Bilal Altan / KÜRDİSTAN TEÂLÎ CEMİYETİ: KURULUŞ, AMAÇ VE FAALİYETLER
Cemiyetin Kuruluşu
Birinci Dünya Savaşı’nın Osmanlı Devleti’nde yaşayan unsurlara yansıması yol açtığı sıkıntılar nedeniyle olumsuz oldu. Savaş sonrasının Osmanlı Devleti açısından siyasi ve sosyal dönüşümüne denk gelen Mütâreke ortamı, Kürtlere farklı seçenekler hazırlayacaktı. Büyük güçlerin denetiminde Ortadoğu coğrafyası için yeni bir siyasi harita çizilmek istenirken Kürtleri, Arapları ve Ermenileri temsil iddiasındaki kişi veya yapılar, siyasi talepleriyle önemli roller edinme çabası verdiler. Bu bağlamda Birinci Dünya Savaşı sonrasına kadar kültürel ağırlıklı Kürt milliyetçi taleplerinin Mütâreke sürecinde siyasallaştığı görülecektir. Kürt kültürel kimliğinin siyasallaşmasının başlıca nedeni, Osmanlı imparatorluğunun çok etnili, çok kültürlü realitelerinden millî devlet modeline geçişidir1. Türkçülük siyasetiyle millî devlet modeline geçiş süreci İTC ile başlarken Mütâreke’nin sağladığı siyasi alan, ilk dönem Kürt örgütsel yapılanmalarından farklı olarak KTC’nin Kürt kimliğine yaklaşımını gözden geçirmesine yol açacaktır.
Savaş sonrasının Kürt milliyetçiliği, Osmanlı Devleti’nin akıbetinin sorgulanmasıyla yakından ilişkilidir. Akıbetin ön izlenimini, bir bakıma Mondros Mütârekesi hükümleri vermekteydi. Mondros Mütârekesi’nin özellikle 24. maddesi, Kürtlerin yaşadıkları coğrafyadan bağımsız değerlendirilemez. Mütâreke’de vilâyât-sitte olarak bilinen Diyarbekir, Sivas, Erzurum, Harput, Van ve Bitlis’in “Altı Ermeni Vilâyeti” olarak yer alması, savaş sonrasında Ermenilerin Kürdistan’ın bir kısmı üzerinde talepte bulunmalarına imkân tanımış, bu durum Kürtlerin tepkisine ve huzursuzluklarının artmasına yol açmıştır2. Calthorpe, Kürdistan’daki ajitasyonun ana sebebinin Ermeni yönetimine girme korkusu olduğunu bildirmektedir3. KTC’nin bölgede bir Ermeni devleti olasılığına karşı tedbir alma ve bazı teşebbüslerde bulunma yoluna gittiği görülecektir. Ermeni devleti düşüncesi, KTC milliyetçiliğine ivme kazandıran gelişmelerden biri idi.
Mütâreke ortamının bir getirisi cemiyet kurma faaliyetleridir. Farklı amaçlarla kurulan cemiyetlerin dönemin siyasal konjoktürünün şekillenmesinde başat rollerinden bahsedilebilir. Dönemin toplumsal ve siyasal sorunları, çeşitli partilerin ve cemiyetlerin programlarını oluşturacak niteliktedir. Devletin ne olacağı sorusu yalnızca siyasal partileri değil, heyetleri, cemiyetleri de birinci derecede ilgilendirmiştir. Bunlar genel seçimlere katılıp katılmamaya karar verecek derecede kendilerini siyasallaşmış görmekteydiler4. İstanbul’da Kürt aydın ve ileri gelenlerinin teşebbüsleriyle kurulan ve sürecin ürünü olan KTC de kendisine böyle bir misyon yükleyecekti.
Kuşku yok ki, Kürtler açısından Mütâreke sürecinin ve Kürt milliyetçi faaliyetlerinin merkezi konumundaki örgütlenme KTC’dir. Bu bölümde KTC’nin kuruluşu ve amaçları ortaya konacaktır. Her şeyden evvel KTC’nin resmi olarak ne zaman kurulduğunu açıklığa kavuşturmak elzemdir. Cemiyetin aktif üyelerinin anıları ve söylemleri dâhil, konuya temas eden birçok kaynakta belirsizlik olduğunu görmekteyiz. Belirsizliği doğuran en büyük etkenlerden biri, cemiyetlerin resmi ve resmi olmayan kuruluş tarihlerinin farklılık gösterebilmesi veya gizli olarak kurulup kendini sonradan açığa çıkarmasıdır. KTC’nin kuruluş tarihine yönelik görüşlerin neler olduğunu detaylandırırsak:
Baytar Nuri anılarında: “… Ordu emriyle İstanbul’a Askeri Baytar Mektebi’ne ikmâli tahsîl için ordudan terhîs edilmemiz emri vârid olmuştu… Sivas-Kayseri yoluyla, Pozantı demiryoluyla İstanbul’a gitmiştim ve Selimiye’de Yüksek Askeri Baytar Mektebi’ne dâhil olmuştum. 1.9.1333 [1917]… Mektebe devâm etmekle beraber İstanbul’da Kürdistan Teâlî Cemiyeti’ne kayıt ve kabul edilmiştim. Birkaç ay Askeri Baytar Mekteb-i Âlisi’ne devâmdan sonra Zirâat Vezâreti kararı ile Sultanahmed’de eski mektebimiz olan Mülkiyye Baytar Mekteb-i Âlisi’nin son sınıfına devâm etmeye başlamıştık… Ben de 25 Eylül 1918’de Mülkiyye Baytar Mekteb-i Âlisi’nden diploma almış ve mektebi terk etmiştim.”5 demektedir. Baytar Nuri, Yüksek Askeri Baytar Mektebi’ne 1 Eylül 1917’de dâhil olduktan sonra KTC’ye kabul ve kayıt edildiğini söylemekte, ancak net tarih vermemektedir. Birkaç ay içinde okul değiştirdiğini ve 25 Eylül 1918’de Mülkiyye Baytar Mekteb-i Âlisi’nden diploma aldığını belirttiğine göre KTC, Eylül 1917 ile 25 Eylül 1918 tarihleri arasında faal bulunmaktadır. 1 Eylül 1917’den önce mevcut olup olmadığı anlaşılamamaktadır.
“Meclis üyelerinden, İstanbul Polis Müdürü Dêrsimli Mirâlay Halil’in katılmasıyla Seyyid Abdülkadir’in başkanlığında yapılan başka bir toplantıda, bazı gençlerin örgütlenme yapmak için doğu vilâyetlerine gitmelerine karar verildi. Dersim-Sivas-Koçgiri ilişkilerinin sağlamlaştırılması maksadıyla da, o sırada İstanbul’da bulunan, şimdilik ismini açıklayamayacağım Dêrsimli Binbaşı’nın Eğin kaymakamlığına ve benim de Sivas aşîretleri veterinerliğine atanmam uygun bulunmuştu. Fakat Binbaşı’nın işlemleri Harbiyye Nezâreti’nden kabul edilmedi. Ben alınan bu karar gereğince, 1918 yılı Ekim ayında İstanbul’dan ayrılarak Koçgiri merkezine geldim.”6 diyen Baytar Nuri’nin sözünü ettiği Ekim 1918 tarihi itibari ile KTC’nin mevcut olduğu ve bazı siyasi faaliyetler içerisinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
Seyyid Abdülkadir’in 1925 yılı sorgusunda: “Mütâreke’yi müteâkib vilâyât-ı şarkıyyede bir Ermenistan yapmak istiyorlardı. Biz buna muhâlefet ettik. O zaman bir Kürd Teâlî Cemiyeti vardı. Ben Musul’dan gelmezden evvel teşkîl etmişti…”7 şeklinde yer alan ifadesi, Baytar Nuri’nin açıklamalarını destekler mahiyettedir.
KTC’nin yayın organı Jîn’in ilk sayısınn 7 Kasım 1918’de çıktığı ve ilk sayısının yayınlanmasına kadar belirli bir sürenin geçmiş olması gerektiği dikkate alınırsa, 1918 Kasım’ından önce KTC’nin var olduğu ve kültürel çalışmalar yürüttüğü söylenebilir.
KTC üyelerinden Yamulkizâde Abdülazîz’in [Babanzâde Abdülazîz] 28 Aralık 1918’de Jîn’e Nişantaşı’ndan gönderdiği ve “Girdî Seywan” başlığını taşıyan yazısındaki: “… Artık Kürd’ü, Kürdistan’ı düşünecek, İstanbul makarr-ı hilâfette büyük bir cemiyet meydana geldiğini, daha başka ve mühimm teşebbüslere başlandığını görüyorum.”8 açıklamasına göre KTC, 28 Aralık 1918 öncesi faal durumdadır.
“… Meclisin feshinin hemen ertesi günü Hürriyyet ve İtilâf ile Kürdistan Fırkası [Cemiyeti] arasında bir yakınlaşma görülmektedir…”9. Burada bahsi geçen Osmanlı Meclisi, Birinci Dünya Savaşı sırasında faal olan 5. Meclis olup 21 Aralık 1918 yılında Padişah Vahdettin tarafından fesh edilmiştir. Dolayısıyla KTC, 21 Aralık 1918’den önce kurulmuş bulunmaktadır.
Aynı zamanda KTC kurucu üyeleri arasında bulunan Mevlanzâde Rıfat; Tevfik Paşa’nın istifası üzerine, Damat Ferid Paşa’nın kabinesini kısmen Hürriyyet ve İtilâf mensupları ile 4 Mart 1919 senesinde kurduğunu, Damat Ferid Paşa kabinesi bünyesinde Şûrâ-yı Devlet’e getirilen âyandan Seyyid Abdülkadir Efendi’nin KTC lideri olduğunu belirttiğinden, KTC 4 Mart 1919 senesinden önce faal durumdadır10.
