EMİR HAN BRADOST

BRADOST AŞİRETİ VE EMİR HAN BRADOST

Cafer Açar – Ercan Gümüş

Şerefnâme’nin aktardığına göre Goran taifesine mensup olan Bradostiler, Dinever ve Şehrezor idarecilerinden Hilal bin Bedir bin Hasan Veyh’in soyundandırlar. Hilal, Hemedan valisi Deylemli Şemsüddevle ile yaptığı savaşta öldürülünce kendisine bağlı olanlar dağıldılar, devletleri yıkıldı ve çocukları bu diyara göçtüler. Bunlar üç kardeşti. Biri babasının yerine Şehrezor valisi oldu. İkincisi ise Eko aşiretinin başına geçti, üçüncüsü de Urumiye’ye bağlı Han Elmas nahiyesine gidip orayı yönetti. Şerefhan’a göre üç kardeşin de şanı günden güne yücelmiş ve yönettikleri ülkelerde beylik derecesine ulaşmışlardır (Şerefhan Bitlisi, 2013; 332). Yine Şerefname’nin aktardığına göre önceleri Şah İsmail’e tabi olan Bradostiler’in en seçkin şahsiyeti Gazi Kıran, Yavuz Sultan Selim döneminde (1512-1520) Osmanlılar’a tabi olmuştur (Şerefhan Bitlisi, 2013; 333). Bu tarihten sonra uzun bir süre Osmanlılar’la müttefik olan Bradostiler, Şah Abbas döneminde Safeviler’e tabi olmuş ve Emir Han Bradost, Şah Abbas ile kurduğu yakın ilişki neticesinde aşiretin başına tayin edilmiştir.

Kaynaklarda “Xanê Lepzêrîn“, “Xanê Çengzêrîn“, “Xanê Destzêrîn“, “Emir Han Yekdest” (Zeki Bey, 2011; 180) olarak bilinen Emir Han için Mirza Bey Cünabadi (Cünabadi, 1378; 506) “Emir Han Eqte“, Celaleddin Muhammed Yezdî (Yezdi, 1366; 399) ve İskender Bey Münşi (Münşi, 1350; 792), “Emir Han Çolak” ifadelerini kullanmaktadırlar. Mezkur Safevi kroniklerinde Emir Han Bradost’un önceleri Safevi Devleti’nin hizmetinde bulunduğu, Şah Abbas’ın lütuf ve inayetine mazhar olduğu, güç ve kudret elde ettikten sonra da Şah Abbas’tan yüz çevirdiğine dair ortak bir anlatım vardır. Bu eserlerden özellikle Târih-i Âlem-ara-yı Abbasi’ye göre Bradost aşiretine mensup olan Emir Han, bir süre Sohran hakimi Ömer Bey’in hizmetinde bulundu.

Ömer Bey’in hasımlarıyla yaptığı bir savaşta ona destek için katılan Emir Han’ın savaşta bir eli bileğinden kesildi ve bundan sonra Emir Han Çolak adıyla meşhur oldu (Münşi, 1350; 792). Emir Han Bradost, Safeviler’in Osmanlılar aleyhine Azerbaycan, Nahçıvan ve Erivan üzerine sefer düzenlemelerinden sonra Şah Abbas’ın huzuruna çıkarak itaat ve bağlılığını bildirdi. Şah Abbas, Tergever ve Mergever mülkleriyle beraber Bradost aşiretinin idaresini ona bağışladı ve kendisine ”Ercümend Han-ı Serfiraz ve Urumiye ve Uşnuye Ülkelerinin Banisi” lakabını verdi. Daha sonra bizzat Şah Abbas’ın emriyle üstad olan sarraflar, kızıl altından yapılmış ve bir çok mücevherle tezyin edilmiş altın bir eli Emir Han Bradost’un bileğine taktılar. Şah Abbas’ın destek ve iltifatlarına mazhar olan Emir Han’ın gücü ve kuvveti günden güne arttı, emsallerine üstünlük sağladı ve Osmanlılar’a tabi Kürt mirlerinden bir kaçının mülk ve vilayetlerini ele geçirip, Kürdistan hakimleri arasında mertebe ve asker bakımından şöhret elde etti.

