HESO Û NAZÊ

HESO Û NAZÊ’NİN HİKAYESİ

BERNAMEGEH / Bir yazılı kaynağı olmayan hikaye denbêjler tarafından dile getiriliyor. Eserin kime ait olduğu bilinmiyor. En çok dengbêj Şakiro ile Salihê Qubînê tarafından seslendirilmişti. Ancak eser her iki dengbêje de ait değil. Dengbêjlik üzerine araştırma yapanlara göre, eğer hikaye yeterince gündeme gelseydi Mem û Zîn, Romeo ve Juliet kadar önemli bir eser olurdu. (Rudaw)

Heso û Nazê destanı klasik bir Kürt aşk destanıdır. Tarihi ve toplumsal olayları zengin edebi içerik ve teatral nüvelerle yoğuran, müzikle sentezleyen dengbejlik sanatı sayesinde günümüze kadar ulaşmıştır. Yüz yıllardır dengbejlerin otantik seslerinde yankılanarak, nesilden nesile geçen destan insanlık tarihi kadar eski bir konuya odaklanıyor. Destan Heso ve Nazê isimli iki gencin aşkı üzerinde sınıfsal, toplumsal farklılık ve yarılmaları zengin bir edebi içerikle işliyor. Destana konu hikaye son yüz yılda Kürtlerin hafızasında katliamla anılan Van’ın Erciş ilçesinin Zilan Vadisi’nde geçiyor. (Haber Erciş)

HESO Û NAZÊ KONUSU

Heso Qulîxan Ağa’nın oğludur. Ağa, kardeşinin kızı Nazê’yi oğlu Heso’ya ister. Birbirini çok seven iki genç evlenir. Bir süre sonra Qulîxan Ağa ölür. Heso ise babasının ölümünden duyduğu acıyla hasta düşer ve vereme yakalanır. Kardeşleri, hastalık aileye bulaşmasın diye onu Hesenevdal sırtlarındaki bir mağaraya bırakırlar, yemeğini oraya yollarlar. Sonra da Nazê’yi başka biriyle evlendirirler.

Nazê düğün alayıyla Hesenevdal yakınlarından geçerken müsaade ister ve son kez Heso ile vedalaşmak istediğini söyler. Mağaraya girer ve orada Heso ile karşılıkla olarak söyleşirler. Nazê en son, canlarını alması için Allah’a yalvarır, dua eder ve ikisi de orada can verir. Dengbêjlerin, hikayenin mağarada geçen bölümüyle ilgili seslendirdiği diyalog yürek dağlayan cinstendir.

HESO Û NAZÊ HIKAYESİ

Hikâye Zilan vadisindeki Hesen Evdal ırmağında başlar.
Heso ile Nazé birbirini seven iki gençtir. Nazé güzelliği ile bölgede ün yapmıştır. Ağanın kızıdır. Babası oldukça zengindir. Heso ise yakışıklıdır. Tek bildiği şey kaval çalmak ve dengbéjlik yapmaktır, yani sanatçıdır. Yoksuldur. Anne babası ölmüş ağabeyi Qulîxan’ın yanında kalıyor.
Heso ile Nazé’nin buluşma yeri genelde nehir kıyısıdır.( Hesen Evdal ırmağı)
Yine nehir kıyısında buluşurlar. Nazé Heso’ya der:
“ artık yeter kaç yıldır böyle buluşuyoruz. Arkadaşlarım arasında rezil oldum. Seninle hep böyle görüşmem hoş değildir. Gel beni babamdan iste”
Heso büyük bir ah çekerek cevap verir:
“ ben de seni almayı arzuluyorum. Ama neyle alacağım. Ne malım ne de mülküm var. İstesem de baban seni bana vermez.”
Nazé onu ikna etmeye çalışır:
“gelir beni istersin. Babam vermezse o zaman kaçırırsın. Kimse o zaman beni yadırgamaz. Demez kocaya kaçtı. Derler gençtiler, birbirlerini sevdiler babası vermedi kaçtılar. O zaman kimse bana da bir şey demez, onurum zedelenmez.”
Heso, inanmayarak ama sevdiğinin dediğini yapma mecburiyetiyle kendini hisseder kabul eder:
“tamam, babana söyle seni istemeye geleceğiz.”

