”Celali aşireti, İran, Türkiye ve Rusya’nın sınırlarının kesiştiği üçgen bölgede Kürd aşiretlerinin en büyük aşiret konfederasyonlarından biridir. Bu aşiret konfederasyonunun mensupları Kuzey Kürdistan’da Büyük Ağrı ve Doğu Kürdistan’da ise Küçük Ağrı Dağı ve Urmiye bölgesinde yaşıyorlardı. Ayrıca Celalilerin büyük bir sayısıda Kafkas bölgesine ve Sovyet Ermenistan’ına yerleşmişlerdi. Celalilerin bir kısmıda Güney Kürdistan’da Şarezor bölgesine yerleşmişlerdi. Konfederasyon olarak Celaliler; Maku ile Bazîd ve Kars arasında yaşarlar.”
Dr. Yasin Serdeşti
Çeviren: Aso Zagrosi
Celali aşireti, İran, Türkiye ve Rusya’nın sınırlarının kesiştiği üçgen bölgede Kürd aşiretlerinin en büyük aşiret konfederasyonlarından biridir. Bu aşiret konfederasyonunun mensupları Kuzey Kürdistan’da Büyük Ağrı ve Doğu Kürdistan’da ise Küçük Ağri Dağı ve Urmiye bölgesinde yaşıyorlardı. Ayrıca Celalilerin büyük bir sayısıda Kafkas bölgesine ve Sovyet Ermenistan’ına yerleşmişlerdi. Celalilerin bir kesimide Güney Kürdistan’da Şarezor bölgesine yerleşmişlerdi.(1)
Celali aşireti kendi içinde 40 kabileden fazla kollara ve her biride kendi için tayfa ve ailelere bölünmüştü. Bu aşiretin en önemli kabileleri Doğu Kürdistan’a yerleşmiş. Bunlar: Xalikanlu, Eli Mehweli, Cilikanlu, Qendkanlu, Hisu Xelef, Sakan ve Misirkanludur.(2)
Bu aşiret, 19.yüzyılın sonunda ve 20.yüzyılın ilk ilk dönemlerinde yarı göçer bir yaşam sürdürüyordu. Fakat, Celalilerin göç şekli, hem düzenli ve hemde tespit edildiği şekilde yürüyordu. Kış mevsimlerinde , Celaliler, Rusya’nın sınırlarına ve Aras nehrinin çevresine göçediyorlardı. İlkbahar’da ise Celaliler Türkiye ve İran sınırındaki Siyahçeşme çevresine geliyorlardı.(3) Celali aşiretinin üyeleri yiğitlikleriyle namlarını salmışlardı. Onlar kendileriyle gurur duyar ve yurtlerini severlerdi. Celaliler özgürlüğü çok seviyorlardı. Dinsel olarak da Celaliler Sünni mezhebine bağlı ve dindar insanlar olarak tanınıyorlardı.(4)
Celaliler, 1927-1930 yılları arasında Xoybun Partisinin faşist Türk devletine karşı Kuzey Kürdistan’da Büyük Ağrı çevresinde geliştirdiği ulusal direnişin ön mızrakları ve temel dayanağıydı.
Türk hükümeti bu direnişi bastırmak için jenosidi hedef almış ve kanlı saldırılar düzenliyordu. Türkiye, komşuları olan İran ve Sovyetler birliğinin yardım desteklerini aldıktan sonra direnişi bastırabildi ve 10 Eylül 1930’da direnişin merkezi Büyük Ağrı Dağını ele geçirebildi.(5)
Kuzey Kürdistan’da Xoybun’un önderliğindeki dirinişin bastırılmasından ve Büyük Ağrı’nın Türk güçlerinin eline düşmesinden sonra, Ağrı Direnişinin önderi İhsan Nuri Paşa mecburiyet karşısında geri çekildi, sunni sınırları aşarak siyasi ilticacı olarak İran güçlerine teslim oldu.
