Oriana Fallaci, 29 Haziran 1929’da Floransa’da doğdu. Babası, Mussolini karşıtı mücadelede liderlik yapmış ve Floransa’nın Naziler tarafından işgali sırasında kaçırılarak işkence görmüş bir aktivistti. Fallaci, 9 yaşında kısa hikâyeler yazmaya başladı.
Henüz 17 yaşındayken gazetecilik mesleğine adım atan Fallaci, Ayetullah Humeyni, Henry Kissinger, Muammer Kaddafi, Golda Meir, Ariel Şaron, İndira Gandi, Zülfikar Ali Butto, Şah Rıza Pehlevi gibi pek çok ünlü liderle yaptığı çarpıcı röportajlarla adını duyurdu.
Fallaci, 1974 yılında, İran İslam Devrimi’nin lideri Ayetullah Humeyni ile yaptığı röportajla büyük bir başarı elde etti. Röportaj, Humeyni’nin kişiliğini ve ideolojisini derinlemesine gözler önüne sermesi ile dikkat çekti.
Fallaci, 1980’li yıllardan itibaren İslam karşıtı söylemleri ile tanınmaya başladı. Bu söylemleri, özellikle 11 Eylül saldırıları sonrasında daha da sertleşerek devam etti.
Fallaci, 2001 yılında, “Arap ve İslam Dünyası ile Savaşıyorum” başlıklı bir makale kaleme aldı. Makalede, İslam’ı “barbarlık ve gericilik” olarak tanımlayarak, İslam dünyasına karşı bir savaş çağrısı yaptı.
Fallaci, 15 Eylül 2006 tarihinde, Floransa’da hayatını kaybetti.
Fallaci’nin İslam karşıtı söylemleri, hem İtalya’da hem de uluslararası alanda büyük tartışmalara yol açtı. Fallaci’yi eleştirenler, onun söylemlerinin İslamofobiyi körüklediği ve ayrımcılığa yol açtığı yönünde eleştirilerde bulundular.
Fallaci’nin savunucuları ise, onun İslam’ı eleştirirken haklı olduğunu ve İslam dünyasındaki aşırılıkçı unsurlara karşı bir uyarıda bulunduğunu savundular.
Fallaci’nin İslam karşıtı söylemleri, onun kişiliği ve eserlerinin en tartışmalı yönlerinden biri olmaya devam etmektedir.
Fallaci’nin İslam karşıtı söylemlerinin temelleri
Fallaci’nin İslam karşıtı söylemlerinin temelleri, onun kişisel deneyimleri ve siyasi görüşleri ile ilişkilidir.
Fallaci, çocukluk ve gençlik yıllarını, Mussolini’nin faşist rejimi altında geçirmiştir. Bu dönemde, İtalyan faşistlerinin İslam dünyasına yönelik saldırgan tutumlarına tanıklık etmiştir.
Fallaci, ayrıca, 1974 yılında yaptığı Ayetullah Humeyni röportajından sonra, İslam’ın doğası ve ideolojisi hakkında derin bir endişe duymaya başlamıştır.
Fallaci’nin İslam karşıtı söylemlerini tetikleyen bir diğer faktör ise, 11 Eylül saldırıları olmuştur. Fallaci, bu saldırıları, İslam dünyasının vahşi ve barbar doğasının bir tezahürü olarak görmüştür.
Fallaci’nin İslam karşıtı söylemlerinin etkileri
Fallaci’nin İslam karşıtı söylemleri, hem İtalya’da hem de uluslararası alanda büyük tartışmalara yol açmıştır. Fallaci’yi eleştirenler, onun söylemlerinin İslamofobiyi körüklediği ve ayrımcılığa yol açtığı yönünde eleştirilerde bulunmuşlardır.
Fallaci’nin savunucuları ise, onun İslam’ı eleştirirken haklı olduğunu ve İslam dünyasındaki aşırılıkçı unsurlara karşı bir uyarıda bulunduğunu savunmuşlardır.
Fallaci’nin İslam karşıtı söylemlerinin etkileri, günümüzde de devam etmektedir. Fallaci’nin söylemleri, bazı çevrelerde İslamofobinin yaygınlaşmasına ve İslam dünyasına yönelik ayrımcılığın artmasına neden olmuştur.
Fallaci’nin İslam karşıtı söylemleri ile ilgili bazı tartışmalar
Fallaci’nin İslam karşıtı söylemleri ile ilgili bazı tartışmalar şunlardır:
- Fallaci, İslam’ı “barbarlık ve gericilik” olarak tanımlayarak, İslam’a yönelik genelleyici ve önyargılı bir yaklaşım sergilemektedir.
- Fallaci, İslam dünyasındaki aşırılıkçı unsurları tüm İslam dünyasına mal etmektedir.
- Fallaci’nin söylemleri, İslam dünyasına yönelik ayrımcılığı ve nefret söylemini körüklemektedir.
Sonuç
Oriana Fallaci, tartışmalı kişiliği ve eserleri ile dikkat çeken bir yazar ve gazetecidir. Fallaci’nin İslam karşıtı söylemleri, onun kişiliği ve eserlerinin en tartışmalı yönlerinden biridir. Fallaci’nin bu söylemleri, hem İtalya’da hem de uluslararası alanda büyük tartışmalara yol açmış ve günümüzde de etkilerini sürdürmektedir.
Oriana Fallaci, gazetecilik kariyeri boyunca dünyanın farklı ülkelerinde ve kıtalarında pek çok ünlü liderle röportajlar yaptı. Bu röportajları, “Tarihle Söyleşiler” (Intervista con la storia, 1974) adlı kitabında topladı.
Fallaci, ayrıca, çeşitli romanlar ve denemeler de yazdı. En önemli eserleri arasında şunlar yer almaktadır:
- Penelope Savaşta (Penelope alla guerra, 1962), bir savaş muhabiri olan bir kadının hikâyesini anlatıyor.
- Güneş Batarsa (Se il sole muore, 1965), bir kadının, bir savaş sırasında yaşadığı aşkın hikâyesini anlatıyor.
- Hiçbir Şey (Niente e così sia, 1969), bir kadının, yaşamın anlamını aradığı bir hikâyesini anlatıyor.
- Bir İnsan (Un uomo, 1979), bir kadının, bir savaş sırasında yaşadığı aşkın ve savaşın yıkıcı etkilerinin hikâyesini anlatıyor.
- Doğmamış Çocuğa Mektup (Lettera a un bambino mai nato, 1975), bir kadının, doğmamış çocuğuna yazdığı bir mektubu anlatıyor.
- İnşallah (Inshallah, 2001), bir İtalyan gazetecinin, Orta Doğu’da yaşadığı deneyimleri anlatıyor.
Fallaci’nin eserleri, genellikle güçlü ve çarpıcı bir üsluba sahiptir. Eserlerinde, savaş, aşk, ölüm, din ve siyaset gibi temaları ele alır.
Fallaci’nin eserleri, hem İtalya’da hem de uluslararası alanda büyük ilgi gördü. Eserleri, pek çok dile çevrildi ve çok sayıda ödül kazandı.
Önemli Eserleri
- Penelope Savaşta (Penelope alla guerra, 1962)
- Güneş Batarsa (Se il sole muore, 1965)
- Hiçbir Şey (Niente e così sia, 1969)
- Bir İnsan (Un uomo, 1979)
- Doğmamış Çocuğa Mektup (Lettera a un bambino mai nato, 1975)
- İnşallah (Inshallah, 2001)