ALİ BURAN
Musa Anter Kimdir ?
Musa Anter (d. 1920 – ö. 20 Eylül 1992), Apê Musa (Musa Amca) lakaplı Kürt yazar, şair ve gazeteci.
Musa Anter, 1920 yılında Mardin’e bağlı Nusaybin ilçesinin Eskimağara köyünde doğdu. İlkokulu Mardin’de, ortaokul ve liseyi Adana’da okudu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Annesi Fesla Hanım, Türkiye’nin ilk kadın muhtarlarından biridir.
1944’te Abdurrahim Rahmi Zapsu’nun kızı Ayşe Hale ile evlendi. Cüneyt Zapsu’nun halası olan Sankt Georg Avusturya Lisesi mezunu Ayşe Hanım ile evliliğinden 1945’te büyük oğlu Anter, 1948’de kızı Rahşan ve 1950’de küçük oğlu Dicle dünyaya geldi.
İlk gözaltıya alınması öğrencilik yıllarında Dersim İsyanı sırasında oldu. Mustafa Kemal’in annesi Zübeyde Hanım’a sövdüğü için 45 gün gözaltında kaldı.
Canip Yıldırım ve Yusuf Azizoğlu ile birlikte İleri Yurt gazetesini çıkaran Anter, yayımladığı Kürtçe şiiri “Qimil / Kımıl” sebebiyle 1959 yılında 49’lar davasında idamla yargılandı.[3] 27 Mayıs Darbesi’nde aftan yararlanarak serbest kalan Anter, cezaevinden çıktıktan sonra Deng, Barış Dünyası ve Yön dergilerinde yazdı.
1963’te 23’ler davası ile tekrar cezaevine girdi. Mamak, Sultan Ahmet, Balmumcu, Seyrantepe ve Nusaybin cezaevlerinde yattı. 12 Eylül Darbesi’nde Kürtçülük propagandası yapmaktan tutuklandı. Yaşamı boyunca toplam 11,5 yıl hapis yattı.
Devrimci Doğu Kültür Ocakları, Halkın Emek Partisi, Mezopotamya Kültür Merkezi ve İstanbul Kürt Enstitüsü’nün kurucularındandı.
Bir çeşit otobiyografi olan iki ciltlik Hatıralarım adlı eseri için kendisi aşağıdaki yorumu yapmıştır:
Anter, 20 Eylül 1992’de Diyarbakır’ın Seyrantepe mahallesinde uğradığı silahlı saldırıda sol bacağına iki, kalbi ve kafasına birer kurşun sıkılarak öldürüldü.)
Musa Anter’in yanında bulunan gazeteci ve yazar Orhan Miroğlu olaylar sırasında yaralanmıştır. Eski JİTEM elemanı Abdülkadir Aygan; Anter’in, kendisinin de içinde bulunduğu tim tarafından JİTEM için öldürüldüğünü söylemiştir.[4] Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz’ın isteği üzerine Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş’ın hazırladığı Susurluk Raporu’nda, Anter cinayetinin Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından planlanıp uygulandığı yer almıştır.
Mezarı, Nusaybin ilçesine bağlı Akarsu Bucağı Eskimağara (Zivengi) köyündedir
MUSA ANTER İLE TANIŞMAM (1965)
Apê Musa ile tanışmam hem büyük bir onur hem de büyük bir keyif idi. APE’ Musa’da ne ararsanız bulurdunuz; dil, tarih, genel kültür, tiyatro, sinema, müzik, sosyoloji vb. Daha önce belirttiğim gibi, İstanbul’a gelir gelmez, Feridun Yazar(HEP ve Urfa Belediye eski başkanı), kaldığım Dicle Oteli’ne gelip beni, bizden önce gelen çevresiyle tanıştırdı.
Daha sonra bir gün, her zaman buluştuğumuz yer olan Süleymaniye Kıraathanesi’nde Feridun Yazar bu seferki buluşmamızda beni Musa ANTER’LE tanıştıracağını söyledi. Daha önceleri adını duyduğumuz, Kımıl (Çekirge), Birîna Reş (Kara Yara) kitaplarını okuduğumuz Apê Musa ile tanışmak gerçekten büyük heyecan verdi bana. Bir akşamüstü Adalar İskelesi’nden binip, o sıralar Suadiye Emin Ali Paşa Caddesi’nde bulunan Apê Musa’nın evine gittik.
