HASAN TAN / HAKKÂRİ BEYLERİ’NİN TARİHİ
Müküs Beyliği ve Han Mahmud
Han Mahmud’un hüküm sürdüğü Müküs (Bahçesaray) merkezli bu beylik,
19. asrın başlarında Hakkâri ve bölgedeki Kürt mirliklerini de etkileyecektir. Müküs
1565-1740 tarihleri arasında Van eyaletine bağlı bir sancaktır.140 Diğer Kürt
emirliklerine nazaran küçük sayılabilecek Müküs sancağının 1800’lü yılların başında
Cizre ve Hakkâri imaretleri tarafından paylaştırılması ve Müküs sancak merkezinin
Hakkâri Beyinin yönetimine girmiş olması,bazı araştırmacıları Müküs’ü Hakkâri
toprağı, Müküs Mirlerini de Hakkâri Mirlerinden sayması gibi bir yanılgıya sevketmiştir.
Ancak bu ailenin Hakkâri mirleriyle ile herhangi bir akrabalık bağları
yoktur. Bu aile muhtemelen 1207’de Ahlât Bölgesine yerleşen ve 1229’da Harzemşah
istilası ile bölgeden ayrılan Eyyubi Hanedanının bir koludur.141
Şerefname’ ye göre Müküs Beyleri’nin ilki Abdal Bey’dir.142 Abdal Bey’den
sonra oğlu Ahmet Bey yönetimi ele almıştır. Ancak Ahmed Bey’le ihtilaf halinde
olan Hakkâri Beyi Zeynel Bey, Ahmed Bey’in kardeşi Hasan Bey’i alıp İstanbul’a
götürmüş; durumunu Sultan Süleyman’a arzedip Karkar Nahiyesi143 ile kalesinin
Ahmed Bey’den ayrılması ve sancak olarak kardeşi Hasan Bey’e144 verilmesi
konusunda bir ferman çıkartmıştır (1556)145.Ahmet Bey ve Hasan Bey beyliği
birlikte yönetmişlerdir. Bu beylerin vefatından sonra Ahmet Bey’in oğlu Abdal Bey
beyliğin başına geçmiştir. Abdal Bey Osmanlı Padişahı Sultan III. Murad zamanında
İran üzerine yapılan seferlerde, beyliğini temsilen Osmanlı orduları saflarında yerini
almıştır.146 Abdal Bey’in (1575-1597) ölümünden sonra sırasıyla oğlu Ahmed Bey,
onun ölümünden sonra oğlu Seyithan Bey (1597) beyliğin başına geçmiştir. Seyithan
Bey döneminde Müküs Beyliği Hakkâri Beyi İmaddedin’in işgaline uğradı.147 Ancak
Seyithan Bey Van Beylerbeyi Hasan Paşa’nın yardımıyla tekrardan beyliğin başına
geçmiştir.148 Seyithan Bey’den itibaren 1800’lü yılların başlarına kadar Müküs
Beyliği ile ilgili bilgilere ulaşmış değiliz.
19. yüzyılın başlarında Müküs beylerinden Eyüphan BeyHakkâri ve Cizre
Beylerine karşı bağımsızlık mücadelesine girmiş, oğlu Abdi Bey döneminde de bu
mücadele devam etmiştir. Ancak Abdi Bey’in oğlu Şeyhi Bey zamanda Müküs
Beyleri Hakkâri ve Cizre Beylerine karşı giriştikleri mücadeleden başarıyla
ayrılmışlardır. Şeyhi Beyin ölümü üzerine yerine kardeşi Han Mahmud başa
geçmiştir.
Osmanlı Devleti ile Han Mahmud’u karşı karşıya getiren ilk olay, Van
Kaymakamı İshak Paşa’nın Kars’a tayin edilmesi neticesinde isyan etmesi(1830) ve
başarısız olması üzerine de Han Mahmud’a sığınması üzerine olmuştur.149 Osmanlı
Devleti her ne kadar bu durumu tasvip etmemiş olsa bile, Han Mahmud’un aşiretler
üzerindeki etkisi ve gücü nedeniyle duruma müdahale etmemiştir. 1838’de ise Han
Mahmud’un Mahmudî Kürt Beyleri’nin merkezi olan Hoşap Kalesi’ni alması,
Osmanlı Devleti’ni iyice telaşlandırmış, ancak Han Mahmud’un İran’a yakın olması
ve diğer Kürt emirlerinin ona yardım etme ihtimaline karşı OsmanlıDevleti bu
duruma müdahale etmeye cesaret edememiştir. Osmanlı Devleti’ni bu açmazdan ise
hiç ummadığı kişiler kurtarmıştır. Hakkâri emiri Nurullah Bey Cizre emiri Mir
Seyfeddin150 ile birlikte Han Mahmud üzerine bir sefer düzenleyerek onu
yenmişlerdir. İstanbul’a gönderilen Han Mahmud, Sultan Abdülmecid tarafından
affedilerek makamı tekrardan kendisine ihdas edilmiştir.
Esasında Nurullah Bey ve Seyfeddin Bey’in bu harekete girişmelerinin altında
iki önemli neden yatmaktadır. Birincisi, Mirler arasında var olan eski düşmanlıktır.
Zira yukarıda da belirttiğimiz gibi Müküs Beyliği 1800’lü yılların başında Cizre ve
Hakkâri Emaretleri arasında paylaştırılmış vaziyetteydi. İkinci önemli neden ise, bu
olaya girişen Seyfeddin Bey ve Nurullah Bey’in aile içi iktidar mücadeleleridir.
