GAYENE BALESİ

ARAM HAÇATURYAN, GAYENE BALESİ VE KÜRTLERİN KILIÇ DANSI

”Gayane Aram Haçaturyan’ın 1942’de bestelediği ünlü Kılıç Dansını içeren 4 perde ve 7 sahnelik balesi. Librettosu Derzhavin’e Anisimova’na aittir. Balenin ilk performansı Aralık 1942 yılında gerçekleşti. Balenin baş dansçıları şunlardı: Natalia Dudinskaya (Gayane), Nikolai Zubkovsky (Karen), Konstantin Sergeyev (Armen), Tatanya Vecheslova (Nune) ve Boris Shavrov (Giko). Kondüktör Pavel Feldt idi .  Balenin en ünlü bölümleri ” Kılıç Dansı ” dır.”

 

Bale

Bale, belli figürlere, adım atışlara dayalı dans ve müzikli gösteri türüdür. İtalyan rönesans döneminde ortaya çıkmış daha sonra Fransa ve Rusya da gelişmiş bir performans sanatıdır. Dünya çapında yayılarak birçok başka dansı etkilemiştir.

Bale dansı, mimik, müzik, duygu ve dekor sanatlarının ileri standartta birleştirilerek kullanan bir tiyatro gösterisi olarak tanımlanabilir. Asıl eleman olarak kullanılan dans aslında İtalyanca “dans” anlamına gelen “ballo” ya da “balletto” sözcüğünden türetilmiştir.

Sovyetler Birliği’nde dans

Sankt-Peterburg’daki İmparatorluk Bale Okulu, Sovyet Devrimi’nden sonra Leningrad Kirov Dans Okulu’na dönüştü ve Sovyet balesinin birçok ünlü dansçısı bu eğitim kurumundan yetişti. Niçinski’den Nureyev’e, Pavlova’dan, Plitsetskaya’ya dek birçok ünlü yıldızın yer aldığı Bolşoy Bale Topluluğu, gerek klasik bale yapıtlarında, gerekse çağdaş Sovyet bestecilerinin eserlerinde büyük başarı sağladı ve dünya ölçüsünde ünlendi. Aynı süreçte Sibirya’dan Ukrayna’ya dek 100’ü aşkın halkın folklorundan derlenen halk oyunları, gerek özgün biçimleri, gerekse çağdaş dans ilkeleri anlayışına göre yapılan koreografik biçimleriyle çok sayıda dans topluluğunun repertuvarını oluşturdu. Bu konuda öncü çalımalarıyala Moiseyev Halk Dansları Topluluğu, ülke içinde olduğu gibi, dünya ölçüsünde de yaygın bir beğeni kazandı.

GAYENE BALESİ

Aram Haçaturyan’ın önemli eserleri arasında sayılan Gayaneh balesi, Aram Haçaturyan’ın 1941-1942 yıllarında bestelediği 4 perdelik ve 7 sahnelik bale süitidir. Prömiyeri 1942 senesinde, St. Petersburg’ta Marinski tiyatrosunda yapılmış olan baleden, daha sonra 3 adet konser süiti derlenmiştir. 

Haçaturyan’ın hayatını anlatırken size bestecinin en göze çarpan özelliği olduğunu söylediğim farklı kültürlerin balede kullanması okadar hissediliyor ki… 

Gayaneh balesinde Ukrayna, Kürt, Kafkas ve Ermeni temaları ön planda…

Baş kahramanı Gayaneh isminde vatansever bir ermeni kadındır ve kocasının vatana ihanetine şahit olması ile başına gelen olaylar anlatılır. 

İlk perdede sahne açıldığında, karşımıza ülke sınırına yakın bir kollektif çiftlik (kolhoz) manzarası çıkar. (Kollektif çiftlik, eski sovyetler birliğinde tarımsal devlet işletmelerine verilen isimmiş) Herkes harıl harıl çalışmakta ve pamuk hasatını toplamaktadır. Bir tek Gayaneh’in tembel kocası Giko hariç. Gayaneh, alkolik kocası ile tembelliği ve usulsüz davranışlarından kavga etmeye başlar. Bu sırada, çiftliğe genç kumandan Kazakof’un önderliğinde bulunan Sovyet sınır askerleri girer. Herkes adına Kazakof’a verilecek olan çiçek buketi, Gayaneh tarafından sunulur. Ancak, kocası Giko’nun sinirle buketi parçalaması ve ortadan kaybolması ile sahne kapanır.