Geniş bir bahçe içinde çok lüks bir evdi, ancak evin içindeki eşyalar çok sadeydi. Apê Musa’nın üstünde beyaz bir elbise vardı. Ben, Feridun’a takılıp dedim ki: “Yahu Feridun, ev Apê Musa imam e?” (“Yahu Feridun, bu Apê Musa imam mı?”). Feridun güldü, “Ali akıllı ol!” dedi. Apê Musa’nın eşi Hale Teyze (Şair Abdurrahim Zapsu’nun kızı) bize karşı çok kibar ve sevecen davrandı.
Feridun beni Apê Musa’yla tanıştırdığında, Apê Musa baba ve anne tarafımı sordu. Ben de ona bütün sülaleyi anlattım. Kendisi sanki önceden bütün ailemi tanır gibi aşiretimiz (Millî Aşireti) hakkında bilgi verdi.Annesinin de E’ZİDÎ olduğunu söyledi. Sohbetimiz uzayıp gidince bir ara sohbet arasında, Kürtçemin çok iyi olduğunu söyledi. Biz izin isteyip kalkarken, Apê Musa, Feridun’la birkaç dakika özel sohbet etti.
Çok sonraları Feridun’dan öğrendiğime göre kendisini yalnız bırakmamızı, onlara sık, sık gitmemizi istemiş.(APE’ Musa 20 Eylül 1992 de Diyarbakır da Jitem tarafından yönlndiren PKK’lı itirfafçi Kod ismi DİJWAR Şirnak’li Hamit Yıldırım tarafında şehit edildi.)
APÊ MUSA 49’LER ANILARI BİZE IŞIK TUTUYOR (1965)
Tutuklanan 49 isimden biri olan Türkiye’deki gençliğin uyanması sürecinde, Mele Mustafa Barzani’nin Soveyetler’den dönüşünün dönüm noktası olduğunu söylenebilir. Türkiye’deki partilerin o dönem Kürtlere meselesine bakışı hakkında, “Kürtlere yönelik saldırı isteminin CHP ile ilişkisi vardı” dedi.
Irak’ta 1958’de General Abdulkerim Kasım, kraliyet ailesine karşı darbe yaptı ve cumhuriyet ilan etti, tabi bu şekilde cumhuriyet olabiliyorsa. Irak Türkiye’nin komşusuydu. Ama bizi ilgilendiren yanı şuydu: Mele Mustafa Barzani, bizzat Abdulkerim Kasım’ın daveti üzerine 11 yıl kaldığı Sovyetler Birliği’nden Mısır üzeri Irak’a geri döndü.
Temmuz 1958 olmalı. Abdulkerim Kasım’a karşı darbeye girişildi. Kasım sükuneti sağlamak için Barzani’den yardım istedi. Barzani henüz yeni toparlanıyordu. Yine de caydırıcı olması için gücünü öne sürüyor. Kerkük’te aslında Arapların çıkardığı karmaşa sonucu aralarında Türkmenlerin de olduğu bazıları hayatını kaybediyor.
Parlamentoda asker kökenli Asım Eren isimli cuntacı bir milletvekili vardı. O parlamento başkanına sunduğu önergede, “Abdulkerim Kasım’ın müttefiki Kürtler eliyle Türkmen kardeşlerimiz öldürüldü. Hükümet olarak misliyle mukabelede bulunacak mısınız?” diye soruyor, Kürtlere şiddet uygulamaya davet ediyordu.
17 Aralık 1959’da 40 kişi ile tutuklamaya başladılar. Sonra sayı 50’ye çıktı. Emin Batu içerde hayatını kaybettiğinden 49 kişi kaldık. Neden 40 kişi ile başladılar? Çünkü İstanbul’da Şişli ile Taksim arasındaki Harbiye askeri binasının alt katında o kadar hücre vardı.
