M.S.500-600 yılları arasında Bizanslılar’ın egemenliği altında iken yerleşim merkezi olduğu sanılan ilçenin, Dersim’in diğer ilçeleri ile birlikte Bizans, Arap, Moğol, Selçuklu, Akkoyunlu, Karakoyunlu ve Osmanlı hâkimiyeti altında kaldığı bilinmektedir.
Dersim dört tarafı dağlarla çevrili, ulaşılması zor bir coğrafi yapıya sahiptir. Gerek doğasıyla gerek yer şekillerinin etkisiyle tarihin her döneminde göç almış bir bölgedir. Yapılan çalışmalarda da Dersim’in tarihinin çok eskilere dayandığını görebiliriz. Araştırmalar yöre tarihinin Son Neolitik ya da Kalkolitik Çağ’a indiğini ortaya çıkarmıştır. Topraklarının bir bölümü Keban Baraj Gölü altında Tunceli’de Pulur ve Yeniköy’de höyüklerinde kazılar yapılmış, kimi yapılar da başka yerlere taşınmıştır. Çemişgezek ve eski Pertek’teki yapılar dikkati çeker. Yöredeki Osmanlı yapıları batıdaki mimari gelişmeden etkilenmemiş Erken Dönem özelliklerini taşımaktadır. (Kaya, 2004: 101).
Etimolojisi; “Dağlar” anlamına gelen Taur kökü ile ilişkilidir. “Dağlık Bölge” anlamına gelen yerli arkaik adı, Roma döneminde Latinize olarak “Taurezium” şekline dönüşmüş; daha sonra da bölgede baskın hale gelen İrani diyalektlerin etkisi altında ve halk etimolojisi yolu ile deforme olarak “Dersim” şeklini almıştır.
Ancak bu ismin kaynağına ilişkin halk etimolojisi temelli teoriler daha yaygın ve popülerdir. Örneğin kimi kaynaklara göre, bölgeye Dersim adı, zengin maden yatakları nedeniyle verilmiştir. Bu görüşü esas alan yaygın kanı, Dersim sözcüğünün Farsça kökenli olduğu, “gümüş” (sim) ve “kapı” (der) sözcüklerinden oluşmuş olduğu yönündedir.[5] Kimi tezlere göre “Darsım” kelimesinden türemiş “Gümüşağaç” demektir. Bu teze göre “Darsım” Zazaca bir sözcük; “dar”(ağaç) ve “sim” (gümüş); ve teze göre Darsım “Gümüşağaç” demektir. Bu teze göre, Dersimliler “ağaca tapınmaları” nedeniyle bu ismi kullanıyorlardı. Ancak yazdığımız gibi bölgeye birçok uygarlıklar geldi. Kimi tezlere göre ise, Dersim kelimesi Zazacada “duvarlı” anlamına gelmektedir. Coğrafi yapısı sebebiyle bu isim verilmişti. Kimi kaynaklara göre ise, Dersim sözcüğü bölgede yaşamış Der Simon adlı bir Ermeni dini önderin adıyla ilişkilidir. Bir başka ilginç iddiaya göre ise; Dersim adı 1847 öncesinde Desim şeklinde yazılıyordu ve bu isim Desimli Aşiretinin ismiydi. Yazım hatasından dolayı Dersim’e dönüşmüştü.