Amerikan belgeleri arasında bulunan 2 Nisan 1919 tarihli ve Süryani Ordusu Komutanı Albay Aga Petros imzalı olup, Bağdat’taki İngiliz Sivil Komiseri’ne gönderilen bir yazıda: “… Kürdistan’daki dostlarımdan geldiği için gerçekler bulunabilir. Öyle görünüyor ki, Kürdistan’da bir takım siyâsal girişimler vardır ve bu girişimler, Arabistan’a ve İran’a yayılabilir. Bunlar şöyledir:
Türkler bir komite kurmuşlardır ve bunların üyeleri Türk çıkarlarını korumak için Kürdistan’a gelmektedir. Kürdler de millî bir komite kurmuşlardır. Bunun başkanı şimdi İstanbul’da oturmakta olan Nareli [Kürdistan] Şeyh Abdülkadir’dir…”11 açıklamasında bulunulmaktadır. Burada sözü edilen ve Şeyh Abdülkadir’in reisi olduğu belirtilen komite, KTC olduğuna göre kuruluşu 2 Nisan 1919 öncesine dayanmaktadır.
Mustafa Kemal’in Anadolu’da başlattığı harekete dâhil olan ve özellikle KTC Diyarbekir şubesi hakkında anılarında detaylı bilgiler veren Kurmay Albay Halit Bey, İstanbul’da hükümetin izniyle ve âyandan Abdülkadir’in başkanlığı altında KTC’nin kurulduğuna temas etmekte, ancak net tarih vermemektedir. Sadece 1919 yılının ilk aylarındaki gelişmeler arasında saymaktadır12.
Resmi makamların verdiği bilgiler, hem yasal boyuta hem de kuruluş tarihine ilişkin açıklık getirmektedir. Bu hususta elimizde üç önemli veri bulunmaktadır: Birincisi, Emniyyet-i Umûmiyye Müdürlüğü’nce hazırlanıp Dâhiliyye Nezâreti’ne verilen ve cemiyetlerin kuruluş tarihini, amacını, idare heyetini gösteren listedir. İlgili listede KTC’nin kuruluş tarihi; “17 Kânûn-ı evvel sene 1334” [17 Aralık 1918] şeklinde geçmektedir13. İkincisi, İstanbul Valiliği’nin Dâhiliyye Vekâleti’ne yazdığı 27 Nisan 1939 tarih ve 6733/7454 sayılı gizli bir yazıdır. Yazıda, Şubat 1919’da İstanbul’da KTC’nin kurulduğu belirtilmektedir14. Üçüncü veri ise Dâhiliyye Nâzırı Ali Kemal Bey’in Sadâret’e verdiği 11 Mayıs 1335 tarihli yazıdır. Sadâret’e sunulan adı geçen yazıda KTC’nin kuruluşuna ilişkin şu ifade yer almaktadır: “Â’yândan Seyyid Abdülkadir Efendi Hazretlerinin taht-ı riyâsetlerinde zevât-ı ma’lûmeden mürekkeb olarak Der-saâdet’te teşekkül eden ve 17 Kânûn-ı evvel 1334 târihinde ale-l-usûl ilm ü haber i’tâ edilmiş olan Kürdistan Teâlî Cemiyeti’ne…”15 Anlaşılan resmi makamlarca KTC’nin kuruluş tarihi belirlemesinde, Cemiyetin vesikasının alındığı gün baz alınmıştır.
Yukarıda verilen ve KTC’nin kuruluş tarihine açıklık getirmeye çalışan anlatımlardan şu sonuca ulaşmak mümkündür: KTC, Birinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru ya da Mütâreke’nin imzası sürecinde illegal olarak kurulmuştur. Diğer bir deyişle KTC kuruluş bildirisini Dâhiliyye Nezâreti’ne verdiği 17 Aralık 1918’e kadar henüz yasal bir statü kazanmamıştır. Yasal statü kazanması, Dâhiliyye Nezâreti’nce 19 Şubat 1919 tarih ve 74 sayılı karara binaen Cemiyetin kuruluşuna onay verilmesiyle gerçekleştiği söylenebilir.
Mondros Mütârekesi’nin imzasından ve KTC’nin yasal hüviyet kazanmasından önce, 22 Ekim 1918’de Radikal Avâm Fırkası adıyla bir siyasi parti kurulmuştur. Radikal Avâm Fırkası’nı bizim açımızdan önemli kılan husus, kuruluşunda KTC kurucu üye vasfını da taşıyacak olan Emin Ali Bedirhan, Mevlanzâde Rıfat ile Yamulkizâde Abdülazîz Bey’in aktif rol oynaması, hatta Mevlanzâde Rıfat’ın fırka reisi olmasıdır16.
Radikal Avâm Fırkası’nın; “Devlet-i âliyyenin tamâmiyyet-i mülkiyyesini son derecede gözetmek ve bütün aksâmının ittihâdına halel gelmemek şartı ile milliyyet prensipleri dâiresinde idâresini te’mîn eylemek, umûm Osmanlıların vezâif ve imtiyâzâtta kat’î sûrette müsâvî olmalarını te’mîn etmek…”17 amacı bulunmaktadır. Mevlanzâde Rıfat, Radikal Avâm Fırkası’nı Osmanlı Devleti’ni içinde bulunduğu vaziyetten kurtarabilmek için kurduğunu ve fırkanın yayın organı olarak da İnkılâb-ı Beşer adıyla bir gazete çıkardığını ifade etmektedir18. Radikal Avâm Fırkası’nın amacı ve Mevlanzâde Rıfat’ın söylemi, fırkanın “Osmanlılık” çizgisine yakın olduğunu göstermektedir. Ancak KTC’nin kuruluşunda da yer alacak mezkûr isimler, KTC bünyesinde tam bağımsızlık çizgisinde daha keskin bir yol ayrımına gideceklerdir. KTC kurulduktan sonra fırkanın temsiliyet anlamında Cemiyetin siyasal partisi vasfını neden üstlenmediği veya Cemiyetin, fırkaya neden böyle bir misyon yüklemediği belirsizdir. Böyle bir misyonu sonradan Kürd Millet Fırkası üstlenecektir.
2.2. Cemiyetin İsmi ve Merkezi
Cemiyet mührü ve Jîn isim konusuna açıklık getiren temel referanslardır. Cemiyet mühürlerinden birinde “Kürd Teâlî Cemiyeti,” diğerinde “Kürdistan Teâlî Cemiyeti” yazılı olduğuna göre iki ismi de kabul etmek gerekir. Cemiyet mührünün üzerinde belirtilen isimler dışında, Fransızca olarak da “Autonomie du Kurdistan” yazılı idi19. Bir başka mühürde ise yine Fransızca ve Türkçe olarak da “Comite General de la Ligue”20, “Des Kurdes de Kurdistan”21 ve “Kürdistan Teâlî Cemiyeti
Merkezi Umûmisi, 1335-1337” ifadesi yer alıyordu22. Bu bilgiyi doğrulayıcı olarak Seyyid Abdülkadir de, Cemiyetin biri damga olmak üzere iki mührünün olduğunu, üzerlerinde “Kürdistan Teâlî Cemiyeti” yazıldığını belirtmektedir. Cemiyete ait kimlik belgesi ve kimlik belgesi üzerinde “Yeşil Bayrak” bulunmaktaydı. Yeşil bayrağı kâtib-i umumi Zeynel Abidin yapmıştır23.
Dönemin basınında da tercihe bağlı olarak iki ismin kullanıldığı görülmektedir. Örneğin KTC’nin siyasi faaliyetleri karşısında muhalif bir tutum sergileyen Yenigün gazetesinde: “İstanbul’da Kürd Teâlî Cemiyeti isminde bir cemiyet var…” ve “… Kürdistan Teâlî Cemiyeti, Kürdistan’da ma’rûf bir cemiyet değildir…”24 şeklinde yer aldığını görmekteyiz.
Yine Jîn’in 13. sayısında: “Kürdistan meşâyihinden Seyyid Taha Efendi Hazretlerinin hafîdi ve Kürdistan Cemiyeti reîs-i muhteremi Seyyid Abdülkadir Efendi Hazretleri…”25 denilmesi soruna başka bir açıklık getirmektedir. Kürdistan Cemiyeti ile KTC kastedilmektedir. Çünkü Kürdistan Cemiyeti’nin reisi olarak gösterilen Seyyid Abdülkadir, ileride değineceğimiz üzere KTC’nin reisidir. Değişik isimlerle telaffuz edilen KTC ile Kürdistan Cemiyeti’nin başkanlarının aynı kişi olması farklı cemiyetler olmadığının kanıtıdır. Hatta Serbestî gazetesinde her iki ismin birlikte kullanıldığını görmekteyiz. Gazetede ‘Kürdistan Teâlî Cemiyeti’nden’ başlığı altındaki duyuruda: “… Cağaloğlu’nda Kürdistan Cemiyet evi binasında…”26 ibaresi geçmektedir. Jîn’in 16. sayısında Cemiyet, bilinen esas ismiyle: “Mart’ın 30’uncu Pazar günü Kürdistan Teâlî Cemiyeti’nde…”27 şeklinde geçmektedir. Bu yönüyle Cemiyet ismi, Jîn’in değişen sayılarında isteğe bağlı olarak iki şekilde de kullanılmıştır.
Kadri Cemil Paşa, Kürdistan Cemiyeti’nden bir kısım üyenin ayrılarak “Teşkîlât-ı İctimâiyye” namıyla bir cemiyet kurduklarını söylemekte ve üyelerden biri olarak da Bedirhani Emin Ali Bey’in ismini vermektedir28. Bedirhani Emin Ali, KTC’nin başkan yardımcısı olduğuna göre, Kadri Cemil Paşa’nın Kürdistan Cemiyeti’nden kastı KTC’dir.
Cemiyetin, 6 Kasım 1919 ile 9 Kasım 1919 tarihli Hey’et-i Temsîliyye kararlarının ilkinde: “… Kürd Teâvün Cemiyeti…”29 ikincisinde ise “Dersim’de mevki’ tuttuğu anlaşılan Kürdistan Teâlî Cemiyeti…”30 olarak yer alması, Mustafa Kemal’in reisliğini yaptığı Hey’et-i Temsîliyye tarafından da farklı şekillerde isimlendirildiğini göstermektedir.
