ALİ BURAN
Özgür Gündem gazetesinin sahibi olan Yaşar Kaya, 9 Mart 2016’da Erbil’de tedavi gördüğü hastanede çoklu organ yetmezliği sebebiyle hayatını kaybetmiştir.
Yaşar Kaya, 1938 yılında Kars’ta doğdu. Kabataş Lisesi’nde öğrenim gördü. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde okuduğu dönemde tutuklandı. Hakkında açılan dava 10 yıl boyunca sürdü. 1965’de de yarım kalan tahsilini tamamladı. Bu dönemde çeşitli şirketlerde çalıştı ve serbest ticaretle uğraştı. Daha sonra siyasete atılarak Demokrasi Partisi’ne (DEP) katıldı. 1991 yılında da partinin genel başkanlığına seçildi. DEP’in 16 Haziran 1994 tarihinde kapatılmasının ardından da 1994 yılında Almanya’ya yerleşti. 17 Nisan 2014 tarihinde de Türkiye’ye geri döndü. Yaşar Kaya, 9 Mart 2016’da Erbil’de tedavi gördüğü hastanede çoklu organ yetmezliği sebebiyle yaşamını yitirdi.
Sanırım ya 1965 ya da 1966 yılı idi, Ben Galatasaray’da bir Rum isinin yanında pansiyon tutmuştum. Her gün toplama yerimiz Süleymaniye’ye geldim. Feridun Yazar “Ali seni 49’ardan Kastro Yaşar’la tanıştıracağım!” dedi. Süleymaniye’ye gittiğimizde Feridun Yazar ve Dr. Ahmet Melik birkaç kişi ile birlikte oturuyordu. Ahmet Melik, karşısında oturan biri ile kahkaha atıyorlardı. Feridun, “İşte, Ahmet Melik’in karşısında oturan Kastro Yaşar’dır!” dedi. Feridun beni tanıştırdı. Biraz sohbet ettikten sonra, hemen yanımızda, pilavı ve kuru fasulyesi meşhur Malatyalı lokantada yemek yedik.
Yaşar Ağabey ile dostluğumuz uzun zaman sürdü. Ancak, sanırım 1996 yılı olacak, DDKD eski üst düzey yöneticilerinden Vildan Tanrıkulu hakkında eleştiri sınırını aşan bir yazısı Özgür Politika adlı gazetede yayınlanınca, kendisine sitem dolu özel bir mektup gönderdim. Gerçi Vildan da kendisine,’’ Medya Güneşi dergisinde “Atamayla Gelen Kötekle Gider” başlıklı ağır bir yanıt vermişti. Bu yazı da bana göre cevap sınırını aşmıştı. İşte, bu konudan dolayı o günden sonra bir süre Yaşar Kaya ile ilişkilerimiz koptu. Daha sonra bu anıları kaleme alırken Yaşar Ağabey’in geçmişte bana çok katkısı oldu. Ve halen arada bir telefonla ve e-mail yoluyla görüşüyoruz. Biz Kürtlerde kesin Ahda-Vefa olmalıdır.
