” Cizre hükümdarlarından Emir Abdal oğlu Emir Zeynuddin zamanında hicri 854, miladi 1450/1451 yılında olay meydana gelmiştir. Kürdolog Roger Lescot tarafından, yapılan derlemelerinden biri, Celadet Bedirhan’ın yardımıyla Fransızca’ya çevrildi ve Kürtçesiyle beraber Beyrut’ta yayınlandı. Nurettin Zaza, daha sonrasında Lescot’nun bu derlemesini dil yönünden düzenleyerek Şam’da 1957 yılında gizlice bastı. Ehmedê Xanî, bundan üç yüz yıl kadar önce, Memê Alan Destanı’ndan esinlenerek Mem û Zin adlı ünlü eserini yazdı.”
Leyla Mihrinaz Engin
Memê Alan Destanı, Kürt Padişahı Mem ile Kürt Miri Ezdi’nin kız kardeşi Zîn arasında geçen aşkın, dramın, ihanetin, kahramanlığın kaleme alındığı tarihi bir kitaptır. Dengbêjlerin (kürt ozanı) klamlarından (şarkılarından) derlenerek kaleme alınan bu efsanevi kitap Kürt edebiyatının eşsiz manzumelerinden biridir.
1942 yılında Fransız Yazar Roger Lescot tarafından derlenen Memê Alan destanı, denilebilir ki bir Kürt klasiğidir. Memê Alan, Mem û Zîn’den hatırlayacağımız Mem’dir. Ancak Ahmedî Xanî ile Loger Lescot ‘un kaleme alış şekillerinde farklılık vardır. Lescot 20 tane Dengbêjden derleme yapmıştır, Xanî ise bilindik hikâyeye kendi şairsel hünerini katmıştır.
Lescot’a göre Mem ile Zîn, periler aracılığı ile birbirini görür ve birbirine âşık olur. Ahmedî Xanî ise Mem ile Zîn’i, bir newroz alanında buluşturur ve birbirlerine aşık eder.
Her halkın bir edebiyatı olduğu gibi Kürt Halkı’nın da bir edebiyatı var ve içine girdikçe, inceledikçe büyüleyen bir edebiyat ile karşılaşırsınız. Memê Alan kitabı, Kürt edebiyatının birçok özelliğini içinde besleyen aşk, kahramanlık, savaş, tarih, edebiyat ve sosyal yaşamın destansı bir şekilde anlatımıdır.
Kürt edebiyatında Dengbêjlik (ozanlık) geleneğinden gelen, sözlü bir edebiyat vardır. Dengbêjler çoğu zaman enstrümansız, bazen def eşliğinde hafızalarında biriktirdikleri tarihi olayları, efsaneleri, kahramanlık ve aşk olaylarını ağıtlaştırarak ve kendilerince bir makam vererek dile getirirler. Günümüzde de yaşayan bu canlı tarih, birçok şair ve yazara kaynak olmaktadır.
Mem û Zîn 1692 yılında Ahmedî Xanî tarafından kaleme alınır. Yüzyıllardır dilden dile aktarılarak gelen, Cizre’de (Cîzîra Botan) yaşadığına inanılan iki genç arasında geçen bir aşk hikâyesidir. Aşk örgüsünün yanı sıra yiğitlik, ihanet, sosyal yaşantı, dini ve kültürel değerler büyük bir incelikle işlenmiştir.
Memê Alan Destanında aşk örgüsü hem erkek, hem de kız cephesinden o kadar ince, keyifli zekice ve geniş kelime dağarcığıyla kaleme alınmış ki, hissedilenler ve düşünülenler karşısında vurulmuşa dönüyor; hatta kendinizce yaşamış olduğunuz aşklarınızı bir daha irdeleme gereği duyarsınız.
Zengin bir muhteviyatla kaleme alınan Memê Alan destanını okudukça tüm dünya halklarının bu dili bilmesi ve bu keyfi alması gerektiğini düşünebilir ve hayıflanabilirisiniz. Çünkü inanıyorum ki iyi bir okuyucu tat aldığı bir eserden tüm insanların da tatmasını ister.
Şiirsel anlatımla, Kürt örf ve ananelerinin, yaşam şekillerinin vurgulandığı kitapta özellikle şu belirlemeler bize tarihi destanın kadimliğini anlatır; Kürt evine bir misafir gittiğinde, üç gün üç gece niye geldiği, kim olduğu sorgulanmaksızın en iyi şekilde ağırlanır. Üçüncü günün sonunda, misafire sorular sorulur.
Kürt geleneğinde erkeğin erkeğe söz vermesi son derece önemlidir. Can pahasına dahi olsa verdiği söz yerine gelir.
Kadının saçını kesmesi, felaket, yasa mateme yorumlanır.
Mektubun ucunun yakılı olması kötü haber demektir.