Ulubelen, İngiliz belgelerine dayanarak: “Kürd Partisi’nde aktif rol alan tanınmış Kürdler: … Şeyh Said Abdülkadir [Başkan], Mevlanzâde Rıfat Bey [Gazeteci], Emin Bey [Edirne Adliyesi’nde memur]…”31 bilgisini verir. KTC’nin başkan ve başkan yardımcısının isimleri geçtiğine göre, KTC için Kürd Partisi de denildiği görülmektedir.
Kürd Yurtsever Cemiyeti32, Kürd İstiklâl Cemiyeti33, Kürd Teâlî ve Terakki Cemiyeti34, Kürd Teâlî ve Teâvün Cemiyeti35, Kürd Teâlî Partisi36, Kürd Teâvün Cemiyeti37, Kurdistan Forward Society38 gibi farklı ismlendirmeler de aslında KTC’ye vurgu yapmaktadır.
KTC’nin merkezinin neresi olduğu konusunda açıklayıcı ve net bilgiyi farklı referanslardan öğrenebiliyoruz. Cemiyetler listesinde KTC adresi; “Cağaloğlu’nda Dîvân-ı Muhâsebât kurbünde Mekteb Sokağı’nda 31 numrolu hânede” diye geçmektedir39. Adres, Jîn gazetesinin değişik sayılarında da geçmektedir. 7. Sayıda,
“…Kürd Tamîm-i Maârif ve Neşriyyât Cemiyeti’nin yönetim kurulunun seçilebilmesi için ilgililerin Dîvân-ı Muhâsebât’ın arka sokağında bulunan Behcet Paşa Konağı’ndaki Kürdistan Cemiyeti binâsına…”40; 10. sayıda ise “…Kürd Tamîm-i Maârif ve Neşriyyât Cemiyeti’nin üyeleri ile kayıt olmak isteyenlerin Cağaloğlu’nda bulunan Kürdistan Cemiyeti binâsına onur vermeleri…”41 istenmektedir. Jîn, KTC’nin yayın organı olduğuna göre “Kürdistan Cemiyeti” ile kastedilen KTC’dir42. Yine Jîn’de geçen Dîvân’ı Muhâsebât’ın arka sokağı, muhtemelen cemiyetler listesinde geçen “Mekteb Sokak”tır.
Tunaya, KTC’nin kuruluş yeri ve merkezini İstanbul Cağaloğlu “İctihâd Evi” yanı olarak vermektedir. Bu adres genellikle “Dîvân-ı Muhâsebât civarı” “İctihâd Evi yanı” olarak geçmektedir. “İctihâd Evi” İstanbul Cağaloğlu’nda Dr. Abdullah Cevdet Bey’e ait bir apartmandır ve Cemiyetin lokâli de bu bina yanında olmalıdır43.
Adreslerden şu sonuca ulaşılabilir: Farklı cemiyetlere ait farklı adresler değil, aynı cemiyetin adresinin farklı yollardan belirtilmesi söz konusudur. Dolayısıyla KTC ile Kürdistan Cemiyeti aynı cemiyetler olup, adresi Cağaloğlu Semti’nde, Dîvân-ı Muhâsebât’ın arkasında yer alan Mektep Sokak’ta bulunan Behçet Paşa Konağı olarak tarif edilebilir.
2.3. Cemiyetin Üye Yapısı
Birinci Dünya Savaşı sonrasının Kürt milliyetçi hareketini temsi eden KTC’nin üye yapılanmasında, Kürdistan’ın önde gelen ailelerinden gelenler ağırlığı oluşturmaktadır. Bedirhaniler, Babanlar ve Şemdinanların yönlendirdiği İstanbul merkezli KTC’de, Cemilpaşazâdelerin rolü oldukça sınırlıydı.
KTC üye yapılanmasının aidiyet, mesleki kategoriler, inanç bağlamında heterojenik bir mahiyeti bulunmaktaydı. Mirlerin ve şeyhlerin soyundan gelenler, ulema statüsüne haiz olanlar, tüccar, esnaf kesimi ile serbest meslek grubu içerisinde yer alanlar heterojenik yapıyı oluşturmaktaydı. Diğer taraftan üyelerin büyük çoğunluğu Sünni kesimden gelmekteydi. Alevi Kürtler de özgül bir ağırlığa haizdi. Üyeler; Kürtçenin Kurmanci, Sorani ve Zazaca lehçelerine vakıftılar. Süleymaniye’nin Baban Kürtleri Sorani’yi temsil etmekteydiler.
Aşiret reisleri dâhil Kürt ileri gelenlerinin çoğu için esasında Kürt milliyetçiliği önem taşımamaktaydı. Kürt milliyetçiliği, bir bölgenin kontrolünü bir Kürt şefine bırakacak yerel muhtariyeti ifade ettiğinde anlam kazanabiliyordu44. Bu durumda KTC’nin üye yapılanmasında aşiret reislerinin etkinliğinden –ağa, şeyh, ulema için de geçerli- söz etmek zordur. Çünkü aşiret reisleri Kürt coğrafyasında ikamet etmekteydiler. Bir kısmı da Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti’nin farklı kesimlerine göçe maruz kalmışlardı. KTC’nin Kürt coğrafyasındaki şube teşebbüsünün bir gerekçesi halk desteğini sağlamaktı. Bilindiği üzere aşiret yapısının belirleyici bir özelliği, aşirete mensup olanların aşiret reisine duydukları bağlılıktı. Dolayısıyla aşiret reisleri ile sağlanacak temas bu desteğin önünü açacaktı. Şube yapılanmasında Atma aşiret reisi Battalzâde Hulûsî Efendi örneğinde olduğu gibi aşiret reislerinin desteği alınabilmiştir. Ancak destek genel bir mahiyet kazanmadığı gibi aşiret reislerinin KTC’nin milliyetçi karakterini şekillendirmedeki etkisi oldukça yetersizdi. Çünkü görüleceği üzere bölgede önemli bir potansiyel güç kazanacak Anadolu Hareketi de aşiretlerin desteğini kazanabilme uğraşı verecekti ve bu hususta daha avantajlıydı.
KTC’nin başkanlık ve diğer bazı alt görevlerinde kimin veya kimlerin yer aldığına ilişkin karmaşıklık bulunabilmektedir. Cemiyetin seçilen ve bilinen reisi Seyyid Abdülkadir’dir. Bu hususta Alem-dâr gazetesinde: “ Kürdistan’dan bir numûne olarak burada mevcûd Kürdlerin sâdât ve ulemâ müttehizaniyle bil-cümle esnâf ve amelesinin ârâ-yi umûmiyyesiyle Kürdistan Teâlî Cemiyeti riyâsetine â’yândan müşârün-ileyh Seyyid Abdülkadir Efendi Hazretleri intihâb olunmuş…”45 denilmektedir. Kürd Mustafa Paşa ve Şerif Paşa’nın da başkan olarak isimleri geçmektedir. 24 Ekim 1921 tarihli olup İngiltere Hâriciyye Nezâreti’ne ulaşan İngiliz gizli istihbarat raporunda, Kürd Mustafa Paşa başkan olarak geçmektedir: “… Kürd Mustafa Paşa, 1918’de Kürdistan Teâlî Cemiyeti Milliyyesi’ne atanmış; 1919’da derneğin başkanı olmuş ve o târihten sonra dernekle ilgili çalışmalarını sürdürmüştü…”46 Dönemin gazetelerinden Tarîk’te: “Kürd Teâlî Cemiyeti Reîsi Mustafa Paşa’nın Beyânâtı”47 ifadesi geçerken, Tasvir-i Efkâr gazetesinin “Yeni Bir Muhâkeme” başlıklı haberinde de Kürd Mustafa Paşa’dan şu şekilde KTC reisi olarak söz edilmektedir: “… Kürd Teâlî Fırkası reîsi Dîvân-ı Harb-i Örfî a’zâ-yı sâbıkasından Mustafa Paşa…”48 Yenigün’de Şerif Paşa için: “Kâh sâbık bir sefir-i kebir olduğunu söyler, kâh Türkiye’de ismi bile mechûl bir fırkanın reîsi olduğunu iddiâ eder…”49 ibaresi geçmektedir. Burada meçhul bir fırkadan kasıt muhtemelen KTC’dir. Ancak KTC’ye kuruluşundan seddine kadar Seyyid Abdülkadir’in başkanlık ettiğini düşünüyoruz. Başkan olarak adı geçenlerin KTC’ye bağlı kuruluşlara başkanlık etmiş olmaları daha makul görünmektedir.
Kuruluşunu takiben resmi makamlara verilen vesikalarda; Abdülkadir Efendi reis, Mustafa Zihni Paşa ve Emin Ali Bedirhan reis vekilleri, Yamulkizâde Abdülazîz kâtip, Seyyid Abdullah muhasebeci ve Seyyid Şefik de veznedar olarak geçmektedir. Adı geçenler KTC idare heyetini oluşturmaktadır50. KTC’deki üyelerin konumları süreç içerisinde doğal olarak değişebilmiştir. Kasım 1919 sürecinde Ahmed Hamdi Paşa’nın KTC’nin kâtib-i umumisi olduğu Sabah’a verdiği beyanatta yer almaktadır51. Seyyid Mehmed, Zeynel Abidin’in KTC katib-i umumiliğini yaptığını belirtmektedir52. Kemal Fevzi de KTC’nin kâtipliğini yapanlardan biri olup bu görevi yaklaşık iki ay kadar sürdürmüştür53.
Cemiyet nizamnamesinin üçüncü maddesindeki: “Sû-i ahlâkla müştehir olmayan her Kürd ve Kürd olmayan ve Cemiyetin makasidine hizmet etmesi me’mûl bulunan herkes Cemiyete a’zâ olabilir.”54 hükmüyle kimlerin üye olabileceği açıklanmaktadır. Nizamnamedeki dördüncü maddede ise: “Cemiyet a’zâlıkları müessis, âmil ve tabîî namile üç sınıfa ayrılır” denildikten sonra sınıflara tabi olma kriterlerine yer verilmektedir:
1-Esnâ-yi duhûlde asgarî dört lira duhûliyye i’tâ ve şehri bir lira taahüd eden zevât a’zâ-yı müessiseden olur.