Ağrı Direnişin diğer komutanları ve savaşçıları, özellikle Celali aşiretine bağlı Eyub Ağa, Şêx Tahir, Ferzende, İbrahim Ağa (Broyê Heskê Telo olarak biliniyor) ve Tayer Ağa’da İranlılara teslim olmadan geri çekildiler. Bunlar Doğu Kürdistan’da bulunan Celali aşiretine bağlı Xilikanli kabilesinden Xalid Ağa’nın yanına gittiler. Xalid Ağa’nın kabilesi o aşamada Taneli yaylasına gitmek için göç halindeydi. İran askeri güçleri Maku’da yollarını kesti, Xalid Ağa’nın yeğini Hiso Eyub öldürüldü. Bundan dolayı Xalid Ağa Tink Kaçut karakolunu basarak bir grup İran asker ve subayını esir aldı ve zor kullanarak Taneli yaylasına ulaştı. Bu çatışma Kürdlerle İran ordu güçleri arasında Küçük Ağrı Dağı bölgesinde yaşanan çatışmaların başlangıcı oldu.(6)
İran devlet yetkililerine en çokta korku salan, Şah Rıza ’nın sınır boylarından Kürd aşiretlerini iç taraflara sürme siyasetinin bir parçası olarak ön gördüğü Celalilere bağlı Hesenlu ve Hidaranlu aşiretlerinin bu siyasete karşı çıkarak Xalid Ağa ve Ararat direnişçilerine katılmasıydı. Bunların direniş saflarına katılmaları İran Hükümetini şoke soktu.(7)
İran Ordusu komutanlarından Mahmud Emin, Celali kabileleri ve Ararat savaşçılarının başlangıçta iltica yasasına göre İran’ın iç taraflarına gitmeye rıza gösterdiklerini, fakat devlet memurlarının yanlışlıkları, onların malına, canına ve namuslarına yönelik saldırlarına rağmen bir kesim devletin emrini dinlemeye ve teslim olma niyetindeydi.(8)
İran devleti kısa bir süre önce resmi kanallarla ve Meclis’te İran’da Kürd sorunu diye bir meselenin olmadığını deklere etmişti. İran devleti 20.yüzyılın yirmili yılları boyunca askeri güçlerin kanlı saldırılaryla Kürdistan hareketini yenilgiye uğratabilmişti. Celalilerin önderliğinde hareketin yeniden başlaması İran devletini zor duruma sokmuştu. İranlılar başlangıçta Celalilerin böyle bir direnişe geçebileceklerini hesaplayamamışlardı. Düzenli ve büyük bir güçleri bölgede yoktu. İran, Türkiye’den hareketi bastırmak için bir askeri birliğini İran tarafına göndermesini talep etti.(9)
Türkler kısa bir süre önce Ağrı ve Xoybun direnişinden kurtulmuşlardı. Türkler sınır boylarında karakollar kurmakla ve kendi durumlarını sağlamlaştırmakla meşgul durumdaydılar. Türkler İran Celalilerinin bu isyan kıvılcımlarının Türkiye’yi sarmasınıda istemiyordu. Bundan dolayı İranlılara uygun bir cevap vermediler. Ayrıca Türkler, İranlıların Kürd hareketine karşı Türkiye ile stratejik bir antlaşmayı ciddi bir şekilde düşünmeleri ve inanmaları için bu hareketle uğraşmalarını istiyordu. Bunun dışında Türkler İran ve Türkiye arasındaki sınır sorunlarını da kendi çıkarına uygun çözmek istiyorlardı.
