Sedat Yurtdaş kendisini şöyle anlatmış:
Mirdêsî’yim. Tam olarak nereden nasıl hangi yol ve yerlerden geçerek geldik bilmiyorum ama, Büyükbabam Abbas Hoca önceleri Çermik’in Gozrek köyüne, sonra da aynı zamanda doğduğum köy olan Ergani’nin “Cingilşîn” (Çakırtaş) köyüne taşınarak yerleşmişiz.
Doğum tarihim 20 Nisan 1961 olarak yazılsa da, güzel annem Zeliha’nın yayla dönemi anlatımlarından Mayıs ayının bir başka günü olması da mümkün. Neyse ki bu belirsizlik, ara ara günlük fallardan okumuş biri olarak astrolojiye pek inanmadığım için, hayatımı zorlaştıran bir sonuç doğurmadı, sanırım.
Dört yaşlarındayken, çok yönlü nedenlerle Babam Bekir’in kati kararıyla Diyarbakır’a Bağlar’a, sözlük anlamıyla da bağların gerçek olduğu zamanlarında taşınmışız. Bu yüzden çok abartmasam da hep bir “Bağlar Çocuğu” olduğumu söylerim.
İlkokulu Faik Ali’de, Ortaokulu Atatürk’te, liseyi de boykotları, forumları, yürüyüş, slogan ve duvar yazılarıyla meşhur sert politik bir ortama sahip Diyarbakır Lisesi’nde okudum. Katkıları için bütün öğretmenlerime ve kimi görüştüğüm sıra arkadaşlarıma, ve şüphesiz Bağlar’ın kendisine minnettarım.
Lise sonrasında “profesyonel devrimci” olma sevdasıyla, bir “sömürgeci eğitim kurumu” nda okumak hedefim olmadı. Ancak, ne zamanki devre kaybı olarak askerliğimi “mavi bereli bir komando er” ve yirmi ay yapmak zorunda kaldım, terhisle birlikte okumak dışında her öneriye kulaklarımı kapayarak yürüdüm.
Lise mezuniyetinden beş yıl sonra, askerliğini yapmış biri olarak İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesine girdim. Annemin sınırsız manevi ve Almanya’daki ağabeyim Fahrettin’in maddi katkısıyla, tüm zorluklarına karşın dört yılda mezun oldum. Ancak öğrenim süresinin büyük bölümünü Diyarbakır Öğrenci Yurdu gibi inanılmaz özel bir ortamda ve inanılmaz özel arkadaşlıklarla geçirmenin ayrıcalığından söz etmezsem haksızlık olurdu.
Yine de ne eğitim yaptığım, aslında bir anaç kent de olduğuna inandığım İstanbul’da ne de stajımı yapmak durumunda kaldığım Adana’da kalmayarak, bütün ısrarları “ideallarim var” gibi kısa, özlü ve nazik retle varlık sebebim Diyarbakır’a döndüm.
Her şey çok hızlıydı. Konuşmak, dayanışmak, örgütlenmek, haykırmak, izlenmek, soruşturulmak, yargılanmak, yargısız infazlara uğramak, direnmek, baş kaldırmak, taş yapılarında, taş sokaklarında, taş meydanlarında, taş surlarında, taş burçlarında, taş misali tavizsiz olmak ve onlarca medeniyet dil, din ve kültürünün ağır, olgun, kıvrak ve yaratıcı bir parçası olmak, her gün, her an farkında olarak ya da olmayarak dokunmak, hissetmek, ruhunu solumak ve böylece bu acılı coğrafyanın, bu acılı halkın kervanında bir sıradan yolcu olmak, hem keder hem de kader olarak tercihim oldu.
Halkın Emek Partisi (HEP) de bu düşüncelerle yer aldım. Siyaset, il yöneticiliği ve sonrasında 19. Dönem milletvekilli seçilerek TBMM üyesi oldum. Demokrasi Partisi’nin (DEP) kapatılmasıyla birlikte tutuklandım. Dönemi Ankara Ulucanlar Cezaevi’nde tamamladım.
Özgür Gündem, Özgür Haber, Radikal ve Diyarbakır yerel gazetelerinde kimi bir yılı bulan sürelerle yazılar yazdım. Evli ve iki çocuk sahibiyiz.
Uzun süredir sivil toplum örgütlerinde çalışmaktayım. “Kürt Pen”, “Mezopotamya Vakfı” ve “DİTAM” (Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi) kurucu ve yöneticiliği yapıyorum. Diyarbekir’de yaşamaya ve yazmaya ve avukatlık yapmaya devam ediyorum.
Yayınlanmış çalışmalarım:
– Orkestra Yeni Ezgiler Çalacak, Belge Yay-1992
– Bir Gensoruda Parlamento Gerçeği, Yurt Yay-1993
– İnsanlar Düşünceler Kavgalar, Öteki Yay-1996
– Remo (Roman) Çiviyazıları-1998 2. Baskı Ozan Yay- 2016
– Xelat (Öykü), Sî Yay- 2002
– Kevoka Xeyalî (Öykü), Elma Yay- 2006
– Kefaret, (Öykü) Lîs Yay-2012
– Şopajo (Roman) Avesta Yay- 2019
BERNAMEGEH
UYARI: Yazıların izinsiz kopyalanması ve Web Sitelerinde yayınlanması kesinlikle yasaktır. Hakkınızda yasal işlemlerin başlatılabileceğini lütfen unutmayın!