Occo Mahabad
Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinde bulunan Nehrî Tekkesi, bölgenin dini ve siyasi tarihinde önemli bir yer edinmiştir. Tekkenin kurumsallaşmasını sağlayan Seyyid Taha Nehrî (v. 1853) Kürt coğrafyasına gönderdiği halifeler ile bölgede Nakşbendî-Halidîliği yaymada öncülük etmiştir. Seyyid Salih’ten sonra tekkeye postnîşîn olan Seyyid Taha’nın oğlu Şeyh Ubeydullah Nehrî (v. 1883) döneminde, tekke siyasi bir hüviyet kazanmıştır.
Seyyid Abdülkadir, meşhur Nakşi Şeyhlerinden Şeyh Ubeydullah’ın oğludur ve 1851 yılında Hakkari’de doğmuştur. 1879-80 yıllarında Şeyh Ubeydullah Nehri’nin liderliğinde başlayan Kürt hareketinde, oğlu Ubeydullah 28 yaşlarında ve hareketin askeri örgütlenme hiyerarşisinde babasının sağ kolu konumundadır.
Hareketin bastırılmasından sonra Şeyh Ubeydullah, aile fertleriyle beraber 1881 yılında Hicaz’a sürgün edilmiştir ve yaklaşık on yıllık sürgün hayatından sonra 1890’nın başlarında İstanbul’a dönmelerine izin verilir.
Seyyid Abdülkadir, İstanbul’da illegal olarak kurulmuş olan Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne üye olur ve II. Abdülhamit rejimine karşı verilen mücadeleye aktif olarak katılır. Bu faaliyetlerinden dolayı 1896 yılında bu sefer Mekke’ye sürgün edilir ve bu sürgünlük hayatı da 1908’de İkinci Meşrutiyet’in ilan edilmesine kadar devam eder.
1908 devrimiyle birlikte İstanbul’da “Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti”, Diyarbakır’da “Osmanlı Kürt İttihat ve Terakki Cemiyeti” olmak üzere iki cemiyet kuruldu. Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti’nin başkanlık görevine, Seyyid Taha’nın kuzeni ve Nakşibendiler tarafından saygın bir lider olarak benimsenmiş olan Şeyh Ubeydullah’ın oğlu Seyyid Abdülkadir seçildi. Cemiyetin nihai amacı bağımsız Kürdistan olup, İstanbul’da yaşayan 30.000 civarındaki Kürt nüfusun da cemiyete aktif desteği söz konusuydu.
Seyyid Abdülkadir 1910’da “Kürt halkı otonomi istiyor” başlıklı bir bildiri yayınlayarak, özerklik fikrini ilk kez bu kadar açık bir ifadeyle dile getirdi. Bildiri milliyetçiliği savunan genç Kürtler arasında pek kabul görmeyince, İstanbul Halkalı Ziraat Mektebi’nde ve Numune-i Terakki’de öğrenim gören ve özerklik yerine tam bağımsızlık isteyen genç Kürtler, “Kürt Talebe Hevi” (umut) adlı bir Kürt cemiyetini kurarak, Sirkeci’deki Erzurum Apartmanı’nı cemiyetin merkezi haline getirdiler.
II. Meşrutiyetin ilanından sonra 19 Eylül 1908’de Emin Ali Bedirhan’ın da içinde bulunduğu bir kadro tarafından Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti kuruldu ve 19 Kasım 1908’de Kürt Teavün Terakki Gazetesi yayın hayatına başladı. Bu gazete Meşrutiyet döneminde yasal olarak çıkarılan ilk Kürt gazetesiydi; ancak yayın dili Türkçeydi.
Seyyid Abdülkadir 1908 kurulan Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti’nin kuruculuğunu yaptı ve bu derneğin ömür boyu başkanı seçildi. Hürriyet ve İtilaf Fırkasının kuruluşuna katıldı. 1910 yılında Osmanlı Ayan Meclisi’ne atandı.
Seyyîd Abdulkadîr, Seyyîd Tâhâ ile birlikte I. Dünya Savaşı yıllarında Mısır’ın başkenti Kahire’de kurulan İstihlas-ı Kurdistan Cemiyeti’nin de kurucularındandır.
