Celal Bayar, 1883 yılında Bursa’nın Gemlik ilçesinin Umurbey köyünde doğdu. Bayar, Abdullah Fehmi Efendi’nin üçüncü oğludur (ağabeyleri Behzat ve Asım).
Bayar, 1907’de İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Bursa’daki gizli kolu olan Küme adlı örgüte girdi. II. Meşrutiyet’in ilanından (1908) sonra İttihat ve Terakki’yi Anadolu’da örgütlendirme politikası çerçevesinde Bursa’da bir şube açıldı. Bu cemiyetin Bursa şubesinin önce rehber muavini, sonra da rehberi oldu. 31 Mart Olayı (1909) başlayınca Hareket Ordusu’na katılmak üzere Bursalı İttihatçılardan bir gönüllü birliği oluşturdu.
Bayar, İttihat ve Terakki politikalarının başlıca uygulayıcılarından oldu. Partinin propaganda ve örgütlenme çalışmalarını yürüttü. Halka Doğru cemiyetini kuran ve parti görüşlerini yansıtan yine aynı adlı bir dergi çıkaran Bayar, bu dergide Turgut Alp takma adıyla yazılar yazdı. Millî İktisat politikasının uygulamaya geçirilmesi için çalıştı.
Mütareke döneminde İzmir Redd-i İlhak Cemiyeti ve İzmir Müdâfaa-i Hukuku Osmaniye Cemiyeti’nin kuruluşuna katıldı (1918).
Cumhuriyet’in ilanından sonra, Mart 1924’te Mübadele, İmar ve İskân vekilliğine atandı. Temmuz 1924’te bu görevden istifa etti. Aynı yıl Mustafa Kemal tarafından yeni bir ulusal banka kurmakla görevlendirildi. 26 Ağustos 1924’te ulusal ekonomi politikasının temel taşlarından olan ve Türkiye’nin ekonomik yaşamında belirleyici bir rol oynayan Türkiye İş Bankası’nı kurdu ve 1932’ye değin genel müdürlüğünü yaptı.
İsmet İnönü, bazı konularda Mustafa Kemal’le anlaşmazlığa düşerek başbakanlıktan istifa edince, 1 Kasım 1937’de Bayar bu göreve getirildi.
Eylül 1945’te milletvekilliğinden, Aralık 1945’te de CHP’den istifa etti. 7 Ocak 1946’da üç arkadaşıyla birlikte Demokrat Parti’yi (DP) kurdu ve partinin genel başkanlığına seçildi.
Bayar, 22 Ağustos 1986’da 103 yaşında hayatını kaybetti.
Celal Bayar’ın Kürt Raporu 1936
Celal Bayar 10 Aralık 1936 tarihinde İsmet İnönü’nün 1935 yılında hazırlattığı rapordan bir buçuk yıl sonra Kürdistan’a gider.
Bayar bu raporda;
-Kürtleri köken olarak Türk kabul ederek asimile edilmelerini dile getirir.
-Bölgedeki sorunun vatandaşla devletin arasına girmiş olan ağalık sistemi olduğuna işaret eder.
-Bölgedeki otorite boşluğunun sert yöntemlerle değilde vatandaşı kazanarak çözümlenmesi gerektiğini savunur.
-Ulaşım sorunun çözüme ulaştırılmasını savunur.
-Bölgeye deneyimli ve halkın dilinden anlayan onlarla iletişim kurabilecek memurların tayin edilmesini önerir.
-İsyanların dış bağlantılı olduğu tespiti yapılıyor ve bölgenin sosyo-ekonomik olarak ülke geneline göre geri kalmışlığı üzerinde duruluyor. İsyan edenleri cezalandırmak için şiddetin manasını anlaşılır ve yerinde buluyor ama isyandan sonra bölgede fark gözetmeksizin idareyi sürdürmek için bir ilerleme kaydedilmediğini de söylüyor.
-Yetersiz kamu hizmetlerinin giderilmesi gerektiğini belirtir.
-Hayvancılık başta olmak üzere tarım ve el sanatlarının geliştirilmesi görüşünü dile getirir.
