”Kalenderiliğin ilk önemli temsilcisi, X. yüzyıl sonları ile XI. yüzyıl başlarında yaşayan, İbn-i Sina’nın çağdaşı , divansahibi ilk Kürt şairlerinden biri olan ve Lur lehçesiyle yazan Baba Tahir-i Uryan’dır. Kimi Batılı araştırmacılarca Ömer Hayyam’dan daha önemli bir şair olarak kabul edilen Baba Tahir-i Uryan, Ebulvefa-yı Kürdî ve Şems-i Tebrizî ile birlikte Anadolu Aleviliğinde ve kültüründe önemli bir iz bırakmışlardır.”
Mehmet Bayrak / BABA TAHIR ÜZERİNE
Osmanlı şiir antolojileri niteliğindeki tezkirelerde, „Kalenderi/ Hurufi şairlerinden olup, gördüğü güzele (âlem-i kübra ve mazhar-ı Huda’dır) diyerek secde ederdi; II. Bayezid döneminde bu düşüncede olanlarla birlikte idam edildi“ sözleriyle yansıtılan Temennayî, Alevi- Bektaşi literatüründe pek tanınmayan bir şahsiyettir.Bu literatürle ilgilenen çoğu kişi, sözgelimi Ebulvefa-yı Kürdi, Hallac-ı Mansur, Seyyid Nesimi ve Pir Sultan Abdal’ ın düşüncelerinden dolayı idam edildiğini bilir de; 15. yüzyılın sonlarıyla 16. yüzyılın başlarında Kalenderi/ Hurufi dervişi onlarca kişinin, salt düşüncelerinden dolayı idam edildiğini bilmez…Hurufilik, Melametilik, Cavlakilik ve Haydarilik’le birlikte anılıp, Aleviliğin bir kolu kabul edilen Kalenderilik, klasik tasavvuf anlayışlarına tepki olarak İran ve Mezopotamya coğrafyasında ortaya çıkıyor. Tasavvuf tarihinde „sûfi çevrelerin marjinal bir kesimi“ olarak değerlendirilen Kalenderiliğin; eski Budist, Zerdüşti ve Manihaist mistik kültürlerin egemen olduğu bir coğrafyadan çıkmış olması kuşkusuz anlamlıdır.
Kalenderiliğin merkezi İran ve Mezopotamya olmakla birlikte, şeriat kurallarına karşı savunduğu serbestilik sayesinde çekicilik kazanarak doğu ve batı yönünde gelişme sağlamış ve önemli bir yaygınlığa ulaşmıştır.„Kalenderiliğin Suriye ve özellikle İran üzerinden Anadolu’ya giren batı kolları, burada yeni yapılanmalar kazanmıştır. Gerek o devirlerdeki kamuoyu, gerekse yönetim çevrelerinin nazarında, tuhaf kılık- kıyafetleri, değişik inanç ve hayat tarzları yüzünden Kalenderiler, hep marjinal bir zümre olarak mahkum edilmişlerdir. Bu yüzdendir ki, Türkiye topraklarında tarih boyunca merkezi yönetime karşı girişilen çoğu hareketlerde Kalenderi zümreleri görülebilmektedir.
Nitekim XIII. yüzyıldan itibaren bir takım dini- sosyal hareketlerin meydana gelmesinde önemli katkılar yapmışlardır. Bunlara iki tipik örnek olarak biri XIII. yüzyılda Babai hareketini, diğeri de XV. yüzyılda Şeyh Bedreddin isyanını gösterebiliriz.“ (A.Y. Ocak: Osmanlı İmparatorluğu’ nda Marjinal Sûfilik/ Kalenderiler, TTK yay. Ank. 1999).Kalenderiliğin temel kaynağı İran/ Mezopotamya coğrafyasında ortaya çıkan Ehl-i Haq (Yarsanilik) inancı ve kültürüdür. Kalenderiliğin ilk önemli temsilcisi, X. yüzyıl sonları ile XI. yüzyıl başlarında yaşayan, İbn-i Sina’nın çağdaşı, divan sahibi ilk Kürt şairlerinden biri olan ve Lur lehçesiyle yazan Baba Tahir-i Uryan’dır. Kimi Batılı araştırmacılarca Ömer Hayyam’dan daha önemli bir şair olarak kabul edilen Baba Tahir-i Uryan, Ebulvefa-yı Kürdî ve Şems-i Tebrizî ile birlikte Anadolu Aleviliğinde ve kültüründe önemli bir iz bırakmışlardır.
