Yaşar Kemal, Nigâr Hanım ile çiftçi Sadık Efendi’nin oğlu olarak aslen Van-Erciş yolu üzerinde ve Van Gölü’ne yakın Muradiye ilçesine bağlı Ernis köyünden olan Kürt kökenli bir ailenin çocuğu olarak Adana’nın o dönemde ilçesi olan Osmaniye’nin Hemite köyünde doğdu.
Yazarın doğum tarihi hakkında çeşitli kaynaklarda farklı bilgiler mevcuttur. Behçet Necatigil tarafından yazılan Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü’nde 1922; Tuba Tarcar Çandar tarafından hazırlanan Yaşar Kemal Fotobiyografisi’nde Ocak 1923 olarak belirtilmiştir. Doğum tarihinin nüfus cüzdanında 1926
yazdığını söyleyen Yaşar Kemal, nüfus cüzdanını ilkokulu bitirdikten sonra aldığını, kendi hesaplarına göre doğum tarihinin 1923 olduğunu ifade etmiştir. Bu tarihin de hatalı olabileceğini belirten yazar, köylüler yayladan döndüklerinde doğduğunu, bunun da ekim ayına denk geldiğini söylemiştir.
Kendi anlatımına göre bir Türkmen köyünde tek Kürt ailenin çocuğu olarak doğup büyüyen Yaşar Kemal, evde Kürtçe, köyde ise Türkçe konuşurdu. Luvan aşiretinden olan babası, birinci Dünya Savaşı çıkınca ailesiyle birlikte ikâmet ettikleri köyden ayrılıp göç etmeye başlamışlardır. Van’dan Diyarbakır’a, buradan da Çukurova’ya bir buçuk yıl süren göç sonucu gelmişlerdir. O zamanlar Kadirli’ye bağlı olan altmış hanelik Türkmenlerin yaşadığı
Hemite köyüne yerleşmişlerdir.
Üç buçuk yaşlarında iken bir kurban kesimi sırasında halasının kocasının elindeki bıçağın kayarak gözüne saplanması sonucu sağ gözü kör oldu. Dört buçuk yaşındayken, babası camide namaz kıldığı sırada Van’dan göç ederken ölümden kurtarıp besleyip büyüttüğü Yusuf adındaki oğulluğu tarafından öldürüldü. Bu olaydan sonra on iki yaşına kadar kekemeliğe tutuldu.
Babasının öldürülmesinden sonra annesi Nigâr Hanım, yazarın amcası Tahir Efendi ile evlendi. Babası varlıklı biriyken ölümü sonrası ailesinin maddi durumu değişmiş ve köyün en fakir ailelerinden olmuşlardır. Sekiz yaşındayken köye gelen çerçinin köy kadınlarının borcunu bir deftere yazdığını gördü ve yazılanın yazı olduğunu öğrendi.
Dokuz yaşındayken Adana’nın Burhanlı köyündeki ilkokula giderek üç ayda okuma ve yazmayı öğrendi. Ortaokul ikinci sınıftayken sınavla Türk Maarif Cemiyeti’nde yatılı olarak okumaya başladı fakat üç ayı bulan devamsızlığından ötürü yatılı okuma hakkını kaybetti. Son sınıftayken okuldan tasdikname ile ayrılarak çeşitli işlerde çalıştı.
Kuzucuoğlu Pamuk Üretme Çiftliği’nde ırgat kâtipliği, Adana Halkevi Ramazanoğlu
kitaplığında memurluk, Zirai Mücadele’de ırgatbaşlığı, daha sonra Kadirli’nin Bahçe köyünde öğretmen vekilliği, pamuk tarlalarında, patozlarda ırgatlık, traktör sürücülüğü, çeltik tarlalarında kontrolörlük yaptı.
17 yaşından ölümüne değin sosyalist politikanın içinde yer aldı. 1950’de komünizm propagandası yaptığı iddiasıyla tutuklanıp Kozan Cezaevi’nde bir sene boyunca tutuldu ve 1951 yılında serbest bırakıldı. 1961 Anayasası’ndan sonra kurulan Türkiye İşçi Partisine 1962’de katıldı.
Emekçi sınıfının tamamen yönetime gelmesini isteyen Kemal, TİP’te sekiz yıl çalıştı ve partinin yöneticilerinden birisi oldu. 1987’deki bir söyleşisinde Türkiye’de bir Marksist partiye ihtiyaç olduğunu belirtmiştir.