1936 Celal Bayar’ın Kürt Raporunun Bir Kısmı
I0. XII. 1936Yüksek Başvekâlete
Mukaddeme
Doğu illeri bizim rejimimize gelinciye kadar kat’î bir tarzda hakimiyetimiz altına girmemiştir. Geçmiş hükûmetler, halk üzerindeki hakimiyetlerini ağalar ve şeyhler vasıtasile yürütmek istemişlerdir. Ağalar ve Şeyhler soyduklarının bir kısmını Hukûmet erkânına vermek suretile müşterek idare-i maslahat devri yaşanmıştır.
Şark’ta bugün için dahi tamamen yerleştiğimiz iddia olunamaz. İstinat edeceğimiz en mühim kuvvet: Ordumuz ve Jandarmamızdır. Bu iki mühim kuvvetin inzibatî ve modern zihniyetle idaresi karşısında iftihar duymamak kabil değildir. Geçen sene, Başvekilimiz İsmet İnönü’nün seyyahatından sonra idarî ve malî sahalarda da yapılmağa başlanılan yenilikler göze çarpmaktadır. Yeni işe başlamış münevver kaymakamlar, tahsil görmüş yeni malmüdürleri karşımıza çıkmışlardır.
Hükûmet teşkilâtının esasları kurulmağa başlanmış demektir. Malî sistemde de, ilerlemiş tedbirler görülmüştür.
Ahz-ı asker muamelelerinin intizam dahilinde yürütüldüğü, vatandaşlar arasında bir kısım müstesna vatan hizmetlerinin umumileştiği alâkadarlarca ifade edilmiştir. Devlet cihazının muntazam yürüyebilmesi için lâzım gelen elemanlar hazırlanmağa doğru istikamet almış demektir.
Hükûmet binaları bilhassa kazalardakiler pek perişandır. Bu binalar içinde uzun müddet oturup çalışanların enerji ve muhakeme kabiliyetlerini kayıp edeceklerinden korkulur. Yeni eleman, yeni bir zihniyetle yerleşmeğe çalışdığımız bu mühitlerde muntazam hükûmet dairelerinin, memur ailelerinin ikametgâhlarının inşası mühim bir mesele halindedir. Devlet otoritesinin teessüsü için bu da bir zarurettir.
Farklı Muamele
Doğu illerinde hakimiyet ve idare bakımından göze çarpan bariz bir hakikat vardır: Şeyh Sait ve Ağrı isyanlarından sonra Türklük ve Kürtlük ihtirası karşılıklı şahlanmıştır. İsyan edenleri tenkil etmek için şiddetin manası anlaşılır ve yerindedir. İsyandan sonra, fark gözetmeksizin idare etmek de, bundan ayrı ve mütedil bir sistemdir.
Müşahedelerime göre, Kürtçe konuşan vatandaşlarımızın hayatında dahi zindeği (yaşamsallık )vardır. Faaliyet vardır. Bu husus kendilerinde ve çocuklarında nazarı dikkati celp etmektedir. Esasen mevzubahs etmek istediğim hayatiyetin en kat’î bir delili de buldukları boş ve bereketli yerlere derhal hiçbir taraftan müzaheret görmeden yerleşmiş ve işe başlamış olmalarıdır.
Hariçten sokulmağa çalışılan politikanın muzır cereyanlarını kırmak ve bu yurddaşları ana vatana bağlamak için devamlı çalışmak ister. Kendilerine, yabancı bir unsur oldukları resmî ağızlardan da ifade edildiği takdirde, bizim için elde edilecek netice, bir aksülamelden ibaret olabilir. Bugün Kürt diye bir kısım vatandaşlar okutturulmamak ve devlet işlerine karıştırılmamak isteniliyor. Ve daha doğrusu bu kısım vatandaşlar hakkında ne gibi bir sistem takip edileceği idare memurlarınca vazıh olarak bilinmiyor. Bunu bir sisteme bağlayarak, kendilerine sarih talimat verilmesini çok yerinde ve faideli bir tedbir olarak telâkki etmekteyim. Hiç olmazsa bu suretle tereddütlerin ve zatî içtihatlara müstenit keyfi hareketlerin önüne geçilmiş olur.