Divanı 1927’de Tahran’da , 1989’da Türkçe çevirisiyle Türkiye’de yayımlanan Baba Tahir Uryan, Anadolu Aleviliği ve şiiri açısından da incelenmesi gereken son derece önemli bir şahsiyettir. Başta Mevlana ve Yunus Emre olmak üzere, Anadolu’da yetişen sonraki mutasavvıf- şairleri, adeta onun devamcısı olarak görürsünüz…
Kendisini; „Hemedan’lı beyaz şahinim/ Ben Baba Tahir’im/ Dağda gizli yuvaya sahibim/ Ben ak-pak ve uryanım/ Hemedan’lı Tahir Sultan’ım/ Bin’de bir gelen insanım“ sözleriyle tanımlayan Baba Tahir Uryan; kimi zaman Alevilik felsefesinin özüne iner:
Bir ah çekerim, felek haberdar olur
Bir ah çekerim, deli gönül del’olur
Bir ah çekerim, Mansur berdar olur
Ve bir ah çekerim, Mansur „Ene’l- Hak“ olur.
O, Yunus’tan yaklaşık ikiyüz yıl önce şöyle diyecektir:
İstemem cenneti, sen olmayınca
Nideyim huriyi,periyi sen olmayınca
Sevinirsem bunlara kâfirim
Tac’dan daha yücedir, bu dağınık saçım
Böylece şah’tan daha bahtiyarım.
Baba Tahir Uryan’ın şu dizeleri de size Yunus’u ve sonraki Alevi ozanlarını anımsatmıyor mu?
Elime geçerse eğer felegin çarkı
Ona yedi ceddin hesabını sorarım
Birisinde yüz nimet
Diğerinde kanlı ekmek
Sorarım hesabını felekten
Felekten sorarım hesabını
Bu neden böyledir
Ve o neden öyledir
Versin bana hesabını…(Bkz. Dr. Ö. Uluçay: Ehl-i Hal/ Baba Tahir Uryan- Zerdüşt, Adana, 1996,s.46,48)
İşte, Baba Tahir Uryan’la başlayan bu gelenektir Prof. Ocak’ı şu yargıya vardıran: „Kalenderiliğin Türkiye tarihinde hem dini- tasavvufi açıdan, hem de sosyal ve kültürel, hatta folklorik açılardan derin izler bırakan bir tasavvuf akımı ve mektebi olduğunu söylemek gerekir“. (age)
Nitekim, bu gelenekten etkilenenler bir yana, doğrudan bu akım içinde yeralan birçok şair biliyoruz. Halk şiiri tarzında yazanlar: Sadık Abdal, Seher Abdal, Muhyiddin Abdal, Koyun Abdal, Kalender Abdal. Tekke ve Divan şiiri tarzında yazanlar: Hayreti, Hayali Bey, Yetimi, Haydari, Yetim Ali Çelebi, Işık Şemsi, Virani, Askeri, Fazli, Gülşeni, Kelâmi ve nihayet düşüncelerini hayatıyla ödeyen, konumuzu oluşturan Temennayî.
Ocak’ın da dediği gibi; Kalenderi şairler, dünyevi konuların yanısıra, özellikle kendi inançları olan Kalenderiliği ve Hurufiliği, tenasuh, hulul ve hatta ateizmle ilgili düşünceleri dile getiriyor, kendi gelenek-görenek ve törelerini işliyorlardı.
Kimdir Temennayî ?
Temennayi, başta Latifi Tezkiresi olmak üzere kimi Osmanlı tezkireleri ile tarihçi Mustafa Âli’ nin Künhü’l- Ahbar adlı tarihinin tezkire kısmına; oralardan da Hammer ve Gibb gibi Batılı araştırmacıların eserlerine giren ve daha sonra Alevi- Bektaşi şairlerine ilişkin antolojilerde yer alan bir Hurufi/ Kalenderi şairidir.