İkinci perde, Gayaneh’in evinde başlar. Tüm köylü, kocasının yaptığını kınayarak, Gayaneh’i teselli etmektedir. Ama sevilmeyen kocası malesef çıkagelir ve herkes evi terk eder. 

Giko elbet bir plan üzerindedir….

Gece yarısı, çocuklarını ninni söyleyerek uyutmaya çalışan Gayaneh üç kaçakçının Giko’yu ziyarete geldiğini duyar. Pamuk çiftliğini yakarak, paralarını alıp yurtdışına kaçmayı planladıklarını duyan Gayaneh, vatanına ihanet edecek olan kocasını durdurmak ister. Ancak, kocası Gayaneh’i bir odaya kitleyerek, planlarının peşinden gider.

Artık, dağlarda bir Kürt köyündeyiz. Gayaneh’in kardeşi Armen ve sevdiği Kürt kızı Ayşe’de bu köyde yaşamaktadır. Gayaneh’in kocası, planlarını gerçekleştirmek üzere, diğer 3 kaçakçı ile bu köye kaçarak, Ayşe’den yardım ister. Ancak, bir şeylerin peşinde olduklarını anlayan Ayşe, genç komutan Kazakof’a haber gönderir. Kendilerini ele vereceğini anladıkları Ayşe’yi öldürmeye karar veren kaçakçılar, planlarını gerçekleştiremeden komutan yetişerek Ayşe’yi kurtarır ve üç kaçakçıyı hapse atar. Giko kaçar ve tam planladıkları gibi pamuk çiftliğini yakar. Herkes Giko’nun peşindedir. Ancak, kitlendiği odadan kaçmayı başaran Gayaneh, Giko’yu bulur. Ama malesef Giko, Gayaneh’i bir hançer ile yaralar. En azından Gayaneh’in çığğı sayesinde Giko yakalanır ve hapse atılır. Gayaneh’i kurtaran komutan Kazakof ile Gayaneh’in arasında ise bir aşk başlar.

Son perdemiz, tüm bu olaylardan tam bir sene sonra açılır. Bu neşeli günde hem çiftliğin onarılması kutlanmakta, hem de düğünler yapılmaktadır. Karzakof ile Gayaneh ve Armen ile Ayşe evlenmektedir. Birçok halk dansı yapılarak kutlamalar gerçekleştirilir ve balemiz mutlu son ile perdelerini kapar. Bu son perdede yapılan Kılıç dansı, Haçaturyan’ın bilinen en ünlü eserlerinin başında gelir. 

KÜRTLERİN KILIÇ DANSI

Haçaturyan eser hakkında “Kürtlerin Dansı” tanımını kullanır ve Sovyetler Birliği’ndeki Kürtleri betimlediğini belirtir.

Kılıç Dansı Aram Haçaturyan’ın Gayaneh balesinde (1942) dansçıların kılıçlarla becerilerini sergilediği son eylemini kapsayan müzikal hareketler bütünü. Haçaturiyan’ın en çok bilinen ve tanınan eseridir. Kendisi eserin bu popülaritesini “dikkatleri diğer eserlerinden saptırdığını” belirtmiştir. Haçaturyan eser hakkında “Kürtlerin Dansı” tanımını kullanır ve Sovyetler Birliği’ndeki Kürtleri betimlediğini belirtir.

Kılıç Dansı 20. yüzyıl popüler müziğinin en önemli parçalarından biri olarak kabul edilir. Önce ABD’de, daha sonra İngiltere ve Almanya’da ardından diğer ülkelerdeki pop sanatçıları tarafından kapaklarla popüler hale getirildi. Onlarca yıl boyunca çok çeşitli filmlerde ve televizyon dizilerinde kullanılması, ününe önemli katkıda bulunmuştur. Kılıç Dansı, performanslarında en az beş ülkeden bir dizi patenci tarafından da kullanılmıştır. Tom Huizenga National Public Radio “20. yüzyılı en tanıdık ve belki de en çıldırtıcı ezgileri.” olarak tanımladı.  Billboard dergisi ona “var olan her pop orkestrası tarafından bilinen bir parça” yorumunu yaptı.