31 Mart olayından sonra 22 Ağustos 1909’da Kanuni Esasi’nin 113. Maddesinin kaldırılmasıyla, etnisiteye dayalı derneklere ve yayın organlarına yasaklamalar getirildi. Kürtler tarafından çıkartılan gazeteler de bu yasaktan nasibini fazlasıyla aldı. 1913 yılında Emin Ali Bedirhan ve General Şerif Paşa, Mahmut Şevket Paşa’nın ölümüyle bağlantılı oldukları gerekçesiyle idama mahkûm edildiklerini öğrendiklerinde çareyi yurt dışına kaçmakta buldular. Aynı dönem içerisinde Kürt Teavün Terakki Cemiyeti ve gazetesi de baskılardan dolayı faaliyetlerini durdurdu. Cemiyetin başkanlık tartışmaları sebebiyle aralarında sürtüşme başlayan Bedirhanlar ve Şeyh Ubeydullah’ın soyundan gelen Nehrili seyyidler arasındaki dostluk ilişkileriyse, yerini Kürtlere liderlik yapma amacı taşıyan bir rekabete bıraktı.
İTC’nin Meclis-i Meb’ûsân’daki muhaliflerinden kurtulmak için seçime gitme çabasında, Meclis-i Â’yân’a gelen padişah iradesine karşı ret oyu kullananlardan biri Seyyid Abdülkadir idi. Ancak 39 kabul, 5 ret oyu kullanıldığından İTC lehine karar çıkmıştır. Karara binaen Der-saâdet’te bulunan Kürtler namına bir telgraf çekilmiştir. Telgrafta, Seyyid Abdülkadir’in muhalif tutumunun ve kullandığı red oyunun Kürtler arasında büyük bir memnuniyetle karşılandığına yer verilmektedir.
1. Dünya Savaşından sonra kurulan ilk siyasi parti, Mevlanzade Rıfat’ın başkan ve Emin Ali Bedirhan’ın da kurucusu olduğu Radikal Avam Fırkası’dır(22.Ekim 1918). Bu partinin kuruluşundan yaklaşık iki ay sonra da Seyyid Abdülkadir’in başkanlığında bir şemsiye örgüt şeklinde Kürdistan Teali Cemiyeti (KTC) kurulur ve adı geçen parti de bu cemiyete katılır.
30 Aralık 1918 ‘de Dahiliye Nazırlığına verilen bir dilekçe ile Kürdistan Teâli Cemiyeti adıyla bir cemiyet kurdular. Kurulan cemiyetin, başkanlığına Seyit Abdülkadir, başkan yardımcılıklarına Emin Ali Bedirhan ve Ferik Fuat Paşa, genel sekreterliğine ise Babanzade Şükrü Bey seçildi. Cemiyetin başkanı olan Seyyid Abdülkadir örgütün daha kuruluş tarihlerinde Kürtler için otonomi istemiştir. “Çünkü cemiyetin mühründe Türkçe olarak “Kürt Teali Cemiyeti”, Fransızca olarak da “Autonomie du Kurdistan” yazılı idi. Bir başka mühürde ise; yine Fransızca ve Türkçe olarak, “Comite General de la Ligue”, “Ders Kurdes de Kürdistan” ve “Kurdistan Teâli Cemiyeti Merkezi Umumisi, 1335–1337” yazılı idi.
Resmi olarak 30 Aralık 1918’de İstanbul’da kurulan cemiyetin kuruluş felsefesi, genel bir ifadeyle Kürtlerin sosyal haklarını ve milli çıkarlarını ulusal ve uluslararası her mercide savunmaktı. Cemiyet yönetimi, Kürt haklarını savunurken her dilde yayın yapmayı ve eğitim programları düzenlemeyi hedefliyordu. Kürt olsun olmasın herkesin
hakkının savunulacağı ve her kesimden üyeliğin kabul edileceği cemiyet tarafından taahhüt ediliyordu. Genel merkezi İstanbul olan cemiyet, Diyarbakır, Harput, Malatya, Siirt ve Dersim’de şube açarak faaliyet alanını kısa sürede genişletti.
Seyyyid Abdülkadir, 14 Mart 1918’de kurulan Damat Ferit Paşa hükümetinde bugünkü Danıştay’ın görevini yürüten Şuray-ı Devlet Başkanlığı görevine getirilir. Seyyid Abdülkadir, Şûrâ-yı Devlet üyeliği sürecinde 15 Nisan 1919’da İngiliz Yüksek Komiserliği’ni ziyaret etmiştir. Ziyaretten amaç, İngiltere’nin koruyuculuğunda muhtar bir Kürdistan’ın imkân dâhilinde olup olmadığının belirlenmesiydi.
Kürt Teali Cemiyeti başkanı sıfatıyla, özerk Kürt devleti ve benzeri talepler ile işgal altındaki İstanbulda, İngiliz temsilcileri ile görüşmeler yaptı. Bunun duyulması üzerine 10 Temmuz 1919 tarihinde cemiyetin diğer ileri gelenleri ile birlikte Bab-ı Âliye çağrılarak kendi başlarına İngilizler ile görüşme yapmamaları konusunda uyarıldı.