2-Hin-i duhûlde asgarî iki lira duhûliyye ve şehri elli kuruş taahhüd eden zevât a’zâ-yı âmiliyyeden olur.
3-Mebde-i duhûlde asgarî beş kuruş duhûliyye ve şehri iki kuruş taahhüd eden zevat a’zâ-yı tabiiyyeden olur”55.
2.3.1. Bedirhaniler
Aile üyeleri, kendilerini Kürdistan’ın Botan ümerası Azizi sülalesine dayandırmaktadır. Aile; Bedir-Hani, Bedirhanpaşazâdeler, Ümerayê Aziziye, Halidi isimleri ile bilinmektedir. Aileye sülalenin son emiri olan Bedirhan Bey’in ismi verilmiştir56.
- yüzyılın başlarında Kürt milliyetçiliğinin temsilciliği rolüne soyunma57 çabasında oldukları görülen Bedirhaniler, XIX. yüzyılın sonlarında II. Abdülhamîd yönetimine karşı başlayan İTC öncülüğündeki meşrutiyet yanlısı muhalefet saflarında yer aldılar ve düzenlenen komplolara katıldılar. Sürgün, tutuklama ve göz hapsinde tutulma gibi yaptırımlara maruz kaldıkları gibi Osmanlı bürokrasisinde önemli mevkiler de edindiler. Sürgünde bulunan aile fertlerinden bir kısmı, II. Meşrutiyet’in ilanı ile İstanbul’a dönüp ilk dönem Kürt örgütlenmelerinde yer aldılar.
Kürt ve Osmanlı siyasetinde önemli bir rol oynayan Bedirhaniler58, KTC üye yapılanmasında ve Cemiyetin teşkilatlanmasında da kendisini hissettirmiştir. KTC’nin faal olduğu süreçte, geniş bir aile yelpazesine haiz Bedirhaniler içinde farklı yapıda ve düşüncede – zıt denebilecek- kişiler temsil edilmiştir. Bedirhaniler; Kürt milliyetçisi vasfı taşıyan, Osmanlılık idealine mensup ya da Anadolu Hareketi yanlısı tutuma haiz fertleri barındırabilmiştir.
Bedirhanilerin lideri konumuna Mütâreke’den sonra ağabeylerinden bazılarının ölümü veya ortadan çekilmesiyle Emin Ali Bedirhan yükselmiştir. Emin Ali Bedirhan, Seyyid Abdülkadir ile birlikte Osmanlı başkentinde milliyetçi Kürt çevrelerinde belirleyici olmuştur59.
2.3.2. Şemdinanlar
Aynı yeri belirten, 1888’de kaza konumu kazanan Hakkâri-Van Vilâyeti’ne bağlı “Şemdinli, Şemdinan ve Nehri”60 yöresinden olan aile, soy kütüklerini Kürdistan’da evliyalardan Kadiriliğin kurucusu Bağdatlı Şeyh Abdülkadir el-Geylani’ye [1078-1166] dayandırmaktadır61.
Kürt emirliklerinin ortadan kaldırılmasıyla şeyhler, Kürt toplumunun temsilciliğinde başat hale gelmişlerdir. Şemdinanlardan Şeyh Ubeydullah’ın elde ettiği konum, ailenin etkinlik kazanmasında önemli rol oynamıştır. Şeyh Ubeydullah’ın vefatından sonra Şemdinan ailesinde nüfuz ve saygınlığı, Şeyh’in oğlu Seyyid Abdülkadir edinmiştir. Seyyid Abdülkadir, Kürdistan’a belirli bir statünün kazandırılması lehinde çalışan KTC’nin önde gelen üyesi ve Kürt ağırlıklı bölgelerde nüfuz sahibidir62. İstanbul’da bulunan Kürtlerin bir bakıma temsilcisi vasfına da haizdi63. Bunların başında Kürt hamalları gelmekteydi64.
1896 yılında İTC’ye dâhil olan Seyyid Abdülkadir65, Osmanlı bürokrasisi ve siyasetinde önemli mevkiler üstlenmiştir. KTTC, KTC ve Şûrâ-yı Devlet reisliği, Hürriyyet ve İtilâf Fırkası genel merkez üyeliği, âyan azalığında bulunmuştur.
2.3.3. Babanlar
Süleymaniye ve çevresini merkez edinen Baban Emirliği, XIX. yüzyıla kadar muhtariyetini korumuştur66. Kültürel ve millî hareketin merkezi haline gelen Süleymaniye, Baban Emirliği tarafından kurulmuş ve kent emirlik için daima önem teşkil etmiştir67. Baban Emirliği zamanla Süleymaniye’nin tamamı ve Kerkük’ün bir kısmını içeren bölgeyle özdeşleşecektir68.
Baban Emirliği yaklaşık olarak 1550-1880 arasında Osmanlı Devleti’ne bağlıydı. XVII. yüzyılın başlarında Baban emirleri, önemli bir Türk unvanına haiz oldular ve “Paşa” diye anılmaya başlandılar69.
Osmanlı ve İran’ın sınırında bulunmasından kaynaklı olarak her iki devlet de emirliğin zayıflaması ve düşmesi için uğraşmışlardır. İbrahim Paşa’nın yeğeni olan Abdurrahman Paşa 1789’da Baban emiri olup, emirliği genişletmek isteyince Osmanlı Devleti ile savaşmak zorunda kalmış; ancak 1806-1808 arasında gerçekleşen kalkışmasında başarılı olamamıştır70.
1919 yılında Süleymaniye’de hâlâ eski Baban yöneticilerinin soyundan gelen epey bir insan bulmak mümkündü; ama artık ne zenginlerdi ne de nüfuz sahibi idiler71. Buna karşılık İstanbul’da yaşayan Babanlar, hem devlet hem de KTC bünyesinde etkin idiler.
Birçoğu KTC üyesi olan Babanzâdelerin, Osmanlı Devleti’nde değişik ve önemli mevkilere geldikleri görülmektedir. Stockholm eski Osmanlı sefiri Şerif Paşa, 1920’de İstanbul’da kurulan Dîvân-ı Harb-i Örfî mahkemesi reisi Kürd Mustafa Paşa, Emekli Erkân-ı Harb Hamdi Paşa ile Hüseyin Şükrü, Mustafa Zihni Paşa, Hikmet Bey, Yamulkizâde Abdülazîz Bey, Mahmûd Bey KTC’nin Baban ailesi üyeleridir. KTC üyesi olmayan Ahmed Naim Meclis-i Â’yân azalığı72, Babanzâde Fuad Bey ise Mâtbuât Müdürlüğü görevinde bulunmuştur73.
2.3.4. Cemilpaşazâdeler
Şehirli Kürt seçkinlerini temsil eden aile74, adını Diyarbekirli Ahmed Cemil Paşa’dan almaktadır75. Aristokrat bir yapıya haiz ailenin İbrahim, Cevdet, Kadri, Ekrem ve Şemseddin gibi fertlerinin bir kısmı Avrupa’da tahsil görmüşlerdir76.
Cemilpaşazâdeler; Bedirhaniler, Şemdinanlar ve Babanlar’ın aksine geleneksel hanedanlık yapısının dışında kalmıştır. Kalkışmaları da içeren aktif Kürt hareketleri içerisinde genelde Bedirhaniler, Şemdinanlar ve Babanlar yer alsa da XX. yüzyılın başlarından itibaren Cemilpaşazâdeler, kültürel ve siyasi oluşumlarda önemli roller üstlenmeye başlamışlardır. Zira değinildiği üzere 1912’de kurulan Kürd Talebe Hevi Cemiyeti’nin öncülüğünü Cemil Paşa ailesinin üyeleri yapmıştır. Diğer taraftan aile, KTC’nin İstanbul merkezinden çok Diyarbekir şubesi çalışmalarında varlığını hissettirmiştir.
2.3.5. Diğer Kesimler
KTC’nin doğal üyeleri denilebilecek sessiz çoğunluğunu, esnaf, tüccar ve özellikle serbest meslek grubu içinde değerlendirebileceğimiz hamallar oluşturmaktadır. Cemiyete üye olan tüccar ve esnaf kesimin, İstanbul’da yerleşik Kürt toplumunca bilinen ve tanınan kişiler olmaları, iş gereği hamallarla yoğun iletişim kurmaları, önemli işgücü potansiyeli oluşturan hamalları Cemiyete kayıt ettirmeleri ihtimalini güçlendirdiği söylenebilir. Hamalları Cemiyete çeken diğer bir etken olarak, hamalların Cemiyet reisi Seyyid Abdülkadir’in büyük ölçüde etkisi altında bulunmaları gösterilebilir77. 1920’de on binlerce alt sınıf Kürdü temsil eden İstanbul loncaları, Seyyid Abdülkadir’in kendi adlarına konuşacak tek insan olduğunu açıkladılar78. Ancak Şemdinan, Baban, Bedirhan ve Cemilpaşazâdeler dışında Cemiyetin üye yapılanmasında yer alanların rolü oldukça sınırlıdır. Cemiyete katılımda kimlik bilinci milliyetçi boyutuyla başat rol oynamadığından, KTC’nin faaliyetleri içerisinde esnaf, tüccar ve hamalların kitlesel herhangi bir teşebbüslerine rastlayamıyoruz. Muhtemelen farklı bağlar ve aidiyetler cemiyete katılımı etkleyebiliyordu.
2.3.6. Üye Sayısı
KTC üye sayısının net olarak belirlenebilmesi oldukça güçtür. Kurucu üyeler, merkezi üyeler ve Cemiyet içerisinde faal olanların tespiti daha mümkün olsa da kaynaklarda değişik sayısal listelerle karşılaşılmaktadır. En geniş listeyi veren Aytepe, Emniyet Genel Müdürlüğü Arşivi’ne dayanarak KTC’nin 80’i kurucu, 29’u faal-aktif ve 103’ü doğal olmak üzere 212 üyesi olduğunu belirlemiştir. Ancak listede kurucu üyelerden 3’ü, faal üyelerden 4’ü ve doğal üyelerden 1’i sıralamada bulunmasına karşın isimleri yer almamıştır. Yine faal üyelerden Şeyh Sadi Efendizâde Şeyh Ali Efendi 14. ve 15. sıralarda, doğal üyelerden Şirveli Rüstem Ağaoğlu Osman ise 51. ve 52. sıralarda geçmektedir. Hem isimleri yer almayan üyeler hem de tekrara düşülen üyeler çıkarıldığında liste 202 üyeye düşmektedir79.