Sovyetler Birliği’nde sanat

Sovyetler Birliği’nde sanat, Sovyetler Birliği’nde üretilen sanat eserlerinin genel adıdır. 1917-1991 yıllarını kapsar. Sovyetler’de özellikle 1950’lerde nonkonformist olmayan bir sanat gelişme göstermiştir.

Tarihçe

Yüzyılın başında Kandinskiy, Chagall, Maleviç, Naum Gabo, El Lissitzky gibi dünya çapında ressamlar çıkaran Rusya’da, Devrim’den sonra bu sanatçıların çoğunun yurt dışında çalışmalarını sürdürmeleri nedeniyle resim sanatında belli bir durgunluk görüldü. Lenin’in modernist ressamlara yakınlığı olmasına karşın, soyut gerçeküstücü vb akımların etkisindeki ressamlar, halk ideallerine aykırılıkla suçlandı.

Resimdeki düşüşe karşın, mimarlıkta büyük atılımlar gerçekleştirildi. Birçok yeni kent ile Moskova çevresi ve Sibirya’nın uzak bölgelerinde uydu kentler kuruldu. Moskova’da Lenin Mozolesi, Aleksey Sçuçev’in İçişleri bakanlığı ve Moskova Oteli, Vladimir Sçuko’nun Lenin Kütüphanesi, Rudnev’in planlarını çizdiği Lomanosov Üniversitesi dönemin başlıca ünlü yapılarıdır. Resimde sosyakist gerçekçilik anlayışıyla ürün veren ressamların en ünlüleri Gerasimov, Boris Yakovlev, Gh Ryajskiy’dir. Bunların yanı sıra gravürcü İlya Sokolov ve afişçi V. Koretskiy öne çıkar. II. Dünya Savaşı sonrasında; 1961’de tamamlanan Kremlin’deki 6000 kişilik bir salon içeren Kongreler sarayı, Öncüler Sarayı (1962), 90 m yükseklikte çelik bir ok biçimindeki Uzay Fatihleri Anıtı (1964), 533 m yüksekliğiyle dünyanın en yüksek betonarme televizyon kulesi başta gelen mimari başarılardır.

Formalistler (biçimciler) diye anılan aşırı bir grupla, sosyalist gerçekçiliği savunanlar arasındaki çekişmelerin yaşandığı Stalin döneminin sona ermesi, edebiyatta oluğu gibi resim alanında geniş bir açılım getirdi. Sosyalist gerçekçi anlayışın yanı sıra çağdaş tüm akımların temsilcileri ortaya çıktı. Vera Mukhina, Gavriil Gorelov, Arkadix Plastor, yüzlerce Sovyet ressamından sadece birkaçıydı. Büyük bir serbestlik içinde tüm çağdaş sanatsal akımlardan ve teknik olanaklardan yararlanan Sovyet mimarları başyapıtlar verirken, resim, heykel gibi güzel sanat dalları da bu süreçte gelişimini sürdürdü.

Aram Haçaturyan Kimdir

Aram Haçaturyan, besteleri 20. yüzyılın müzik klasiklerinin bir parçası haline gelen yetenekli bir bestecidir. Adı dünya çapında tanınmakta ve besteleri dünya çapında en iyi tiyatro sahnelerinde, konser platformlarında ve en uzak yerlerde icra edilmektedir. Bugün, Khachaturian’ın müziği radyoda, televizyonda ve sinemada çalınıyor. UNESCO, Khachaturian’ın adını 20. yüzyılın en ünlü bestecileri arasına yerleştirir ve onun ünlü balesi “Gayaneh”in “Kılıç Dansı”, günümüzün en popüler besteleri listesinde ilk sıralarda yer alır. 

