Hecî Qadirê Koyî (1810 Köysancak – 1897 İstanbul)
Hecî Qadirê Koyî , 1810 yılında Köysancak yakınlarında Kur Karac köyünde doğdu. Hecî Qadirê Koyî Zengene aşiretine mensuptur. Birkaç yıl sonra Babası Ahmed yaşamını yitirir. Bunun üzerine annesiyle birlikte Köysancak’a göç etti. Orada annesi onu Kur’an okumayı ve dini ilkeleri öğrenmesi için Küttablara gönderdi. İslam ilimleriyle ilgili ilk dersleri bu şehrin camisinde aldı.
Bir müddet sonra annesi de vefat etti. Bundan sonra Molla Ömer Künbedî adında bir akrabası onu himayesine aldı. O dönemde öğrenim gören diğer öğrenciler gibi ilim elde etmek için dolaşıyordu. Bu yolculuğundaki yol arkadaşı Abdullah Celîzâde Koyî idi. Öğrenim görmek için dört yıl İran Kürdistan’ında kaldı. Sonra Köysancak’a döndü.
Şeyh Nebi Mâvelî ve müritleri ile olan mücadelesinde Hacı Kadir’in şiirden başka bir silahı yoktu. O da şiirle rakibine hücum etti. Bunun üzerine Şeyh, mutasavvıflardan oluşan müritlerini onun üzerine saldı. Daha sonra Hacı Kadir İstanbul’a giderek orada yaşamaya başlar. Burada Kürtlerin önde gelenlerinden Bedirhan Paşa’nın çocuklarına hocalık yapmıştır. Şiirleri ile milli duyguyu uyandıran coşku nedeniyle Kürt kökenli bilginler arasında şöhret kazanmıştır. Dönemin politik atmosferi onun milliyetçi fikirlerle şiirler yazmasına neden olmuştur.
Koyî’nin ölüm yılı üzerine Qanatê Kurdo 1892 yılını verirken, İzzeddin Mustafa Resûl 1893, Emîr Hasanpûr, Mehmet Uzun ve Sabah Abdullah Gālib 1897 tarihini verir.
1898’de Kahire’de çıkmaya başlayan Kürdistan gazetesinin üçüncü sayısında yer alan Koyî’nin bir yıl önce öldüğüne dair geçen yazıya göre onun ölüm tarihi netleşir.
Hecî Qadirê Koyî 1897 yılında İstanbul’da vefat etti ve orada defnedildi. Vefat ettiğinde yaşı sekseni aşmıştı. İstanbul Üsküdar’daki Karacaahmed Mezarlığı’nda defnedilmiştir.
Hecî Qadirê Koyî (1817-1897) tarafından yazılan ve Hatawî Kurd (H:1/h.1331/m.1913, ss:24-5) dergisinde yayınlanan ‘Şâ‘ir(ê) Baban û Soran’ isimli şiirde şu 34 şairin/alimin ismine yer verilmiştir: Mustafa Begê Kurdî, Nalî, Muhammed Fikrî, Emîn Begê Dizeyî,Keyfî, Salim, Meşwî, Xeste, Wefayî, Mulke Qor, Hîmarî, Kîseşkel, Şêx Ehmed Cizîrî, Ehmedê Xanî, Feqîyê Teyran, Mewlana Xalîdê NeqŞîbendî, Xewsî Safî, şêx Ebidulrehman, Bawkî şêx Reza, BêtûŞî, Mewlewî, Mela Weled Xan, Mela Mustafayê Bêseran, Melke, Mela Xidrê Rûdbarî, Mîriza Yaqûb, Hesenê Bawkî, Feqê Omer, Muhammed Axayê Derbendî, Ehmed Begê Komasî, Elî BerdeŞenî, Elî Herîrî, Hacî Qadrê şêx Wesanî, Ehmedê Kor.