* *

Heso ağabeyi Qulîxan’a söyler. Qulîxan onunla dalga geçer:
“Nerde görülmüş ağanın kızını, kuramnca verdiğini ( Kurmanc, aşireti olmayan yani soylu olmayan kişi demektir) aklını mı yedin Heso!”
Heso ısrar eder, Qulîxan istemese de kabul eder.
Nazé babasına söyler. Babası Heso ile Nazé’nin aşkından haberdardır. Kendi kendine düşünür ‘ eğer kızımı vermezsem Heso ile kaçar o zaman rezil olurum. En iyi yapamayacağı bir koşul öne süreyim ki vazgeçsin’
Qulîxan ağanın divanına Heso ile beraber çıkar. Ağa Heso’nun çalışamayacağını bildiğinden zor bir şart öne sürer:
“Heso yedi yıl boyunca koyunlarımı güdecek, bağ bahçelerime bakacak. Kabul ederse kızımı vereceğim”
Heso, şartı kabul eder.

Hayatında iki koyun güdemeyen Heso, çalışmaya başlar. Çalışma esnasında hastalanır.
Nazé’nin güzelliği bölgede ün saldığından Hakkâri mirinin oğlu Nazé’yi istemeye gelir. Nazé’nin babası kızımı ‘o çulsuza nasıl veririm fikrindedir. Verdiği sözü unutur. Kızını Hakkâri mirinin oğluna vermek için pazarlığa oturur.
Nazé babasının divanında onun pazarlığı yapıldığını öğrenir. Babasının silahını dolaptan çıkartır. Odaya dalar. Elindeki silahı gelenlere doğrultur. Öfke ve kızgınlıkla bağırır:
“ o hangi namusuzdur ki nişanlı kızı istemeye cesaret ediyor. Onu bana gösterin.”
Odadakiler neye uğradıklarını şaşırırlar. Hakkâri’den gelenler sessice odadan çıkar, atalarına biner giderler.
Heso’nun yedi yılı tamamlanır. Nazé’yi istemeye gelir. Başka çaresi olmayan Nazé’nin babası kızını verir.
Heso, Nazé’yi düğünsüz götürür.
Heso, ağabeyi Qulîxan’ın yanındadır. Qulîxan’ın eşi Nazé ile Heso’yu evinde istemez. Onları hiç mi hiç sevmez.
Heso iyice hastalanır. Kimse derdini sormaz. Nazé her ne kadar hekime götürelim dese de Heso kabul etmez. Hekime verecek paraları olmadığından gidemezler. Qulîxan da eşinin korkusundan Heso’yu parasıyla hekime götüremez.
Heso, cüzam hastalığına yakalanmış, bedenindeki yaralar gün geçtikçe çoğalmaktadır. Çevredekilerin baskısıyla Qulîxan kardeşi Heso’yu Van’daki hekimlere götürmeye razı olur.
Hekimler Heso’nun yaralarını görünce Qulîxan’a bağırırlar.
“Hastalığı çok geçmiş neden daha erken getirmedin”
Qulîxan korkar. Heso’nun hastalığının ölümcül olduğunu anlar. Hekimler onu şikâyet ederler ve yakalanır korkusuyla kardeşini hastanede bırakıp köye kaçar.
Hekimler ölümcül ve bulaşıcı olduğunu tahmin ettikleri bu hastayı ne yapacaklarını tartışırlar. Bazıları onu zaten ölmek üzeredir daha fazla acı çekmesin bir ilaçla öldürüp gömelim der bazıları buna karşı çıkar eceli ile ölmesini bekleyelim der.
Nazé, Qulîxan’ı karşılar. Heso’ya ne olduğunu sorar. Qulîxan, Nazé’ye hiçbir cevap vermez. Sessizce eve gider.
Nazé dayanamaz. Babasının evinden bir at alır. Saçlarını erkek saçları gibi kısa keser. Erkek kıyafeti giyer. Ata binip Van’a gider.
Hekimler hala kendi aralarında Heso’ya ne yapacaklarını tartışırlar. Nazé Heso’yu ve hastalığını tarif ederek Heso’yu bulur. Hekimlere yakını olduğunu söyler. Hekimler memnuniyetle Heso’yu Nazé’ye verirler.
Heso şuurunu yitirmek üzeredir. Yarı baygındır. Nazé önce onu ata bindirir. Kendisi Heso’nun arkasına geçerek atı sürer.