I. Dünya Savaşı’nda mağlup olan devletlere uygulanacak yaptırımların belirlenmesi için 18 Ocak 1919’da Paris Konferansı toplandı. Kürtlerin tamamını temsil edebilecek bir liderin olmaması önemli bir problem iken, önde gelen Kürt liderler arasında da Kürdistan’ın gelecekte nasıl şekilleneceği konusunda görüş birliği sağlanamamıştı. 1914’ten 1919’a kadar İngilizler ile diyalog sürecini devam ettiren Şerif Paşa konferans başkanı Clemenceau’ya iletilmek üzere, Kürdistan Teali Cemiyeti Başkanı Seyyid Abdülkadir’in imzalamış olduğu mektubu sunmuştu. Bu durum Şerif Paşa’nın Paris Barış Konferansı’na katılmasında Kürdistan Teali Cemiyeti’nin etkisini göstermesi açısından önemli bir delildi.
Paris Barış konferansı heyetine, Kürdistan Teali Cemiyeti’nin bir temsilcisi olan Şerif Paşa ve Ermeni delegesi Boghos Nubar tarafından Kürt ve Ermeni nüfus meselesinin tarafsız bir komisyon tarafından incelenmesi teklifi sunulmuştu. Boghos Nubar Paşa bu teklifi kabul ederek Kürtlere karşı ön yargılı tutum takınmayacağının güvencesini vermişti. Londra’nın telkinleri doğrultusunda devam eden diyalog süreci, aynı coğrafyada iki ayrı etnik ve dini unsurun tek devlet çatısı altında bir araya getirilmesi çabalarının ilk işaretiydi. Ne var ki Şerif Paşa tarafından Kürt-Ermeni uzalaşma metninin imzalanması, İstanbul’da bulunan Kürdistan Teali Cemiyeti yöneticileri arasında dahi ihtilafa neden oldu. Abdullah Cevdet Bey, Şerif Paşa tarafından imzalanan metnin ilerleyen yıllarda olumlu sonuçlar ortaya çıkartacağını düşünürken, Kürdistan Teali Cemiyeti yönetiminden Seyyid Abdülkadir, Kürtler ve Ermeniler arasındaki yakınlaşma neticesinde hayal ürünü bir gelecek tasarlandığını ve Kürtlerin çıkarlarının bir hiç uğruna harcandığını düşünmekteydi.
Seyyid Abdulkadir, Şubat 1920’de İkdam gazetesine Paris’te imzalanan anlaşma hakkındaki görüşleri ile birlikte Kürtler ve Osmanlıcılık değerlendirmeleri kapsamında bir röportaj verdi. O, Şerif Paşa tarafından imzalanan anlaşmanın olumsuz neticelerinin olacağını düşünüyor ve Kürt-Ermeni ittifakına mesafeli bir yaklaşım sergiliyordu. Ona göre, Paris’te sağlanan mutabakat, Kürdistan ve Ermenistan arasındaki sınırı belirlemek için tahkime başvurmaktan başka bir yarar sağlamıyor ve bağımsız bir Kürdistan’ın sınırlarını geçmişe göre daha da karmaşık hale getiriyordu.
Seyyid Abdülkadir ikili görüşme esnasında, Ermenilerin ve Kürtlerin Paris’te uzlaştıkları haberini Tom Hohler’e bildirerek, Şerif Paşa ve Boghos Nubar Paşa’nın imzaladığı mutabakat metnini ona taktim etti. Hohler, iki toplumun mutabakata varmasından duyduğu memnuniyetini ifade ederken, aşılması gereken en büyük zorluğun aşıldığını belirtiyordu.
Seyyid Abdülkadir’in gazetelerde yayımlanan “Kürdistan için muhtariyet talep ediyoruz” açıklaması olur. Başkan’ın bu açıklamasına tepki gösteren bağımsızlıkçı kanat örgütten ayrılarak, Emin Ali Bedirhan Bey’in başkanlığında Kürd Teşkilatı İçtimaiye adıyla yeni bir örgüt kurarlar. Uğur Mumcu’nun aktarımına göre bağımsızlıkçı grubun içerisinde “Emin Ali Bedirhan Bey, Ferit Bedirhan Bey, Babanzâde Şükrü Bey, Babanzade Hikmet Bey, Dr. Abdullah Cevdet, Dr. Şükrü Mehmed Bey, Bitlisli Kemal Fevzi, Ekrem Cemil Paşa, Kerküklü Necmettin Hüseyni, Memduh Selim ve Mevlanzade Rıfat”gibi şahsiyetler vardı.