Temennayi hakkında ilk bilgileri veren Osmanlı tezkirecisi Latifi olur. Temennayi’ye oldukça eleştirel bakan yazar, daha şairi değerlendirmeye başlarken isminin altına „Allah müstahakını versin“ sözlerini yerleştirir.„Kayseriye kurbundan bir Kalenderi ve (Adam ot gibi biter ve ot gibi yiter) diyen küfr- guylerin biri idi“ gibi ağır bir Osmanlıca ile onu tanıtmaya başlayan yazarın, günümüz Türkçesiyle değerlendirmesi şöyledir:
„Kayseri yakınlarından bir Kalenderi derviş olup, (insan ot gibi biter ve ot gibi yiter) diyen inançsızlardan biri idi. Hurufiliğe (harflerden anlamlar çıkarıp, onları yorumlama inancı MB) ve tenasüh inancına (ruhların yeniden canlanacağına, ruh göçüne inanan felsefe MB) dair kitapları toplamış, yanına da çok sayıda Allahsız (Ateist MB), lanetlenmiş inkârcılar toplamışlardı.
Mezheb-i İslâmı yok birkaç nefer torlaklar
Lâneti ve bid’at-i şeytan ile ortaklar
(İslami yollardan yoksun birkaç kişi inançsızlar
Lanetlenmiş, sapık şeytanla ortaklar)
Çün libas-ı şer’i vü dinden âver ü üryandır bular
Terk ü tecrid oldu sanman bir nice çıplaklar
(Çünkü Şeriat ve din elbisesinden yoksun çıplaktır bunlar
Çıkarıp soyundular sanmayın bunca çıplaklar)
Hiç birisinden değiller yetmiş iki milletin
Cümleden merdud-ı haricdir bu kavm-i aklar
(Bunlar yetmiş iki milletin hiç birinden değillerdir
Hepsinin reddettiği, dışlanmış bir serkeş topluluktur bunlar)
Bunlar (Adem, büyük âlem ve Allah’ın yansıdığı yerdir) deyip;
Ey sanem sen mazhar-ı Allahsın
Nüsha-i cümle-i kelâmullahsın
(Ey put gibi güzel sevgili, sen Allah’ın yansımasısın
Bütünden bir örnek olmakla Allah’ın sözünün ta kendisisin)
Diyerek, gördükleri güzel sevgiliye (mahbube) secde ederlerdi ve secdelerinde yanılıp şeytanın yoluna giderlerdi. Allah korusun, o doğru yoldan ayrılmış grup, geniş mezhepli olup bütün haramları helal ya da mübah bilirlerdi. Rafızi mezhebi üzere olmayı ve o sapık inanç ile can vermeyi şehitlik derecelerinden sayıp değerlendirerek, Fazlullah Hurufi’ nin ( bir görüşe göre Fazlullah-ı Hurufi’nin kızına ait MB) şu dörtlüğünü işlerinde yol gösterici ve en güzel ölüm tarzı olarak benimsemişlerdi:“ Aşk mutfağına iyilerden başkasını çekmezler/Zayıf olanlar oburların elinden çekmezler/ Kişi eğer gerçek âşıksa ölmekten çekinmez/. Çekilmeyen (asılmayan) kimse murdar olur.“
Sultan Bayezid devrinde (1481- 1512), bu muhalif grubun kimini kılıçsuyu ile boğdular, kimini de red ateşiyle yaktılar. Aşağıdaki yasak şiirler onundur:
Sofi kalender ol gel kazıt saçı sakalı
Sana bu bir tuzaktır gider bu kıyl u kalı
(Sofu kalender, gel saçı sakalı kazıt
Sana bu bir tuzaktır dedi- kodudan kurtul)
Ebleh olma sofi verme nakd-ı ömrü nesneye
Gözün aç didar-ı cennet hûr ü gılman bundadır
(Aptal olma sofu, değerli ömrünü boşa harcama
Gözünü aç, cennetin güzellikleri, huri ve gılman bu dünyadadır)
(Bkz. Doç. Dr. Mustafa İsen: Latifi Tezkiresi, Kültür Bak. yay. Ank. 1990, s. 462-463; Ahmet Emin Güven: Kayseri’de Yazma Mecmualar, Erciyes Ün.