Evde onu başka bir odada yatırır. Qulîxan’ın eşi bu durumdan hiç memnu değildir. Söylenip durur:
“ Ben ve çocuklarım hastalık kapacağız bir an çare bul Qulîxan!”
Qulîxan ne yapacağını bilmez bir durumdadır. Bir yandan kardeş yüreği öte yandan eşinin söylemleri. Artık eşinin söylemlerine dayanmaz. Bir gün sabahın erken vaktinde evdekiler uyurken Heso’yu evden başak yere götürmeyi düşünür. Nazé’nin kaldığı odaya yavaşça girer. Nazé uyumaktadır.
Heso’nun kaldığı odaya gider. Heso uyumaktadır. Onu omzuna atar. Ata bindirir. Köyden hızla uzaklaşır.
Hesen Evdal ırmağı kıyısına getirir. Nehir kıyısında ona ağaçlardan bir gölgelik yapar. Heso’yu gölgeliğin altına bırakır. Yanına birkaç günlük yemek ve bir testi su bırakır yanına. Qulîxan kardeşi Heso’nun yanından ayrılırken içi yanar ama bunu yapması gerektiğine kendini ikna eder.
Nazé sabah uyandığında ilk iş olarak Heso’nun kaldığı odaya gider. Heso’yu görmez. Sağa sola koşar. Qulîxan’ın yanına gider. Heso’ya ne olduğunu nerde olduğunu sorar. Qulîxan üzgün bir tavırla:
“ siz uyurken öldü. Onu gömdüm” der.
Nazé,
“inanmam” der “ bana mezarını göster”
Qulîxan,
“ hastalığı tehlikeli olduğundan onu köy dışına gömdüm” der
Nazé çaresizce odasında dolanıp durur. Günlerce ne yer ne içer. Ağlamaktan gözleri şişer.
Qulîxan’ın eşi Nazé’nin güzelliğini kıskanır. ‘Ya Qulîxan Nazé’ye âşık olursa ve onunla evlenirse’ der kendine.
Bunun da bir çaresini bulur. Gece kocasına veryansın eder.
“ yengen oruspu olmuş haberin yok. Şerefimiz beş paralık oldu” der kocasına.


Qulîxan,
“ Bunu nerden çıkardın” der
“Her gece odasına bir genç alıyor. Köydeki konuşmaları da duymuyor musun? Yarında tezi yok onu babasının evine gönder.”
Qulîxan eşinin dediğini yapar. Sabah Nazé’yi babasının evine gönderir. Nazé’nin babası çok sevinir. Hemen ertesi gün Hakkâri mirinin oğluna haber yollar. ‘ gel kızımı al’ diye.
Hakkâri mirinin oğlu düğün hazırlıklarını yaparak, yanında düğün alayı ile birlikte gelir.
Nazé,
“ Daha evliyim. Heso’nun öldüğüne inanmadan evlenmem” der
Nazé’nin babası köy imamının cebine bir iki altın koyar, imam gelir Heso’nun öldüğüne tanıklık eder.
“Qulîxan’la birlikte gömdük, ellerimle gömdüm” der.
Nazé çaresizce haline ağlar.
Ertesi gün düğün alayı ile Hakkâri’ye doğru yola çıkarlar. Hakkâri’ye giden yol. Hesen Evdal ıramağından geçer. Suyu geçerken, Nazé bir gölgelik görür. Peçesini aralar. Heso’yu görür. Onun yanına gitmek isteğini söyler. Düğün alayının başı kabul etmez. Nazé ısrar eder yine kabul etmez. Düğün alayının başına şunu der:
“ O daha nikâhlımdır. Benimle iki şahit gönderin boşasın”
Düğün alayı başı kabul eder. Nazé yanına iki kişi alarak Heso’mun kaldığı yere gider.
Heso’nun yaraları kurtlanmış, yaralarından irin ve kan akmakta. Nazé sevdiğini o halde görünce kendinden, dünyadan her şeyden nefret eder. Heso’nu yanı başına diz çöker. Ağlamaklı olur. Kendine ve ona acımaktan göğsü dolar. ‘ Heso dengbéjdir. Bir klam söylersem belki kendine gelir onu hala sevdiğimi anlar’ der ve klamını söyler:


