”Avrupa ve yaşamını geçirdiği Suriye, Lübnan, Ürdün ve Irak gibi ülkelerde Kürt ulusal örgütlenmelerine katılan ve birçok kez tutuklanan Dr. Nureddin Zaza; Baas yönetiminin işbaşına geçmesinden sonra yeniden İsviçre’ye yerleşiyor ve yaşamının geriye kalan bölümünü orada geçiriyor.”
MEHMET BAYRAK / Dr. Nureddin Zaza’nın Anıları’nda Kürt Gerçeği
Kürt halkına sözcülük yapacak aydınlarının, özellikle 1925’teki Takrir-i Sükun Kanunu (Sus Yasası) ve bunu daha da derinleştiren gizli Şark Islahat Planı ile dertlerini anlatmaları ve ulusal sorunlarını bilince çıkarmalarının önü kesildiği için Kürt Aydınlanma Hareketi Türkiye sınırları dışına çıkmak ve çalışmalarını buradan yürütmek zorunda kalmıştır.
1908 Meşrutiyet Devrimi’ni gerçekleştiren İttihad ve Terakki Hareketi’nin kurucu Kürt üyelerinden Dr. Abdullah Cevdet Bey’in 1909’da halka hitaben kaleme aldığı ve Kahire’de yayımladığı özgürlük müjdeleyen “Hutbe”den iki yıl sonra Devlet yönetimi Türk- İslamcı kanadın eline geçmiş ve bu yönetim, ülkeyi, I. Dünya Savaşı ile bir yıkıma götürmüştür.
Türk ırkçılarının Alman militarizminin kucağında girdiği ve yenilgiyle sonuçlanan bu sürecin ardında galip devletlerce kurulan Sevr masasına, Kürt halkını temsilen Şerif Paşa tarafından bir “Muhtıra” sunulmuş, ancak Ankara’da açılan ilk Meclis’in vaadlerine uyarak Kürdistan Teali Cemiyeti bile Şerif Paşa’nın Kürtler’i temsil etmediğini bildirerek, söz konusu “Muhtıra”yı geri çekmiştir. Buna öncülük eden Cemiyetin kurucu üyelerinden Bediüzzaman Said-i Kurdi, Meclis’e çağrılarak bu doğrultuda hitap etmesi sağlanır.
Ardından, Dr. Şükrü Mehmed Sekban, 1923 yılında Kahire’de “Kürtler Türkler’den Ne İstiyorlar?” konulu bir Türkçe broşür yayımlayarak, Misak-ı Milli ve 1921 Anayasası ekseninde yapılması gerekenler konusunda mevcut yönetimi uyarır. Bedlis Mebusu Yusuf Ziya Bey’in aynı tarihte Meclis’te yaptığı konuşma ayakta alkışlanır.
1924’te Belçika’da toplanan Baskı Altındaki Milletler Konferansı’nda; Kürt aydınlarından Halil Rami Bedirxan ve M. Cemil Salim tarafından, “Ligue Kurde” adına özelde Musul/ Kerkük genelde Kürt sorunu için Cemiyet-i Akvam’a bir “Memorandum” sunulur (Bkz. Nuri Şemdin: İsveç Devlet Arşivlerinde Kürtler; Bergeh, Sayı:1/ 1989).
Aslında, İttihad ve Terakki’nin devamı olup, bu yıkım mirasını reddederek ortaya çıkan yeni Kemalist yönetim, Lozan’ı imzaladıktan hemen sonra daha 1924’te “Türk’ün süngüsünün göründüğü yerde Kürtlük biter” sloganı ve “Türk- İslam” üstüne kurgulanan 1924 Anayasası ile gerçek yüzünü göstermeye başlamıştır.
Nitekim, buna bir tepki olarak ortaya çıkan 1925 Kürt İsyanı’nın, yoğun bir anti-propagandanın yanında Fransa gibi devletlerin de desteğiyle bastırılmasıyla birlikte hayata geçirilen açık ve gizli uygulamalardan sonra demokratik ifade kanalları artık tümden yok olmuştur. Nitekim, daha 1926 yılında diyasporadaki Kürt aydınları tarafından, kendisi de Kürt kökenli olan dönemin Başbakanı İsmet Paşa’ya “1925 Kürt İsyanı ve Kürt Ulusal Hakları” konusunda son derece önemli ve öğreticisi Mektup gönderilir. (Bunun ilk yayını için bkz. Nesimi Fıratlı/ Mehmet Bayrak; Deng der. Aralık- 1989. Son yayını, Kürtler’e Vurulan Kelepçe/ Şark Islahat Planı içinde, Ank. 2013).
İlk kez 16 uçaklık bir hava filosuyla kitlenin üzerine zehirli gaz atılarak, iki yıl içinde 15 bini aşkın insan katledilmiştir. Nitekim, 1927’de kurulan Kürt Özgürlük Örgütü Xoybûn’un yayımladığı ilk broşürlerden olan “Türkiye’de Kürtler’in Kırımı” bu konudadır. (Türk hava saldırısı konusunda bkz. M. Bayrak: 1925 Kürt İsyanı’na İlişkin Resmi Savaş Güncesi; Öz- Po, 1-2 Ağustos 2018).