Apê Musa’dan bizzat dinlediğim ve anılarında “49’lar Olayı”nı şöyle anlatır: DP’ye karşı yapılan darbeden (1960 darbesi) sonra elimize geçen rapora göre “YÖN Dergisi (Doğan Avcıoğlu)”, Devlet Başkanı Celal Bayar, İkinci Genel Kurmay Başkanı Cevdet Sunay (sonradan devlet başkanı oldu), DP’nin Turancı Devlet Bakanı Tevfik İleri, Başbakan Adnan Menderes ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu toplanıyorlar.
Toplantıya o günkü Milli Emniyet’in Kürt Masası Şefi Ergün Gökdeniz de katılır (Gökdeniz sonradan Mardin Valisi oldu). Rapor: “a) Eğer 1. 000 tane Kürt aydını yok edilirse, Türkiye’de Kürt sorunu en az 40 yıl geri gider. b) Operasyonda seçeceğimiz Kürtlere, komünist demeliyiz. Çünkü Kürtler komünistleri sevmez ve tutmazlar. c) Bunların siyasi partilerle kuvvetli yakınlıkları olmamalıdır. ”
Celal Bayar ve Cevdet Sunay “tamam” derler. Celal Bayar, Dersim’deki tecrübelerine güvenerek, “Zaten inkılâp köklerini kazımak lazım” diyor. Tevfik İleri, “Arkadaşlar siz beni bilirsiniz, ben bir Kürt dostu değilim ama böyle bir harekette bulunursak sakın Cezayir’i*(*O ara Cezayirliler Fransa’ya karşı çok şiddetli bir şekilde ulusal kurtuluş mücadelesi veriyordu. ) Kürdistan’a taşımış olmayalım?” diyerek kaygısını ifade eder.
Fatih Rüştü Zorlu, “Böyle bir şey olmaz, ben şimdiden istifa ediyorum, zaten dışarıdan kimseye bakacak halimiz kalmamış. Ermeni Soykırımı, Rum Soykırımı, Kürt Soykırımıdır, tarih içinde bir parça kabuk bağlamışken yeniden bu soykırımı kimseye karşı savunamayız” der. En sona Adanan Menderes kalmış; “Peki arkadaşlar, zaten Müfettiş Bey’in anlattığı suçlar idamlık suçlardır. Biz bunlardan elli tanesini tutuklar, mahkeme kararı ile idam ederiz. Böylece ellişer, ellişer tutuklar, bini tamamlarız” demiş. Bu anlayıştan hareketle
17 Aralık 1959’de 50 kişi yakalanır ve bu olay 49’lar listesine dönüşür.
Liste: Ziya Şerefhanoğlu, Şehabettin Septioğlu, M. Ali Dinler, Abdurrahman Efe, Ali Karahan, Sait Elçi, Selim Kılıçoğlu, Haydar Aksu, A. Efem Dalak (Apê Musa bunları sağ grup olarak niteler).
Solcu grup: Cezmi Balkaş, Halis Yokuş, Nazmi Balkaş (Soro), İsmet Balkaş, Mehmet Aydemir, Ökkeş Karadağ, Fevzi Avşar, Canip Yıldırım, Sait Kırmızıtoprak (Şivan), Naci Kutlay, Medet Serhat, Yaşar Kaya, Esat Cemiloğlu, Necati Siyahkan, Örfi Akkoyunlu, Nurettin Yılmaz, Hasan Akkuş, Faik Savaş, H. Oğuz Üçok, Halil Demirel, Muhsin Şavata, Şevket Turan, Yavuz Çamlıbel, Yusuf Kaçar, Ziya Acar, Fadıl Budak Bunlardan ((Emin BATU hücrede ölüyor) 49 kişi kalıyor .
MUSA ANTER, ABDULSETTAR HAMEVENDİ’Yİ ANLATIYOR (1965)
APE’ Musa, 23’ler olayında zevkle anlattığı “Abdulsettar” diye birini herkese şöyle anlatırdı: “Abdulsettar Hamevendi adlı acayip ve dolandırıcı adam Bağdat’ta bir emlak bürosu açmış, sahte vesikalarla şunun bunun arsalarını satmış. Yaptığı işler anlaşılınca Suriye’ye kaçmış. Tuhaf bir kültürü varmış. Kendisi aynı zamanda gazeteci, imam ve avukatmış.