YAŞAR KAYA’NIN FARKLI DÖNEMLERİ (20/3/ 2005)
Yasar Kaya gibi Kürdistan terhinde yeri olan bir insani kısa bir yazı ile tanımlamak haksizlik olur diye düşünüyorum. Ama yine de uzun yıllardır tanıdığım Yaşar Kaya ile ilgili kısaca bir şeyler yazmak istedim. Yasar Kaya’yi 1965 tarihinde CASTRO yasar diye Feridun Yazar tarafından tanıştırıldım. . O, dönemde Üniversiteye okumaya gelen Kürt gençleri, bizden önceki agabeylerimiz onlarla ilişki kurmak için büyük çaba gösterirlerdi. Amaç, Kürtlerin Ulusal çıkarlarına ters düsen kurumlar ve kimselerle ilişkilerini önlemekti. . İşte “Kastro” Yasar Kaya Abimizi o dönemde tanışmıştık. . O, dönemdeki tanıdığım “Kastro Yasar Kaya”, kararlı, esprili konuşkan biriydi. Yasar Kaya; diğer abilerimiz Musa Anter, Medet Serhat, M. Emin Bozarslan (Müftü) ve Örfi Özkoyunlu gibi sürekli DDKO’YA gelmiyordu. İlişkilerim çok seviyeli karşılıklı sevgi ve saygıya dayalı bir şekilde dostça devam etti. (Yaşar kaya O dönemde Konya’da Sürgündeydi)
Yasa Kaya 7- Mayıs 1993 tarihinde DEP Başkanı oluncaya kadar iliksilerimiz kesintisiz sürdü. Sanırım 1991 veya 1992 de Apê Musa’ya Ailece misafirdim. Yasar Kaya bizleri Musa Anter’ in evinden alıp evlerine davet etti. Evlerinde kaldığım iki gün boyunca adeta bana dert yandı. Partinin İstanbul il kongresi vardı. Benim görüşümü sordu. Bana Osman Özçelik aday olduğunu söyledi. Ben kendisine Osman Özçelik ten yana olduğumu söyledim. Yasar Kaya daha çok Serhat Bucak’tan yana sitem ediyordu. Su anda hatırlamadığım İstanbul bir İl Kongresi’nde Serhat’ın kendisine karsı İl başkanı aday olduğunu sitemle söyleyip, Serhat’ın kendisine karsı aday olmaması gerektiğini söylüyordu. Ben ise, Osman Özçelik’ten yana olduğumu ifade edince çok şaşırmıştı. Nedenini sorunca, ben Osman Özçelik ailesinin DDKD geleneğinden geldiği için söyleyince, bana “Yahu Ali sen çok bağnaz örgütçüsün ” demişti.
Sonuçta Yasar Kaya 7. Mayıs’ta DEP Genel Başkanı oldu. Ziyaretine gittiğimde herkesin birlikte partide çalışmalarını istediğini ifade ediyordu. Ben ise, kendisine “Abi bu partinin tek sahibi var, oda Öcalan”dır dedim ve basarılar diledim. İste bu başkanlık olayı, geçmişteki 49’ler ve 21’lerdeki zindanlar, hücreler ve işkenceli yılların efsanevi Kastro Yaşar DEP Genel başkanı olmakla dönemini kapattı.
DEP döneminde Yaşar Kaya hiçbir şey yapmadı diye haksızlıkta etmek istemem. Çünkü partilerin en parlak dönemi yine Yaşar Kaya dönemidir demek lazım. Ama ben yinede Kürt Ulusal hanesine bir şeyler yazılmadığı inancındayım. Çünkü kim başkan olursa olsun yaptıkları şey APO’YA kan vermek olacaktı. İlişkilerim 1996 tarihinde Vildan TANRIKULU hakkında amacını asan İsveç Kürt federasyonu ilgili bir yazıyı yazıncaya kadar azda olsa sürdü. . Gerçi Hatırladığım kadar ile Vildan TANRIKULU, Yasar Kaya’ya ”Atama ile gelen Kötekle gider” diye bir yanıt yazmıştı. Yasar Kaya, Sürgünde Kürt Parlamentosu başkanlığını yaptı. Zübeyir Aydar’a bakınca iyi ki Yasar Kaya Parlamento Başkanlığı yapmış diyorum.
Yasar Kaya, Öcalan’ın yakalandığı 1999 Şubat’ta ki sorgu ve mahkemedeki tutum ve davranışlarını onaylamadığını izlenimini edindim. Özellikle Öcalan’ın Güney Kürdistan’ın bağımsızlık, federasyon ile Kürt Liderlerine “İlkel Milliyetçilik” tezlerine ilk açık karşı tavır alan Yasar Kaya oldu. Yine ABD’nin Irak’ta kan emici Diktatör SADDAM ve BAAS rejimine yönelik devirme hareketinde ilk destekleyenlerdendi. Bence Yasar Kaya’nın en önemli dönüşü bu dönemdir.