Türkiye’nin o tarihteki nüfusu 12 milyon dolayındadır. Bu katliamla birlikte, ünlü ırkçı Dahiliye Vekili Şükrü Kaya’nın katkısıyla 1927 yılında çıkarılan “Bazı Eşhasın Şark Menâtıkından Garb Vilayetlerine Nakillerine Dair Kanun”la (Resmi Ceride, 4 Temmuz 1927); Kürdistan’ı Kürtler’den arındırmak isteyen Ankara Hükümeti, ilkin aşiret reislerini ve tanınmış kişileri Kürdistan’dan Anadolu’ya sürgün etmeye başlar.
Kadri Cemilpaşa (Zınar Silopi), 1992’de yayımladığımız “Doza Kurdistan/ Kürt Milletinin 60 Yıllık Esaretten Kurtuluş Savaşı Hatıraları” (ilk bas. Stewr yay. Beyrut- 1969) adlı anılar kitabının “İsyan Sonrası Sürgün” bölümünde; bu aydın ve aşiret reisleri sürgünü konusunda son derece önemli bilgiler verir. Kadri Cemil, kendisinin de içinde bulunduğu bu sürgünlerin sayısının 1000’i geçtiğini bildirir. (Bkz. Age, s. 102- 103).
Keza, Vet. Dr. M. Nuri Dersimi de, gerek 1952’de Halep’te yayımlanan “Kürdistan Tarihinde Dersim”(s. 248- 252), gerekse bizim 1992’de Ankara’da yayımladığımız “Hatırat”ında, bu sürgün ve akabinde 1928’de çıkarılan “Geri Dönüş Yasası”na yer verir: “Türk siyasetini pek iyi bilen Ağrı İsyanı’nın lideri İhsan Nuri, anlaşma için ilk şart olarak, Anadolu’ya sürgün edilmiş olan Kürtler’in yerlerine iadesini, emlak ve arazilerinin kendilerine geri verilmesini istedi. Bu isteği Dersim, Sason ve Çabakçur’daki Kürt isyancıları da destekledikleri için, Türk Hükümeti 1928 yılında derhal bir Kanun yaparak, bu istekleri yerine getirdi.(…)
Batı vilayetlerinden dönen Kürt aydınlarından Diyarbekirli Cemilpaşa oğullarından Kadri, Ekrem, Mehmet, Bedri 29 Mart 1929’da ve Argınimadeni’nden Doktor Ahmet Nafiz ve kardeşi Nureddin Zaza, Elaziz vilayetinden Arif Abbas ve daha birçok Kürt aydınları, daha iyi çalışabilmek emeliyle Türk topraklarını terkederek Suriye’ye geçmiş ve Xoybûn Cemiyeti’ne iltihak etmişlerdi” (Bkz. Age 1. eser, s. 248- 251; 2. Eser, s. 214, 258).
Bu uygulamalara bir tepki olarak ortaya çıkan ve Xoybûn’un da müdahil olduğu Ağrı/ Zilan İsyanı ve Katliamı’ndan sonra da, merkezi Cenevre’de bulunan Cemiyet-i Akvam’a ve büyük devletlerin Dışişleri Bakanlıklarına veya misyon şeflerine birçok Muhtıra-Mektup ve Memorandum verildiği bilinmektedir ki, biz bunlara “Sürgündeki Kürt Aydın ve Örgütleri’nin Diplomatik ve Yarı-diplomatik Girişimleri” diyoruz (Bunların büyük bölümü için bkz. M. Bayrak: Kürt Sorunu ve Demokratik Çözüm; Özge yay. Ank. 1999, s. 301- 333). Bunlardan birini, 2. Dünya Savaşı bitimi Xoybûn/ Kürt Cemiyeti adına Sanfransisko Konferansı’na gönderen de Dr. Nureddin Zaza’nın ağabeyi ve yoldaşı Dr. Ahmed Nafiz Yekbun’dur.