Göldaş ise 167 kişilik bir üye listesi vermektedir. Bunlardan 123’ünün merkezi düzeyde üye olduğunu, 44’ünün de üyeliklerini belirleyemediğini, ancak bunların KTC faaliyet sürecinde Kürt milliyetçiliği çalışmalarında yoğun olarak bulunduklarını ileri sürmektedir. Listede bazı isimlerin karıştırıldığı görülmektedir. Listenin 77. sırasındaki Dîvân-ı Harb-i Örfî Mahkemesi reisliğini yaptığını belirttiğimiz Kürd Mustafa Paşa ile 96. sırasındaki Jîn yazarlarından Mustafa Paşa;
- sıradaki Hizanlı Üsteğmen Kemal Fevzi ile 88. sırada Jîn yazarı olarak gösterilen Kemal Fevzi ayrı kişiler olarak verilmiştir. Gerçekte aynı kişilerdir. Diğer taraftan listenin 100. sırasında Ergani mebusu olduğu söylenilen Kasım Vehbi ile Jîn yazarı diye verilen Kazım Vehbi’nin aynı kişiler olup olmadığı anlaşılamamaktadır80.
Malmîsanij, KTC üyeleri arasında gösterilen Bedirhanzâde Hasan Remzi hakkında şu bilgiyi vermektedir: “Bedirhan Bey’in Hasan Remzi adında bir oğlunun olmadığı düşünülünce bu kaynaklarda adı geçen Hasan Remzi’nin Hasan Fevzi olabileceği akla gelir ki bu olasılığın doğru olması durumunda Hasan Fevzi sözkonusu kaynaklarda yanlışlıkla Hasan Remzi biçiminde yazılmış demektir [Bedirhan Bey’in Murâd Remzi adında bir oğlunun olduğu da göz önünde bulundurulmalıdır]81.
İngiltere’nin İstanbul’daki Askeri İstihbarat Şefi J. Duncan, Hâriciyye Nezâreti’ne yolladığı, Cemiyetin belli başlı 19 üyesinin isminin de verildiği 17 Haziran 1919 tarihli yazıda: “… Partinin İstanbul’daki üye sayısı, bu şehirdeki Kürd nüfusun yarısı olan on bin civârında tahmin edilmektedir.”82 denilmektedir. 13 Ekim 1919 tarihli bir başka yazıda: “İstanbul’da üye sayısı 15.000 civârında olan Kürdistan İlerleme Cemiyeti…”83 ifadesi geçer. Aradan geçen yaklaşık dört aylık süre zarfında beş bin civarında bir artış gerçekleşmiştir. Bahsi geçen on bin ve on beş bin üyenin -İstanbul’da ikamet ettiği belirtilen Kürtlerin neredeyse ¾’ü- isimlerinin kayıtlara geçip geçmediğini bilemiyoruz; ancak İstanbul’da ikamet eden Kürtlerin, Cemiyetin doğal üyesi sayılmış olmaları ihtimali akla gelmektedir84.
2.4. Cemiyetin Nizamnamesi
“Kürdistan Cemiyeti Nizâm-nâmesi”, “Kürdistan Teâlî Cemiyeti Nizâm-nâmesi” ve “Nizâm-nâme-i Dâhili” Cemiyete ait nizamnamelerdir. Burada bir hususu açıklığa kavuşturmak gerekir. Kürdistan Teâlî Cemiyeti ile Kürdistan
Cemiyeti isimlerini taşıyan nizamnamelerin varlığı, aynı dönemde iki ayrı cemiyetin olma ihtimalini akla getirmektedir. Ancak iki nizamnamenin de 34 maddeden oluşması, sadece 1. 6. ve 7. maddelerinin farklı oluşu, Seyyid Abdülkadir’in 1925’teki sorgulamasında, KTC dışında başka bir yerde Kürdistan Cemiyeti olmadığını söylemesi, Jîn’de her ikisinin farklılığına ilişkin herhangi bir açıklamanın olmayışı bu ihtimali ortadan kaldırmaktadır.
Daha önce hazırlanan Kürdistan Cemiyeti Nizâm-nâmesi’nin; 1. 6. ve 7. maddelerinde değişiklik yapılmak suretiyle Kürdistan Teâlî Cemiyeti Nizam-nâmesi olarak yeniden düzenlendiğini düşünüyoruz. Kürdistan Cemiyeti Nizâm-nâmesi’nde amacın belirtildiği ilk maddede Kürt milletinin ekonomik, toplumsal çıkarları dışında siyasi çıkarlarına, tarihi ve ırki haklarına da değinmesi yasal bir cemiyet olma çabası önünde engel oluşturacağı düşünülerek ilgili maddenin düzeltilmesi ve sorun teşkil etmemesi için Kürdistan Cemiyeti isminin de Kürdistan Teâlî Cemiyeti olarak değiştirilmesi yoluna gidilmiş olmalıdır. 6. ve 7. maddelerde ise işleyişte oluşabilecek aksaklıklara karşı daha açıklayıcı nitelikte kapsamın genişletildiği anlaşılmaktadır85.
Seyyid Abdülkadir’in oğlu Seyyid Mehmed, Şeyh Said kalkışması ile bağlantılı olduğu gerekçesiyle gerçekleşen sorgusunda; Kürdistan Cemiyeti’ne ait nizamnamenin tasdik edilmemiş olduğunu belirtmektedir86. Ancak Cemiyetler Kanûnu’nun 6. maddesi teşkil edilen herhangi bir cemiyetin nizamnamesinden iki nüshayı cemiyetin resmi mührüyle tasdik etme ve durumdan ilgili makamları haberdar etme zorunluluğuna yer verdiğinden87, Seyyid Mehmed’in açıklamasına şüpheyle bakılabilir. Cemiyet kuruluşlarına izin verilirken yerine getirilmesi istenen kriterlerden biri nizamnamedir. KTC’ye yasal statü tanınması, nizamnamesinin de tasdik edilmiş olmasını gerektirmektedir. Tasik edilmemiş bir nizamnâme varsa muhtemelen siyasi amaç sezinlenen Kürdistan Cemiyeti Nizâm-nâmesi’dir.
Nizamnameler; Hey’et-i İdâre [6-13. maddeler], Hey’et-i Umûmiyye [14-19. maddeler], Kongre [20. madde], Kasa, Tahsîl-i Vâridât, Sarfiyât ve Umûr-i Tahrîriyye [21-28. maddeler] ve İnzibât [29-34. maddeler] alt başlıklarını içermektedir. Nizamnamelerde:
Amaç, amaca ulaşma yol ve yöntemleri, Cemiyete üyelik şartı ve Cemiyetteki üyelik konumu, gelir kaynakları,
Yönetim kurulunun nasıl ve kimlerden seçileceği, ne zaman toplanacağı, yönetim kurulunca alınan kararların kabul edilme kriteri,
Genel kurulun kimlerden oluştuğu, senelik olağan toplantının, kongrenin ne zaman olacağı,
Gelirin tutulacağı yer, kaydedilmesi, teftişi, işlemlerin makbuza dökülmesi, iletişim evrakının imza yetkisi, cemiyet kütüphanesinin idaresi gibi birçok husus düzenlenmiştir88.
Nizamname, İngiliz istihbarat raporları arasında “Kürdistan Terakki Yönetmeliği” olarak geçmektedir. Ancak nizamnamedeki 5. madde yönetmelikte geçmediğinden 33 maddeye yer verilmiştir89.
Cemiyetin nizamnâme-i dâhilisi; 34 maddeyi kapsamakta olup, esas nizamnamedeki maddelere, oluşturulacak kurullara, açılacak şubelerin işleyişine, görev ve sorumluklarına açıklık getirmektedir90.
2.5. Cemiyetin Amacı
Dönemin resmi kayıtları KTC’nin kuruluş amacını; “Kürdistan sekenesinin hukuk-i meşrûasının muhâfaza ve maârif ve iktisâdiyyât ve ictimâiyyâtının teâlî ve inkişâfına hâdim olmak maksadiyle”91 diye vermektedir. KTC nizamnamesinin 1. maddesinde: “Kürdlerin menâfi-i umûmiyyesinin te’mîn ve teshîli inkişâfı maksadiyle…”92; ikinci maddesinde ise: “Cemiyet maksadına vüsûl için, her lisânda yevmî ve mevkût gazete, risâle ve kitâblar neşr ve mütalâahaneler, mektebler ve matbaalar te’sîs edecek ve gece dersleri, konferanslar verecek ve münâsib yerlere hey’et-i irşâdiyyeler gönderecek ve her nev’î müessesât-ı hayriyye ve ictimâiyye vücûda getirecektir.”93 denilmek suretiyle Kürtlerin genel çıkarlarına hizmet edecek yöntemin ve araçların ne olduğuna yer vermektedir. Resmi kuruluş vesikası ile KTC’nin nizamnamesinde çizilen amaçsal çerçeve, KTC’nin siyasi hüviyetine ilişkin bir ipucu sunmamaktadır. Kaldı ki Cemiyeti kuranların siyasi talepleri olsa da buna nizamnamede yer vermenin Cemiyetler Kanûnu’na aykırılık teşkil ettiğini ve böylesi bir talebin kabul görmeyeceğini bildikleri bürokrasideki deneyimlerinden çıkarsanabilir.