Haçaturyan, 6 Haziran 1903’te Tiflis’in banliyösü Kodzhori’de (şimdi Tiflis) bir çiftçi Ermeni ailesinde doğdu.
Ayrıca, o dönemde Tiflis’te RMC’nin (Rus Müzik Topluluğu) bir bölümünün yanı sıra bir müzik okulu ve bir İtalyan Opera Tiyatrosu’nun olması da önemlidir. Burası, aralarında Fyodor Shalyapin, Sergei Rakhmaninov, Konstantin Igumnov’un da bulunduğu ünlü kültürel temsilciler tarafından ziyaret edildi. Sonuçta Gürcü ve Ermeni besteci okullarının oluşumunda önemli rol oynayan ünlü müzisyenlerdiler.
Bütün bunlar, Aram Khachaturian’ın ilk müzikal izlenimlerinin temelini oluşturdu. Entonasyonun orijinal çok uluslu “alaşımı”, akustik deneyiminin ayrılmaz bir parçasıydı. Yıllar sonra bu “alaşım” Khachaturian’ın müziğinin taahhüdü haline geldi, böylece hiçbir zaman milliyet çerçeveleriyle sınırlı kalmadı ve her zaman geniş bir kitleye hitap etti. Khachaturian’ın her zaman çeşitli ulusların müziğine derin bir saygısı ve canlı ilgisi vardı.

Aram Haçaturyan, erken dönem müzikal yeteneklerine rağmen, müzik okuryazarlığı ile ilk kez 1922’de Moskova’ya geldiğinde ve Gnesin Müzik Okulu’nda bir çello sınıfına kaydolduğunda 19 yaşındaydı. Eşzamanlı olarak besteci, Moskova Devlet Üniversitesi Fizik ve Matematik Bölümü’nden biyoloji diploması aldı.
Khachaturian’ın müzikal gelişimi hızlı bir şekilde ilerledi. Kısa bir süre içinde sadece sınıf çalışmalarını yakalamakla kalmadı, aynı zamanda Moskova Konservatuarı’nın Küçük ve Büyük Salonlarında öğrenci konserlerinde sahne alma hakkını elde ederek en iyi öğrencilerden biri oldu. 

Haçaturyan’ın besteci olarak kaderi, 1925’te okulda bir beste sınıfı açtıklarında nihayet belirlendi. Orada ilk kompozisyon becerilerini kazandıktan sonra, 1929’da Moskova Ulusal Konservatuarı’na kabul edildi.
Aram Khachaturian, Myaskovsky’nin sınıfını 1933’te Sergey Prokofiev’in ziyaretinden silinmez bir şekilde etkilendi. Dahi bestecinin yaratıcı eseri genç müzisyeni giderek daha fazla etkiledi. Buna karşılık Khachaturian’ın besteleri Prokofiev’i o kadar çok şaşırttı ki, onları hemen icra edilecekleri Paris’e götürdü.

Haçaturyan’ın ilk yayınlanmış kompozisyonu, keman ve piyano için “Dans”, bestecinin üslubunun bazı karakteristik özelliklerini zaten içeriyor: doğaçlama, varyasyon tekniklerinin çeşitliliği ve özellikle Doğu enstrümantal müziğinde yaygın olarak yayılan tını efektlerinin taklit edilmesi.
Yavaş yavaş,Haçaturyan  türkü ve dansların “düzenlenmesinden” “gelişmesine” kadar küçük formlardan daha geniş formlara geçti. 1932’de piyano için Suite oluşturuldu; ilk eseri “Toccata” geniş çapta tanındı ve birçok piyanistin repertuarına dahil edildi. Zamanın testinden geçti. Khachaturian’ın gençliğinde yarattığı “Toccata”, cazibesini ve etki gücünü bugüne kadar korumuştur. Rodion Shedrin şunları yazdı: “Bu dinamik harika oyunun ortaya çıktığı günden bu yana uzun yıllar geçti, ancak şimdi bile performansı halkın coşkusunu uyandırıyor. 

1933’te senfonik orkestra için yeni bir “Dance Suite” kompozisyonu yapıldı. Besteci Dmitriy Kobalevskiy şunları yazdı: “Güneş ışığı, yaşam sevinci ve manevi güç yayan bu kompozisyonun ilk performansı, hala öğrenci olan genç besteci için büyük bir başarıydı ve hemen Sovyet bestecilerin en üst sıraları arasında yer aldı. ”.
Burada birçok yeni şey oldu. Genç besteci olağanüstü orkestral becerilerini ve senfonik düşünmeye olan yakınlığını gösterdi. “Dans Süiti”nin şenlikli ve zarif bir müziğinde, Khachaturian’ın parlak bireysel orkestra stilinin hatları açıkça göze çarpıyordu.