İran devleti, çok hızlı bir şekilde bölgeye büyük bir askeri güç yığdı. Ayrıca Kürd direniş bölgesini askeri ve ekonomik ablukaya aldı. İran devleti hareketin daha fazla yayılmaması için çok kötü şartlarda bölge halkını İran iç taraflarına ve Batı Azerbeycan’a sürmeye başladı. Bu zorunlu göçün tanıklarından biri şöylü diyor: „Hükümet Celalileri ve ailelerini zorunlu göçe mecbur etti. 10 km boyunca bir kuyruk oluşturulmuştu. Onları saymak kolay değildi.“(10)
İran tarihçisi Avşar bu zorunlu göçü değerlendirirken şöyle yazıyor: „ Şah Riza’nın emri ile yerlerinden edilen ve İran’ın uzak iç yerleşim yerlerine sürülen Kürdlerin bir kesimini de Tahran’a yerleştirdiler. Bu göç çok kötü koşullarda yapıldı. Bundan dolayı Kürdlerin büyük bir kesimi yaşamını yitirdi, özellikle çocuklar, kadınlar ve yaşlılar“(11)
1930 kışının sonunda İran’ının Güney-Batı Ordusunun komutanı general Hüseyin Miqdem görevden alındı. Bu göreve general Muhamedxan Muhteşmi getirildi. Muhamedxan Muhteşmi, Ferzende ve Broyê Heskê Telo’nunda içinde bulunduğu Ağrı devrimcilerinin konumlandığı Aqgil köyüne karşı saldırıda bulunmak amacıyla büyük bir askeri güç topladı.
İran ordusu çetin bir savaştan, büyük sayıda ölü ve yaralı vererek Aqgil’i işgal etti. Kürd savaşçıları mecburiyet karşısında Türkiye sınırına doğru yükseklere( Ağrı kastediliyor-aso) geri çekildi.(12)
29 Mart 1931 yılında İran’ın Kuzey-Batı ordusunun 2.bölüğü ile Kürd savaşçıları arasında çok kanlı bir muhabere oldu. Bu çatışmada sözkonusu ordunun ikinci bölük komutanı Hasan Quyidil öldürüldü. İlk başlarında İran güçleri hızlı ilerlediler. Broyê Heskê Telo önderliğindeki Celali savaşçıları saldırı halinde olan İran ordusuna karşı, karşı saldırıda bulundu ve İran ordusu büyük kayıplar verdi. İran Sınır Savunma Güçlerinin komutanı Kerimxan Siyah’ın anlatımlarına göre Kürdler bu savaşta 124 İran askerini öldürmüş ve 200 ile 400 arasında askerde ağır yada hafif bir şekilde yaralanmıştı.
Fakat gerçek şu ki bu çatışmada İran’ın kayıpları söylenenden daha fazlaydı. Bu çatışmaya ilişkin olarak bir İngiliz muhabiri İran ordusunun verdiği kayıplar Kerimxan Siyah’ın verdiği rakamların 3 katı kadardır diyor(13) Dr. Said Bedel İran askerlerinin verdiği kayıpları 700 olarak tespirt ediyor.(14) Buna karşılık Kürd savaşçılarının kayıpları 7 kişiydi.
„İran Şah’ı Şah Riza Ferzende‘nin ismini duyduğu zaman vucudu titremeye ve yüzü kasınmaya başlıyordu.“
İran devletinin bu büyük kayıplardan sonra, askeri cesareti zayıflamıştı. Türklerden yakınmaya başladılar. İran, Türkleri Kürdlerin sınırda sebep olduğu huzursuzluğa kulak asmadığından, İran ile birlikte Celali isyanına karşı ortak hareket etmediğinden ve ayaklanmanın devamının çıkarlarına vereceği zararların dimensiyonlarını anlamadığı varsayarak suçluyordu. İran devleti diplomatik ilişkilerini yoğunlaştırarak, askeri tatbikatları gerçekleştirerek ve askeri hazırlıklarını yaparak Celali Kürdlerinin ayaklanmasını bastırmak için harekete geçti. İran hükümeti general Muhetişmi’yi görevden alarak , onun yerine Kelbihlihan Nahçiwani’yi genel komutanlığa getirdi.