Amaca; resmi vesika, nizamnameler dışında hazırlanıp yayınlanan beyannamelerde rastlamaktayız. Serbestî’nin Nisan ve Mayıs 1919 tarihli farklı nüshalarında yer verilen bir beyannamede, KTC’nin niçin kurulduğu şu şekilde mevzu bahis edilmektedir:
“Muhtelif ıztırâbât içinde mükedder bulunan azîz milletimizi mes’ûd ve müreffeh bir hayâta mazhar etmek, kendisine lâyık olduğu mu’tenâ ve medenî mevkiî te’mîn eylemek üzere İstanbul’da Kürdistan Teâlî Cemiyeti ünvânıyla bir mahfil-i millî küşâd ettik”94. Kürtlerin refah seviyesini yükseltmek, gelişimlerine hizmet etmek kaygısına yer veren beyannameden hareketle siyasi amaç güdüldüğünü söylemek zordur.
Seyyid Abdülkadir; Emin Ali Bedirhan’ın da imzasını taşıyan 30 Ocak 1919 tarihli telgrafta, amaçlarının Kürdistan coğrafyası kastedilerek vatanlarının tealisi olduğunu95; Diyarbekir’deki sorgulaması esnasında ise Mondros Mütârekesi sonrası vilâyât-ı şarkıyyede bir Ermeni devleti kurulması teşebbüsleri karşısında bölgenin Kürt coğrafyası olmasını gerekçe göstererek böyle bir devletin teşkiline engel olmak amacıyla KTC’nin vücut bulduğunu söylemektedir96.
Yukarıdaki açıklama ve ifadeler, KTC’nin siyasi misyonunu anlamamıza imkân tanımamaktadır. Ancak KTC yayın organları veya dönem gazetelerine yansıyan beyanatlar, kimi aktif üyelerin açıklamaları ile dönemin mülki makamlarının yazışmaları takip edilen siyasi amacı açığa çıkarmaktadır. Cemiyetin yayın organı Kürdistan gazetesinde Kürt cemiyet ve fırkaları için şu sözler sarfedilmektedir: “… Hele Kürd cemiyet ve fırkalarının mevcûdiyyeti nazar-ı istihsar ve istihfâfla görülmemeli, şarkın ahenk ve şirâzesini muhâfaza için pür ihtiyaç mübrem bilinmelidir. Kürd cemiyetleri maksadı râbıta-i dîniyyeyi, uhuvvet ve sadâkati idâme etmekle beraber Kürdistan’da istiklâl-i millî için serzede-i zuhûr olan münferid hareket ve kıyâmların önüne geçerek hem Kürdlüğün vahdaniyyetini te’mîn hem de onları ve hatta bütün İslâmları varta-ı izmihlâle sürüklemekten men eylemektir. Kürdistan’da mevcûd ecnebî, İttihâdcı ve-l-hâsıl Kürdün menâfi-i milliyyesi hâricinde vaki her nevi propagandaların önüne sedd çekmektir. Bu nokta-i nazardan Kürd cemiyetlerini kapatmak değil, teksire muâvenet etmek lâzımdır”97. Gazete ayrıca bütün Kürt aydın ve düşünürlerinin, Batı düsturlarıyla kesinlik kazanan gasp olunmuş millî, medeni istiklâlini istediğine yer vermektedir98.
KTC’nin diğer bir yayın organı Jîn’de, Cemiyetin mesaisindeki mahiyetin ne olduğundan hareketle, halkı aydınlatma ihtiyacına binaen: “Kürdistan Cemiyeti, Mütâreke’yi müteâkıb hemen bütün Kürdlerin Kürdlükleri lüzûmu üzerine teşkîl etmiş, hey’et-i idâresine de Kürdistan ekâbir-i ricâl, sâdât ve eşrâftan en mütehayyiz zevâtın intihâb ederek bütün Kürdistan ile te’sîs-i münâsebet etmiş ve programına Wilson Prensipleri’nden mühimm esâsâtı idhâl ederek ibrâz-ı fa’âliyyete başlamıştır…”99 denilmektedir. Bütün Kürdistan ile temas sağlanıp Wilson Prensipleri’nin sunduğu imkânlardan Kürtlerin de yararlandırılmak istenmesi, KTC’nin siyasi faaliyetler takip ettiğine işaret etmektedir.
Jîn’in takip edeceği siyaset de şöyle ifade edilmektedir: “Şark-i garbın ahengini ihlâl edecek bir Kürdistan değil, bizde de etrafımızdakilere de faide bahş olacak bir Kürdistan istiyorduk.”100 Gazetenin kadrosu ve bağlı oldukları KTC, yeni Türkiye’nin yanıbaşında kurulacak sağlam bir Kürdistan’ın, Azerbaycan vesair İslâm hükümetlerinden daha ziyade yarar sağlayacağı inancına haiz bulunuyorlardı101.
Baytar Nuri’ye göre Cemiyetin kurulmasındaki amaç; hükümetlerin uygulamaya çalıştığı şarktaki yerli halkı Türkleştirme siyaseti karşısında, milletlerinin tarihi varlığını ve haklarını korumaktır102. İsim vermediği KTC bağlantılı kimi Kürt gençlerinin, Seyyid Abdülkadir’in de katıldığı, ancak muhalefet ettiği bir toplantıda, Kürdistan bağımsızlığının ilanına karar verilmesini istediklerini ileri sürmektedir103. Öne sürdüğü düşünce ile Baytar Nuri, Cemiyete ağırlıkla siyasi boyut yüklemiş olmaktadır. Bu bağlamda amaç konusunda farklı düşüncelerin varlığı ve radikalliğe varan yapısından bahsedilebilir.
Ekrem Cemil Paşa: “Haftada iki defa muntazaman Cemiyetin ictimâlarına devâm ediyordum. Ben bu siyâsî ve resmî olan Kürdistan Cemiyeti’nde bütün cehdimle çalışıyordum…”104 diyerek Cemiyetin resmi karakteri dışında, düzenli olarak katıldığı toplantılarının mahiyetine binaen siyasi pozisyonunu sunmaktadır.
Mevlanzâde Rıfat, 10 Temmuz 1919’da KTC ile Osmanlı Hükümeti arasında Sadâret’te gerçekleşen görüşmede, milletlerin kaderinin tayin edildiği Paris Konferansı sürecine gönderme yaparak, KTC’nin Kürt milletinin selameti için Kürdistan’da barış ve sükûneti korumaya çalıştığını dile getirmiştir105.
Necmeddin Hüseyin, Jurnal Durbin gazetesine verdiği, 7 Mayıs 1920 tarihli Akşam gazetesinde de yayınlanan ve bir kısmı sansür nedeniyle çıkmayan beyanatında, büyük devletlerin Kürt hukukunu feragat ettirmeyeceğine inandığını ve kendilerine Kürt ekseriyetiyle meskûn olan arazinin Wilson Prensipleri’ne uyularak müstakil tanınmasını söylediklerini ifade etmiştir106.
Yenigün’de KTC, nizamnamesine aykırı hareket etmek ve siyasi faaliyetlerde bulunmakla suçlanmaktadır: “Kürd Teâlî Cemiyeti, hükûmete verdiği beyân-nâmeye nazaran siyâsî bir cemiyet değildir ve a’zâsından bir kısmı da bunu böyle biliyor. Böyle olduğu halde nasıl oluyor da siyâsî mes’elelerle uğraşıyor, Sulh Konferansı nezdinde yalnız Kürdler nâmına idâre-i kelâm etmek için serseri bir adama me’zûniyyetler vermeye kalkıyor?”107 Kurmay Albay Halit benzer bir suçlamada bulunmaktadır. Ona göre, nizamnamesinde ayrılık niyeti taşımadıkları anlaşılmasına, nizamnamenin açık madde ve ifadelerine karşın, İngiliz mandası altında bir Kürdistan devleti kurulması hususunda gizli amaçlar peşinde koşanlar vardı108.
Diyarbekir, Bitlis, Urfa gibi yerlerden Dâhiliyye Nezâreti’ne gönderilen ve KTC ile şubelerini konu edinen telgraflar, takip edilen amacın ne olduğuna da yer vermekteydi. Birkaç misal vermek gerekirse:
“Diyarbekir Kürd Kulübü’ne mensûb Da’vâ Vekîli Müfettişi taşıyan Mehmed Efendi nâmındaki şahsın hâl-i hâzırda hükûmetin mevcûd olmadığından çirkin bir tarzda meclislerde alenen tefevvühâtta bulunmakta ve ahâliyi isyâna teşvîk eylemekte…”109; “… [Urfa] Kürd Teâlî Cemiyeti şu’besi tamâmiyle muhâlif vaz’iyyettedir. Maksad-ı esâsileri Kürdistan istiklâline ma’tûf olduğu…110; “…Osmanlı me’mûrlarının tardı ve İngiliz himâyesinde bir Kürdistan teşkîli…”111; “…Kürd Kulübü’nün vilâyette muzırr cereyânlar tevellüd ve ahâlî arasında mevcûdiyyeti nazar-ı teessüfle görülen izâlesi elzem olan ihtilâfları teşdîd ettiği…”112; “… Devletin tamâmî-i mülkiyyesini ihlâl kasdiyle… kavmiyyet dâvâsıyla anâsır-ı muhtelifenin tefrîkine ve âsâyiş-i millete sû-i te’sîr husûsuna çalışmak…”113; İngiliz himâyesinde müstakill bir Kürdistan teşkîli…”114; “… Müstakill bir Kürdistan teşekkül emel-i hafîsini besledikleri…”115; … Kürd Teâlî Cemiyeti’ne mensûb birtakım zevât tarafından müstakill Kürdistan teşkîl…”116. Görüldüğü üzere benzer ifadelerle Osmanlı mülki makamlarında, KTC ve kendisine bağlı şubelerinin bağımsız bir Kürt devleti amacı taşıdığı yönünde bir kanaat oluşmuştur.
İngiliz temsilcilerinin yaklaşımı da Osmanlı mülki makamlarından farklı değildir. İngiltere Bağdat Siyasi Kısmı’ndan İstanbul Yüksek Komiserliği’ne gönderilen telgrafta; Diyarbekir’in ileri gelen Kürtlerince, İstanbul’daki Kürt bağımsızlık hareketini ilerletmek için güçlü bir komite kurulduğuna yer verilmektedir117. KTC üyeleri ile yakın temaslarda bulunan İngiliz Binbaşısı Noel’e göre, millî gelişmelerini sağlayabilmek için yaşadıkları topraklar üzerinde bağımsız bir hükümetlerinin olmasını isteyen Kürtler, KTC’yi kurmuşlardır118.
