Fatma Bacı, kadınlardan oluşan Bacıyan-ı Rum (Anadolu Bacıları/Anadolu Kadınları) teşkilatının kurucusudur.
Aynı zamanda, Ahiyân-ı Rûm (Anadolu Ahîleri) teşkilatının kurucusu Ahi Evran’ın eşidir ve mutasavvıf Evhadud-Din Hamid el-Kirmâni’nin kızıdır.
Babası Kirmâni’nin, kadınların eğitim ve öğretimine önem verdiği, özellikle kendi kızlarına düzenli eğitim verdirdiği ve bir el sanatı öğrenmeleri için özel çaba harcadığı kaynaklarda geçmektedir.
Kadınların eğitimine değer veren bir babanın kızı olarak Fatma Bacı da çevresindeki kadınları dini, tasavvufi ve el sanatları alanında yetiştirmiştir.
Ahi Evran, Anadolu’ya geldikten kısa bir süre sonra Kayseri’ye yerleşti ve burada derici atölyesi kurdu.
Bu atölyenin büyümesi, işçi ve ustaların, çalışanların sayılarının artmasıyla burası, “debbağlar çarşısı” haline gelmiştir.
Doğal olarak bu çarşıdaki atölyelerde deriler işlenirken, yünleri yan ürün olarak ortaya çıkmıştır.
Ahi Evran, bu yünlerin ziyan edilmemesi, değerlendirilmesi ve işlenmesi için, hanımı Fatma Bacı’nın başkanlığında, kadın ve kızları örgücülük ve dokumacılığa yönlendirdi.
Böylece kadınlar, hem bir sanat öğrendiler hem de ekonomik alana destek sağladılar.
Dönemin sosyal koşullarının bir sonucu olarak, Fatma Bacı, kadınları hem eğitmiş hem de yan ürünlerin işlenmesi konusunda kadınlara liderlik yapmıştır.
Bacıyan-ı Rum kadınlarının eğitim ve zanaat öğrenmesi zaman içinde tüm Anadolu’ya yayıldı.
Fatma Bacı liderliğindeki teşkilatın en önemli faaliyetlerinden biri, iktisadi yönü olan, örgücülük ve dokumacılıktır.
O dönemlerde örgücülük ve dokumacılık haricinde hangi sanat ve iş kolunda faaliyet gösterdikleri konusunda kaynaklarda açık bilgi bulunmasa da, Anadolu kadını evinin her türlü işini yaparak, hayvan bakarak, ip eğirerek, kumaşı dokuyup elbise dikerek, tarlada ekip biçerek tüm bu çalışmasının karşılığında ürettiklerini pazarda satarak pratik yaşamın içerisinde aktif rol almıştır.
Anadolu kadını, günlük işler dışında çadırcılık, keçecilik, boyacılık, halı/kilimcilik, nakışçılık, dokumacılıkta çeşitli kumaşların imal edilmesi ve bunlardan giysi yapılması gibi el sanatlarıyla da ilgilenmiştir.
Bununla birlikte yetim, kimsesiz kızları himayelerine almaları, onları dini ve ahlaki konularda eğitip, ev-bark sahibi olmalarına kadar her türlü yardımı ve desteği sağlamışlardır.
Ayrıca kimsesiz ve ihtiyar kadınların bakımlarını üstlenmeleri de, toplumda sosyal hizmet kurumu olarak çalıştıklarını göstermektedir.
Anadolu Bacıları, ata binerek, ok atarak ve mızrak kullanarak savaşlarda erkeklerle birlikte yer almıştır.
1243 senesinde, Moğollar Kayseri’yi kuşattığı zaman, şehrin savunmasına fiilen katıldıkları kaynaklarda yer almaktadır.
Menakibi Ahi Evran Veli isimli eserde, Bacıların savaşçılık yönlerine dikkat çeken ifade şu şekildedir:
“Hatunlar oturubendanuşdılar
Siylerüne kamalar bağlaşdular
Varıp Kayseri’yi tuttular mekan
Virmediler ol kafire el aman.”
Görüldüğü gibi Anadolu Bacıları’nın faaliyetleri oldukça geniş bir alanda varlık göstermiştir.
Bu hizmetlerin içinde, ön planda görülmeyen, fakat en önemlisi Anadolu ailesinin sağlam temeller üzerinde kurulmasındaki katkılarıdır.
Bu sebeple Anadolu Bacıları, “İşine, aşına, eşine sahip ol” öğüdünü temel ilke olarak benimsemişlerdir.
Bernamegeh Türkçe