TİP’ten ayrılan yazar, nedenini partinin niteliğini yitirmesine, bürokratların eline geçmesine ve emekçilerden kopmasına bağladı. Sovyetler Birliği’nin çökmesinin, sosyalizmin çökmesi değil, tam tersine dünya sosyalizminin zaferi olduğunu 1993’teki bir söyleşisinde dile getirmiştir.
4 Şubat 1974’te yetmiş şair ve yazarın ilk toplantısıyla Türkiye Yazarlar Sendikası kuruldu ve Yaşar Kemal, ilk toplantı sonucu Kuruluş Kurulu içinde yer aldı. Ayrıca genel kurulda Yaşar Kemal sendikanın genel başkanlığına getirildi. 1950’de Halide Edib Adıvar’ın öncülüğünde Türk PEN Kulübü kuruldu fakat kulüp, 12 Eylül 1980 askerî darbesi üzerine kapandı, 1989’da Yaşar Kemal’in öncülüğünde tekrar açıldı. Kemal, bu dönemde kulübün başkanlığına getirildi.
Ocak 1995’te Alman Der Spiegel dergisinde Türkiye’de devletin Kürtlere yönelik yıllardır süren baskı politikasını, o günlerde tüm şiddetiyle süren savaşı anlatan “Yalanlar Seferi” başlıklı bir makalesi yayınlandı. Terörle Mücadele Yasası’na göre “bölücülük propagandası” yapmakla suçlanan Kemal’e Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde dava açıldı.
Kemal aslında makaleyi Düşünce Özgürlüğü ve Türkiye başlıklı derleme kitap için yazmıştı. Kitap Şubat 1997’de
yayımlandı ve raflara çıkışının ikinci gününde toplatıldı. 23 Ocak 1995’te yapılan ilk duruşmada aralarında Demirtaş Ceyhun, Erdal Öz, Adalet Ağaoğlu’nun bulunduğu yüzlerce kişi Yaşar Kemal’e destek vermek için mahkemeye gitti. Yazar, 2 Aralık 1995’te beraat etti.
Aynı yıl Index on Censorship dergisinde “The dark cloud over Turkey” (Türkiye Üzerinde Kara Bulutlar) yazısı yayımlandı ve yazı, Düşünce Özgürlüğü ve Türkiye içinde yer aldı. Bu yazısından ötürü 7 Mart 1996’da Türk Ceza Kanunu’nun üçyüz on ikinci maddesine dayanılarak yargılandı ve yayıncıya 3 milyon 491 bin 666 TL para, Yaşar Kemal’e ise bir yıl sekiz ay hapis ile para cezası verildi ve ceza ertelendi. Makalenin halkı kin ve nefrete teşvik ettiği
ileri sürülen karar 18 Ekim 1996’da da Yargıtay tarafından onandı.
Bunun üzerine CeSeYe Yayınevi, kitabın toplatılmasıyla düşünce ve ifade özgürlüğünü garanti altına alan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin onuncu maddesinin ihlal edildiğini belirterek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurdu. Yaşar Kemal de kendi başvurusunda Türkiye’nin onuncu maddenin yanında toplatma kararını mahkemeden önce almakla suçsuzluk ilkesini bozduğunu belirtti.
Bu nedenle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6 ve kanunsuz cezalandırmayı yasaklayan yedinci maddelerinin de ihlal edildiğini vurguladı. AİHM, sözleşmenin 6 ve yedinci maddelerine aykırılık iddialarını reddeden mahkeme, maddi tazminata yer olmadığını, onuncu maddesinin ihlal edildiğine dair tespitin, yazarın manevi zararını gidermeye yeteceğine karar verdi.
Kemal Sadık Göğceli adı ile çeşitli yayımlarda yazarken Yaşar Kemal adını Cumhuriyet gazetesine girince kullanmaya başladı ve 1951-1963 yılları arasında gazetede fıkra ve röportaj yazarı olarak çalıştı. 1952 yılında yayımlanan ilk öykü kitabı olan Sarı Sıcak’ta da yer alan Bebek öyküsü burada tefrika edildi. 1947’de İnce Memed’i yazdı fakat yarım bıraktı ve 1953-54’te bitirdi.