Ve gelelim kitaptaki olay örgüsüne. Birçoğumuzun bildiği Memê Alan, Mixribiyan adında bir Kürt Şehrinin padişahıdır. Periler aracılığı ile Cizîra Botan Miri, Mir Ezdî’nin kardeşi Zîn ile bir gece muhabbet eder ve ona âşık olur. Zîn birden kaybolur. Aşk ateşinden hasta bir halde uyanan Mem, Zîn’i bulmak için Cizre’ye gider. Ancak yolu bilmez. Cizre yolu altı aylık uzaklıkta bir yerdedir. Atı ile altı ay yol alır. Sora sora gittiği yolda, başına türlü türlü olaylar gelir. Cizre’ye vardığında Zîn’in nişanlı olduğunu ve padişahın kız kardeşi olduğunu öğrenir. Zîn’in nişanlı olduğu üç kardeşten biri olan Çeko , Hesen ve Qeretacîn’in evine misafir olur. Kardeşlerin en büyüğü olan Hesen misafirine çok değer verir ve onun isteği her ne ise yerine getireceği sözünü verir ve öyle ki Çeko, üç yıllık nişanlısı Zîn’den vaz geçer, Zin’i Mem’e helal görür. Ancak Mir Ezin’în veziri Fesat Beko (Bekoyê Ewan), türlü hile ve fitnelerle Mir’in kafasını karıştırır, Mem’in zindana atılmasına sebep olur. Mem, zindandayken içi zehir dolu bir narı ısırarak ölür. Bu narı da Zîn’e Beko’nun kızı vermiştir. Zîn farkında değildir. Mem, narı, Zîn’i, olacakları rüyasında görmesine rağmen ısırır ve ölür. Ardından Zîn de ölür. Mem diğer dünyada Zîn ile buluşacağına, orada nikâhlarının kıyılacağına inanır. Mir Ezin yaptığına pişmandır, Beko’nun ölüm fermanını çıkarır. Beko ölür ancak iki aşığın mezarı arasında kara bir çalı olarak boylanır.
Üstünkörü anlatmaya çalıştığım bu hikâyedeki karşılıklı konuşmalar, betimlemeler, duygu ve düşünce derinliği kesinlikle bir tiyatro olabilecek niteliktedir. Nitekim hem Türk hem de Kürt televizyonlarında film ve dizi olarak halka sunulmuştur.
İnsanlar bildiği kelime kadar düşünür. Büyük kelime zenginliğine sahip olan Kürt dili ve edebiyatı aynı zamanda fikir, düşünce, anlatım, kurgu babında da zenginlik gösterir. Özellikle sözlü anlatım sanatçıları olan Dengbêjlerin ezber güçleri ve hafızaları bu iddiayı güçlendirmektedir.
Memê Alan destanı, ilk önce 1890 yılında, A. Socın (Sosen tarafından) Almanya’nın Petresburg, şehrinde toplanır.
1903 yılında Almanya’da A. Von Le Coq tarafından derlenir.
1906-1909 Oscar Mann tarafından Berlin’de, 1926 yılında Hugo Makas (Makaş) tarafından Leningrad’da derlenerek Avrupa okuyucularına sunulur.
1936 yılında Erivan da Kürtçe bilen sanatseverler sayesinde Kürtçeye çevrilir.
1942 yılında Fransız yazar Roger Lesgot, Mir Celadet Bedirxan’ın yardımıyla Memê Alan’ı Beyrut’ta Fransızca’ya çevirir. Roger Lesgot, dengbêjlik geleneğine oldukça değer verir. Roger Lesgot’a göre Dengbêjlik yani sözlü sanat, zamanla ortadan kalkacak, beraberinde folklor ve değerler de yok olacaktı. Bu düşünceyle, detaylar atlanmadan edebi ve şiirsel bir tarzla kaleme aktarmış olduğu bu eşsiz destan, okunmaya değerdir.
Memê Alan kitabının önsözünde (peşgotin) Nurettin Zaza’nın kaleme almış olduğu değerlendirmeler oldukça önemlidir. Nurettin Zaza, Memê Alan destanını geniş bir şekilde incelemiştir.
Memê Alan Kitabını incelerken, Nurettin Zaza’nın önsözünü de değerlendirmekte fayda vardır çünkü kitap hakkında okuyuculara çok çarpıcı bilgiler vermektedir. Nurettin Zaza’nın değerlendirmelerine göre; Memê ismi Muhammed isminden gelir. Destanın kaynağı Rojava’dır. Destanda iyiler ve kötüler, haklılar ve haksızlar karşı karşıya gelmiştir. Savaşlar, kılıç ile at üstünde gerçekleşir. Destan’ın kahramanı olan Zîn hakkında yeterince bilgi yoktur. Bu anlamda araştırma yapılmasını edebiyatçılara bırakmıştır. Memê Alan destanını, Ahmedî Xanî’nin Mem û Zîn, William Shakespeare’in Romeo ile Juliet, Homartes’in Zariadres ve Odatis destanlarına benzetir. Ortak özelliklerini inceler.
Nurettin Zaza, Memê Alan destanında yer alan kahramanları ayrı ayrı inceler, kahramanlara biçilen roller üzerinde çarpıcı bilgiler verir. Aynı zamanda kitap aracılığı ile Cizre’nin tarihi yaşamını, Kürtlerin Müslüman olduktan sonra Arap kültürünün Kürt insanı üzerindeki etkilerini inceler.
Memê Alan Destanındaki tekerleme şeklindeki anlatı, hayal dünyasındaki mübalağa, efsanevi benzetmeler, geniş hayal gücüne eşlik eden cin, peri, hızır, uçan at, geleceği gösteren rüyalar gibi betimlemeler okunmaya değerdir. İnanıyorum ki, Memê Alan kitabının dilinizde bırakacağı tadı unutamayacaksınız.