Çünkü bu dönemler Kürtlerin birliğe ve beraberliğe en çok muhtaç olduğu dönemdir. Ama yinede Yaşar Kaya, DEP Başkanlığından günümüze kadar PKK, APO Kürdistan Parlamentosu, Kongra-Gel ile diğer bildiklerini yazmalıdır. Çünkü bu süreçler Kürdistan tarihinde Kürt kamuoyunun ve gelecek nesillerin bilmesi gereken çok önemli belgeler olacak. Özellikle Bekea’da’ ve İtalya’daki Apo ile görüşmelerini objektif olarak yazmalıdır. Yasar kaya, bazı arkadaşlarıyla Kürdistan post sitesini kurduğunda, bütün Kürt sitelerini dikkatle ve özenle izlediğim gibi, Kürdistan post sitesini de dikkatle izliyordum /izliyorum.
Sonuç olarak son zamanlarda Yasar Kaya’nın Güney’le, Kemalizm ve Türk Solu ile ilgili ödün vermez kararlı Kürt ve Kürdistan’ı yazılarını okuyunca 1965 teki değerli Kastro Yaşar Abımızı anımsıyorum. Yaşar Kaya’nın son yazılarını okuyunca, diyorum ki, keşke Kastro Yaşar, hiç DEP’E ve PKK’nin güdümünde olan hiçbir kuruma bulaşmasaydı. Bence Yaşar Kaya’nın bu süreci, İkinci dönemin bittiği üçüncü dönemin başladığı anlamındadır. Bizim beklentimiz Yaşar Kaya’nın DEP Başkanlığından bu güne kadar tüm bildiklerini yazmasıdır. Bu Kürt Kamuoyu ve gelecek nesiller için çok önemlidir.
SEVGİLİ YAŞAR KAYA’NIN BANA CEVABI NE İSEM OYUM ! 03. 04. 2005- Yaşar Kaya- Köln
Sevgili Kardeşim Ali Buran “Yaşar Kaya’nın farklı dönemleri” adlı yazıyı kaleme almasaydı ben bu yazıyı yazmayacaktım. Dostları, hatıraları ve tarihi yazarken haksızlık yapmamak lazım. 1959 –17 Aralıkta 49’ların tutuklanmasından, Deng’in yazı işleri müdürü olarak Sultan Ahmet Cezaevinde yatmam ve 23 Kürt aydınının tutuklanmasını da içeren 1965 kadar olan zaman “Castro Yaşar” dönemidir. Bu doğru.
O yıllar İstanbul’a okumaya gelen Kürt öğrencilerle bizim ilgilenme ve kaybolmalarını engelleme dönemiydi. DDKO’ya gidip gelmediğim doğruydu. İstanbul DDKO da “faşizm nedir?” adlı panele değerli Ceza Hukuku Hocamız Çetin Özek ile katılmıştım. O günlerde, 8 Ağustos 1968 de Konya sürgününden dönmüş, işe başlamıştım. ’58 ve ’65 yılları işkence, zindan ve hücre yıllarıydı. Sevgili Buran’ın bu belirlemesi doğru. DEP başkanlığından önce HEP’in kuruluş ve yürümesi çalkantıları var.
Osman Özçelik’in İstanbul HEP il başkanlığına karşı çıktığım doğrudur. Devlet görevlileri Fehmi Işıklar ve bazı Kürtler bu partiye gelmemi istemiyorlardı. Fehmi’nin tek endişesi benim kendisini tasfiye edeceğim korkusuydu. Ve bunda haklıydı. İstanbul HEP kongresi için Fehmi; Kenan Sönmez, M. Ali Eren ve Arif Sağ’ı İstanbul’a göndermiş, yurtsever kanadın seçimi kazanmasını engelleyeceğini hesaplıyordu. Ben o dönemde hem PKK’li hem PSK’li arkadaşlarla bir araya gelmiş ve onlara şunu söylemiştim.