Münşi’ye göre bir çok Kürt aşireti ve mirzadesinin ona tabi olmasından sonra gurur ve kibre kapılan Emir Han, Osmanlı serdarı Cağaloğlu Sinan Paşa’nın Azerbaycan’a saldırması üzerine Sinan Paşa’ya karşı sefer düzenleyen Safevi ordusuna yapılan çağrıya rağmen katılmadı (Münşi, 1350; 792). Cağaloğlu’nun mağlubiyetinden sonra Salmas yakınlarında karargah kuran Şah Abbas’ın huzuruna çıkan Emir Han,  şah tarafından affedildi ve savaşa iştirak etmeyişi görmezden gelindi. Târih-i Âlem-ara-yı Abbasi’nin müellifine göre “O’nun ve vahşi sıfatlı insanlar taifesinden olan sair Kürt beylerinin kalbini kazanmaya matuf bu iyiliğin kadrini bilmedi” (Münşi, 1350; 792). Yine aynı müellife göre kendisini zahiren kul taifesinden gösteren ama batınen mezhep taassubuna ve nefsinin şerrine teslim olan Emir Han, bir hizmet görmek bahanesiyle mülküne döndü ve o serhaddeki Kızılbaş ümerasıyla inatlaştı. İstikbal ve istiklal sevdası zihninde yer etmiş olan Emir Han, nifakamiz düşüncelerini hayata geçirmek için müstahkem bir kale inşa etmek istedi ve Devlet-i Kahhara şöyle arzetti:

“Urumiye’nin kadim kalesi kullanılamaz hale gelmiş, tamir edilecek gibi değil. Bendeye, muhaliflerin şerrinden mal ve ehl-u ayalımın muhafazası için bir kale lazımdır. Eğer ruhsat-ı humayun olur ise münasib bir mahalde dört duvar inşasına izin buyurulsun” (Münşi, 1350; 792).

Emir Han’ın bu hamlesini kendi hakimiyet sahasına yönelik bir tehdit şeklinde algılayan Tebriz emiri Pir Budak Han, Şah Abbas nezdinde Emir Han Bradost aleyhine bir takım girişimlerde bulundu ve şaha Emir Han’ın daire-i ihlastan çıktığını, isyan düşüncesinin zihninde yer ettiğini, günün birinde cereyan edecek hadiselere karşı yüksek irtifalı bir kale inşa ettiğini ve kendisinin bu girişimi Safevi Devleti’nin maslahatına uygun bulmadığını bildirdi. Pir Budak’ın bu sözlerinden sonra Şah Abbas, kendisinin o bölgede selahiyet sahibi olduğunu ve devletin maslahatına uygun olmayan bir hadise cereyan etmişse güvenilir birini gönderip Emir Han’ı bu faaliyetinden menetmesini Pir Budak’a söyledi. Bu destur mucibince Pir Budak güvenilir bir adamını Emir Han’a gönderip ona şöyle söylemesini istedi:

O, Hazret-i Şah’ın hizmet ve terbiyesinden geşmiş ümera-yı azamdandır ve ihlas ve kulluk iddiasındadır. Her ne kadar Hazret-i Şah-ı Alempenah ona itimat ediyorsa da, onun kale inşa etmesi kötü niyetlilerin ağzına malzeme olacak. Eğer kale inşa etmesinin sebebi Rumiler’in[1] ona zarar vermesinden korkması ise ne zaman Rumiler bu vilayete gelirlerse güvenilir Tebriz ve Erivan kaleleri olduğu sürece ol kısım kaleye iltifat etmezler ve eğer Kürt ümeranın dağdağasından endişeleniyorsa her ne zaman ona karşı bir hadise vukubulsa cansiperane bu serhaddin muhafazasına memur olan biz dergah-ı şahinin hizmetkarları onu müdafadan nasıl geri kalırız? Urumiye’nin kadim kalesi kendisini ve ehl-u ayalını ve Bradost aşiretini muhafaza etmeye yeter. Yapması gereken kale inşasını durdurmak ve kötü niyetlilerin ağızlarına malzeme vermemektir. Onun mülkünün maslahatına olan bu dostane nasihatimize kulak versin ve kendisini isyan ve nifak töhmetine maruz bırakmasın” (Münşi,1350; 792).