Kendisi de bir Jön Türk ve İTC muhalifi, Prens Sabahattin taraftarı olan Kuran, siyasi bir örgütlenme olarak gördüğü KTC’nin amacının bağımsızlık yönüne dikkat çekmektedir: “Mütâreke günlerinde bütün eski yaralar yeniden tazelenmiş; Rumlar, Ermeniler, Arablar, hatta Kürdler ayrı ayrı siyâsî merkezler kurarak bulanık suda balık avlamaya, büyük hayaller beslemeye başlamışlardır. Vaktiyle Arabların ‘Lâ Merkeziyye’, Arnavudların ‘Başkim’ kulübleri gibi şimdi de Kürdler ve diğerleri buna benzer bir takım ayrılık yuvaları kurmuşlardı… Belli başlı simaları Hamdi ve Mustafa Paşalarla Bedirhani Emin, Celadet ve biraderleri, Dr. Şükrü Mehmed, Mevlanzâde Rıfat, Seyyid Abdülkadir ve Memduh Selim Beylerdi.”119
Karabekir, KTC ile Vilâyât-ı Şarkiyye Müdâfaa-i Hukuk-i Milliyye Cemiyeti arasında amaçsal açıdan ortak bir bağ kurarak, iki cemiyetin de şark vilayetlerinin Ermenistan olacağı endişesiyle kurulduğunu, ancak Vilâyât-ı Şarkıyye Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti’nin şark vilayetlerinin Türk camiasından ayrılmamasını, KTC’nin ise bir Kürdistan kurulmasını talep ettiğini, böylece iki cemiyetin ayrı düştüğünü ifade etmektedir120. KTC de yayınladığı beyannamesinde: “Âmâl ve makasidi, mefkûre-i asliyye-i milliyyemizle kabil-i itilâf ve tevfîk olmayan Vilâyât-ı Şarkıyye hey’etinin Cemiyetimizle hiçbir alâkası yoktur.”121 demek suretiyle aralarına kesin bir mesafe koymaktadır.
Açıklamalardan KTC’yi nasıl bir siyasi bağlama yerleştirmek gerektiği sorusuna şu yaklaşımı getirmek mümkündür: KTC, kuruluş amacı bakımından nizamnamesinde de belirtileceği üzere siyasi bir kimlik taşımadığından ilgili makamlarca onay verilerek yasal olarak kurulmuştur. Birinci Dünya Savaşı sonları ve Mütâreke sürecine denk gelen kuruluş aşamasında, Osmanlı Devleti’nin de içinde bulunduğu birçok merkezi güç yıkılışa doğru evrilirken dönemin siyasası, millî devletleri doğuran bir boyut sergilemekteydi. Sürecin hassasiyeti, KTC’nin nizamnamesindeki amacının dışına çıkmasında kolaylık sağladığı gibi, kültürel taleplere koşut olarak KTC, diplomatik ilişkileri ve eylemsellikleri ile giderek siyasallaşan bir konuma ulaşacaktır. Amaca ilişkin üyeleri arasında da farklı yaklaşımlar sezinlenen KTC, nizamnamesinde Kürtlerin genel çıkarları vurgusu yaparken esasında amacının tam olarak neyi veya neleri kapsadığına yönelik yoruma açık bir boşluk bırakmış olmaktadır.
KAYNAKLAR:
1-Yavuz, s. 1.
2-Sinan Hakan, Türkiye Kurulurken Kürtler [1916-1920], İletişim Yayınları, İstanbul 2013, ss. 44-45.
3 Telegram, Admiral Sir H. Calthorpe, High Commissioner, Contantinople, to Foreign Office, 12 May 1919, No. 1017, A. L. P. Burdett, s. 332.
4-Zekâi Güner, Millî Mücadele Başlarken Türk Kamuoyu, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1999, s. 239.
5 Dersimi, Hatıratım, ss. 99-100.
6-Dersimi, Kürdistan Tarihinde Dersim, s. 132.
7-Vakit, “Kürdistan Teşkîli İçin Ne Düşünüyorlardı?”, 25 Mayıs 1925.
*29 Ekim 1918 tarihi itibari ile Seyyid Abdülkadir’in İstanbul’da ve görevi [Meclis-i Â’yân azalığı] başında olmadığı anlaşılmaktadır. Çünkü hükümetçe özel bir memuriyet görevi için Şark -i Anadolu cihetlerine gönderilmiştir. Meclis- i Â’yân riyâseti, Sadâret’e görevlerine avdetlerinin lüzumunu bildirmiş, Sadâret de Dâhiliyye ve Hâriciyye nezâretlerinden gereğinin yapılmasını istemiştir. Bkz. BOA, BEO 4540/340453/2, 27 Ekim 1918; BOA, BEO 4540/340453/1, 29 Ekim 1918. Burada geçen tarih ile Seyyid Abdülkadir’in Musul’dan avdetinden önce KTC’nin kurulmuş olduğuna yönelik söylemi tutarlılık göstermektedir.
8Jîn, Sayı: 8, 9 Ocak 1919.
9-Tayyib Gökbilgin, Milli Mücadele Başlarken, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2011, s. 24.
10Mevlanzâde Rıfat, ss. 232-233.
11Orhan Duru, Amerikan Gizli Belgeleriyle Türkiye’nin Kurtuluş Yılları, Milliyet Yayınları, 1978, ss. 29-30.
12-Göğem, ss. 57-63.
13-BOA, DH. EUM. 6 ŞB. 53/78 [Sayfa 8/a].
14Hüsnü Himmetoğlu, Kurtuluş Savaşı’nda İstanbul ve Yardımları, Cilt: 2, Ülkü Matbaası, İstanbul 1975, s. 53.
15BOA, BEO 4579/343409/1, 19 Haziran 1919.
16Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, Cilt: 2, ss. 105-106.
17Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, Cilt: 2, s. 107.
18Mevlanzâde Rıfat, ss. 353-354.
19-Autonomie du Kurdistan: Kürdistan’ın Özerkliği.
20-Comite General de la Ligue: Genel Birlik Komitesi.
21-Des Kurdes de Kurdistan: Kürdistan Kürtleri.
22-Aytepe, “Yeni Belgelerin Işığında Kürdistan Teâli Cemiyeti”, s. 10.
23-Vakit, “Kürd Cemiyeti’nde Kimler İstiklâl, Kimler Muhtâriyyet Taraftarıymış?”, 19 Mayıs 1925.
24-Yenigün, “Kürdler”, 4 Şubat 1920.
25-Jîn, Sayı: 13, 10 Mart 1919.
26-Serbestî, “Kürdistan Teâlî Cemiyeti’nden”, 24 Mart 1919.
27-Jîn, Sayı: 16, 10 Nisan 1919.
28-Silopî, s. 69.
29Bekir Sıtkı Baykal, Heyet-i Temsiliye Kararları, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1974, s. 47.
30Baykal, s. 51.
31Erol Ulubelen, İngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye, Çağdaş Yayınları, İstanbul 1982, s. 194.
32Refik Hilmi, s. 89.
33Mazhar Müfit Kansu, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, Cilt: 1, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1966, s. 28.
34Aytepe, “Yeni Belgelerin Işığında Kürdistan Teâli Cemiyeti”, s. 10.
35Karadiş, s. 2. Ancak Cemiyete dair böyle bir isimlendirme resmi olarak bulunmamaktadır.
36-Tasvir-i Efkâr, “Yeni Bir Muhâkeme”, 30 Aralık 1919.
37-İfhâm, “ Kürdler ve Kürd Cemiyeti”, 1 Aralık 1919; Yenigün, “Kürdlerin Bir Telgrafı Daha”, 5 Aralık 1919.
*Kürdistan Teâlî Cemiyeti; İngiliz belgelerinde de “Kurdistan Forward Society”, “Kurdish Comittee”, “Kurdistan Forward Associaton”, “Kurdish Club” olarak isimlendirilmiştir. Bkz. A. L. P. Burdett, Volume: 5.
38-Bulletin issued by General Staff, ‘Intellienge’, Army of the Black Sea, Constantinople, 8 October 1919, [FO 608/95], A. L. P. Burdett, s. 529.
39-BOA, DH. EUM. 6 ŞB. 53/78 [Sayfa 8/a].
40-Jîn, Sayı: 7, 2 Ocak 1919.
41-Jîn, Sayı: 10, 2 Şubat 1919.
42Irak Süleymaniye’de 21 Temmuz 1922’de Kürd Mustafa Paşa’nın gayretleriyle Kürdistan Cemiyeti adında bir cemiyet kuruldu. Kürdistan Cemiyeti başkanlığına Kürd Mustafa Paşa seçilmiştir. Bkz. Refik Hilmi, s. 93. Burada adı geçen cemiyeti, KTC ile karıştırmamak gerekir. Kürd Mustafa Paşa, aynı zamanda KTC kurucu üyelerinden biri olması hasebiyle isim konusunda KTC, muhtemelen esin kaynağı teşkil etmiştir.
43Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, Cilt: 2, s. 198.
44 Military Report on Mesopotamia: Central Kurdistan, by General Staff, Mesopotamian Expeditionary Force, May 1920; A.L.P. Burdett, s. 734.
45-Alem-dâr, “İstanbul’daki Kürdler Ne Diyorlar?”, 2 Nisan 1920.
46-Sonyel, Kurtuluş Savaşı Günlerinde İngiliz İstihbarat Servisi’nin Türkiye’deki Eylemleri, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1995, s. 215.
47-Tarîk, “Kürdler, Kürd Teâlî Cemiyeti Reîsi Mustafa Paşa’nın Beyânâtı”, 6 Kasım 1919.
48-Tasvir-i Efkâr, “Yeni Bir Muhâkeme”, 30 Aralık 1919.
49-Yenigün, “Kürdler ve Ermeniler”, 20 Şubat 1920.
50-BOA, DH. EUM. 6 ŞB. 53/78 [Sayfa 8/a].
51-Sabah, “Ahmed Hamdi Paşa’nın Beyânâtı”, 5 Kasım 1919.