Nazé söyler:
Hey hey kara bahtım
Babanın, nikâhlı kızını evinde evlendirmesi
Hiçbir çağda ne görüldü ne de duyuldu
Hey süvari hey
Ah yaralı sevgilim

Heso’nun içi gider Nazé’nin bu klamı ile. Heso benimle alay etmeye gelmiş der. Nazé klamını sürdürür:

ah yaralı sevgilim
içimizdeki hüzün için
Zila vadisini Hesen Evdal ıramağını gezdim durdum

ah yaralı sevgilim, uzun boyluyum
senin için yedi yoldaki köprüyüm
on iki yurdun çiçeğiyim.
Üç gün üç gecedir görücüler babamın evinde toplanmış.

Yedi bin başlık param
Beş takım elbise hediyem
Hasta, yaralı sevgilim
Başını bir için kaldır
Giyimimin güzelliğini gör.
İki şahit aramızda durmuş.
Bana güle güle demeni bekliyorum
Acaba yaraların nasıl?
Hey süvari hey
Ah yaralı sevgilim

Heso, klamla Nazé’ye cevap verir:
Heso söyler:
Zavallı sevgilim sabahtır
Zila vadisi Hesen Evdal ırmağı ağaçlıdır
İçimdeki kederden içinde gezdim durdum
Ben zavallının yüreği dilsiz kuşun yuvasıdır.

Nazé bana güle güle demeye gelmişsin
Bu sözünle canımı erittin
Ciğerimi içimde parça parça ettin

Hastalığım rahman olan Allahtan’dır
Senin hastalığın bulaşmasın hiç kimseye
İki genç yüreğe bulaşmasın
Yedi yıldır hastayım Nazé

Ah gel gel yaralı sevgilim
Muradına erecek küçüğüm Nazé
Kara gözlüm, selvi boylum,
Nazlı gerdanlı
Göğsü dağların karından daha beyaz Nazé
Yaralı yüreğim neden kavuşmadı sana

Ah Nazé vedalaşmaya gelmişsin
Allah rızası için altımdaki otu tazele
Başımı koyup uyuyayım Nazé

Nazé söyler:
devran devran ah devran
ah yaralı sevgilim
içimizdeki hüzün için
Zila vadisini Hesen Evdal ıramağını gezdim durdum

Yaralı sevgilim yüreğim dağ eteğindeki kuş yuvasıdır.
Kaz ve turna sürüsü uçtu gönlümden
Birisi beyaz kanatlıdır.

Kurban olduğum haline acıma
Gel başını dizime koy
Ellerini aç
Hastaların duası Allah katında birebirdir
Kurban olduğum sevgilim
Âlemin Rabına dua edelim
Allah büyüktür belki hastalığın bana da bulaşır
Hesen’imden sonra kimseye olamayayım yar.
Hey süvari hey
Ah yaralı sevgilim

Heso söyler:
Zavallı sevgilim sabahtır
Zila vadisi Hesen Evdal ırmağı ağaçlıdır
İçimdeki kederden içinde gezdim durdum
İçimdeki kederden

Heso söyler:
Sevgilim,
Yüreğim sınırdaki kış yuvası
Yürek yaram büyüktür
İçtedir hüznüm
Bugün Zila Vadisi Hesen Evdal ıramağı
Üzerimize gürül gürül akar

Yeter Nazé, vedalaşmaya gelmişsin
Bu sözünle
Sanki berber makası ve usturasıyla
Kalbimi ciğerimi kesersin Nazé..