1935 yılında Moskova Konservatuarı Salonu’nda E. Senkara’nın yönettiği orkestra, konservatuardan mezuniyet için bitirme projesi olarak besteci-mezun tarafından tanıtılan Birinci Senfoniyi seslendirdi. En verimli çalışma dönemini sonlandırmış ve aynı zamanda olgunluk aşamasına giren bestecinin yeni bir yaşam ve yaratıcı çalışma dönemini başlatmıştır. İzleyiciler, basın, meslektaşlar ve arkadaşlar, yeni kompozisyonun yüksek sanatsal değerini, içeriğinin özgünlüğünü ve kamusal önemini, melodilerin zenginliğini, armonik ve orkestra renklerinin cömertliğini ve özellikle,
olgunluk yaklaştıkça Khachaturyan, yaratıcı çalışmalarında drama oyunları için müzik bestelemeye daha fazla öncelik vermeye başladı. Bu türün en önemli besteleri şunlardır: Lope de Vega’nın “The Valencian Widow” (1940) müziği, Lermontov’un “Masquerade” (1941). Müzikten çalmaya dayalı olarak oluşturulan senfonik süitler, bağımsız konser formlarına kavuştu.

Haçaturyan ayrıca sinematografiye, kendine özgü kurallarını mükemmel bir şekilde hissettirerek, müziğin sentetik bütünün özünü keşfetmedeki etkin rolünü anlayarak, gerektiği gibi dikkat etti. Müziğinin ses verdiği çeşitli filmler arasında “Pepo” ve “Zangezour” özel bir yer tutuyor.
Aram Khachaturian’ın en parlak yeteneği senfonik bestelerinde ortaya çıktı. Hem Piyano Konçertosu (1936) hem de Keman Konçertosu ve orkestrası (1940) büyük bir başarıydı ve çok geçmeden dinleyicilerin sempatisini kazandı.
Bu bestelerde, ilk olarak “Dance Suite” ve “First Symphony”de ortaya çıkan eğilimler daha da gelişti, ancak bunlara pek çok yeni unsur da eklendi. Her şeyden önce bu, bestecinin daha sonra kendi stilinin karakteristik özelliklerinden biri haline gelen konçerto stilini edindiğinin bir işaretiydi. Besteci birkaç kez konçerto türüne döndü ve içinde bir dizi ilginç ve cesur keşifler yaptı. Bestecinin en ünlü ve yetenekli müzisyenlerden biri olarak tanınması gibi, 1941’de Büyük Vatanseverlik Savaşı başladı. Ancak, o zor zamanlarda bile, Khachaturian’ın bestelerinin çoğu icra edildi, bu da onu bir müzik arayışına motive etti.

1942’de K. Derzhavin’in librettosunu içeren “Gayaneh” balesinin notası tamamlandı. Bu kompozisyonda besteci, klasik bale geleneğini folklorik ulusal müziği  koreografi sanatı ile ustaca sentezledi. “Gayaneh” balesi, yerli ve yabancı tiyatroların repertuarının sağlam bir parçası olarak dahil edildi. Müzikten “Gayaneh”e kadar Khachaturian tarafından bestelenen üç senfonik süit de yaygın bir ün kazandı.
1943’te Khachaturian’ın İkinci Senfonisi tamamlandı. Müziğin kahramanlık ve trajedinin yeni renkleriyle zenginleştirildiği savaş yıllarının bu kompozisyonunda, yaratıcı eserlerinin yeni, sıra dışı yönleri ortaya çıktı. Dmitriy Shostakovich şunları yazdı: “İkinci Senfoni, belki de Khachaturian’ın trajik başlangıcın bu yeni zirvelere ulaştığı ilk bestesi; ancak, trajik özüne rağmen, bu kompozisyon derin bir iyimserlik ve zafere olan inançla doludur. Buradaki trajedi ve yaşam iddiasının birleşimi büyük bir güç kazanıyor.”


