RÖPORTAJ: MAHMUT BARIK
(Mustafa Danış anısına)
İstanbulun taşı toğrağı altın derlerdi bir zamanlar. Taşradan istanbula büyük bir göç vardı yıllarca. Ama gelenlerin çoğu arabesk kültürün içinde kaybolup giderken İstanbul’un altın olmadığını anladılar.
Mardin için söylenen ise taşı toprağı “Türkü” olduğudur. Her bir karış toprağı, her bir taşı, bir kaya ovuğu, bir ağsç dalı bir başka türkünün ahengindedir. Babısor bir has ezgi, Babılmeşkiye (Deriyê Meşkîna), Suka Ga, Rişmilê, Biherkê, Zincîreyê, Suka Delala bir başka melodinin ezgisinde. Ne çok türkü söylenir bu coğrafyada avaz avaz, her biri bir renk her biri bir aheng.
Bu aheng seslerden biridir grup GÖÇ. Mardinin seçkin seslerinden oluşan grubun önemli ismi sayın Seit Altun ile söyleştik. Telefon ile ulaştım. Kırmadı evimize gelerek onure etti. Soğuk kış gününde sıcak bir sohbet oldu. Sohbetimizin hüzünlü anları Muzisyen Mustafa Danış’ı yad ettiğimiz anlardı.
M. Barık: Hoş geldiniz Sayın Seit Altun. Tanınıyorsunuz ama bır de biz sesiniz olalım, dinleyicilerinize/okuyucularımıza bizimle ulaşın istedik. Kuruluşunuzu, felsefenizi türkülerinizi bize anlatın istedik. Kim bu grup GÖÇ?
Seit ALTUN : Davetiniz için öncelikle teşekkürlerimi sunayım. Bana göre ultra bir başarı bir ekip işidir. Sonrası mücadele azim ve kararlılık inanmak yani, sonra sizin gibi dostların ilgi alakası ve desteği. Bu roportajı da bu bağlamda değerlendiriyorum. Grup GÖÇ’ ü 1999’de iki müzisyen arkadaşımla birlikte yine Mardin’de kurduk.
M. Barık : Kim bunlar?
Seit Altun: Ben, Mustafa Danış, Zülfikar Danış. Kısa bir sonra da gitarist Velat bize katıldı. O dönemde Mardin’ de bizim tarzımızda gruplar yoktu. Varolanlar daha çok düğünler içindi. Ve düğünlerde çalıp söylüyorlardı.
M. Barık: Sizinki nasıl bir tarzdı.
Seid Altun: Biz daha çok modern Kürt müziği üzerinde çalışmayı hedeflemiştik. Ama klasik kürt müziğinden de uzak değildik elbette. Düğünde çalıp söyleme yerine klip yapmayı özel etkinliklerde sahne almayı daha üretken buluyorduk. Zira üretmek de hedeflerimiz arasındaydı.
M. Barık: Modern Kürt müziği derken
Seit Altun: Klasik müziğimizde tek seslilik var. Enstrüman da buna göredir. Biz çok seslilik getirdik. Bir de enstrümanlarda çeşitlilik yaptık, biraz da Avrupa tarzı yani.
M. Barık: Grup GÖÇ’ün bileşim ve tarihi konusunu eksik bıraktık sanırım. Önce bunu tam olarak izah etmek gerek diye düşünüyorum. Mustafa, Zülfikar ve Velat ile başladınız. Sonra ne oldu?
Seit Altun: Mustafa ailevi sorunlar nedeniyle bunalıma girip intihar etti. Çok gençti. Ve o kadar da üretkendi. Bu bizi sarstı. Bir süre kendimize gelemedik açıkçası. Zülfikar onun kaybına dayanmadı ayrıldı. Antalya’ya yerleşti. Velat ünüversite imtihanını kazanınca ben tek başıma kaldım. Ama bu kısa sürdü. Mustafa’nın anısına bağlı kalmak ve grubu yaşatmak için arayışlarım oldu. İki arkadaşla anlaştık. Sonra Velat geri geldi. En nihayet yaşadık ve bügün altı arkadaşla grubumuz müzikte iddalı bir şekilde varlığını sürdürüyor. Aynı tarzla ama 1999’un biraz daha ilerisinde.