Ah gel gel yaralı sevgilim
Muradına erecek küçüğüm Nazé
Kara gözlüm, selvi boylum,
Nazlı gerdanlı
Göğsü dağların karından daha beyaz Nazé
Yaralı yüreğim neden kavuşmadı sana

Ah Nazé vedalaşmaya gelmişsin
Allah rızası için altımdaki otu tazele
Başımı koyup uyuyayım Nazé

Nazé söyler:
devran devran ah devran
ah yaralı sevgilim
içimizdeki hüzün için
Zila vadisini Hesen Evdal ıramağını gezdim durdum

Garazlı rüzgar eser
Zila vadisi Hesen Evdal ıramağının
Suyu coşkun ve dalgalı akar

Kurban olduğum haline acıma
Gel başını dizime koy
Ellerini aç
Hastaların duası Allah katında birebirdir
Kurban olduğum sevgilim
Âlemin Rabına dua edelim
Allah büyüktür belki hastalığın bana da bulaşır
Hesen’imden sonra giymeyeyim gelinlik
Hey süvari hey
Ve kızıl peçe
Ah yaralı sevgilim

Nazé söyler:
devran devran ah devran
ah yaralı sevgilim
içimizdeki hüzün için
Zila vadisini Hesen Evdal ıramağını gezdim durdum

Garazlı rüzgar eser
Zila vadisi Hesen Evdal ıramağının
Suyu coşkun ve dalgalı akar

Kurban olduğum haline acıma
Gel başını dizime koy
Ellerini aç
Hastaların duası Allah katında birebirdir
Kurban olduğum sevgilim
Âlemin Rabına dua edelim
Allah büyüktür belki hastalığın bana da bulaşır
Hesen’imden sonra giymeyeyim gelinlik
Hey süvari hey
Ve kızıl peçe
Ah yaralı sevgilim

Heso söyler:
Zavallı sevgilim sabahtır
Zila vadisi Hesen Evdal ırmağı ağaçlıdır
İçimdeki kederden içinde gezdim durdum
Allah bana yapılanı kardeşimin yanında bırakmasın
Nasıl kadının (karısının)
Dediğini yaptı
Beni bu ıssız yere attı
Allah ahımı yanında bırakmaksın

Ah gel gel yaralı sevgilim
Muradına erecek küçüğüm Nazé
Kara gözlüm, selvi boylum,
Nazlı gerdanlı
Göğsü dağların karından daha beyaz Nazé
Yaralı yüreğim neden kavuşmadı sana

Ah Nazé vedalaşmaya gelmişsin
Allah rızası için nehir kıyısına in
Bana bir tas su getir

Nazé Heso’ya su getirmek için kıyıya iner. Döndüğünde Heso can vermiştir. Bazı dengbéjlere göre ölmek için dua etmiş ve duası kabul olunarak o an can vermiştir. Bazılarına göre de Hesen Evdal ırmağına atarak intihar etmiştir. Aşk ve vefasızlığın dile getirildiği destan korkunç bir trajediyle biter.

BERNAMEGEH

UYARI: Yazıların izinsiz kopyalanması ve Web Sitelerinde yayınlanması kesinlikle yasaktır. Hakkınızda yasal işlemlerin başlatılabileceğini lütfen unutmayın!

AYRICA BAKIN

Niccolò Machiavelli kimdir hayatı

Niccolò Machiavelli, İtalyan siyaset filozofu, yazar, diplomat ve tarihçidir. 3 Mayıs 1469’da Floransa’da doğmuş ve …

error: LÜTFEN KOPYALAMAYIN OKUYUN!