Romanı yazma nedeni eşkiya olan ve dağda vurulan amcasının oğlunun vurulması olduğunu 1987 yılındaki bir söyleşisinde belirtti. Ayrıca aynı söyleşide, çocukluğunun eşkiyalığın içinde geçtiğini, dayısının “en büyük” eşkiyalardan biri olduğunu, o çevrede 1936’lara kadar beş yüze yakın eşkiya bulunduğunu ve bunlardan birinin de Kurtuluş Savaşı’nda Kadirli’yi ilk örgütleyenlerden olan Karamüftüoğlu ailesinden ünlü Remzi Bey olduğunu söyledi. Remzi Bey’in kendisine, ilk İnce Memed hikâyesinde “Çakırdikeni” diye yer alan diken hikâyesini anlattı ve Yaşar Kemal’le “eşkıyalığın felsefesini” yaptı.
Yaşar Kemal’in dünyada ilk kez yayımlanan eseri, Bebek öyküsüdür ve önce Fransızca’ya, sonra İngilizceye, İtalyanca’ya, Rusça’ya, Rumence’ye ve diğer dillere çevrildi.
Yaşar Kemal 1939’da, henüz 16 yaşındayken, Seyhan adlı ilk şiirini “Görüşler” adlı dergide yayımladı. Ortaokuldan ayrıldıktan sonra folklor derlemelerine başladı. 1940–1941 arasında Çukurova ve Toroslardan derlediği ağıtları içeren ilk kitabı olan Ağıtlar, 1943’te Adana Halkevi dergisi tarafından basıldı.
Kayseri’de askerliğini yaptığı sırada, yirmi üç yaşındayken, ilk hikâyesi olan Pis Hikâye’yi yazdı. 1948 yılında Bebek hikâyesinin ardından Dükkâncı’yı yazdı. 1940’lı yıllarda Adana’da çıkan Çığ dergisi çevresinde Pertev Naili Boratav, Nurullah Ataç, Güzin Dino gibi ünlü isimlerle tanıştı. Özellikle, ressam Abidin Dino’nun ağabeyi Arif Dino ile kurduğu yakınlık, onun düşün ve yazın dünyasının gelişimini önemli ölçüde etkiledi.
1952’de yayımlanan ilk öykü kitabı olan Sarı Sıcak’ta yer alan Bebek öyküsü bu gazetede tefrika edildi. 1947’de, kendisini büyük üne kavuşturacak olan “İnce Memed” romanının ilk cildini yazdı, fakat yarım bıraktı. Eseri 1953-54’te ancak bitirdi ve o yıllarda Cumhuriyet gazetesinde tefrika edildi.
1955’te de Çağlayan Yayınları tarafından iki ciltlik kitap hâlinde basıldı. Roman, ağalara karşı Çukurova’nın yoksul halkına arka çıkan İnce Memed adlı
karakterin halkı için savaşmasını konu almaktadır. Dört ciltten oluşan seri, otuz iki yılda tamamlandı.
Yaşar Kemal pek çok yapıtında Anadolu’nun efsane ve masallarından yararlandı. PEN Yazarlar Derneği üyesiydi. Hayatı boyunca toplam 38 ödül aldı. Nobel Edebiyat Ödülü’ne Türkiye’den aday gösterilen ilk yazar oldu. 1952-2001 yılları arasında Thilda Serrero ile evli kaldı, eşinin 2001’deki ölümünün ardından 2002 yılında Ayşe Semiha Baban ile ikinci evliliğini yaptı. 28 Şubat 2015 tarihinde, 91 yaşındayken, organ yetmezliği sebebiyle yoğun bakımda
olduğu hastanede öldü. Cenazesi 2 Mart 2015 tarihinde düzenlenen törenin ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi.
Kürt kökenli olan Yaşar Kemal; 1990’lı yılların ortasında, PKK ve Türk güvenlik güçleri arasında yaşanan silahlı çatışmaları eleştirdi. Çeşitli makalelerinde “Kürt Sorunu” hakkında kişisel görüşlerini yazdı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin azınlıklara, özellikle de Kürtlere karşı ırkçı tavırlar içerisinde bulunduğunu belirten Yaşar Kemal, yazdığı yazılar nedeniyle Türk mahkemelerince çeşitli cezalar aldı. Kürt aktivistleri desteklediği için
“ayrılıkçı propaganda” suçlaması ile yargılandı.