M. Barık: İlerisinde derken ne kast ediyorsunuz?
Seit Altun: Repertuarımız zenginleşti bir kere. Grup sayımız arttı. Enstrümanlarımız daha modern. Daha çok dinleyici kitlesine ulaşıyoruz. Tecrübelerimiz arttı. Bu süre içerisinde araştırmalarımız oldu. Dünyayı inceledik yani. Müziğimizi ve dünya müziğini karşılaştırdık. Kürtçe müzik yapan grupları, Avrupadaki müzik gruplarını inceledik. Sonuçlar çıkardık.
M. Barık : Besteleriniz var mı?
Seit Altun: Evet var. Bizim yazıp müziğini yaptığımız eserler de var. Başka şairlerin şiirlerini bestelediklerimiz de var. Mesela “Hesreta Dawiya şevê, Ditirsim te nebînîm” söz ve mûziği bana ait.
M. Barık : Şimdi biraz kendinizi anlatın
Seit Altun : 1971 yılında Mardin’de dünyaya geldim. İlk ve orta öğretimi Mardin’de tamamladım. Yedi yıl İstanbul’da kaldım. Müzik ile tanışmam sevmem o yıllara rastlar. İstanbul dönüşü Mustafa arkadaşımla grup kurma üzerinde çalıştık. Kısa bir çalışmadan sonra grubumuz kuruldu. Yerimiz de vardı. Müzik eğiitimi de vermeye başlamıştık. Müzik eğitimi Mustafa arkadaşın vefatına kadar sürdü. Sonrasında sarsıntı geçirdik zaten. Ama toparladık sonrasında. O gün bugündür Müzik hayatımın kendisidır. Müziği dolu dolu yaşıyorum. Müzik benim bende müzik.
Bir ara verdik Seit ile. Kendi bestesini çaldı gitarı ile:
Baranek hûr hûr dihat
Bê te bûn giran dihat
Jiyanek çiqas vala
Bêhna te diçû dihat
Hesreta dawiya şevê
Ditirsim te nebînîm…
M Barik : Çok teşekkkürler şarkı için kek Seît. Şimdi bir soru sorayım. Karşılaştığınız sorunlar var mı? Mesela dinleyicilere rahat ulaşabiliyor musunuz?
Seit Altun : Yerel problemler var. Bu proplemler sadece bizi etkilemiyor, herkesin ortak problemi. Ben bunları dert edinmiyorum açıkçası. Zira çıkan zorluklardan da sanatçı malzeme çıkarır.
M. Barık : Ben bir gerçeğe parmak basayım. Sizin dinlenme probleminiz yok. Dinleyiciye çok rahat ulaşıyorsunuz. Hatta bırakalım Kürtleri, Kürt müziği, Türlerde, Araplarda, Farslarda ve irili ufaklı tüm etnisiteler içinde en çok dinlenilen müzikler arasındadır. Ama bunu Kürt edebiyatında göremiyoruz. Romanlar, hikayeler kitleye ulaşamıyor ya da kitle yeterince reaksiyon göstermiyor. Bu dil üzerindeki asimilasyonun tahribatı ile ilgili diye düşünüyorum.
Seit Altun : Mamoste sana katılıyorum. Gerçekte Kürt müziği çok popüler. Müzik biraz da yaşanan acılardan besleniyor, galiba bizim biraz acımız fazla.
M. Barık : Benim tanık olduğum bir durum var. Çok Kürt ailesinde kürtçeden ziyade Türkçe konuşuluyor. Ama bu ailelerin dinlediği müzik Kürt müziğidir. Bunu nasıl açıklamak gerekir?
Seit Altun : Müzik duygu yoğunluğudur. Anlık ve insanı söylediği an itibarıyla etkiliyor. Müzik direk damardan vuruyor. Milli duyguları da kabartıyor. Bir de insanı yormuyor. Söylenen şarkı tam da kendisi.