1944’te Haçaturyan, Ermenistan’ın milli marşını besteledi. Bir yıl sonra savaş sona erdi ve kısa süre sonra “muzaffer” Üçüncü senfoni ortaya çıktı. Gerçekten, Üçüncü Senfoni heyecanlı, acıklı unsurlarla dolu bir kaside, galipler için orijinal bir ilahidir. Khachaturian’ın üçüncü senfonisi ile bağlantılı olarak, akademisyen BV Asafiev’in sözlerini hatırlamak gerekir: “Hachaturian sanatına hitap ediyor: “Işık olsun! Ve neşe olsun!”…

1946 yazında besteci, Moskova’da S. Knushevitsky tarafından büyük bir başarı ile gerçekleştirilen Viyolonsel Konçertosunu yarattı. Aynı zamanda Ermeni şairlerin mısralarına ses döngüsü oluşturuldu. Enstrümantal konser uzun zaman önce bestecinin favori türlerinden biri haline geldiyse, vokal döngüsü ilk kez uygulandı.
1954’te Aram Khachaturian’ın en önemli kompozisyonu, kahramanca ve trajik bale “Spartakus” oluşturuldu. Fikir derinliği, sanatsal uygulamanın parlaklığı, dramatik sanat ve biçimin ölçeği ve son olarak çağdaş müzikle ilgili gerçek yaratıcı sorunların çözümünün cesareti için 20. yüzyılın en iyi baleleri arasında hak eden bir yer işgal etti. 

60’lar, Haçaturyan’ın yaratıcı çalışmasında başka bir konser “sıçraması” ile işaretlendi – üç Concerto-Rhapsodies birbiri ardına ortaya çıktı: Keman ve orkestra için Concerto-Rhapsody (1961), çello ve orkestra için Concerto-Rhapsody (1963), ve piyano ve orkestra için Concerto-Rhapsody (1968). Besteci, bestenin sonunda üç konser enstrümanının bir araya geldiği Forth Concerto-Rhapsody’yi bestelemeye istekli olduğu konusundaki düşüncelerini birçok kez paylaştı… 1971’de, Concerto-Rhapsodies üçlüsü için Devlet Ödülü verildi.
Khachaturian, pedagojik çalışmaya çok çaba harcadı. Uzun bir süre Moskova Konservatuarı’nda PI Chaykovsky’den sonra ve Gnesin Müzik Enstitüsü’nde beste derslerini yönetti. Khachaturian, hocası Myaskovsky’nin pedagojik ilkelerini geliştirerek ve kendi yaşamına ve yaratıcı deneyimlerine dayanarak kendi özel besteciler okulunu yarattı.

Bestecinin özel hayatı da olaylar açısından zengindi. Khachaturian’ın ilk evliliğinden bir kızı Nuneh vardı; o bir piyanistti. 1933’te Khachaturian, Myaskovsky’nin sınıfından bir öğrenci olan ve bestecinin sadık bir yardımcısı olan Nina Makarova ile ikinci kez evlendi. Birlikte bir oğulları oldu, Karen Khachaturian (şu anda tanınmış bir sanat eleştirmenidir).

Sayısız ödül, Aram Haçaturyan’ın yaratıcı çalışmalarının evrensel olarak tanınmasına tanıklık ediyor. 1963’te Khachaturian, Ermenistan Sovyet Cumhuriyeti Bilimler Akademisi’nin tam üyesi, İtalyan Müzik Akademisi “Santa Cecilia” (1960), Meksika Konservatuarı’nın onursal profesörü (1960), GDR Sanat Akademisi’nin ilgili üyesi ( 1960). Aram Khachaturian, Profesör ve Sanat Eleştirisi Doktoru (1965) unvanlarına sahipti.

Erivan’daki Büyük Filarmoni Salonu, yaylı çalgılar dörtlüsü ve her yıl piyanist ve bestecilerin yarışmasına A. Haçaturyan’ın adı verilmiştir.

KAYNAKLAR:

khachaturian.am / wikipedia.org. / Arbatsokagi.blog.

BERNAMEGEH

UYARI: Yazıların izinsiz kopyalanması ve Web Sitelerinde yayınlanması kesinlikle yasaktır. Hakkınızda yasal işlemlerin başlatılabileceğini lütfen unutmayın!

AYRICA BAKIN

Mine Koldaş Kimdir

Mine Koldaş 1 Ocak 1960 tarihinde Adana’da doğdu.Sinema ve dizi oyuncusu kimliği ile bilinmektedir.1980 senesinde …

error: LÜTFEN KOPYALAMAYIN OKUYUN!