Abdulsamed M. Abdullah al-Barawee / OSMANLI DÖNEMİNDE SORÂN EMİRLİĞİ (SİYASİ, SOSYO-KÜLTÜREL VE İKTİSADİ DURUM)
Araştırma konumuz olan Sorân emirliğinin kuruluş tarihi tam olarak bilinmemekte ve sınırları kesin olarak çizilememektedir. Tarihi, XIII. yüzyıldan başlatılan Emirliğin sınırları zaman içerisinde değişim göstermektedir. Emirliğin toprakları, Seydî b. Şah Ali Bey döneminde İranlılardan ele geçirilen Erbil, Musul ve Kerkük’ü de içine alacak şekilde genişlemiş, Büyük Muhammed Paşa döneminde Emirliğin sınırları Mardin’den Beşder’e ve Mahmûr’dan Revandûz kasabasına kadar uzanmıştır.11
Kürt tarihine dair en önemli kaynak kabul edilen Şerefname’ye göre Sorân Emirliği, İsa Bey b. Kulûs (Kewlos ?) tarafından kurulmuştur12. Bu Emirliğin 600 yılı geçen tarihinde, 24 Emir ve Hânzâd adında bir Emire hüküm sürmüştür.
Sorân Emirliği yalnızca bir başkente sahip değildi. Emirliğin gücüne ve genişliğine bağlı olarak birden fazla başkenti vardı. Sorân emirleri, yönetim merkezi olarak Harîr, Şaklâve, Halîfân, Divîn13 ve Revandûz gibi şehirleri tercih etmişlerdir.
Sorân Emirliğinin son merkezi, Revandûz şehri olmuştur.
İsa Bey’den sonra Sorân yönetimine, Emirliği dört oğlu arasında bölüştürecek olan Şah Ali Bey gelmiştir. Şah Ali Bey ve oğulları döneminde Sorân Emirliği ile komşu Bâbân Emirliği arasında bir rekabet yaşanmıştır. Bu durum iki Emirliğin de zayıflamasına yol açmıştır. Ali Bey’in oğlu İsa Bey döneminde kendisiyle Bâbân hükümdarı Pîrbudâk arasında bir savaş meydana gelmiş ve bu savaşta öldürülmüştür.14 İsa Bey’den sonra Emirliğin başına cesareti ve yeteneği ile bilinen oğlu Seydî b. Şah Ali Bey, geçmiştir. O, yönetime geldikten sonra nüfuzunu Erbil, Musul ve Kerkük’e kadar genişletmiş ve yönetimi 1525 yılına kadar sürmüştür.15
Seydi Bey’dn sonra yerine oğlu İzzeddin Şir geçti. Emir İzzeddin Şîr, 941(1535) yılında ölünceye kadar Erbil’de hüküm sürdü. Onun döneminde de Sorân Emirliği, Osmanlı Devleti ile Safevîler Devleti arasındaki mücadelenin etkisiyle önemli gelişmelere şahit oldu. Bu dönemde H. 1034 yılına kadar Erbil, Emirliğin merkezi oldu. Bu yılda Kanuni Sultan Süleyman, Safevîlerle arasında irtibat olduğu gerekçesiyle Emir İzzuddin Şîr’in öldürülmesi ve Emir Hüseyin Bey ed-Dâsinî’nin onun yerine atanması emrini verdi.16
Mir İzeddin Şir’in ölümünden sonra yerine Emirliğin başına Seyfüddin geçti. Emir Seyfuddin ile Emir Hüseyin ed-Dâsinî arasında meydana gelen çetin savaşlardan sonra, iki taraf süratle kendi topraklarına çekildiler. Söz konusu savaşlar, Hüseyin ed-Dâsinî’nin yenilgisiyle sonuçlandı. Emir Seyfuddin, o sıralarda Sorân Emirliğinin merkezi olan sağlam Erbil kalesini ele geçirdi17. Bu savaş sonunda Emir Seyfuddin bağımsızlığını ilan etti ve Osmanlı Devleti Sorân üzerindeki hakimiyetini kaybetti. Daha sonra Emir Seyfuddin, kendi Emirliğinin tanınması için Osmanlı Devletiyle anlaşma imzalamak üzere İstanbul’a gittiğinde bir suikaste uğradı ve sultanın emriyle öldürüldü. Emir’in öldürülmesinden sonra Sorân ülkesinde yeniden karışıklıklar çıktı.18
Seyfeddin Bey’den sonra Emirliği başında Kuli Bey’i görüyoruz. Sorân ın ileri gelenleri Yezidi Dasnililerin baskılarından bezince, Kuli Bey, sığınmış olduğu Şah Tahmasp’ın yanından çağrılmış ve tahta oturtulmuştu. O, Harir’de 20 yıl hüküm sürmüştür.19 Kuli Bey’in ölümünden sonra iki oğlu Budak Bey ile Süleyman Bey arasında büyük bir mücadele yaşandı. Bu mücadele sonunda 1577 yılında Sorân Emirliği Süleyman Bey’in eline geçti ve o, bu tarihte bağımsızlığını ilan etti ve Harîrî şehrini, Emirliğinin merkezi yaptı. Emir Süleyman, adaletli, ilim ehlini seven ve vaktinin çoğunu camide geçiren biriydi. Ancak Padişah III. Murat, Emirliğinin bağımsızlığını ilan ettiğinden dolayı ona kızgındı. Padişah onu öldürtme girişiminde bulundu, ancak bunda başarılı olmadı. Padişah, Süleyman Bey, İran’a düzenlediği saldırıda elde ettiği ganimetlerden kendisine hediyeler gönderince suskun kalmayı tercih etti.20