Yay. Ank. 1999,s. 4-6; M. Fatih Köksal: Kayserili Divan Şairleri, Kayseri, 1998, s.53-56; Emir Kalkan: Kayseri Şairleri, Kayseri Bld. yay. 1996,s. 14; Abdullah Satoğlu: Kayseri Ansiklopedisi, Kültür Bak. yay. Ank. 2002,s. 437; Cemil Çiftçi: Maktul Şairler, İst. 1997,s. 121-123)
Bu ve benzeri birçok kaynak, Temennayi’nin birçok yoldaşıyla birlikte idam edildiğini bildirirler. Sözgelimi ünlü tarihçi Hammer, şunları söylüyor: „Temennayi – ki hulûl-i ervah (ruhun bedenden bedene geçmesi, don değiştirmesi MB) mezhebini kabul ve izhar etmiş ve her mahluku zât-ı uluhiyyetin mütemmim cüz’ü saymaktaydı-. II. Murad zamanında idam olanan Nesimi ve Kemal Ümmiitikadına muvafık bir meslekte olmasından dolayı, onlar gibi maktul oldu (katledildiMB). (Bkz. Hammer: Büyük Osmanlı Tarihi, 2, (Üçüncü cilt),Sabah gaz. yay. s. 395)
Fuat Köprülü ve Sadettin Nüzhet Ergun gibi tarih ve edebiyat araştırmacıları da, Temennayi’nin, Alevi edebiyatının doruk isimlerinden olan ve idam edilen Seyyid Nesimi gibi Hurufiliğin Anadolu’daki ilk temsilcilerinden olduğunu ve döneminde diğer bazı sofilerle birlikte idam edildiğini ifade ederler.
Çeşitli kaynaklar, gezgin bir şair olan Temennayi’ nin Hurufiliği ve Kalenderiliği terennüm eden Türkçe ve Farsça şiirlerden oluşan bir divanının bulunduğunu belirtirler. Ancak, bugün bu ilginç şairin elimizde son derece sınırlı şiirleri bulunuyor. Elde bulunan bir nefesiyle sözlerimizi noktalamak istiyoruz:
Şol kadar göstermiş idi bana devran gönlümü
Kim sanurdum görmek olmaz çeşm-i insan gönlümü
Bilmezem kim bu cihan içre vücudu yok mudur
Yoksa vardır çerh benden kıldı pinhan gönlümü
Ey acep kâdir olup bir gün giyem mi ben anı
Kaddi bâlâ kendi zîbâ câna ol can gönlümü
Berr ü bahr içre sedef-var intizar üzre durup
Ağzım açup gözedirem âb-ı nisan gönlümü
Rûma Şah u Padişah olmuşca hurrem oluram
Beni sadr’vana çıkarup kılsa ihsan gönlümü.
Tüm yukardanberi söylenenler, Temennayi’nin yoldaşı ünlü Alevi şairi Seyyid Nesimi’ nin, derisi yüzülerek idam edilirken söylediği „Zâhidin bir parmağın kessen dönüp Hak’tan kaçar/ Gör bu miskin âşıkı ser-pa soyarlar ağlamaz“ sözü ve sevgilisi için söylediği kabul edilen „Seni cemal ile kemâl ile görenler/ Korktular Allah demeye, insan dediler“ sözleriyle daha bir anlam kazanmıyor mu?..
Kaynaklar:
http://ku.wikipedia.org/wiki/Baba_Tahir%C3%AA_Uryan
http://www.navkurd.net/nivisar/mehmet_bayrak/sevgiliye_secde.htm
Bernamegeh Türkçe
UYARI: Yazıların izinsiz kopyalanması ve Web Sitelerinde yayınlanması kesinlikle yasaktır. Hakkınızda yasal işlemlerin başlatılabileceğini lütfen unutmayın!