Celâl Temel
Salih Begê Hênî (1873–1925)
19 Temmuz 1873 tarihinde Diyarbakır Hani’de doğdu.
Zerraki (Zirki) aşireti liderlerinden Mîr Said’in oğludur.
Bölgedeki çeşitli medreselerde okudu. Özellikle dayısı Şeyh Maruf Efendi ve Hani Rüştiyesi’nden aldığı bilgilerle kendini yetiştirdi.
Diyarbekir Şûle-i Terakki Mektebi’nde bir süre öğretmenlik; Ergani, Maden ve Hani’de müftülük yaptı.
İyi bir şair olduğu gibi, zamanla mantık ve felsefe alanında yetkinleşti.
Birinci Meşrutiyet döneminde Kürd Teavün ve Terakki Cemiyeti’nin aynı adla yayımladığı gazetede Kürd diliyle ilgili çalışmalar yaptı.
Bu çalışmalarını, Kürd Neşri Maarif Cemiyeti bünyesinde Halil Hayali ve Ziya Gökalp’la birlikte yürüttü.
Kürd ata sözleri derlemesi yaptı.
Meşrutiyet sürecinde, İttihatçılara karşı bir parti olan Hürriyet ve İhtilaf Fırkası’na yakındı.
Kürd meselesiyle daha yakından ilgilendiği, 1908-1918 dönemde, aynı zamanda, müftü ve kadı olarak çalıştı.
Çok sayıda dil biliyordu ve pek çok eser hazırladı.
“Mevlûd-i Hürriyet” (Özgürlük Mevlidi) adlı kitabıyla İttihat-Terakki yönetimini eleştirdi. Bu kitabı günümüze ulaşabilmiştir.
1923’ten itibaren AZADÎ komitesinin çalışmalarına katıldı. 1925 ayaklanmasına giden süreçte, Şeyh Said’in kurmay heyetindeydi, ayaklanmanın organizatörlerindendi.
Yaralı olarak yakalandı, Kürd Askeri Güçleri Komutanı (Mücahiddin Reis-i Evvel) olarak yargılandı.
Yargılama sırasında, inançlı olduğunu ama dini siyasete alet etmediğini ısrarla belirtti.
Bir dönem, Ziya Gökalp’e en yakın kişilerdendi.
Gökalp’ın İttihatçı olmasından sonra, yolları ayrıldı ve onu hicveden uzun bir şiir yazdı.
1925 yargılamaları sırasında, kendisindeki Kürd istiklâli fikrinin oluşumunu Ziya Gökalp’a bağladı.
İfadesinin bir bölümünü, mahkeme savcısı A. S. Örgeevren şöyle veriyor:
“Meşrutiyet devrinden önce, Diyarbekir’de ikamette memur oldukları sırada –büyük Türk milliyetçisi, şair ve büyük mütefekkir bir zatın adını söyleyerek– o zat (Ziya Gökalp) ve diğer bazılarıyla buluşup birleşirler ve ilim, şiir, edebiyat musahabelerinde bulunurlarmış. Bir gün Kürd şairlerinden Hani’nin şiirlerini okudukları sırada güya o zat ‘lisanı olan ve edebiyatı bulunan bir milletin neden istiklali olmasın’ demiş. Ve Kürdlük için çalışmayı kararlaştırmışlar. Fakat, üç sene sonra meşrutiyet inkılabı olmuş, o zat da Diyarbekir’den ayrılmış ve o fikri de bırakmış ama kendisi fikrinde devam etmiş.”
Mahkeme sırasında, arkadaşlarına bir şiiriyle şöyle sesleniyordu: “Bugün erkeklerin yiğitlik günüdür. / Ölüme nasıl gittiğimizi / Dostlarımıza da düşmanlarımıza gösterelim. /Mert olun! /Size yaraşır biçimde dik durun / Ve tutun gözyaşlarınızı…”
Yine mahkeme sırasında, hâkimin, küçümseyerek sorduğu “Ne tahsil ettiniz, hangi dilleri biliyorsunuz?” sorusuna şöyle cevap verir: “Ulum-ı Arabiye, Ulum-ı Diniye-i Aliye,… Türkçe, Arapça, Farsça, Kurmancî, Zazakî ve Fransızca…” Fransızca da mı biliyorsunuz?” sorusuna, ”Fransızca Gülistan’ı tercüme ettim.” der. Hâkimin diğer bir alaycı sorusuna, “İngilizceyi de biraz Ermeni muallimlerden öğrendim.” der.
Oğullarıyla beraber yargılandı. Oğlu Hasan Bora on beş yıl hapis cezasına çarptırılırken diğer iki oğlu, Said ve Ömer sürgün edildiler.
Salih Beg, 28 Haziran 1925’te Şeyh Said’le birlikte idam edildi.
Bernamegeh Türkçe
UYARI: Yazıların izinsiz kopyalanması ve Web Sitelerinde yayınlanması kesinlikle yasaktır. Hakkınızda yasal işlemlerin başlatılabileceğini lütfen unutmayın!