Mahmut Barık
Yazın başlangıcı aydı Gülistan doğduğunda. On kardeşin onuncusu olduğundan ve biraz da kız olduğu için de belki, ailede pek heyecan yaratmamıştı. Akşama doğru okuldan döndüğümde annem toprak kerpiçli evimizin toprak avlusunda bir yatakta yatıyordu. Yanı başında ağlamaktan yorulmuş bir bebek ağlamaktan kızarmış mavi gözlerle mavi gökyüzüne bakıyordu; ürkek!
1979’un yazıydı. O yaz çok sıcaktı. Sevgi, nefret, ezilmişlik başkaldırı, devrim gibi sözcüklerin alaborasındaki o günlerin şafağında, yeni bitimsiz aşklar da doğuyordu, yeni doğan ismi yasak bebeklerin hamağında;
Anlamıştım, annem bir kız çocuğu dünyaya getirmişti. Ürkek ve biraz da çocuk saflığında utanarak oturdum yanı başına bebeğin. Beni gördüğünde ağlamadı ama öyle anlamlı da bakmadı ya da bakamadı açıkçası. Ama ben çok sevdim annemin bize hediye ettiği mavi gözlü sarı saçlı bebeği, bebekçe bakışların tadında baktım çocukça.
Adı “Gülistan” olsun dedim anneme, yalvarıcı bakışlarda. Annemin yorgun bakışlarında dondum biran. Nasırlı elleri sarı saçlarımda dolaştı. “Olsun. Akşama babana söyleriz” dedi. Ailece GÜLİSTAN” dedik bebeğimize.
Babam ertesi gün nüfus müdürlüğüne gittiğinde onu bilinen son bekliyordu ve elbette hepimizi.
Nüfusta “Gülistan” adı yasak dediler. Ve Gülistan yerine “Güler” diye yazdılar. Babam boynu bükük eve döndü. “Rebaha, Yüsra” serbestti. “Vera, Nataşa, Zeyna” serbetti. Hatta “Nikola, Heidi” de serbest idi. Ama “GÜLİSTAN yasaktı. Örfümüze geleneğimizi ahlaki yapımıza aykırıydı.
Yasaktı bizde renkler ve isimler…
Kardeşim Gülistan’a okuduğu yıllar boyunca ona Güler dediler. Büyüdü, okudu ve psikolog oldu.
31 yıl sonra!
Gece saat on civarıydı. Telefonum çaldı. Arayan Gülistan’dı.
“Abe bugün mahkemem vardı”
“ Ne Ne mahkemesi?”
“İsmim için dava açmıştım. Mahkeme bugün karar verdi. Adımı aldım abe. Adım artık kimlikte de Gülistan.
Telefondan hıçkırıklarını duydum. Hıçkırıklarını dinledim. Gülistan adını en nihayet almıştı, Gülistan ağlamayı hak etmemişti ama hıçkıra hıçkıra ağlıyordu…
Bernamegeh Türkçe / bernamegeh@gmail.com