Ayşe Erel ya da bilinen ismi ile Şavaklı Ayşe, 1980 yılında Dersim’in Pertek ilçesine bağlı Bugurtepe köyünde dünyaya geldi. Çocukluğu ve ilk gençlik yılları yaşadığı yerlerde geçen Şewaqî, yaylalardaki hayvanlarla uğraşırken aynı zamanda da elinde sazı ile şarkılarını seslendirmiş.
Göçebe Şewaqlar aşiretinden olan Ayşe, 90’lı yıllarda yaşanan göç dalgasının insanları üzerindeki şöyle dile getiriyor:
”Göçmelerin üzerinden yaklaşık 30 yıl geçti. Dile kolay bir zaman dilimi insan yaşamında koskoca 30 yıl. 90’lı yılların başında başladı bu göç dalgası. Göçün ardından altı ev kaldı geriye. Ben ilkokula giderken köyümüz henüz boşalmamıştı, o zamanlar köyümüzün yarısı duruyordu. Diğer yarısı ise baskılardan dolayı İstanbul’a göç etmişlerdi. Dersim 90’lı yıllarda köy boşaltmaların çok yaşandığı kentlerin başında geliyordu. Köyümüz daha sonraları aynı sebepten dolayı yavaş yavaş boşalmaya devam etti. Sonunda köy denemeyecek kadar, beş ya da altı hane kaldı köyümüzde. O hanelerden birisi dayım, birisi dedemdi. Onun dışında bir iki tane komşumuz bir de biz vardık. Bizim dışımızda hemen herkes yaylaya çıkıyor, köyü tamamen bize bırakıyorlardı. Böyle bir ortamda özgür olamamak, kendini keşfetmemek mümkün mü?”
Müziğe olan tutkusunu ve sevgisini şu kelimelerle dile getiriyor:
”Bizim köyümüzde sadece erkekler saz çalardı, ne yazık ki kadınların böyle bir hakkı yoktu. O dönemde bir bayanın saz çalması, kılamlar söylemesi ayıp ve günahtı. Ben çocuktum koşup gidip onları dinliyordum. Çok seviyordum sazı. Ben 11-12 yaşlarındayken babamla tarla işlerine gidiyordum. Tarlalarda o yaşlarda verdiğimiz büyük mücadeleler sonunda babamdan hep bir şeyler isterdim. En sonunda çocukluktan beri istediğim bir şey olan, büyük bir hayranlıkla bağlı olduğum sazı istedim babamdan. Başlarda beni alırız diyerek oyaladı ama ben asla bu tutkumdan vazgeçmedim. Sonunda “ya bana saz alırsın ya da işleri artık yapmam” dedim. Bir gün Elazığ’a gitti, orada Anadolu Saz Evi vardı. Oradan bana saz getirdi. Babamın otobüsten iniş anını hiç unutmuyorum. Ayaklarımda çorap bile giymeden öyle bir koştum gittim ki yanına, baktım saz getirmiş. Babamın yüzüne bile bakmadan sazla ilgilendim. Saz benim tek dostum olmuştu.”
Çocukluğundan itibaren müzikle içli dışlı olan Şewaqî, 2004 yılında Hakan Aday’ın “Dersim halk aşıkları” isimli çalışmasıyla tanınmaya başlar. Albüm sayesinde Şewaqî, belediyelerin düzenlediği festivallere çağırılır ve sahne alır.
Kazım Öz’ün çektiği “Son Mevsim: Şavaklar” belgeseli onun kabuğunu kırmasını sağlar. Şavaklar” belgeselinde yer alan ve şarkılar seslendiren Şewaqî, bütün tabulara ve zorluklara rağmen sanatını icra eder.
Seslendirdiği “Were were”, “Baran Barî” ve “Felek” şarkılarıyla tanınan Ayşe Şewaqî’nin ilk albümü “Şîr û Kef” 2017 yılında dinleyicilerle buluşarak raflardaki yerini alır.
Albümü çıkarmak için uzun zaman beklediğini de dile getiren Şewaqî albümünü şöyle tanımlıyor:
“Tıpkı bir ağaç çürür sonra çiçek verir ya öyle bir şey işte. Bu albümü biraz öyle yorumluyorum. Umarım halkıma, kültürüme yararlı bir şey olur.”
Uzun bir mücadele döneminden sonra ilk albümünü yapan Şavaklı Ayşe, kendi rüzgârını başka iklimlere taşır. Müzik yolculuğuna başlarken hayalinde olmayan bir noktaya gelerek yurtiçinde ve yurtdışında birçok müzikal etkinliğe katılır.
Bernamegeh Türkçe
UYARI: Yazıların izinsiz kopyalanması ve Web Sitelerinde yayınlanması kesinlikle yasaktır. Hakkınızda yasal işlemlerin başlatılabileceğini lütfen unutmayın!