“Eğer bu ne idiğü belirsiz devlet yanlısı Kemalistlerin seçimi kazanmasını istemiyorsanız birleşmeniz gerekli. ”PSK’den Nazif Kaleli, Kemal Yüce PKK’li arkadaşlarla yedi kişilik bir komisyon kurdular ve o komisyona beni de başkan seçtiler. Bizim yurtsever liste otuz oy farkla kazanınca gümbür gümbür Ankara’ya gittik. Çünkü İstanbul’u alan kurultayı da alırdı. Kurucular ve tabii delegelerle İstanbul 130 kurultay oyuna sahipti. Kürdistan’ın onaltı ilinden gelen delege de bir o kadardı.
O dönemi uzun anlatmak istemiyorum. On üç parti ve örgüt Ankara’da toplanıp benim DEP Başkalığıma karar vermişlerdi. Her ne kadar sağlığımı ve gazetedeki gece yarılarına kadar olan çalışmalarımı anlattımsa da dinlemediler.
Özgür Gündem, DEP Genel Başkanlığı, İstanbul Kürt Enstitüsü kuruculuğu. .Ateş ve barut tünelinden geçip gelen günler oldu! . .Her ay bir iki cenaze ve başka şeyler. . . Bir gece yarısı Ege’nin soğuk sularında ölüm kalım savaşı vererek Yunanistan’a çıkışıma kadar olan zaman bir maratondur. DEP’le Dayanışma Bürosu Başkanlığı, Sürgünde Kürdistan Parlamentosu Başkanlığı, Suriye seyahatleri, Roma görüşmeleri elbette hatıralarımda yer alacaktır. Tabiri caizse her yerde nöbetimi onurla tuttum. Elbette ki bu da bir dönemdir.
Bu dönemde aynı zamanda Kürt hareketinin kirlilik tarihi vardır ve bu zaten yazılıyor. Hayatımdaki üçüncü dönem, Sürgün Parlamentosunun Türk devletine peşkeş çekilmesinden sonra Köln’deki evime çekilme dönemimdir denilebilir. Her zaman söyleyeceğim gibi, iyi ki yurt dışına çıkmışım. Hem ölümden kurtuldum hem de Kürt özgürlük hareketinin çeşitli cephelerdeki yüzünü gördüm.
İtiraf etmeliyim ki, bana büyük tecrübe kazandırdı. Kürt köylüğünün rehber yaptığı kasaba cambazlarının hiçbir kurum ve kuruluşu çalıştırmayacakları kanaati bende artık kesinlik kazanmıştı. Kurumlar çöktü. Diplomasi adına marjinaller, komünistler ve mafya ile yapılan temaslar bir şey zannediliyordu. Özetle bizim çocuklarımız kahramanca savaştılar. Fakat kurum, diplomasi ve legal partiler başarılı olamadılar.
Bu dönemde iflas etmiş Türk çürümüş solunun Kürtlere yük olduğunu deşifre ettim. Bunu kitap olarak da yayınladım. Zaman bize hak verdi. Saddam’ın gideceğini Barzani veya Talabani’nin cumhurbaşkanı olacağını dört yıl önce yazdım. Zaman bize hak verdi. Bu öngörüler gerçekleşti. “Savaştan yanayım”ı ilk ben yazdım. Kürtlerin hakkının federatif bir sistemde olduğunu Türkiye’de AKTÜEL dergisinin benimle yaptığı röportajda söyledim. O yüzden iki buçuk yıl ceza yedim.