Emir Süleyman Bey’in ölümünden sonra Sorân Emirliğini kız kardeşi Emîre Hânzâd Hatun devraldı. Ondan sonra yönetim, Ali Bey’e geçti. Emir Ali Bey, yönetimi Osmanlı Devleti’nin fermanı ile devraldı.21 Şerefname’nin yazıldığı 1005(1597) senesinde durum böyleydi. Bundan sonra Sorân Emirliği, çeşitli felaketlere maruz kalıp çöküşe doğru yol almaya başladı. Birçok bölge Sorân emirlerinin elinden çıktı. Revandûz kalesi bile ellerinden çıktı ve Bâbânîler, Emirliğin birçok bölgesini ele geçirip oralarda üstünlük kurdular.22
Padişah IV. Murat zamanında 1623 yılında Sorân Emirliği yönetimine Emir Mîre Bey geldi. Mire Bey, Sadrazam Hüsrev Paşa’nın 1629 yılında İran şehirlerine yaptığı saldırıya katıldı. Bu askeri saldırının amacı, Bağdat’ı İranlılardan geri almaktı. Osmanlılar Erdelân Emirliğine doğru ilerlediler. Buranın yöneticisi olan ve Şah Abbas Safevî’nin güvenini kazanmış olan Emirhan Ahmed Han’ı öldürdüler. Söz konusu Emir, 1625 yılında eski Erdelân topraklarını geri almış, Revandûz ve ‘Amidiye’ye boyun eğdirerek yirmi yıl süreyle yönetimi altına almıştı.23
Emir Oğuz Bey b. Süleyman Bey b. Şah Kûlî Bey, Ömer Bey Sorânî’den sonra Sorân hükümdarı oldu. Hemen ardından Divîn kalesini fethetti ve orayı imar etti. O tarihte Bâbânîler, Revandûz üzerinde hakimiyet kurmuşlardı. Oğuz Bey, Revandûz halkı ile gizlice iletişime geçti ve orada belirli sayıda yardımcılar toplayan Şemâm adında bir kadının yardımıyla iki yönden gizlice kaleye girip orayı ele geçirdi. Bu olayın anısına bir burç yaptırıp adını Şemâm Burcu koydu. Emirliğinin merkezi olarak da Sorân’ı seçti. Vefat edene kadar da yönetimde kaldı. 1695 yılında Sorân’ın yönetimini Emir Oğuz Bey’in büyük oğlu Ahmed üstlendi. Yönetimi ele almasının başlangıcında bazı komutanlar ona karşı isyana kalkıştılar. Ahmet Bey, bunların bazılarını verdiği maddi menfaatlerle, bazılarını da güç kullanarak yatıştırdı. Emirliğinin sınırlarını genişletmeye çalıştı. Ancak çok geçmeden bir atıcılık yarışmasında kalbinin durması neticesinde atından düşerek vefat etti. Onun vefatından sonra Emirlik yönetimini, 1756 yılında kardeşi emir Küçük Oğuz Bey devraldı. Oğuz Bey, adaletli bir yöneticiydi. Emirlik, onun yönetiminde istikrara kavuştu. Onun döneminde emirlik bölgesinin her tarafı mimari, ziraat ve ticaret açısından gelişti. Çiftçilere toprak vererek onları destekledi. Ayrıca medreseler açarak oralara gelir sağladı. Küçük Oğuz Bey, ömrünün çoğunu din adamları ve ilim öğrencileriyle geçirdi. 1768 yılında vefat etti.24
Küçük Oğuz Bey’in vefatından sonra Revandûz halkının desteği ve yardımıyla yönetimi oğlu Mustafa Bey devraldı. Halk onun için uygun bir yönetim ortamını sağladı ve bir müddet istikrar elde etti. Ancak zekasına ve cesaretine rağmen kardeşlerinin çıkardığı isyan ve anarşi hareketleri sebebiyle Emirliğine kargaşa hakim oldu. Bu nedenle onun dönemi, kendisiyle kardeşleri arasında meydana gelen iç karışıklıklarla bilinmektedir. Kardeşi Temürhan, Revandûz’a saldırmak için Köysancak ve Harîr hükümdarı Süleyman Bâbânî ile işbirliği yaptı. Bu işbirliğinin şartı, Temürhan’ın Sorân emiri olmasıydı. Ancak bu girişimler başarısızlıkla sonuçlandı. 1813 yılında Mustafa Bey, şeyhlerin, âlimlerin ve ordu komutanlarının huzurunda yönetimi bıraktı ve kendisinden sonra yönetime kardeşi Emir Muhammed Bey geldi.25 Tezimizin konusunu teşkil eden Emir Muhammed, Kürtler arasında daha çok Paşayê Korê (Kör Paşa) olarak bilinmektedir.
