Ahmet Mithat Efendi, “Amazonlar Yani Cengâveran Zenan” (Amazonlar Yani Kadın Savaşçılar) adlı incelemesinde Kara Fatma’nın bir süvari ordusuyla İstanbul’a gelişinden bahseder, yine Namık Kemal Midilli’de sürgündeyken Abdülhak Hamit Tarhan’a yazdığı mektubunda Kara Fatma’dan ve bir başka Kürt kızından övgüyle bahseder. Halil Hamid de 1877-78 Osmanlı- Rus Savaşı’nda Erzurum cephesinde kahramanca savaşarak Aziziye tabyasını Ruslardan geri alan Kara Fatma’dan bahseder.
“Kürt Prensesi”, “Kürdistanlı Kara Fatma” ve “Kürt Amazonu” olarak tanınan Fata Reş ne zaman dünyaya geldiği bilinmemekle beraber 1880’lerin başında Federe Kürdistan’a bağlı Revanduz’da doğduğu sanılıyor.
Fata Reş, Sinemilli Aşiretinin Reisi Kara Bilal’in (Bilalê Reş) kız kardeşidir. Ailenin erkek üyelerinin sırayla ölmesi üzerine aşiretin başına geçmiştir.
Cesareti, otoritesi ve duruşu ile birçok dergi ve gazeteye konu olmuş, herkes tarafından övgüyle methedilen Fata Reş bazı Kürt bölgelerde Fata Nêr – Erkek Fatma olarakda tanınmıştır.
1853’te Kırım Savaşı patlak verdiğinde, Padişah Abdülmecid’in Kürdistan aşiretlerinden yardım çağrısına karşılık vererek, 300 civarı süvari ve piyadesiyle Kırım Savaşına katılmak üzere İstanbul’a gelir.
Padişah tarafından sarayda kabul edildiği bilinen Fata Reş’in 1853- 1856 yılları arasında yaşanan Osmanlı – Rus savaşlarından birçok cephede komutasındaki süvarilerle birlikte yer aldığı belirtilir.
1853-1856 yılları arasında katıldığı Osmanlı – Rus savaşlarından dolayı “Kürd Mücahidi” olarak bilinir.
Kara Fatma’nın ziyareti İngiliz, Fransız, Alman ve Osmanlı medyasında ciddi yer tutmuştur. Hakkında çeşitli illüstrasyonlar yapılmış, pek çok haberler çıkmıştır. Onun için, “Kürdistan Kahramanı”, Kürdistan Aslanı”, “Kürt Prensesi”, “Bir Amazon” gibi isimler kullanılmıştır.
İttihat ve Terakki yönetimi onu bir Türk kadın kahramanı olarak sunmaya çalışılmıştır. Cumhuriyet döneminde 1956 yılında hayatı da filme çekilen ‘Kara Fatma’nın Türk milli mücadelesinin önemli bir yüzü olduğu savunulmuştur. Oysa onun bir Kürt kadını olduğu aşikâr olup, dönemin Avrupa gazetelerinde dahi “Kürt Prensesi”, “Kürdistanlı Kara Fatma” ve “Kürt Amazonu” olarak tanıtılarak dünya kamuoyunda başarısı konuşulmuştur.
Kamuran Bedirhan’ın eserinde, padişahın Kara Fatma’ya kendisi gibi bir kahramanın nasıl olur da Türkçe bilmediğini sorması üzerine, padişaha: “Padişahım, eğer siz Kürtçe bilseydiniz, benim Türkçe bilmeme gerek kalmazdı” dediğini belirtir.
Ne zaman öldüğüne dair ortada bir kayıt yoktur fakat 1800’lerin sonlarına doğru yaşamını yitirdiği sanılmaktadır.
Kaynaklar:
-Alakom, Rohat. “Yirminci Yüzyılın Başlarında İstanbul’daki Kür Kadınları”. Devletsiz Ulusun Kadınları: Kürt Kadını Üzerine Araştırmalar. der. Shahrzad Mojab. İstanbul: Avesta Yayınları. 2013.
-Bayrak, Mehmet. Geçmişten Günümüze Kürt Kadını. Ankara: Özge Yayınları. 2002.
-Klein, Janet. “Milliyetçilik: Geç Osmanlı Döneminde Kürt Milliyetçi Söyleminde ‘Kadın Sorunu’”. Devletsiz Ulusun Kadınları: Kürt Kadını Üzerine Araştırmalar. der. Shahrzad Mojab. İstanbul: Avesta Yayınları. 2013.
Bernamegeh Türkçe
UYARI: Yazıların izinsiz kopyalanması ve Web Sitelerinde yayınlanması kesinlikle yasaktır. Hakkınızda yasal işlemlerin başlatılabileceğini lütfen unutmayın!