Toprak Tevzii
Şark vilâyetlerinde toprak tevzi etmenin, halkı toprak sahibi kılmanın ehemmiyeti aşikârdır. Gayemiz bunları sadece toprak sahibi yapmakla iktifa etmekte değildir. Mümkün olduğu kadar kredi vasıtalarını, istihsal imkânlarını da aynı zamanda vermek lâzımdır. Mahsullerinin satışlarını da temin etmek icap eder. Bu suretle Hükûmet ağaların yerini alır ve bu tarzı hareket halkla Hükümeti birbirine bağlar. İstihsal vasıtası mes’elesinde mümkün olduğu kadar kaydını koydum, bu muvaffakiyetin esası olmakla beraber, sadece toprak isteyen, üst tarafını kendilerinin halledeceğini söyleyen köylülere de rastladım.
Vaktile yapılmış olan arazi tevziatının bir kısmında bazı yolsuzluklar olduğu iddia ediliyor. Diyarıbekir’e gelirken bir köy halkı ile görüştüm. Bir kısmına 150 dönüm arazi tevzi edilmiş ve bir kısmı da mahrum bırakılmıştır. Farklı muamele yapıldığı anlaşılıyor.
Firarilerden birinin arazisinin bir sene sonra tevziini beklediklerini söylediler. Ve farklı muamele yapılmamasını dilediler.
Köylüyü toprak sahibi yapmak, köylüyü Hükûmete bağlayacak çok müessir bir tedbirdir. Bu tedbirin tam semere verebilmesi için de ikinci bir şart vardır: O da mühitteki nüfuz sahibi mütegallibenin aileleri ile birlikte iç vatana nakil edilmesi keyfiyetidir. Bu hareket devlet nüfuz ve kuvvetini göstermekle beraber halkın tegallüpten fiilen kurtulmasına yardım etmektedir. Bu itibarla muhitte memnuniyeti mucip olmaktadır. Vaktile bazı ağır yanlışlıklar yapılmıştır. Meselâ Artvin’den Yozgat’a nakil edilen bütün bir halk kütlesi Türkçe konuşdukları ve halis Türk oldukları anlaşıldıktan ve mühim zayiat verdikten sonra tekrar eski yerlerine iade edilmişlerdir. Bu gibi hataların tekerrür edeceğine ihtimal vermiyorum. Hülâsa mütegallibbenin ailelerile beraber yerlerini değiştirmek esaslı ve iyi bir politikadır.
General Abdullah Alpdoğan
Geçen defaki Şark seyyahatimde Dersim meselesi had devrelerinden birini yaşıyordu. Bu defaki seyyahatimde Dördüncü Umumî Müfettiş General Abdullah Alpdoğan’ın izahatını dinledim. Müşarünileyhin kan dökülmeden bu meselenin halli ve Dersim halkının diğer vatandaşlardan farklı olmayarak birer vatandaş haline gelebilecekleri hakkındaki ümidi başlı başına bir hadisedir.
Mıntıkasındaki işlerle çok yakın bir alaka ve ciddiyetle uğraşan ve esaslı mâlumata sahip bulunan müşarünileyh buna muvaffak olduğu takdirde yalnız bundan dolayı vazifesini hüsnü ifa etmiş sayılır ve takdir olunur.
Bürokratik Zihniyet ve Ekonomi
İdare memurlarımızın ekseresinde, ta Karadeniz’den itibaren gördüğüm bir zihniyet noksanlığını arz etmeyi vazife eddederim. İdare âmirlerimiz ve memurlarımız ekonominin Devlet ve millet hayatında birinci derecede rolü olduğunu ve milletin iktisadî bünyesi kuvvetlendiği takdirde diğer işlerin kolaylaşacağını takdir etmemiş görünüyorlar. Ve hatta daha ileri giderek diyeceğim ki, bazıları millî iktisad ile uğraşmaklığın lüzumunu bile henüz anlamamış görünüyorlar.