Kaynaklar:
11-Şerefhân Şemsüddîn Bidlîsî, Şerefnâme, Muhammed Ali ‘Avnî (çev.), Necâh matbaası, 1. Baskı, Bağdat, 1953, s. 277-278, 306; Cemal Nebez, el-Emir’l-Kürdî Mîr Muhammed er-Revandûzî, Fahri Şemsüddin Silahşör (çev.), Dâru Aras matbaası, Erbil, Irak, 2003, s., 171.
12-Şerefhân Şemsüddîn Bidlisi, Şerefnâme, çev: Muhammed Ali ‘Avnî, Necâh matbaası, 1. Baskı, Bağdat, 1953; ( Türkçeye çev: M. Emin Bozarslan, İstanbul, 1990, s. 304.
13-Meşhur olan Divin, Erminiye’de bir kaledir. Burada sözkonusu olan Divin ise Erbil şehrinin Şaklave kazasının Hârîr nahiyesine bağlı bir köydür.” Cemal Bâbân, Usûlu esmâ’i’l-mudun ve’l-mevâkı‘i’l-‘Irâkıyye, I, 120.
14-Bidlisi, Şerefnâme, (Çev: Bozarslan), s. 305.
15 Hüseyin Hüsnî Mukriyânî, Mûcezu Târîhi Umerâi Sorân, Muhammed Molla Abdülkerim (çev.), Selman el-A‘zamî matbaası, Bağdat tsz., s. 6-18.
16-Bidlisi, Şerefnâme, (Çev: Bozarslan), 306-307; Muhammed Emin Zeki, Hulâsatu Târîhi’l-Kürd ve Kürdistan, Muhammed Ali ‘Avnî (çev.), Saadet matbaası, Kahire 1945,s. 204; Abdülfettah Ali Yahya, “Lemehât Târîhiyye ‘an Neşri İmâreti Soran 1100-1813”, Fezîn dergisi, 1996, sayı: 3, s. 142-143.
17-Bidlisi, Şerefnâme, (Çev: Bozarslan), s. 307.
18-Bidlisi, Şerefnâme, (Çev: Bozarslan), s. 307-309; Mukriyânî, Mûcezu Târîhi Umerâi Soran, s. 9-10; Yahya, Lemehât Târîhiyye, s. 144.
19Bidlisi, Şerefnâme, (Çev: Bozarslan), s. 309-310.
20Bidlîsî, Şerefnâme, Çev: Bozarslan), s. 282-284, 311; Yahya, Lemehât Târîhiyye, s. 144.
21Bidlisi, Şerefnâme, (Çev: Bozarslan), s. 312.
22Mukriyânî, Mûcezu Târîhi Umerâi Soran, s. 13; Muhammed Emin Zeki, Meşâhîru’l-Kürd ve Kürdistan fi’l-‘ahdi’l-İslâmî, thk: Sâniha Emin Zeki, tsh: Muhammed Ali ‘Avni, Dâru’z-Zaman, Baskı, Şam 2006, II, 472-473.
23-Zübeyr Bilâl İsmail, Erbil fî edvârihe’t-târihiyye, Numan matbaası, Necef 1971, s. 282-283; Zeki, Târîhu’d-düvel, 404. Ayrıca bkz: Feridun Emecen ve diğerleri, Osmanlı Devleti Tarihi I-II, E. İhsanoğlu (Edt.), Feza Yayıncılık, İstanbul 1999, s. 80-138.
24-Mukriyânî, Mûcezu Târîhi İmâreti Soran, s. 19-20.
25-Mukriyânî, Mûcezu Târîhi imâreti Soran, s. 21-25.