Iran devleti 6000 kişilik düzenli ordu ve Şahperest Kürd derebeylerinin oluşturduğu 1200 kişilik gayri nizami çaşlarla harekete geçti. Ayrıca İran devleti dağlık ve sarp alanlara yerleşmiş Kürd savaşçılarına ve ailelerine ulaşmaktan zorlanan orduya ve piyade güçlerine destek sunmak amacıyla askeri uçaklarıda harekete geçirdi.(15)
Kürd Celali savaşçılarının sayısı 600 ve 700 arasında değişiyordu. Bunlardan 300’u Ağri ayaklanmasından sonra Kuzey Kürdistan’dan tüfeng ve hafif silahlarla gelmişlerdi. Bunlar küçük gruplara ayrılmış ve ani baskınlar a dayalı savaşa hazırlıklıydılar. Agiri direnişçileri Broyê Heskê Telo’nun komutasında ve Ferzende’nin komutan yardımcılığı altında hareket ediyorlardı. O Ferzende ki denildiği gibi İran Şah’ı Şah Riza ismini duyduğu zaman vucudu titremeye ve yüzü kasınmaya başlıyordu.(16)
Kelbihlihan Nahçiwani’nin İran Maku güçleri bir grup Ararat direnişçileriyle birlikte dağlık alanda bulunan Haci İsmail Awri Celali kabilesine saldırmak amacıyla Siyahçeşme bölgesinde askeri yığınak yaptı. İran’ın bir askeri birliği 1931 yılının Temmuz ayının başlarında aşağı Ziwe bölgesine ve Dumanlı yamaçlarına saldırdılar. Bu çatışma Eyub Ağa şehid düştü ve Kürd savaşçıları Qirixlar’a doğru geri çekildi. Kelbihlihan Nahçiwani büyük hazırlıklardan sonra doğudan Sariocax dağlık alanına saldırdı. İran ve Kürd güçlerinin göğüs göğüse geldiği kanlı bir çatışma oldu. Bu çatışmada tanınan Kürd lideri Broyê Heskê Telo öldürüldü. Sonuçta İran güçleri bu dağlık alanı ele geçirdi. Açıktır ki Kürd savaşçıları büyük bir savunma yapmışlar. Kürdler, İran güçlerine büyük zararlar vermenin yanında İran Kuzey-Batı ordusunun genel komutanı general Kelbihlihan Nahçiwani’yi bu savaşta öldürüyorlar.(17)
Nahçiwani’nin öldürülmesinden sonra İran ordusunun başına Mahmudhan Emin getirildi. Mahmudhan ilk dönemlerde siyasi kanallarla ve görüşmelerle Kürd savaşçılarını dağdan indermeye, silahlarını bırakmalarını ve İran’ın içlerine gitmeye razı etmeye çalışıyordu. Fakat, Şah Rıza’nın Azerbeycan’a gelip Mahmudhan ile görüşmesinden sonra, Şah kendisinden kuvvet yoluyla, askeri saldırılarla ve şiddet aracılığıyla Kürd savaşçılarını yok etme talimatını veriyor. Şah Türklere de bir mektup göndererek sınırın bu tarafında İran’ın Kürd hareketine ve kışkırtıcılara her zaman karşı amansız olacağını bildiriyor. Şah Kürd direnişinin şiddetle bastırılmasının İran ile Türkiye’nin yakınlaşması ve bir antlaşmaya varmaları üzerine etkili olacağını düşünüyordu.
Bu andan itibaren general Mahmudhan askeri güçleri toplamaya başladı.
İran ordusu iki koldan Kürd düşmanlığı ile kudurmuş ve insafsız general Mir Huseyin Haşimi ve general Hoşmend Afşar komutalarında Kürd savaşçılarına saldırdılar. Kürd lideri Broyê Heskê Telo’nun şehid edilmesinden sonra Kürd güçleri Ferzende’nin komutasında toplamışlardı. General Mahmudhan’ın 1 Kasım 1931 tarihinde başlattığı saldırı başarılı oldu ve bölge Kürd savaşçılarından arındırıldı. Iran güçleri bu başarılarını büyük kayıplardan ve bir çok üst kademedeki subaylarını feda ederek elde etti. Bu subaylardan bölük komutanı Hasan Bin Sadr, Sirwan Aziz Ullah Bedirxan vs.(18)
Sonradan İran bir plan neticesinden Kürd savaşçılarının önderi Ferzende’yi öldürebildi.