Emir Han Bradost’un Şah Abbas’ın inayetiyle Urumiye, Selmas, Enzel ve Karabağ mıntıkalarında hükümferma olduğunu iddia eden bir diğer Safevi tarihçisi Mirza Bey Cünabadi’ye göre de Emir Han, kendisine yapılan lütuf ve inayete rağmen şahtan yüz çevirdi ve devlet maslahatına uygun olmayan adımlar attı (Cünabadi, 1378; 506). Urumiye şehrinin Azerbaycan vilayetinin en önemli şehri olduğunu ve Osmanlı Devleti’nin doğu hududunda bulunduğunu söyleyen Emir Han, burada metin bir kale yapılmasının elzem olduğunu şaha arzetti. Selmas yakınlarında bulunan Şameh Dağı üzerinde harap olmuş bir kale olduğunu ve cereyan edecek hadiselere karşı şahın kullarını koruması için bu kalenin abad edilmesi gerektiğini bildirdi. (Cünabadi, 1378; 506)

İskender Bey Münşi’nin aktardığına göre Emir Han Bradost, Tebriz valisi Pir Budak Han tarafından kendisine yapılan nasihatlere kulak asmadı ve Pir Budak’ın elçisi Bradostiler tarafından katledildi (Münşi,1350; 792). Kaleyi müstahkem hale getiren Emir Han, Urumiye’den erzak getirtti ve zor günler için gerekli levazımatı tedarik etti. Kalenin yapımı tamamlandıktan sonra kaleye fazla miktarda savaş alet-edavatı ile beş bin kadar Kürt yerleştirdi (Cünabadi, 1378; 506) ve Şah Abbas’a muhalif olan Mukri aşireti[2] ileri gelenlerinden Han Abdal Mukri’yi yirmi adamıyla birlikte kaleye kabul ederek onu dost ve yaranı kıldı (Münşi,1350; 792).

[1] Müellifin Rumiler’den kastettiği Osmanlılar’dır. İslam’ın erken dönem kronikleri, hadis kitapları ve coğrafya eserleri Bizans’ı Rum diyarı olarak ele almışlardır. Rumi tabiri sonraki yıllarda Osmanlılar’ı tanımlamak için kullanılan bir ifade olarak literatüre geçmiştir. (Salih Özbaran, Bir Osmanlı Kimliği 14. ve 17. Yüzyıllarda Rûm/Rûmî Aidiyet ve İmgeleri, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2004, s. 52.)

[2]Urmiye Gölü’nün güneyi ile Mahabad ve Divandere arasında yerleşik bir Kürt aşiret konfederasyonudur. (Bkz. Mehrdad R. Izady, Bir El Kitabı Kürtler, (İngilizce’den Çeviren: Cemal Atila), Doz Yayınları, İstanbul, 2007, s. 165. Şerefname’ye göre Mukri hükümdarlarının soyu Şehrezol nahiyesinde oturan Mukri kabilesine dayanır. Mukriler Baban soyundandırlar. Ataları Seyfeddin adında bir sulamacı olup zamanla kabileye Mukri denmiştir. (Bkz: Şerefhan Bitlisi, Şerefname, C. 1, (Farsça’dan Çeviren: Abdullah Yeğin), Nubihar Yayınları, İstanbul, 2013, s. 325).

Bernamegeh Türkçe

UYARI: Yazıların izinsiz kopyalanması ve Web Sitelerinde yayınlanması kesinlikle yasaktır. Hakkınızda yasal işlemlerin başlatılabileceğini lütfen unutmayın!

AYRICA BAKIN

Erol Simavi Kimdir Hayatı

Gazeteci Erol Simavi, 1930 senesinde İstanbul’da dünyaya geldi. Annesi Melek Simavi, babası Sedat Simavi’dir. Erol …

error: LÜTFEN KOPYALAMAYIN OKUYUN!