Bir ilbaya (vali M.B.) tesadüf ettim: Vilâyeti hakkında bana izahat veren askerî kumandanın fikir ve mütalaaları karşısında yabancı kaldığını gösteriyordu. Çünkü Vilâyetinin ekonomisi hakkında bir fikir sahibi değildi.
Diğer bir ilbaya rastladım: İdare ettiği mıntıkada Soydan Çayının kalitesine yakın bir tipte çay yetiştirilmesinin mümkün olduğu fennen anlaşılmıştır. Esasen mıntıkasında 45 Km. ileride, aynı iklim şartları içinde bir ecnebi devletinin ülkesinde çay yetiştirilmektedir. Halk arasında çay yetiştirmenin taammümü için ne kadar zamana ihtiyaç olduğunu sorduğum vakit bana 15 seneden bahsetti. İnkılâp hayatımızda değil 15 senenin 15 ayın bile ne kadar uzun bir zaman olduğunun farkında değildi.
Memleketimizin bir yılda istihlâk ettiği çayın kıymeti vasatî 500. 000 lira raddesindedir. Bu parayı münhasıran bu havalide halkın geçimine, menfaatına tahsis etmek imkânı bulunduğu takdirde halk müreffeh bir hayata sahip olabilir. Esasen bu mıntıka halkı fakir ve gurbetçidirler.
İdare amir ve memurlarımızın vazife ifa ettikleri mıntıkalarda filî ve istismarcı inhisarlar teessüsüne (tekeller kurulmasına M.B.) lakayt kalmamaları, merkezi tenvir etmeleri icap eder. Denilebir ki, yankesicilerin fenalıklarını önlemek için gece gündüz çalışan idare memurlarımız bütün bir mıntıkayı ihtikâr (rüşvet M.B.) ve spekülasyon yüzünden kavuran betbahtlara (kötü niyetlilere M.B.) karşı hassas değildirler.
İdare amir ve memurlarımızın men’i tağşiş kanunu (kargaşalığı önleme yasası M.B.) ile buna müzeyyel (ek M.B.) mevzuatın tatbikatında büyük ve müessir bir alaka göstermeleri temenniye şayandır.
İdareî Hususiyeler ve Ekonomik İşler
Vilâyet İdare-î Hususiyelerinin yapmaları lazım gelen işlere nazaran malî bakımdan ne kadar naçiz bir vaz’iyette olduklarını yakından bilmekteyim. Buna rağmen halkın iyiliği için Devletin temsilen bu idareler tarafından kurulacak ve nümune teşkil edecek ekonomik işler vardır. Bunların yapılabilmesi için İdare-î Hususiyelere umumî Devlet programlarında olduğu gibi muayyen ve sistematik bir proğramla ve mevzii karakterile Devletçiliği sokmak zamanı gelmiştir.
İdareî Hususiyelerin bugünkü organik kanunları liberal sistemin mahsulüdür. İdarecilerimizin bir kısmı da kırık bir liberal zihniyet ile bunlara sarılmışlardır. Raporumun iktisadî fasılları okunurken ricalarımız meyanında bunlara ait neler bulunduğu ayrıca görülecektir.
İran Transit Yolu
İran transit yolunun inşaatının gördüğüm şekli, matlup (istenilen M.B.) sür’a t ve emniyetle ilerleyeceği kanaatını vermemektedir. Müteahhit amele bulamadığı için, Hükûmet vasıtası ile „amelei mükellefe“ sevk edilmektedir. Biz, bu yoldan gider ve gelirken ameleler önümüze çıkarak tarlada mahsulleri olduğundan bahisle terhisleri için büyük ısrarla yalvarmışlardır. Bu hale sebep olarak müteahhidin ihale esasında münakasayı (eksiltme M.B.) % 30-35 nisbetinde tenzilâta tabi tutması hatıra gelmektedir. Bu mühim tenzilâtla beraber, son zamanlarda amele fiatı da yükseldiği için müteahhidin bu işin altından kalkabileceği çok şüphelidir.