Kemalist hareketin Erzurum ve Sivas’taki kongrelerle daha net bir şekilde açığa çıkan siyasi amaçlarına karşılık, Kürt örgütleri arasında da ulusal birlik çalışmaları hızlanmış ve farklı grupların katılımıyla bir cephe örgütlemesi şeklinde 1922’lerin sonunda “Kürdistan İstiklal Komitesi” ya da diğer adıyla“Kürdistan Özgürlük Komitesi” kurulur ve sahada örgütleme çalışmalarına başlar.
Kürdistan Teali Cemiyeti 1918 ve 1921 yıları arasında aktif faaliyetlerde bulunmuştur. 1921 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından alınan bir kararla cemiyetin faaliyetlerine son verilmiştir.
Şeyh Sait hareketinden sonra Hasenanlı Halit ve Şeyh Sait’in oğlu Ali Rıza İran’a geçerler. Şeyh Sait’in en sadık adamlarından olan Hacı Ahdi, Fevzi, Kemal, Abdulkadir’in oğlu Mehmet ve Kör Sadi 27 Mayıs günü Diyarbakır Ulu Camii avlusunda asılarak idam edilirler.
Seyyid Abdülkadir, 1925 Kürt başkaldırısıyla ilişkili olarak 12 Nisan 1925 tarihinde oğlu Seyyid Muhamed, Palolu Sadi ve Hoşnav aşireti reisi Nafiz ile birlikte İstanbul’da yakalanarak mahkeme edilmek üzere Diyarbakır’a getirilirler. Seyyid Abdülkadir ve arkadaşlarının göstermelik mahkemesi 14 Mayıs 1925’te başlar ve 25 Mayıs’ta Şark İstiklal Mahkemesi’nin verdiği idam kararıyla sonuçlanır. KTC başkanı Seyyid Abdülkadir, oğlu Seyyid Muhamed, Palolu Abdullah Sadi, Bitlisli Kemal Fevzi, Haci Ahti mahlas isimli Mehmed Tevfik ve Hoca Askeri Efendi 27 Mayıs 1925’te bir şafak vakti Diyarbekir’de idam edilir.
KAYNAKLAR:
-Seid Veroj, 92 Yıl Önce Kürdistan Semalarında Kayan Bir Yıldız: Seyyid Abdülkadir.
-Bilal Altan, KÜRDİSTAN TEÂLÎ CEMİYETİ: KURULUŞ, AMAÇ VE FAALİYETLER.
-Akşin, Sina, Jön Türkler ve İttihat Terakki, Remzi Kitabevi, İstanbul 1987.
-Alan, Ahmet, Hetawî Kurd [1913-1914], Avesta Yayınları, İstanbul 2017.
-Bajalan, Djene Rhys, Jön Kürtler Birinci Dünya Savaşı’ndan Önce Kürt Hareketi [1898-1914], [Çev.] Burcu Yalçınkaya, Avesta Yayınları, İstanbul 2010.
-Aytepe, Oğuz, “Yeni Belgelerin Işığında Kürdistan Teâlî Cemiyeti”, Tarih ve Toplum Dergisi, Cilt: 29, Sayı: 174, Haziran 1998, s. 9-16.
-Cemil Paşa, Ekrem, Muhtasar Hayatım, Beybun, Yayınları, Ankara 1992.
-Demir, Ahmet “Kürdistan Teâlî Cemiyeti ve Seyyid Abdülkadir”, Uluslar arası Seyyid Tâhâ-î Hakkâri Sempozyumu, 24-25-26 Mayıs 2013, Hakkâri.
-Göldaş, İsmail, Kürdistan Teâlî Cemiyeti, Doz Yayınları, İstanbul 1991.
-Kutschera, Chris, Kürt Ulusal Hareketi, [Çev.] Fikret Başkaya, Avesta Yayınları, İstanbul 2013.
-Lazarev, M. S., Emperyalizm ve Kürt Sorunu [1917-1923], [Çev.] Mehmet Demir, Özge Yayınları, Moskova 1989.
-Mehmet Saki ÇAKIR, ŞEYH UBEYDULLAH NEHRÎ’NİN MESNEVÎSİ: TUHFETÜ’L-AHBÂB.
-Levent AYABAKAN, KÜRT-İNGİLİZ İLİŞKİLERİ (1918-1925).
-Nikitin, Bazil, Kürtler, [Çev.] Hüseyin DEMİRHAN, Cemal Süreya, Deng Yayınları, İstanbul 2013.
-Sasuni, Garo, Kürt Ulusal Hareketleri ve 15. Yüzyıldan Günümüze Ermeni Kürt İlişkileri, [Çev.] Bedros Zartaryan, Memo Yetkin, Med Yayınevi, İstanbul 1992.
BERNAMEGEH
UYARI: Yazıların izinsiz kopyalanması ve Web Sitelerinde yayınlanması kesinlikle yasaktır. Hakkınızda yasal işlemlerin başlatılabileceğini lütfen unutmayın!