AŞIK FİGANİ

AŞIK FİGANİ KİMDİR

Asıl adı Seyyid Ahmed olan  Âşık Figânî, Gerede’nin Kabiller Mahallesi’nde 1814 yılında dünyaya geldi. Babası, Geredeli debbağ Mustafa Ağa’dır (Onay 1928: 162).

 İlk eğitimini babasıyla, annesi Zeynep Hanım’dan aldıktan sonra Sıbyan Mektebine devam etti ve Hoca Tahir Efendi’den ders aldı (Onay 1928: 162). Fatma isminde bir kızla evlendi. 

Figânî’nin üç kız, bir erkek çocuğu dünyaya geldi fakat bu çocuklardan sadece bir kızı hayatta kalabildi. Ahmet Talat Onay, Figânî’nin bu kızdan olan torunu Yakup Efendi’nin Gerede eşrafından olduğunu belirtmektedir (Onay 1928: 162).

 Saz şairliğine olan ilgisi, merakı ve aşkı onun on yaşından itibaren saz çalmasına vesile oldu. 

Ondaki yeteneği fark eden dönemin meşhur âşıklarından Dertli, Seyyid Ahmed’i yanına çırak  olarak aldı ve onu yetiştirdi. 

“Dertli üstadım Figânî mahlasım bîçareyim/ Merhamet lütf-ı inâyet bendene ihsan buyur” mısralarında da görüldüğü gibi Dertli tarafından kendisine Figânî mahlası verildi (Alparslan 1995: 79).

 Figânî, ustası Dertli ve diğer âşıklar gibi âşıklığın seyahat geleneğine uyarak diyar diyar dolaştı. Rivayetlere göre elli bir sene seyahat eden Figânî, Anadolu coğrafyası dışında Arabistan ve Irak’a gitmiştir, Bağdat, Şam, Halep ve Basra kentlerini gezmiştir.

Özellikle İstanbul, İzmir, Bursa, Konya, Ankara, Kastamonu şehirlerinde bulunmuştur. Fakat daha çok Gerede’ye yakın yerleşim yerleri olan Bolu, Bartın, Ereğli, Devrek, Safranbolu, Kastamonu, Çerkeş, Çankırı, Mudurnu ve İzmit gibi yerlerde sanatını icra etmiştir (İvgin 1994: 9). 

Dertli’nin çırağı olan Figânî, usta-çırak ilişkisini sürdürmüştür ve o da Çankırılı Pinhânî, Âşık Cudî, ve Âşık Nailî’yi yetiştirmiştir.

 Âşık Nailî de Yorgansız Hakkı Baba’nın üstadı olmuştur (Albayrak 2004: 30).

Ahmet Kutsi Tecer’in babasının ifadesine göre saçı sakalı uzun, kırçıl, göğsü çıplak bakışları keskin sesi tok, iri yarı bir adam olan Figânî, rind meşrep ve laubali tabiata sahip biriymiş (Tecer 1930: 3-4).

 İçkiye düşkünlüğü sebebiyle çoğu zaman sarhoş dolaşan, sarhoşluğun etkisiyle birtakım hoş olmayan davranışlarda bulunan, sözünü esirgemeyen biri olan Figânî, bu nedenlerden ötürü gittiği yerlerde fazla barınamazmış ve kovulurmuş (Ataman 1938: 39; Onay 1928: 163; Tecer 1930: 5). 

Hatta bir keresinde Karadeniz Ereğli’sindeyken meclis idare âzasından birisi Figânî’yi evine davet etmiş; ancak Figânî sarhoşluğun etkisiyle bazı münasebetsizlikler yapınca ev sahibi tarafından pencereden atılmış ve ayağı kırılmış. 

Bu olay üzerine Kastamonu valisi Abdurrahman Paşa’ya hitaben meşhur şikâyetnamesini yazmış (Onay 1928: 164).

 Figânî’nin Halvetî tarikatına mensup olduğu bilinmektedir. İçkiye düşkün rind meşrep, laubali tabiatlı olan Figânî halkın nazarında birçok âşık gibi bir veli, bir ermiş mertebesindedir. Halk onun adı etrafında da birtakım kerametler teşekkül ettirmiştir. 

