkezinde Renault marka bir arabanın altında patlattık. Ersever bu C-4’leri Ankara’ya götürdükten sonra Uğur Mumcu C-4 patlayıcı ile öldürüldü. (Gazeteci Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993’te Ankara’da uğradığı bombalı saldırıda hayatını kaybetti.) Aytekin Özen ve Ersever konuşmalarında “Uğur Mumcu kaşınıyor rahat durmuyor” diyorlardı. PKK’yla ilgili araştırmalarından rahatsızlardı. Mumcu’yu da yakında bir yere araçlarını park edip uzaktan kumandalı patlayıcı ile öldürdüler.”
Bernamegeh Türkçe