Yazdığı şiirlerin bir kısmı günümüze ulaşmış olsa da büyük bir kısmı, özellikle basılması için Abdulrezak Bedirxan’a verdiği şiirler, Bedirxan’ın İttihatçılar tarafından öldürülmesi üzerine kaybolmuştur. Celadet Bedirxan Koyi’nin 800 sayfalık divanı hakkında Hawar Dergisinde bilgi sunmuştur. (Hawar, 9/33,1941, s.817)
Abdurrahman Said Bey kaybolan Divanından bulabildiği şiirlerini toplamış ve bunları 1925 tarihinde Bağdat’taki Darülselam matbaasında basımını gerçekleştirmiştir. Ayrıca bu Divan 1969 tarihinde Mukrîyanî tarafından neşre hazırlanmış ve Hewlêr’de basılmıştır. Bu eser, ikinci kez Nevzad Hirorî tarafından latinize edilerek Arif Zêrevan editörlüğünde 2004 tarihinde İsveç’te Nefel yayınevi tarafından basılmıştır. (Toplam 162 sayfadır)15
Hecî Qadirê Koyî, Kürtçeyi küçümseyen çevrelere onun zenginliğini şu dizelerle dile getirmiştir:
“Farsça kadar zarif olmadığını söylemeyin Kürtçenin
Hiçbir dilin ulaşamayacağı bir belagati var
Rağbet görmemesi, umarsızlığındandır Kürtlerin” (Hassanpour 348)
Geleneksel edebî üretimin sürdüğü bu yüzyılda etkisi bakımından öne çıkan ve özellikle şiire taşıdığı konularla Kürt şiirini derinden etkileyen dönem şairi Hacî Qadirê Koyî’dir. 19. yüzyılın ikinci yarısında Soranice yazan Koyî, Kürt edebiyatının –dolayısıyla Kürt şiirinin– ve bu edebiyatın alımlanma biçiminin üzerinde etkisi günümüze kadar süren milliyetçi anlam zemininin oluşmasında dönüştürücü bir etki yapmıştır. Biçimsel açıdan geleneksel Kürt şiirinin dışına çıkmayan Koyî, bu geleneğin kalıpları içinde şiir yazmıştır; ancak o, şiire açıkça politik bir işlev yükleyerek şiirin milliyetçi bir anlam kazanma zeminine ve milliyetçi anlamlar üretebilme yetisine kavuşmasında etkili olmuştur. Kürtçe şiirlerin 19. yüzyılla birlikte önce milliyetçi sonra edebî metinler olarak ortaya çıkmasında onun etkisi tartışılmazdır.
Koyî kişisel çıkarlarını gözeterek Türklere boyun eğdikleri suçlamasıyla geleneksel dinî kurumları ile aristokrat liderlik kurumlarını eleştirir ve halkın kurucusu olduğu bir Kürt devletinin savunusunu yapar. Seküler ve modern bir eğitimin gerekliliğine vurgu yapan Koyî (Vali KS121) bir yandan şiddetle okuryazarlığı tavsiye ederken öte yandan okuryazarlığın Kürtçe olmasına özel bir önem verir.
Onun için dil, bireysel bir ihtiyaçtan kaynaklanan gereklilik değil, tarihsel bir aidiyete dayalı ulusal kimliğin zorunlu bir göstergesidir. Kürtçe bilmeyen ve sevmeyenleri babasız olarak nitelemesi,22 atanın milliyetçi söylemin soy kütüğünü oluşturmadaki ve tarihsel süreklilik tahayyülündeki merkezî rolüyle birlikte düşünüldüğünde, dile yüklediği kimlik oluşturucu anlamı ortaya çıkarır.
Kaynaklar:
1- Reşîd Fendî, el-Fikrü’l-kavmî el-Kürdî, Beyne Hânî ve Hâcî Kadir el-Kûyî, Hacı Haşim matbaası, Duhok, Erbil, 2008, s. 104-105.
2-Şîrkûh Amîdî, Bin Yıllık Kürt Antolojilerinin Tarihi.
3-Abdulsamed M. Abdullah al-Barawee / OSMANLI DÖNEMİNDE SORÂN EMİRLİĞİ (SİYASİ, SOSYO-KÜLTÜREL VE İKTİSADİ DURUM).
4-Nusrettin Bolelli, Kürt Bilginlerin Yazdıkları Bazı Eserlerin Tanıtımı.
5-Erdem Servet ve Yekdeş Ömer Faruk. “Bölücü Bir Edebiyat mı Bölünmüş Bir Edebiyat mı.
BERNAMEGEH
UYARI: Yazıların izinsiz kopyalanması ve Web Sitelerinde yayınlanması kesinlikle yasaktır. Hakkınızda yasal işlemlerin başlatılabileceğini lütfen unutmayın!