Seyyahatimizde gördüklerimizi aynen arz ediyorum. Bunlar içinde Vekâletim işlerinin haricinde olanlarına da temas etmiş bulunuyorum. Bu yazılarımda görüş hatası olabilir. Kanaat ve içtihat hatası bulunabilir. Fakat, maksadım kimseyi rencide etmek değildir. Müstakbel iyilik namına Baş Vekilime müşahadelerimi (izlenimlerimi M.B.) samimiyetle, otantik olarak arz etmekten ibarettir.
DOĞU İLLERİNDEKİ İKTİSADİ MÜŞAHEDELERİMİZ VE TEKLİFLERİMİZ
Doğu illerimize iktisadî teşhisi koymak, umumî bir kalkınma plânına göre Şarkın iktisadî organlarını tesbit ederek bunları bir an evvel harekete geçirmek düşünce ve vazifesi son seyahatimizdeki mesaiye hakim olmuştur. Muhtelif ziraat şubeleri, Endüstri ve Maden işletmeleri, iç ve dış pazarlardaki mübadelenin tanzimi ve bütün bu faaliyet ve istihsal branşlarını verimlendirerek nakliye vesait ve teşkilâtının hazırlanması gibi ana mevzular üzerinde tevekkuf ettik (yoğunlaştık M.B.).
Yurdun iştira kabiliyeti nisbeten yüksek olan mühim istihlâk pazarlar ile muvaselesi henüz te’min olunmamış bulunan bu geniş bölgeye ait yapacağımız müsbet teklifleri de iki kısma ayırdık:
Birinci kısma derhal başarılması mümkün olan teşebbüsler, derhal kurulması imkân dahilinde bulunan iktisadî organlar dahildir.
İkinci kısım: şimendüferin hiç olmazsa Erzurum’a kadar ulaşmasını istilzam (gerektiren M.B.) eden teşebbüsleri, Endüstri şubelerini ihtiva etmektedir.
Derhal Başarılması Mümkün Olan Teşebbüsler
Yüksek tasvibinize arz ettiğimiz bu program da diğer devlet programları gibi Doğu illerindeki halkın bu günkü şartlar ve vasıtalar dahilinde yaşayış ve refah seviyesini yükseltmek prensibine istinat etmektedir.
Burada, henüz pazarlaşmamış, zarurî ve şahsî ihtiyaçlardan fazla her hangi bir istihsali tasavvur bile etmemiş tamamen iptidaî (ilkel M.B.) bir ekonomi bünyesi karşısındayız.
Hayvancılık
Şarkın halk ekonomisinde bu gün için en mühim özlü kazanç kaynağını hayvancılık, canlı hayvan ve hayvan maddeleri ticareti teşkil etmektedir.
Geniş meralar ve çayırlarda taze ot, hayvanı beslemeğe, yağlandırmağa kâfi gelmektedir. Bu itibarla hayvancılık en fazla safî gelir te’min eder, en ziyade verimli bir ziraat şubesi halindedir. Bu müsait şartlar hayvancılığın her şubesine de şamildir. At, sığır, koyun yetiştirmek için memleketimizde bundan daha müsait tabii şartlar bulmak güçtür.
Bilhassa Ardahan ve Kars iklim şartları ve bunlara bağlı ziraî durum bakımından yurdun hayvan deposu olmağa elverişli bir bölgedir.
Celâl Bayar’ın 1959 Yılı Raporu
1959’da zamanın cumhurbaşkanı Celâl Bayar’ın emri ile hazırlanan “Türkiye’de Bugünkü Kürtçülük Fikir ve Cereyanının Doğuşu” adlı raporda “Memleketimizde Kürtçülük Cereyanlarını ve Propagandasını Sevk ve İdare Edenlerden Başlıcaları Şunlardır” başlığı altında 38 kişilik bir liste yeralıyor.
Raporun adındanda anlaşılacağı gibi o dönem çeşitli Kürt çevreler hedef alınmıştır.