Seyfeddin Bey Bedirhan Bey’den önce Cizre ve Bohtan Beyi olmuştur. Fakat beyliği
yönetecek niteliklerden yoksun olmasından ötürü Cizre-Bohtan Beyliğinin başına
Bedirhan Bey geçmiştir. Nurullah Bey de amcasının oğlu ve rakibi Süleyman Bey’e
karşı iktidarını sağlama alma düşüncesiyle böyle bir harekâta girişmiş ve neticesinde
gayesini gerçekleştirmiştir.
Bedirhan Bey emirlik makamına geçtikten sonraNurullah Bey, Han Mahmud
ve Han Abdal ile iyi ilişkiler kurarak bu beyler arasındaki ihtilafları ortadan kaldırdı.
Bedirhan Bey’in gerek Han Mahmut ve gerekse Nurullah Bey’e bu kadar yakın ve
yardımcı olmasının sebebi, onları politik açıdan kendisine bağlayarak bölgede nüfuzunu ve etkinliğini arttırmaktır.151
Bedirhan Beyin Han Mahmud’un damadı olması ve Han Mahmud ile Bedirhan Bey arasında meydana gelen bu yakın ilişki bu ittifakın temelini oluşturmuştur.152 Bedirhan Beyin başını çektiği, bölgedeki güçlü
Kürt beylerinden Nurullah Bey ile Han Mahmud’un da dâhil olduğu bu ittifak önem
arzetmektedir. Böyle bir ittifakın ortaya çıkmasının asıl nedenleri ise; Osmanlı
Devleti’nin idari anlamda merkezîleştirme çabaları ve Nasturiler meselesiolmuştur.
İsyanın bastırılmasından sonra Osmanlı Devleti bölgede bir türlü hayata
geçiremediği Tanzimat’ı uygulamaya çalışmış, bu yeni durum Osmanlı-Kürt ilişkileri
için yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. Yavuz Sultan Selim döneminden itibaren
müstakil bir şekilde hüküm süren Kürt emirlikleri Tanzimat ile birlikte ortadan
kalkmış, bu beylerin hüküm sürdükleri bölgeler kaza statüsüne indirgenip merkezden
görevliler atanmıştır. Diyarbakır eyaleti, Van, Muş, Hakkâri Sancakları, Cizre,
Bohtan ve Mardin kazalarından oluşturulan yeni idari düzenlemeye ise Kürdistan
Eyaleti adı verilmiştir.153
Müellife göre Hakkâri Beyliği’nin yıkılmasının en önemli nedeni beylerin
şuursuzluğu ve çocuklarının tarih bilincinden yoksun olmalarıdır. Bu suretle
emirlerin imaretlerine her tarafta son verilmiş, bütün toprakları merkezden atanan
valiler tarafından yönetilmiştir. Bu beylerin zürriyetlerinin hala Hakkâri bölgesinde
ikamet etmekte olduklarını belirten müellif, bunların hiç birinin zihninde beylik
düşüncesinin olmadığını, hatta hiçbirinin atalarının tarihlerinden dahi haberdar
olmadığını belirtmektedir. Müellif aynı zamanda bu beylerin çocuklarının kendi
tarihlerinden bihaber bir şekilde yaşadıkları için de bundan büyük bir üzüntü
duymaktadır.
NOTLAR:
135 Hakan, a.g.e, s. 47.
136 Doğan, a.g.e, s.163.
137 Yıldız, s.65.
138Fatih Gencer, Merkeziyetçi İdari Düzenlemeler Bağlamında Bedir Han Bey Olayı,Ankara
Üniversitesi SBE, Ankara 2010, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), s.179
139 Doğan, a.g.e, s.181-182.
140 Kılıç, XVI ve XVII. Yüzyıllarda Van, Van Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü Yayınları
No 6, Van 1997, s.121-129; Kılıç, ‘‘Van Eyaletine Bağlı Sancaklar ve İdari Statüleri (1558-1740)’’,
Osmanlı Araştırmaları XXI, İstanbul 2001, s.192.
141 Hakan, a.g.e, s. 47.
142 Şeref Hân, s.245.
143 Van’ın Gevaş ilçesine bağlı bir Nahiye.
144 Mehmet Emin Zeki Bey, Meşahir-i Kurd u Kurdistan, Apec&Öz-Ge Yayınları, Ankara 1998,
s.126.
145 Şeref Hân, s.245.
146 Hakan, Müküs Kürt Mirleri Tarihi ve Han Mahmud, s.23.
147 Sevgen, s.156-157.
148 Hakan, Müküs Kürt Mirleri Tarihi ve Han Mahmud, s.27.
149 Hakan, Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kürtler ve Kürt Direnişleri (1817-1867), s.60.
150 Mir Sevdin olarak da bilinen Mir Seyfeddin Bedirhan beyden önce Cizre-Bohtan beyi olarak görev
yapmaktaydı. Revanduzlu Mir Muhammed, 1830’lu yılların başında bölgedeki bir kısım Kürt
emirleriyle beraber Mir Seyfeddin’i de kendisine tabi kılmıştı. Mir Muhammed’in isyan etmesi ve
başarısız olması üzerine Mir Seyfeddin Bağdat’a kaçmak zorunda kalmış ve yerine amcasının oğlu
Bedirhan Bey Cizre-Bohtan beyi olmuştur.
151 Doğan, Cizre ve Bohtan Emiri Bedirhan Bey (1802-1869), s.63.
152 Doğan, ‘‘Tanzimat’ın Van’da Uygulanması ve Han Mahmud İsyanı’’, Hıstory Studies, S. 3/2,
2011, s.152.
153 İbrahim Yılmazçelik, Diyarbakır Eyaletinin Yeniden Teşkilâtlandırılması (1848-1864),Osmanlı 6,
Ed: Güler Eren, Ankara 1999, s. 231,