Federasyonu Sürgünde Kürt Parlamentosunun resmi görüşü haline getirirken emek verdim. Şimdi herkes bizim on yıl önce durduğumuz yere geldi. Çözüm Kuzey Kürdistan’da Federasyondan geçer. Bunun hukuki, ekonomik, politik temellerini ve yerel yönetim gücünü inşa etmek lazım. Bu dönemde solun artık Kürtleri felakete götürdüğünü, Kürt ulusal hareketinin batıcı, yurtsever, demokrat ve liberal olması gerektiği tezini savundum. Halen de savunuyorum. Bu konu insanlarımız arasında yankı buldu. Her dönemde, her nöbette ne isem oyum. Hiç geri gitmedim. İleri gitmeye gayret ettim. Bunu başardı isek ne mutlu bizlere. . .
Yaşar KAYA’NIN HEWLÊR’E YERLEŞMESİ VE NEÇİRVAN BARZANİ’NİN VİLLA TAHSİS ETMESİ
Yaşar KAYA’ya göre ABD Irak savaşı dengelerin Kürtlerden yana değişmesi ve Kürdistan’ın Federe devlet olması kendisini heyecanlandırmıştır! 2007’de Güney Kürdistan’a gittiğini ve Meclis başkanı Adnan Müfti’nin kendisini parlamento açılışına davet ettiğini, daha sonra Neçirvan BARZANİ ile görüştüğünü, NEÇİRVAN’I 1992-93 ten beri tanıdığını, hal hatırdan sonra kendisine ‘ülkem Kürdistan’a yerleşmek isteğimi ifade ettim’ diyor. NEÇİRVAN ise kendisinin Kürdistan’a hizmet etiğini ve ‘büyüğümsün sana bir ev ve araba tahsis ediyorum’ demiş (Ancak burada bir eksik açıklama var, benim araştırmama göre, Yaşar Kaya ya 3,000.USA/Dolar aylık bağlamış).
Yaşar KAYA kitabında kendi toprağında çok mutlu olduğunu, polisin, askerin, hepsinin kendi halkı olduğunu ve korkusuz bir yaşam sürdüğünü ifade ediyor. Ben Ali Buran olarak; Yaşar KAYA’YI 1966’dan beri tanıyorum ve onunla ilgili düşüncelerimde çok az yanıldığımı söyleyebiliyorum. Yaşar KAYA çok hırslı bir yapıya sahip, sert, hırçın ve hastalık derecesinde karyerist bir insandır…
DEP İstanbul İl Başkanlığı için Musa ANTER’in evindeydim. Geldi desteklememi istedi. Ben, Osman Özçelik’in aile gençleri DDKD’li diye Osman’ı destekliyorum deyince, ‘Ali Can sen ne kadar örgütçüsün DDKD’lisin’ diye sitem etmişti. Gittikten sonra Musa ANTER dedi ‘ya bu adam DEP İstanbul İl Başkanı olmazsa hasta olacak’. Yaşar Kaya daha sonra bilindiği gibi Öcalan’ın talimatı ile DEP genel başkanı oldu.
Sonuç olarak Kastro /Castro, ’49’lar, Deng dergisi’ ‘23’ler, DEP ve Sürgündeki Kürdistan Parlamentosu Genel başkanlığı, IKDP’ye karşı çıkışı ve KNN’den kopuşu ile yazılarının PKK tarafından yayınlanmaması Yaşar KAYA dönemi bitmiş oluyor…
Ancak tüm bu inişli çıkışlı zikzaklı, bazen tutarlı ve bazen tutarsız yaşam çizgisine rağmen keşke bunlar olmasaydı diyorum. Sevgili Yaşar KAYA’YI, günahıyla sevabıyla Kürdistan’a emeğinden dolayı saygı ile anıyorum.
Yaşar Kaya 2016 Yılında Erbil’de Vefat etti) Yaşar Kaya anıları ile ilgili okuduklarım
4 Eylül’de Kürdistan’a gittiğimde Yaşar KAYA’nın evini ziyaret etmek istedim.
Oğlu DARA’yı telefonla aradım. DARA buyurun Kek Ali beklerim dedi. Misafir olduğum HY ile gittik. Evleri İngiliz evleri diye tabir edilen geniş bahçeli, dış ve iç güvenliklerle korumalı bir Villa. DARA; Annesi Yurda Hanım’ın Bodrum’da olduğunu söyledi.