İran ordusunun Kürd savaşçılarına karşı son saldırısı esnasında, İran diplomatları Türklere yakınlaştılar, sınır sorunlarını çözmek için anlaştılar ve Kürd ulusal mücadelesine karşı birlikte hareket etme konusunda başarılı oldular. Tahran’da bulunan Türklerin özel temsilcisi Tevfik Rüşti, İran ordusun Kürd direnişine karşı başarılı olması ve Kürd liderlerini öldürmesinden sonra yaptığı açıklamada : „Sınır sorunları İran ve Türkiye’nin rıza göstermesi ve iki tarafın çıkarına uygun olarak çözülmüştür“ diyor(19)
Celali aşiretinin başkaldırısının bastırılması 1918-1939 yılları arasında zalim şah rejimine karşı yapılan son direnişin noktalanmasıydı. Fakat, Kürdlerin rahatsızlıklarına ve başkaldırılarına neden olan etmenler ve faktörler hep kaldılar.. Bırakın azalmayi , Kürdlerin hoşnutsuzluğu Şah rejiminin Kürdlere karşı geliştirdiği ulusal ve sınıfsal baskısına karşı daha da derinleşti. Bundan dolayı ikinci dünya savaşının başlamasıyla birlikte Kürd hareketi daha olgunlaşmış bir aşamaya girdi.
Kaynaklar:
1)Henri Field, Hozakani Kurd, Wergêran û amadekirdini Huseyin Ahmed Caf, Baxda, Çapxaney Dar El Huriye, 1986, L.80,
2)A. Afşar Sistani, Nigahi be Azerbeycan Xerbi, Aşar Bastani w Cemiyet Şinas, çap 1349, ş, s 185,
3)Dr. Mehemed Cewad Mişkur, Nizami be Tarix Azerbeycan Xerbi, Aşar Bastani w Cemiyet Şinas, Tehran, Çap 1349, ş.s 180,
4)A. Afşar, serçawey nawbiraw, l. 570,
5)Dr. Kerim Abdulkerim, El hereke El Kurdiye fi Turkiya mn 1918-1927, Baxda, 1989, s.94-100, İhsan Nuri Paşa, İntifaza Agiri(1926-1930) tercume: Salih Berwari, Beyrut, 1990,
6)Kawe Biyad, Şoreş Krdhay Tirkiye we Taşir an bir Ruabet Xarici İran 1307-1310, Tehran 1374,
7)Kurte Mêjûyek le cullanewe netewiyekani Kurd, Kurdistan organi Hizbi Demokrati Kurdistani İran, jmare 91, L.21,
8)Serleşker Mahmud Emin, Xatirat Mehname Arteş Şahinşah, Frurdin, 1354, Şimare, 1, s 96,
9)Kurte Mêjûyek le cullanewe netewiyekani Kurd, Kurdistan organi Hizbi Demokrati Kurdistani İran, jimare 91, L . 21,
10)Chris Kutschera, Mejuy Kurd le sedey 19-20 da, Wergerani Mehemed Reyani, Çapi duyem, rebendani 1369, L. 172,
11) A. Afşar, serçawey nawbiraw, l. 565,
12)Serheng Ahmed Ahtimabyan, Tarixçe we Nirwi Taminye, Arteş İran, Mucele Arteş şahinşah, 1-3, sal pencem, 1325, S, 18-19,
13)Chris Kutschera, serçawey nawbiraw,, L. 173,
14)Dr. Said Bedel, Tarixçe we cinbeşiha mili Kurd, Az qirin 19. ta payan ceng duyem cihani, 1357, s 114,
15)Heman Serçawe
16) Osman Xwakerem, Ziring, Biçke Şêrani Kurd , Baxda, 1987, L 25,
17) Sertip Quli Begleri, Xatirat Yek Serbaz, Tehran, 1350, S, 78,
18)Bo ziyatir heman serçawe
19)İtilahat, 26, 1310
zagrosname.com.
BERNAMEGEH / bernamegeh@gmail.com