Osmanlı Rumu ses sanatçısı ve kantocu Denizkızı Eftalya Işılay (Atanasia Yeorgiadu, Yunan: Αθανασία Γεωργιάδου, 1891 yılında İstanbul’da dünyaya geldi.
Bir subay olan babasının, misafirlerine saz çaldığı zamanlarda şarkılar söyleyerek müzik yaşamına başlayan Eftalya, Galata semtinin çalgılı kahvelerinde sahneye çıktı.
İlk dönemlerde, adının kantocular arasında geçmemesinin sebebi, o zamanlarda şarkı ve türkü yorumlamasından kaynaklanmaktadır.
Udi Yorgo Bacanos’un ağabeyi müzisyen Aleko Bacanos, Eftalya’nın sesinden etkilenerek Gel ey denizin nazlı kızı nuş-i şarab et adlı dönemin ünlü şarkılarından birini bestelemiştir.
Eftalya Hanım’ın Galata kahvelerinde başlayan müzik hayatı, Türk müziğinin önemli bestecilerinden kemancı Sadi Işılay ile evliliğinden sonra değişti.
Eftalya Hanım, bu evlilik sayesinde 1923 yılında başlayan mübadelede Yunanistan’a gönderilmekten kurtuldu.
Mübadele senelerini zevci Sadi Bey ile birlikte Fransa’da geçirdi.
İlk plaklarını 1923ve 1926 seneleri arasında Paris’te Pathé firması için doldurdu.
Aynı dönem Avrupa ve Orta Doğu’da konserler verdi.
Tekrar İstanbul’a döndükleri 1927 yılında Columbia plak şirketi İstanbul’da faaliyete geçmiş, Türkiye’nin ilk resmi müzik okulu olan Dar’ül Elhan’ın Anadolu’dan derlediği halk ezgilerinin kayıt alınması için işbirliği yapmıştı.
56 plaklık çalışmanın yarısından fazlasını Denizkızı Eftalya seslendirdi.
Gayrimüslim sanatçı olmasından dolayı tepki çekmemek amacıyla, doldurduğu 30 kadar plakta kendi adı yerine takma Türk isimleri kullandı.
Atatürk’ün huzuruna çıkıp söylediği şarkılar beğenildikten sonra sanatçı, 1930 senesinden sonra doldurduğu plaklarda adını gizlememiş, adı plâk kapaklarında “Deniz Kızı Eftalya Hanım” biçimiyle yer almıştır.
Deniz Kızı Eftalya isminin nereden geldiğini kendisi şöyle belirtmiştir:
““Ben beş-altı yaşımdan beri bu ismi taşırım… Hatta daha garibi “Eftalya” ismini yadırgarım… Asıl ismim “Denizkızı” imiş gibi gelir… Denizkızı ismi bana nasıl verildi? Çok küçüktüm. Babam saza pek meraklı idi. Babamın misafirleri geldiği zaman o saz çalar, ben de şarkı söylerdim. Büyükdere’de otururduk. Mehtaplı gecelerde daima sandal gezileri yapardık… O zaman babam sandalda bütün gece bana şarkı söyletirdi… Sesim az zamanda bütün Boğaziçi’nde meşhur olmuştu. Geceleri mehtapta bizim sandalın arkasına 20-30 sandal takılır, beni dinlerlerdi. Fakat hiç kimse benim kim olduğumu bilmiyordu. Halbuki incecik sesiyle şarkı söyleyen bu gece şarkıcısına bir isim koymak lazımdı. ‘Denizkızı’ demeye başladılar… İşte Denizkızı, bu beş yaşındaki Eftalya idi.”„
Şirket-i Hayriye 1930’lı yıllarda eski bir geleneği canlandırmak amacıyla Boğaziçi Mehtap Âlemleri düzenledi.
Bunların ilki 4 Ağustos 1936 tarihinde Denizkızı Eftalya ile yapıldı.
45 yaşındaki Deniz Kızı Eftalya, o gece çok üşüdü, hastalandı ve bir daha sağlığına kavuşamadı.
15 Mart 1939 tarihinde kalp yetmezliği sebebiyle yaşamını yitirdi. Naaşı, Aya Triada Kilisesi’nde düzenlenen cenaze törenin ardından Şişli Rum Ortodoks Mezarlığı’na defnedildi.