Raporun girişinde, şöyle deniyor:
“Memleketimizde Kürtçülük fikri, İkinci Dünya Savaşı’na kadar Ağa, Bey, Şeyh gibi reisler ile Bedirhânî ve Babanlar gibi emir veya hükümdar olmak arzusunda olan aileler tarafından müdafaa ve takip edilmiş ve bu fikir yabancı devletler tarafından kendi maksat ve emelleri için istismar olunarak zaman zaman cahil halk kitleleri ayaklandırılmak suretiyle müzmin bir hale getirilmiştir. …Cumhuriyetin ilânından sonra memleketimizde vukua gelen Kürt isyanlarının hepsinin şiddetle bastırılması, isyana iştirak edenlerin ağır cezalara çarptırılmaları, bu arada kendilerine vaadlerde bulunan büyük devletlerin bu vaadlerini yerine getirmemiş olmaları, Kürt liderlerin ve cahil halkın gözünü yıldırmıştır. Kürtler, davâlarını artık silâhla ve isyanlarla kazanamayacaklarına emin olmuşlardır. Bu bakımdan Kürtçülük dâvâsının önderliğini yapan şahıslar, gayelerine ulaşabilmek için yeni bir metod takip etmeğe başlamıştır”.
Raporun son kısmında ise, “Alınacak Tedbirler” başlığı altında Kürtçülük faaliyetlerine karşı devletin neler yapması gerektiği, maddeler halinde sıralanıyor:
“…Aşağıdaki tedbirler, âcilen ele alınması gereken hususlardır: Şark bölgesindeki istihbarat faaliyeti ve ajanlama işinin takviyesi ve bu bakımdan daha büyük maddî fedakârlıklara katlanılması lâzımdır. İstanbul’daki gençlik esaslı bir kadro ile ve ajanlarla hepsinden önce de bazı Türkçü liderlerle murakabe edilmeli (denetlenmeli) ve kılavuzlanmalıdır. Türk ve Kürt kültürü arasındaki fark görünmez şekle sokulmalı ve onların tertip ettiği Şark geceleri, folklor ve kültür gayretleri maarif ve kültür sistemimize göre ele alınıp Türk kültürüne temsil edilmelerine çalışılmalıdır. Yeni teknik imkânlarımızdan faydalanarak neşriyat yapan üç dış radyonun dinlenmesine mâni olunmalıdır. Posta sansürü Kürt muhaberat ve neşriyatına karşı daha geniş ölçüde işletilmelidir. Bunlarla uyumlu olarak politik müdahale ve karıştırmalar da tertip olunabilir. İran’la bu konudaki işbirliğinin güçlendirilmesi lâzımdır. Irak devleti, Kürtçülükle mücadeleye ikna olunmalıdır”.
Listede, sıradan birkaç eylemcinin yanısıra, o dönem Türkiyesi’nin bazı önemli politikacılarının ve sonraki senelerde bilim dünyasında önemli yerler edinecek olan genç akademisyenlerin de bulunduğu görülüyor. Üstelik, kuruculuğunu Celâl Bayar’ın yapmış olduğu Demokrat Parti’den milletvekili olan bazı kişiler de raporda “Kürtçü liderler” arasında gösteriliyor.
HAZIRLANAN 38 KİŞİLİK LİSTE
“1. Şeyh ALİ RIZA ŞEYHSAİTOĞLU, maslup (asılan) Şeyh Said’in oğludur.
2. Şeyh SELÂHATTİN ŞEYHSAİTOĞLU, maslup (asılan) Şeyh Said’in oğludur.
3. Şeyh KASIM KÜFREVÎ.
4. HALİS ÖZTÜRK.
5. Dr. YUSUF AZİZOĞLU, sabık Diyarbakır mebusudur.
6. Avukat İSMAİL HAKKI ALACA, Kars’ta ikamet etmektedir.
7. Şeyh SELÂHATTİN İNAN, maslup (asılan) Şeyh Ali’nin oğludur.