M Barık : Beyendiğiniz ya da örnek aldığınız grup ya da sanatçılar merak ediyorum
Seit Altun : Yeni başladığımızda Ciwan Haco hayranıydık. Ciwan Haco modern kürt müziğinin öncülerindendir. Hatta diyebilirim ki durağan hale gelen müziğimizin önünü de açmıştır. Ve gruplar. O zamanlar Koma Azad, Koma Amed, Çar Newa gibi gruplar vardı. Onları takip ettik. Şimdi bizim tarzımız var. Biz pop söylemiyoruz. Ama biraz caz, biraz blues var. Yani kürt müziğini bunlarla harmonize etmişiz. Müzik evrenseldir. Etkileşim de kaçınılmazdır.
M. Barık : Etkileşime bir diyeceğim yok. Hatta bir bir zenginliktir de. Ama çok rastladığım ve üzüldüğüm bir konu var. Çoğu Kürtçe eser özellikle de makamı çalınarak Türkçeye çevriliyor bir takım ses sanatçıları tarafından. Buna örnek olarak kürtçe “Niştiman” şarkısını verebiliriz. “Ankaranın taşına bak gözlerimin yaşına bak” şeklinde türkçeye çevrilmiş. Buna ne diyorsunuz?
Seit Altun : Bunun açık adı hırsızlıktır. Ha birisinin malını gasp ettin ha onun bir bestesini. Beste daha kıymetli bir mal. O üretmiş sahiplenme hakkını nasıl kendinde görebilirsin? Bizim bir müzik parçamızı okuyabilirler. Biz de okuyoruz. Ama aslını kime ait olduğunu mutlak süretle söylüyoruz, söylemeleri gerekir. Ama onlar ne yapıyor? Çalıyorlar ve altına kendi imzalarını atıyorlar. Ayıp ve kabul edilemezlik bu.
M Barık : Bir de dengbejlik konusu var. Biliyorsun müziğimizde Dengbejlik olmazsa olmazdır. Yapı taşlarımızdan birisidır. Siz bunun neresinde duruyorsunuz?
Sait Altun : Etkilenmemek gözardı etmek gibi bir lüksümüz olamaz. Şakiro’yu, Evdalê Zeynikê’yi bilmeyen bir kürt müzisyeni olamaz. Dengbejler tarihimizi de anlatmışlar duygularımızı sevinç ve hüzünlerimizi acılarımızı anlatmışlar. Ben dengbêjliğimizi bluese benzetiyorum. Afrikalılar acı ve kederlerini blues ile dile getiriyorlardı. Blues modernize oldu biliyorsun. Caza ve rocka dönüştü. Bizim de benzer şekilde. Dengbejler bizim geçmişimiz ve geleceğimiz. Asla Evdalê Zeynikê ölmez. Hüsêyinê Farê ölmez. Onları saygıyla anıyorum.
M Barık : Dinleyicilerinize bir mesajınız var mı?
Seit Altun : Kürt müziğinin repertuvarı çok zengin. Bu kültürümüzün de dilimizin de zenginliğini gösteriyor. Sahip çıkmak sadece müziği dinlemekle olmuyor. Lütfen dilinize de sahip çıkın. Evde çocuklarınızla Kürtçe konuşun. Çocuklar okula gittiklerinde Türkçeyi zaten öğrenecekler. Hemde yirmi yıl okumuş pedegojik eğitim almış öğretmenler tarafından. Doğru türkçeyi öğrenecekler. Bizim doğru dürüst türkçe bilmeyen anne ve babaların türkçesini değil. Bir de müziğimizi dinleyin. Çok teşekkür ederim misafirliğiniz için.
M. Barık : Ben de çok teşekkür ederim beni kırmayıp geldiğiniz için ve değerli röportajınız için. Değerli görüşleriniz için. Sohbetimizi bir şarkınızla bitirelim olur mu?
2022 yılının bu soğuk şubat ayında Müzisyen, bestekar ve biraz da şair Seit Altun gitarı eşliğinde bize “ De were lê” şarkısını okudu. Böyle misafirler dost başına.
13/02/2022 – Mardin
Bernamegeh Türkçe / bernamegeh@gmail.com