Bölge ziyaretlerin Tunceli Alevilerinin hayatında manevi olarak önemli bir yeri vardır. Ziyaretleri iki başlık altında toplarsak, ilk olarak, İslam öncesi etkileri barındıran güneş, ay, ateş, su, ağaç vb. doğaya ait unsurları örnek verebiliriz. İkinci olarak da İslamiyetin etkisiyle tasavvufi kökenli olarak bölgeye giren Hak, Muhammed, 12 İmam, Ali, Seyit,
Pir, Evliya gibi kavramlardır. (Meltem Karakaş)
Düzgün Baba Dağı ve Ziyaretgâhı
Düzgün Baba olarak bilinen zat, Seyyid Mahmud-i Hayranî’nin oğlu Şah Haydar olup neden ve nasıl Düzgün Baba olarak anılmaya başlandığı Düzgün Baba Efsanesi’nde anlatılmaktadır.Düzgün Baba Dağı ve Ziyaretgâhı, Nazımiye ilçe merkezine yaklaşık 15 km mesafede bulunmaktadır. Tunceli il merkezinden Kıl köyü üzerindeki asfalt yoldan ya da Nazımiye ilçe merkezinden stabilize yol ile Günlüce ve Çevrecik köyü üzerinden, türbeye araç yolu bulunmadığından, yaya olarak ulaşılmaktadır. Düzgün Baba Dağı’nın yüksekliği 2.097 m olup, ziyaret yeri dağın zirvesinde bulunmaktadır. Ziyaret esnasında uğranılan yerlerden olan Çile Mağarası 2.100 m yüksekliktedir. Yol boyunca doğal güzellikler eşliğinde ziyaret yerine ulaşılmaktadır. Her yıl mayıs ayı ortasından eylül ayının sonlarına kadar ziyaretçi akınına uğramaktadır. Türkiye genelinde dini büyüklere karşı gösterilen ilgi Düzgün Baba’ya karşı da gösterilmektedir. Bu nedenle ziyaret yerine her yıl Erzurum, Sivas, Tokat, Amasya, Çorum, Kahramanmaraş, Erzincan gibi Alevi nüfusun bulunduğu iller başta olmak üzere diğer illerden çok sayıda ziyaretçi gelmektedir. Gelen ziyaretçi sayısı, kayıtlara göre yıllık 5.000’i bulmaktadır.
DÜZGÜN BABA EFSANESİ
Şah Haydar Seyyit Mahmud-i Hayrani’nin oğludur. Zeve yakınlarında bulunan Zargovit tepesinde hayvanlarını otlatmak için bir ev yapar. Burada hayvanları ile meşgul olur. Kışın zemherinde keçilerinin gayet güzel beslendiklerini gören Seyyit Mahmud-i Hayrani “Acaba Şah Haydar bu kışın ortasında bu hayvanlara ne yediriyor ki hayvanlar bu kadar güzel besleniyorlar. “Diye merak eder ve Şah Haydar ile hayvanların bulunduğu yere gider. Bir de bakar ki Şah Haydar elindeki çubuğu hangi meşe ağacına değdiriyorsa ağaç hemen yeşeriyor.Taze süsleniyor,keçilerde bu filizlerden yiyerek besleniyor.
Seyyit Mahmud-i Hayrani durumu görünce sesini çıkarmadan geri dönmek ister. Ancak o sırada bir keçi,bir kaç kez üst üste hapşırır. Şah Haydar da ne oldu Babam Derviş Mahmud’umu gördün ki bu kadar hapşırırsın, der ve arkasına baktığında babasının kendisine görünmeden gitmek istediğini görür.
Babasına bizzat ismi ile hitap ettiği için utanır mahcup olur.Mahcubiyetinden kaçıp halen Düzgün baba dağı olarak söylenen bir tepeye çıkar ve burada mekan tutar.(Rivayet olunur ki Şah Haydar babasına ismen hitap ettiği için Mahcubiyetinden ötürü kaçtığı zaman ayağında kışın karda giyilen hedik veya lekan varmış.Bu hediklerle Zargovit’den Düzgün Baba tepesine kadar (takriben 5km) üç adım atmış bastığı her yerde hedikler taşa iz bırakmış ve bu izler hala durmaktadır.) Bir iki gün eve gelmeyen Şah Haydar’ın annesi endişelenir. Durumunu öğrenmesi için babasına rica eder. O da yanındaki müritlerine gidin bakın bakalım bizim Şah Haydar ne alemde? der.
Müritlerinden birkaç kişi bu 24500 m. yüksekliğindeki dağın tepesine çıkıp Şah Haydar ile görüşürler. Durumun iyi olduğunu her hangi bir sorununun olmadığını öğrenirler ve tekrar Zeve’ye dönerler. Seyyid Mahmud-i Hayrani’ye durumu düzgündü merak edilecek herhangi bir şey yoktur.Selam ve hürmet eder ellerinizden öper derler. (Bu işi düzgündür sözü dilden dile dolaşır ve asıl adı Şah Haydar olan bu zata artık bir süre sonra Düzgün Baba olarak bir isim atfedilir. O günden bu güne Düzgün baba olarak söylenir.) Bugün de dahi halk şifa bulmak için Düzgün Baba’ya gider adaklar adar ve ziyaret eder.
BERNAMEGEH
UYARI: Yazıların izinsiz kopyalanması ve Web Sitelerinde yayınlanması kesinlikle yasaktır. Hakkınızda yasal işlemlerin başlatılabileceğini lütfen unutmayın!