8. ESAT CEMİLOĞLU, Diyarbakır’da çiftçilikle meşguldür.
9. ALİ KARAHAN, Zaza Kürtleri’nden olup halen avukatlık yapmaktadır. Siverek şeyhinin oğludur.
10. Doçent ABDÜLKADİR KARAHAN, Ali Karahan’ın amcasının oğludur. Halen İstanbul Edebiyat Fakültesi’ndedir.
11. FAHRİ KARAHAN, Siverek’te doktorluk yapmaktadır.
12. İBRAHİM KARAHAN, halen Siverek’te çiftçilikle meşguldür.
13. HASAN ORAL.
14. KİNYAS KARTAL, Bruki aşiretinin reisidir.
15. EBUBEKİR ERTAŞ, Ertuşi aşireti reisidir.
16. GALİP YÜKSEK, Berazî aşiretinin Pijanlı kolu reisidir. Suriye’de oturan BOZAN ŞAHİN’e kızını vermek suretiyle akraba olmuştur,
17. SALİH KILIÇ, Suruç’ta Dinaî aşireti reisidir.
18. NACİ GÜNEŞ, (Şemseddinof), Zilân aşireti ileri gelenlerindendir.
19. ATİK PALANDÖKEN, Erzurum İl Genel Meclis üyesidir.
20. MECİT HUN, Geloi oymağı reisi AHMET ŞEMO’nun oğludur, “Dil” gazetesinin sahibidir.
21. Avukat SALİH YILDIZ, Van’da avukatlık yapmaktadır.
22. MÜSLİM GÖRENTAŞ.
23. HASAN ve RESUL KOTAN kardeşler, Kotan aşireti reisi ABDÜLKADİR’in oğullarıdır. İkinci Dünya Harbi’nde İran’da Ruslar tarafından kurulan Mahabat Hükümeti’nde vazife almışlardır.
24. AHMET KARAKOÇ, Cemil Paşazadelerdendir.
25. NEJAT CEMİLOĞLU, Cemil Paşazadelerdendir.
26. CANİP YILDIRIM, Kürt istiklâline inanmış bir kimsedir. Paris’te hukuk doktorasını yaparken Kürt lideri KÂMURAN BEDİRHAN’la müştereken Kürtçülük faaliyetlerini organize etmiştir.
27. RECAİ İSKENDEROĞLU, Diyarbakır’da avukatlık yapmaktadır.
28. KEMAL BADİLLİ, Badilli aşireti reisi SAİT AĞA’nın oğludur.
29. MEHET ve NADİR SÜPHANDAĞI kardeşler, Haydaranlı aşireti reisi Kör Hüseyin Paşa’nın oğullarıdır.
30. Şeyh MASUM MUTLU.
31. HASAN KEMALOĞLU ve oğlu SELÂHATTİN KEMALOĞLU.
32. SABRİ ERDUMAN.
33. HÜSEYİN TİRYAKİ, Erzincan’da ikamet eder.
34. HÜSEYİN AKSU, Alevi Abbasuşağı aşireti reisidir.
35. HASAN ŞAHİN ve oğulları ALİŞAN ŞAHİN, HÜSEYİN ŞAHİN, Şah Hüseyin Oğulları ailesindendir.
36. EDİP ALTINAKAR, babası SIDDIK, Şeyh Sait isyanında idam edilmiştir.
37. AZİZ GÖKHAN, Berazî aşiretinin Şeddadî kolu reisidir.
38. HACI ALİ BUCAK, Bucak aşireti reisidir”.
Kaynaklar:
-Murat Bardakçı, Celâl Bayar’ın 1959’da hazırlattığı Kürt raporunda bakın kimler var!
-turkish-media.com, Celal Bayar’ın Şark Raporu.
-Belma Akçura, Devletin Kürt Filmi, New Age Yayınları.
-Cemal Kutay, Üç Devirden Hakikatler, Alağaoğlu Yayıncılık, İstanbul 1982.
Bernamegeh Türkçe
UYARI: Yazıların izinsiz kopyalanması ve Web Sitelerinde yayınlanması kesinlikle yasaktır. Hakkınızda yasal işlemlerin başlatılabileceğini lütfen unutmayın!