Daha ilk hal hatır sormada, DARA, babası ile ilgili dengesiz/tutarsız şeyler söylemeye başladı. (Babasının Kürtlük siyasi yaşamından dolayı bir işe giremediğini ve rahat etmediği anlamında).
Ben uyardım, babasının günahı ve sevabı ile yurtsever, bedel ödemiş bir Kürt aydını olduğunu, çocuklarının, başkalarının olumsuzlukları yüzünden babalarına adeta lanet okur gibi yapmamalı diye azarladım.
Fazla oturmadan babasının kitapları varsa rica ettim. YAŞAR KAYA’NIN HATIRALARI (Şefiq Peşeng) ve GÜNDEM YAZILARI kitaplarını bana verdi. Böylece tatsız evden ayrıldım. Daha sonra görüşmek için aradı ben uygun olmadığımı ifade ettim.
Yaşar KAYA’yı 1966’dan beri tanırım. Yaşar Kaya’ya gençliğinde CASTRO Yaşar olarak hitap edilirdi. DEP başkanı oluncaya kadar Abe kardeş ilişkimiz vardı. Ancak DEP başkanı olunca beni davet edip partiye girmemi önerince, ilişkilerim mesafeli (Bu dönemde Yaşar KAYA için Castro/Kastro yaşar gitti DEP’LI yaşar geldi diye eleştirmiştim). Daha önce bu kitabımda tartışmalarımıza detaylı yer verdim. Yaşar KAYA bana verdiği cevaplara kitabında yer vermemiş.
Gelelim YAŞAR KAYA’NIN HATIRLARI kitabına; Ben kitapları okurken hemen geçmem bazen not alıp sindire, sindire okurum. Bu kitabı da okurken tanıdığım Yaşar KAYA için hem hayretler içinde kaldım hem de çok üzüldüm. Kitapta ben dahil bir çok insan yer almıştır. Bir deneyimli insanın makam için bu denli hırslı olacağını ve sonunda kimse ona sahip çıkmayacak, hastalığında bile yalnızlaştığını duymak öğrenmek gerçekten acı bir durum. Yaşar KAYA aslında yapı olarak sert mizaçlı dobra bir insan. Kürdistan’a hizmet uğruna da olsa bu denli Öcalan direktiflerini ve Avrupa’daki PKK/ERNK sorumlularına tabi olacağını tahmin etmezdim. Örneğin, O’nu siyasi olarak yönlendirenin Avrupa Sorumlusu Rıza ALTUN olduğunu ve sonunda yine PKK’ den diğer kurumlardan kopmasının Öcalan’ın emri ve Rıza ALTUN’UN adeta amir memuru gibi uyarılmasıyla olmuştur.
Yaşar Kaya 31 Mayıs 1992 tarihinde Kurulan Özgür Gündem Gazetesini kendi ifadesi ile iki PKK’li gencin önerisi ile sahipliğini, üstlendiğini ve yine Avrupa’daki PKK temsilcileri tarafından gazetede yazılarına yer vermediğini ifade ediyor.. 18 Nisan 1992 de İstanbul Kürt Enstitüsü kurucular kurulunda yer aldığını ifade ediyor. 1993 Yurtdışı çıkışı ve Yunanistan da ERNK yetkilileri ile görüşmeleri ve ÖCALAN’LA, ŞAM’da görüşmeleri. Bu görüşmelerde ÖCALAN kendisine Hoca, O da başkanım diye hitap ettiğini yazıyor.
Bu süreçte 1994’te DEP ile dayanışma bürosu ÖCALAN tarafından öneriliyor ve BRÜKSEL’DE Yaşar Kaya Başkan oluyor.13 Eylül 1995’te ÖCALAN’ın önersi ile Sürgünde Kürdistan Parlamentosu kuruluyor ve PKK Avrupa temsilcisinin önerisi ile Yaşar Kaya başkan oluyor.