Figânî, Safranbolu’da bulunduğu sıralarda bağlarda Kâtipoğlu’nun kahvesinde düzenlenen âşık fasıllarına katılırmış. 

Bu fasıllarda karşısına çıkan şairleri sazda ve sözde yenen Figânî’ye her gün farklı bir evden yemek gelirmiş.

 Bir gün canı bulgur pilavı isteyen Figânî, gelen yemeği yemek istememiş ve kahveci çırağına “Filan evde bulgur pilavı pişirdiler, git pilavdan bana da getir.” diyerek etrafındakilere bu manevî gücünü gösterirmiş (Ataman 1938: 40). 

Figânî, sağ ayağının topuğunda çıkan bir çıban sebebiyle 1895 senesinde hayatını kaybetti. 

Onay, Figânî’nin tam olmayan matbu bir divanının olduğundan bahsetse de (Onay 1928: 164) bu eksik matbu divan, bugüne kadar bulunamamıştır. Hayrettin İvgin, Figânî’nin şiirlerini ihtiva eden Arap harfli el yazması defteri 1981 yılında bulmuştur ve defterdeki şiirleri 1994 senesinde yayımlamıştır. 

Bu defterde Figânî’ye ait toplam yüz on bir şiir yer almaktadır. Bu şiirlerden on sekizi hece vezniyle, doksan üçü ise aruz vezniyle söylenmiştir.

Figânî de devrin birçok âşığı gibi şiirlerini hem hece hem de aruz ölçüsüyle  söylemiştir. 

Hayrettin İvgin’in eserinde şairin hece ölçüsüyle söylenmiş on yedi şiiri ve bir destanı yer almaktadır. 

Heceli şiirlerinin sayısının azlığı bu konuda sağlıklı bir değerlendirme yapmayı mümkün kılmamaktadır. Fakat mevcut şiirlerden hareketle bir değerlendirme yapıldığında şiirlerin hem biçim hem de içerik bakımından başarılı olduğu görülmektedir.

 Heceli şiirlerinde yabancı sözcük ve tamlamalardan uzak, anlaşılır bir dil kullanmıştır. Heceli şiirlerinin on yedisi on birli hece ölçüsüyle; biri de sekizli hece ölçüsüyle söylenmiştir. 

Şairin yirmi yedi dörtlükten meydana gelen Nasihat Destanında atasözlerine ve atasözü değeri taşıyan pek çok söyleyişe rastlanmaktadır.

Figânî, ustası Âşık Dertli ve zamanın diğer âşıkları gibi klasik edebiyatın etkisinde kalarak aruz vezniyle, klasik nazım şekilleriyle de şiirler söylemiştir. İvgin’in eserinde şairin aruzla söylenmiş 93 şiiri yer almaktadır.

 Bu şiirlerden kırk sekizi divan, otuz sekizi semai ve onu kalenderi nazım şekliyle söylenmiştir. 

Bu tarzdaki şiirlerinde yabancı kelime ve tamlamalardan oluşan bir dil kullanmıştır. Bazı şiirlerindeki mısralar, bir divan şairinin dili kadar ağır, süslü ve terkiplidir. 

Şiirlerinde, klasik şiirin mecaz ve benzetmelerinden sıkça yaralanmıştır. Yine klasik şiirin telmih, teşbih, mübalağa, tenasüp, kinaye, hüsn-i talil, tecahül ü ârif, irsal-ı mesel, lef ü neşr gibi edebî sanatlarını kullanmıştır (Yardımcı 1999: 87-92).

Figânî, şiirlerinde ağırlıklı olarak aşk, dünyanın faniliği, felekten şikâyet, din ve tasavvuf konularını işlemiştir.

Kaynak: DR. ÖĞR. ÜYESİ RECEP TEK, Ahmet Yesevi Üniv.

Bernamegeh Türkçe

AYRICA BAKIN

Yağız Kaya Kimdir Hayatı

Müzisyen Yağız Kaya, 1976 senesinde Sivas ilinin Divriği ilçesinde dünyaya geldi. Yağız Kaya, müzik piyasasında …

error: LÜTFEN KOPYALAMAYIN OKUYUN!