52-Vakit, “Kürdistan Teşkîli İçin Ne Düşünüyorlardı?”, 25 Mayıs 1925.
53-Vakit, “Kürd Cemiyeti’nde Kimler İstiklâl, Kimler Muhtâriyyet Taraftarıymış?”, 19 Mayıs 1925.
54-Kürdistan Cemiyeti Nizâm-nâmesi, Necm-i İstiklâl Matbaası, İstanbul 1334, s. 4.
*Seyyid Abdülkadir, Cemiyete üye olanların hüviyet varakası aldıklarını ve ilgili varakaya Cemiyet mührünün basıldığını belirtmektedir. Bkz. Vakit, “Kürdistan Teşkîli İçin Ne Düşünüyorlardı?”, 25 Mayıs 1925.
55-Kürdistan Cemiyeti Nizâm-nâmesi, s. 4.
56Mehmed Salih Bedirhan, Defter -i A’malım, Mehmed Uzun, Rewşen Bedir-han [Haz.], Belge Yayınları, İstanbul 1998, ss. 28-29.
57-Özcoşar, s. 102.
58-Bajalan, Jön Kürtler, s. 49.
59-Kutschera, s. 39.
60-Tahir Sezen, Osmanlı Yer Adları, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara 2006, s. 468.
61Olson, Kürt Milliyetçiliğinin Kaynakları ve Şeyh Sait İsyanı, s. 20.
62Military Report on Mesopotamia: Central Kurdistan, by General Staff, Mesopotamian Expeditionary Force, May 1920; A.L.P. Burdett, ss. 842-844.
63-Bedâhet, “Beyân-ı Müfâharet”, 21 Ocak 1912.
64-Alem-dâr, “İstanbul’daki Kürdler Ne Diyorlar”, 2 Nisan 1920.
65-Sina Akşin, Jön Türkler ve İttihat Terakki, Remzi Kitabevi, İstanbul 1987, s. 29.
66-Strohmeier, s. 84.
67Kaws Kaftan, Baban, Botan, Soran 19. Yüzyıl Bölgesel Kısa Kürt Tarihi, Nûjen Yayınları, Alihan Zerşati, Fuat Cemil [Çev.], İstanbul 1996, s. 22.
*KTC üyelerinden biri olan Yamulkizâde Azîz aileye isim olan Baban adının nereden geldiği hususunda: “… Mir Muhammed’in Feqi Ahmed namında bir oğlu olduğu ve bu oğlunun tâbii bulundukları İran Hükümeti’nin açtığı bir muhârebeye Dareşmaneli atlılarla iştirâkinde gösterdiği hidemât ve cesaretten, İran hükümdarının makam-ı taltifte ‘baba, baba’ lafzıyle ser-gerdenin sırtını okşaması, âilenin bundan sonra lâkabını teşkîl ettiği, Süleymaniye Cami-i Kebir Kütüphanesi’nde bulunan el yazma risâlelerden birinde muharrerdir.
Tevâtüren de, İranîlerin Ruslarla vukua gelmiş bir muhârebelerinde Feqi Ahmed iştirâk etmiş ve bir Rus prensesini esir etmiş ve bu prensesle teehülü için pederinden istirhâmde bulunduğu sırada pederinin ‘baba’ diyerek kendine cevab vermesi, âilenin bu isimle yâdını mûcib olduğu beyn-el-ekrâd şâyidir.” der. Jîn, Sayı: 9, 16 Ocak 1919.
68 C. J. Edmonds, Kürtler, Türkler ve Araplar, Serdar Şengül, Serap Ruken Şengül [Çev.], Avesta Yayınları, İstanbul 2003, s. 27.
69 Bruınessen, Ağa, Şeyh, Devlet, ss. 261-262.
70 Kaftan, ss. 13-39.
71 Edmonds, s. 86.
72-Meclis-i Meb’ûsân’ın On Dördüncü İnikad Zabıtnâmesi, 1 Mart 1920.
73-BOA, İ. DUİT. 49/57/1, 11 Kasım 1920.
74-Bajalan, Jön Kürtler, s. 228.
75Ahmed Cemil Paşa: 1837 yılında Diyarbekir’de doğmuştur. Hafız Mustafa Efendi’nin oğludur. Osmanlı Devleti’nde Diyarbekir, Siirt, Midyat, Kâhta, Yemen, Hudeyde gibi birçok yerde memurluk yapmıştır. Dördüncü rütbe Mecidi ve Osmani nişanları ihsan edilmiştir. 1902’de vefat etmiştir. Vefatında 11 oğlu, üç kızı vardı. Cemal Paşa, Diyarbekir’in en zenginlerinden biri olup birçok köye sahipti. Bkz, BOA, DH. SAİD. d 4/106; Ekrem Cemil Paşa, Muhtasar Hayatım, s. 8.
76Ekrem Cemil Paşa, Muhtasar Hayatım, s. 11.
77Alem-dâr, “İstanbul’daki Kürdler Ne Diyorlar”, 2 Nisan 1920; Alem-dâr, “Hamallar Münâzarası Etrafında”, 8 Haziran 1921.
78-Bruinessen, Ağa, Şeyh Devlet, s. 409.
79-Aytepe, “Yeni Belgelerin Işığında Kürdistan Teâli Cemiyeti”, ss. 14-15.
80-İsmail Göldaş, Kürdistan Teâli Cemiyeti, Doz Yayınları, İstanbul 1991, ss. 39-45.
81-Malmîsanij, Cızira Botanlı Bedirhaniler, Avesta Yayınları, İstanbul 2009, ss. 174-175.
82Ahmet Mesut, İngiliz Belgelerinde Kürdistan 1918-1958, Doz Yayınları, İstanbul 1992, s. 41.
83Bulletin issued by General Staff, ‘Intellienge’, Army of the Black Sea, Constantinople, 8 October
1919, [FO 608/95], A. L. P. Burdett, s. 529.
84Değişik kaynaklardaki bilgi yanlışlıkları düzeltilerek ve tespit edilebilen yeni isimler de eklenmek suretiyle “Kürdistan Teâlî Cemiyeti ile Şubelerinin Üyeleri ve Üyelere İlişkin Bazı Temel Bilgiler” adıyla bir üye tablo listesi oluşturulmuştur. [Bkz. ekler kısmı].
85-Karşılaştırma için ekler kısmındaki Kürdistan Cemiyeti Nizâm-nâmesi ile Kürdistan Teâlî Cemiyeti Nizâm-nâmesine bakılabilir.
86-Vakit, “Kürd Cemiyeti’nde Kimler İstiklâl, Kimler Muhtâriyyet Taraftarıymış?” , 19 Mayıs 1925.
87-Cemiyetler ve Ta’tîl-i Eşgal Kanûnu, İstanbul 1327.
88-Kürdistan Cemiyeti Nizâm-nâmesi, ss. 1-11.
89-Mesut, ss. 42-45.
90-Kürdistan Teâlî Cemiyeti Nizâm-nâme-i Dâhilisi için ekler kısmına bakılabilir.
91-BOA, DH. EUM. 6 ŞB. 53/78 [Sayfa 8/a].
92-Kürdistan Cemiyeti Nizâm-nâmesi, s. 1.
93-Kürdistan Cemiyeti Nizâm-nâmesi, s. 1.
94-Serbestî, “Kürdistan Teâlî Cemiyeti’nin Beyân-nâmesi”, 28 Nisan 1919; Serbestî, “Kürdistan Teâlî Cemiyeti Beyân-nâmesi”, 2 Mayıs 1919.
95-BOA, BEO 4579/343409/9, 11 Mayıs 1919.
96-Vakit, “Kürdistan Teşkîli İçin Ne Düşünüyorlardı?”, 25 Mayıs 1925.
97-Kürdistan, Sayı: 13, 31 Ağustos 1919.
98-Kürdistan, Sayı: 13, 31 Ağustos 1919.
99-Jîn, Sayı: 33, 9 Mart 1920.
100-Jîn, Sayı: 33, 9 Mart 1920.
101-Jîn, Sayı: 33, 9 Mart 1920.
102-Dersimi, Kürdistan Tarihinde Dersim, s. 178.
103-Dersimi, Kürdistan Tarihinde Dersim, s. 131.
104-Ekrem Cemil Paşa, Muhtasar Hayatım, s. 47.
105-Despatch from Admiral Sir A. Calthorpe, High Commissioner, Contantinople, to Lord Curzon, [Acting Foreign Secretary], 23 July 1919, No. 1270/1743, [FO 608/96], A. L. P. Burdett, ss. 485-489.
106-Akşam, “Kürd Mes’elesi ve Teâlî Cemiyeti”, 7 Mayıs 1920.
*Sansür nedeniyle çıkmayan ve öğrenilemeyen husus, derneğin amaçlarını iki maddede özetlediği kısımdır.
107-Yenigün, “Kürd Teâlî Cemiyeti”, 26 Şubat 1920.
108-Göğem, s. 63.
109-BOA, DH. ŞFR. 626/105/1, 20 Nisan 1919.
BOA, DH. ŞFR. 640/131/1, 7 Ağustos 1919.
110-BOA, DH. ŞFR. 637/60/1, 15 Temmuz 1919.
111-BOA, DH. ŞFR. 638/54/1, 23 Temmuz 1919.
112-BOA, DH. ŞFR. 636/80/1, 29 Haziran 1919.
113-BOA, DH. ŞFR. 633/53/1 -2, 4 Haziran 1919.
114-BOA, DH. ŞFR. 628/34/1, 4 Mayıs 1919.
115-BOA, MV. 216/39/1, 18 Haziran 1919.
116-Mesut, s. 25.
117-W. Charles Noel, Kürdistan 1919, Bülent Birer [Çev.], Avesta Yayınları, İstanbul 2014, s. 166.
119Kuran, s.751.
120-Kazım Karabekir, İstiklâl Harbimiz, Cilt: 1, Faruk Özerengin [Haz.], Emre Yayınları, İstanbul 1995, s. 98.
121Serbestî, “Kürdistan Teâlî Cemiyeti’nin Beyân-nâmesi”, 28 Nisan 1919.