Âşık İbrahim, Yozgat’ın Sorgun ilçesine bağlı Bahadın kasabasındandır. Âşık İbrahim, 18. yüzyılda yaşadığı bilinen birkaç Yozgatlı şairden biridir.
Yaşamı ve edebî hayatı hakkındaki bilgiler, Bahadınlı araştırmacı Arif Baş’ın sözlü gelenekten derlediği rivayet ve şiirlerden ibarettir.
Bunun dışında yazılı kaynaklarda kaydadeğer bir bilgi yer almamaktadır. Cahit Öztelli, Hacıbektaş Müzesinde bulunan bir cönkten aldığı “Merhaba” redifli şiiri Cem Dergisi’nin 20 Eylül 1966 tarihli sayısında yayımlamış ve Âşık İbrahim hakkında kaynaklarda bilgi bulamadığını belirtmiştir.
Arif Baş’ın derlediği rivayetlerde, 18. yüzyılda yaşadığı belirtilen Âşık İbrahim’in bir dörtlüğü de onun yaşadığı yüzyılı ortaya koyan bir kanıt niteliğindedir:
“Bin yüz yetmiş beşe konunca sene/ Kül oldum aşkınla ben yana yana/ Elestü’den ervah geldi bu cana/ İbrahim’i hak sevdaya salan yâr.”
Şiirdeki “bin yüz beşe” ifadesi H. 1175, M. 1761 tarihini göstermektedir. Doğumu da dâhil olmak üzere Âşık İbrahim’in hayatında önemli bir olaya işaret eden bu tarih, onun 18. yüzyılda yaşadığını belirtmektedir.
Günümüzde Alevi inancına sahip olan Bahadın köyünde dünyaya gelen Âşık İbrahim de Alevi-Bektaşi tarikatına mensuptur.
Şiirlerinde tarikatını gösteren mısralarla karşılaşmaktayız. Arif Baş’ın belirttiğine göre Âşık İbrahim’in soyu Bahadın’da bugün “Âşıkgil” sülalesi olarak anılmaktadır.
Kendisinin de Âşık İbrahim’in soyundan geldiğini ifade eden yazarın verdiği bilgileri ihtiyatla karşılamakla birlikte dikkate almak gerektiğide açıktır.
Âşık İbrahim, “geceleyin rüyasında nur yüzlü iki ihtiyarın gümüş tas içinde verdikleri badeyi içerek âşık olmuştur” kaydı düşülmüştür. (Baş 1991: 7)
Atışma yapan (1991: 19-29) dolayısıyla irticali şiirler söyleyen Âşık İbrahim’in Yozgat’ın Boğazlıyan ilçesinde Âşık Halil ile atışmalar yaptığı ve bu atışmalarda İbrahim’in söylediği iki şiirle Halil’i yendiği kaydına yer verilmektedir.
Bu özellikleriyle âşıklık geleneği içerisinde yetişen, Alevi-Bektaşi şairlerinin etkisi altında şiirler söyleyen, elinde sazıyla at sırtında diyar diyar dolaşarak sanatını icra eden diğer Yozgatlı şairlerin aksine olarak “âşıklık” özelliklerine sahip olduğunu ortaya koyan bir şair olduğu belirtilmiştir.
Hakkında anlatılan rivayetlere göre Mısır Valisinin âşığını yanında götürerek üç yıl alıkoyduğunu ve atışmalar yaptırdığını ( 1991: 11) göz önüne alırsak, yaşadığı dönemin güçlü şairlerinden biridir diyebiliriz..
Ele geçen şiirlerinin çoğu hece, kafiye ve ifade bakımından kusurludur. Bu şiirlerin sözlü gelenekten derlenmesi, iki yüzyıl içerisinde meydana gelebilecek olası değişmeleri göz önüne almayı gerektirmektedir.
Eldeki şiirlerinde Alevi-Bektaşi şairleri tarafından sıkça işlenen tarikatla ilgili konuların yanında; gurbet, hasret, yoksulluk gibi konular da yer almaktadır.
Elimizde bulunan on beş dolayındaki şiirlerinden hareketle Âşık İbrahim’in edebî yaşamı hakkında isabetli değerlendirmeler yapılması çok zordur.
Fakat yapılan derlemeler, rivayetler ve şiirlerden hareketle, onun 18. yüzyılda yaşamış, âşıklığın temel prensiplerine bağlı, Alevi-Bektaşi tarikatına mensup bir şair olduğu söylenebilir.
Eserlerinden Örnekler:
Koşma:
Cemâlini gördüm gönlüm şad oldu
Gönül eğlencesi cemâl merhaba
Aktı çeşmim yaşı çaylar sel oldu
Çaylar eğlencesi mihman merhaba
Pirim çıkmış Sul’hüyük’te oturur
Horasan’dan kökasini getirir
Zemheride yanıl elme yetirir
Hem dalına hem budağına merhaba
Yürüyen duvara dur dedi durdu
Nişan olsun diye sırtına verdi
Kara taşı hamur etti yuğurdu
İşareti belli Bektaş Merhaba
Kırlangıcın neresinde temaşa
Anda biter nergizinen menevşe
Bizden selâm söylen Sultan Bektaş’a
Orda yatan gazilere merhaba
Eydür İbrahim’in dilim dolaşık
Pîrini sevmeyen olur mu âşık
Dün ü günü yüz sürdüğüm gök eşik
Âb-ı zemzem Çilehâne merhaba
Baş, Arif (1991). 18. Yüzyıl Halk Ozanlarından Âşık İbrahim. Ankara. 15-16.
Koşma:
İcazet vaktidir benim efendim
Teferrüc edelim illerimizi
Derya-yı muhipten bağlandı bendim
Kime arz edelim hallerimizi
Vilâyet perişan yeğin gamım var
Düşmüşüm efkâra leyli ve nehar
Nice ahbaplarım eder intizar
Anar menciliste dillerimizi
Bir melek misâli soyun soylasam
Nazlı yârin zikrin dilde söylesem
Mevlâm izin verse insem boylasam
Ragıptan tenhadan göllerimizi
Kişi efendisin meth eder her gün
Velinimetimsin kılamam terkin
Ne kadar eğlensek git olur bir gün
Akıttın didemden sellerimizi
Kulun niyaz eder ol desti payi
Budur âşıkların erkânı huyu
Gitti de gelmedi İbrahim deyi
Belki bekler vardır yollarımızı
Yararlanılan Kaynak:
Prof. Dr. Mehmet Öcal Oğuz, Ahmet Yesevi Üniv.
Bernamegeh Türkçe