Yakalandığı zaman üzerinde Barzani’nin Cemal Abdulnasır’la çekilmiş bir resmi ve İhvan-ül Müslimin’in mührü bulunmuş. 140 kilo ağırlığındaymış. Musul, Kahire ve Bağdat’ta birer karısı varmış. Kendisi Suriye’deyken gazeteci diye Vet. Dr. Nuri Dersimi ile tanışır. İstanbul’a gideceğini söyler. Dr. Nuri Dersimi , ‘Benim iki yeğenim var, onları da gör, sana yardımcı olurlar. ’ diyor. Bunlardan biri benim, diğeri de Doğan Kılıç. Önce Doğan Kılıç’ı görüyor, Doğan Kılıç Dersimli olduğu için, ‘Tamam yardımda bulunurum; Musa Anter’e lüzum yok!’ diyor.
Doğan Kılıç ne istediğini soruyor. Hamevendi, Müslüman Kardeşler Örgütü üyesi olduğunu, İsrail Başkonsolosu ile görüşüp kendisinden para, silah ve deniz botu vermelerini isteyeceğini söylüyor. Doğan, ‘İyi, konuşuruz, yalnız benim için de listeye bir matbaa koy’ diyor. İsrail Başkonsolosluğu’na telefon açıyorlar, Taşlık Gazinosu’nda randevulaşıyorlar. Meğer kendileri ile konuşanlar MİT’in elemanlarıymış. Ertesi gün randevuya giderken ikisi de yakalanıyor. Gazeteler de acayip kıyafeti altındaki adamı Barzani’nin bana gönderdiği adam diye yazıyor. ”
APÊ MUSA İLE SİNOP’TA BİR TELEFON GÖRÜŞMEMİZ (1992)
Sanırım şehit edilmeden birkaç gün önceydi, Apê Musa benden iki kitap istedi. Bu kitapların Sinop’taki Rıza Nur Kütüphanesi’nde bulunacağını söyledi. Kitaplardan biri Rıza Nur Hatıratı, biri de Kürtlerle ilgili olan Dr. Frich. (Bu kitapla ilgili olarak Medya Güneşi dergisinde “Meğer Dr. Frich kim miş?” şeklinde bir yazı yayınlandı. ) Dr. Frich takma ismi, 1916 yılında Osmanlı Teşkilat-ı Mahsusa (gizli teşkilat) kurucusu Mustafa Kemal yakını Arnavut asıllı Halit Peliter’e aittir.
Kütüphaneye gittim, yazıların çoğu Osmanlıca olduğu için bulamadım. Ancak bir gün tanıdık bir edebiyat öğretmeni bayanla gittik, Kürtlerle ilgili olanı buldum. Ancak bayan öğretmen ücret karşılığında çeviri yapacağını söyledi. Bayan öğretmen, Cevdet Gündem adında Kozluklu bir öğretmenin eşiydi; kendisi de Bitlisli Azeri kökenliydi. Eşini de dinlemeyince, biz “Şimdilik kitap kalsın” dedik.
Apê Musa’ya telefon edip durumu anlattım. Apê Musa, “Rıza Nur’un olmazsa da Kürtlerle ilgili Dr. Frich’i bir yolunu bulup bana birkaç günlüğüne getir, ben tercüme ederim” dedi. “Kitabı getirmeye çalışacağım, ne zaman getireyim?” diye Apê Musa’ya sordum, o da, “Diyarbekir Belediyesi Festivali’ne gideceğim, sen de dönüşte kitabı bana getir” dedi.
Ben, “Sakın Abi gitme, ortalık çok kötü, ayrıca bu belediye başkanı sıcak baktığımız biri de değil” dedim. Bu uyarımı eşim ve Yaşar Kaya bilir, çünkü aynı uyarıyı Yaşar Kaya da kendisine yapmış. Ama merhum çok inatçı ve inançlıydı, kafasına koyduğunu yapardı. Apê Musa’nın akıbeti, 20 Eylül 1992’de karanlık güçler tarafından şehit edilmek oldu. Mekânı cennet olsun, toprağı bol olsun.
Bernamegeh Türkçe
UYARI: Yazıların izinsiz kopyalanması ve Web Sitelerinde yayınlanması kesinlikle yasaktır. Hakkınızda yasal işlemlerin başlatılabileceğini lütfen unutmayın!