N. Zaza’nın Anıları ya da ‘Kürt Halkının Çığlığı’…
Gerek M. Kemal, gerek İsmet İnönü, gerek Celal Bayar, gerekse Cemal Gürsel’in Devlet Başkanlıkları döneminde, yukarıdan beri sözünü ettiğimiz ya da burada anamadığımız Kürt sorunu ile ilgili uluslararası belge, broşür ve kitapların Türkiye’ye girişi Bakanlar Kurulu kararlarıyla yasaklı olduğu için; gelişmeleri içerden gözlemleyen Kürt aydınlarının anıları son derece önem taşımaktadır. Bu nedenle de, 1990’dan itibaren editör sıfatıyla Kürdoloji eserlerinin yayınına başladığım sırada diğer bilimsel Kürdoloji yayınlarının yanında bir “Hatırat” dizisi de tasarlamıştım. Nitekim, 1992 yılında Kadri Cemilpaşa’nın ve Nuri Dersimi’nin Hatıralar’ını yayımladığımda; sıra İhsan Nuri’nin “Ağrı Dağı İsyanı” konulu hatıra kitabı ile Dr. Nureddin Zaza’nın “Ma Vie de Kurde/ Ou Le Cri du People Kurde” (1982) adlı anılarına gelmişti. İhsan Nuri’nin daktiloyla yazılmış, çoğaltma tarzındaki hatıra kitabını, 1987’de geldiğim Almanya’da akrabam Aşık Temeli’nin kitaplığında görmüş ve kopisini almıştım. Kitabın yayını için bir varisini veya yakınını ararken, kitap Ankara’da Beybun Yayınları’nda çıkmıştı. İşin ilginç yanı, kitabı yayımlayan arkadaş hergün büromuza uğrayan ve bu projemden haberdar olan bir arkadaştı…
Dr. Nureddin Zaza’nın anılarını da Fransa’dan sağlamış ve bana Fransızca’dan başkaca yazı çevirileri de yapan öğretmen- yazar İlhan Cem Erseven’e çevirtmeye başlamıştım. İlhan, Dr. Zaza’nın kitabının “Türkiye Kürdistan’ındaki Yaşamı”na ilişkin yaklaşık 60 sayfalık bölümünü 1992’de çevirmişti ki; devreye Paris/ Sorbon’da master yapan kızım Devrim girerek, kitabın tamamını çevirebileceğini; anılar dizisinde müstakil bir kitap olarak çıkmasını önerdi. 1994’te yayımladığım “Kürdoloji Belgeleri”nde yayımlamayı düşündüğüm ve dizgisini yaptırdığım bu bölüm de, kitabın bilahare İsveç/ Stockholm’da rahmetli Nedim Dağdeviren tarafından Mezopotamya Yayınları’ndan çıkarılması üzerine yayımlanamadı. Aynı kitap, daha sonra Türkiye’de de yayımlandı.
Anıların bu bölümünde; “Dr. Zaza’nın Doğuşu ve 10 Yaşına Kadarki Çocukluğu, Bir Kürt Ailesinin Günlük Yaşamı, Damevdeki Cennet, Türkiye Kürt Halkının Gelenekleri, Osmanlı İmparatorluğu ve Mustafa Kemal Döneminde Türkiye’deki Kürtler’in Durumu, Cezalandırma ve İşkenceler” gibi önemli hususlar işleniyordu. Kitapta, bunların yanı sıra Ermeni Soykırımı ve Grek/Rum sürgünü ile Kürt ulusal mücadelesi konusunda da önemli bilgiler veriliyor.
Üstte de kısaca değindiğim gibi; tanınmış Kürt aydınlarından Dr. Nureddin Zaza, 1925 Kürt Ulusal Direnme Hareketi ile Ağrı Hareketi sonrasında yurt dışına çıkmak zorunda kalan onlarca aydın ve yazardan biridir.
Sözkonusu hareketlerden sonra birçok Kürt aydınıyla birlikte Suriye Kürdistan’ına geçiyor. İlk gençlik yıllarının ardından Lozan’da eğitim ve Eğitim Bilimleri doktorası yapıyor. Avrupa ve yaşamını geçirdiği Suriye, Lübnan, Ürdün ve Irak gibi ülkelerde Kürt ulusal örgütlenmelerine katılan ve birçok kez tutuklanan Dr. Nureddin Zaza; Baas yönetiminin işbaşına geçmesinden sonra yeniden İsviçre’ye yerleşiyor ve yaşamının geriye kalan bölümünü orada geçiriyor.
Dr. Nureddin Zaza’nın; “Contes et poemes Kurdes (Kürt Masal ve Şiirleri); İsviçre- 1974”; “Destana Memê Alan, Şam- 1957” ve söz konusu Anılar kitabı başta olmak üzere çok sayıda kitabı ve yazısı bulunuyor. Zaten, ilk günlük notlarını ve öykülerini Hawar ve Ronahi dergilerinde yayımlıyor ki, ünlü Kürt aydını Celadet Bedirxan onu “Kürtler’in Çehov’u” olarak nitelendiriyor. Bu nedenle, bu öyküsel anlatım yazarın anılarına da yansımış. Bundan dolayı, biz yine de, yıllar önce çevirisi yapılmış olan, yazarın Türkiye Kürdistan’ındaki yıllarına ilişkin ilginç anılarını içeren bu bölüme, farklı bir çeviriyle uygun bir çalışmamızda yer vermek istiyoruz. Kürt aydınlarının yazılı hatıralarının ne denli az ve önemli olduğunu gözönüne alarak bunu yapmak gerektiğine inanıyoruz. İşte, özlü bir bitim:
“Babamın, hareketimizden çok etkilendiğini sonradan öğrenecektim. Buna rağmen, büyük adam (Dr. A. Nafiz) gitti, iyi de, neden bu küçük adamı (Dr. Zaza) kendisiyle birlikte götürdü diye hayıflanır ve iki yıl sonra da vefat eder…”
ozgurpolitika.com.
BERNAMEGEH / bernamegeh@gmail.com