1999’da ÖCALAN Suriye’den çıktığında Yaşar Kaya O’nu Roma’da ziyaret ediyor ve görüşlerini alıyor. Kısa süre sonra, ÖCALAN’nIN isteğiyle PKK Avrupa temsilcileri parlamento feshediyorlar. Yaşar KAYA bu arda ilginç bir ifade kullanıyor, diyor ki ”Anladım ki, ÖCALAN bizi Türkiye’ye bağladı.”
Yaşar Kaya’nın 1999 Eylül’ünde parlamentonun feshi ile ilgili konuşması PKK tarafından engelleniyor. Yaşar KAYA için PKK ile bu son ilişki oluyor.
2001’de Kürdistan ulusal kongre (KNN) kuruluşu. Yaşar KAYA’YA göre ÖCALAN, Güney Afrika lideri MANDELA gibi dünyaca kabul görmüş biri olmak istedi. Kongre’ye 238 üye katıldı ve oy birliği ile İsmet Şerif Vanlı Başkan seçildi.
2002 de ikinci kongrede Yaşar KAYA kongre başkanlığına aday oluyor ancak PKK Avrupa temsilcisi Rıza Altun tarafından kabul görülmüyor. Ne yazık ki artık PKK’liler Yaşar KAYA ‘ya selam bile vermiyorlar. Kastro Yaşar’dan DEP/PKK ve böylesi yanlışlar ve yalnızlık çekmesi çok vahim. Ben her zaman söylerim ve yazarım bir insanın her yerde olması hiçbir yerde olmaması demektir.
Yaşar KAYA bu arada KÜRDİSTAN POST internet gazetesini çıkardı. Yaşar Kaya, önceleri PKK /ÖCALAN doğrultusunda IKDP’ye sert eleştiriler yöneltirken, bu kez bağımsız Kürdistan/Ulusal Devlet modası geçmiş diye karşı çıkanları ihanet içinde olduğunu yazacak ve bir süre sonra KÜRDİSTAN POST’TA kapanacaktı. Bu arada şunu belirteyim, Yaşar Kaya geçmişte IKDP, Dr. ŞİVAN ve bazı kişiler hakkındaki söylediklerine ilişkin öz eleştiri yapıyor.
SONUÇ olarak, Şefiq PEŞENG’İN anlatımlarına göre, Yaşar Kaya evin mutfağında düşmüş, kalça kemiği ve omuzunu kırmış. Yanında hiç kimse yoktu, çok perişan durumdaydı, yalnız kendisinin imkanları dahilinde ilgileniyormuş. Sonunda koskoca Kastro Yaşar yaşlılar bakım evine kabul ediliyor.Yaşar KAYA’nın durumunu çok kötü gören Şefiq PEŞENG Türkiye’ye dönüş işlemlerini yapıp Frankfurt’tan Ankara’ya uçak biletini alıp yolcu ediyor.
Not: Ben Bodrumda telefonla geçmiş olsun Abe sağlığını sordum. Sanki bana özeleştiri yapar gibi sağ olasın vefalı Ali can kardeşim diye hitap etti seni Bodruma ve HEWLE’RE beklerim diye davet etti ancak gitmedim. Hatta eşim ve Doktor oğlum Cudi Ferat ısrarla gitmemi istediler. Arada bir eşini rahmetli YURDA hanımı ve kızı Berivanı da arardım onlarda oğul Dara gibi Yaşar’ın Siyasi yaşamından dolayı rahat olmadığını söylüyorlardı. Açıkçası çocukları ve eşi Yaşar KAYA ile dünya görüşleri özelikle Kürd ulusal sorunda ters düşüyorlardı.
Sevgili Kastro Yaşar Abeyi saygı ile anıyorum.
Bernamegeh Türkçe
UYARI: Yazıların izinsiz kopyalanması ve Web Sitelerinde yayınlanması kesinlikle yasaktır. Hakkınızda yasal işlemlerin başlatılabileceğini lütfen unutmayın!