OSMANLI'DA KÜRT KADINLARI

OSMANLI’DA KÜRT KADIN HAREKETLERİ

”Kürt kadınlarının zaman zaman beyliklerinin yönetimde yer aldıkları da
görülmüştür. Yönetimdeyken tarihi önemi büyük, yarı-resmi diplomatik ziyaretlerde
bulunmuşlardır. Bunlara örnek olarak, Cizre Bey’i Muhammed Bey öldüğünde
çocuklarıyla İstanbul’a giderek kendi beyliğinin yönetimi hakkında karar çıkararak
beyliğine dönen eşi verilebilir.”


 

Davut Işık

Osmanlı Devleti’nin başkenti olan İstanbul’un yirminci yüzyılın başlarında Kürt
milliyetçiliğinin merkezi olduğu binmektedir. Bunun en önemli sebebi, merkezileşme
faaliyetlerine karşı isyan eden Kürt beylerinin aileleriyle birlikte İstanbul’a sürgün
edilmesi, İstanbul’da çok iyi eğitim gören bu Kürt aydın ve entelektüellerinin modernleşme ile beraber ulusçuluk fikirleriyle tanışmalarıdır. Bu doğrultuda, çeşitli
gazete ve dergiler basılmış, çeşitli cemiyetler ve dernekler kurulmuş, Kürtlerde ulus
bilinci oluşturulmaya çalışılmıştır. İlk Kürt kadın örgütlenmesi olan Kürt Kadınları
Teali Cemiyeti de 1919’da İstanbul’da açılmıştır.
Aileleriyle birlikte İstanbul’a sürülen Kürt kadınlarının bazıları da modern
yöntem ve örgütlenmeler ile Kürt ulusal hareketine katılmışlardır. Bu kadınların bir
kısmı Teşkilat, cemiyet, nizamname, aza, miting, tebliğ, mücadele, gazete, mecmua gibi
yeni sözcüklerle ilk kez burada tanışmıştır.130

Ünlü Kürdolog Martin van Bruinessen, “Kürdistan’da Anaerkillik ve Kürt
Tarihi’nde Kadının Rolü” adlı incelemesinde; 17. yüzyıl başlarında İtalyan gezgin
Pietro della Valle’yi ağırlayan Doğu Kürdistanlı kadın lider Hanım Sultan’dan
başlayarak yine aynı dönemde Soran ve Harir çevresini yöneten Hanzade Sultan’a, 19.
yüzyılın ikinci yarısında yöneticilik yapmış Kara Fatma’ya ve yine 20. yüzyılın ilk
çeyreğinde Güney Kürdistan’ın ünlü aşiretlerinden Caf aşiretinin yöneticisi Edela
(Adile) Hanım’a varıncaya kadar birçok Kürt kadın yöneticiden söz etmekte ve şöyle
demektedir: “Kürt tarihi boyunca kendi toplumlarında yüksek mevkilere ulaşmış, politik
olarak söz sahibi olmuş ve hatta askeri komutanlıklar yapmış kadınlara rastlamak
olanaklıdır. Bu kadınlar, Kürtler arasında bir ulusal sembol ve Kürtlerin komşularına
karşı ahlak üstünlüğünün bir göstergesi olmuşlardır.”131

Halil Hamid, “Kürt Kadınları” adlı çalışmasında Kara Fatma’nın yanında Şivan
Aşireti reislerinden Fettah Ma’ruf’un kız kardeşi Gevra Nergis’in asker elbisesi giyerek
kardeşinin intikamını aldığından, kardeşinin vefatından sonra aşireti kendisinin
yönettiğinden bahseder. Hemeevend reisi Civeklin’in eşinin, İran’da muharebede zevci,
oğlu ve kendisi 10 bin atlı ile savaştıklarında 18 kişiyi öldürdüğünden, Caf aşireti reisi
Mahmud Paşa’nın eşi Piruze ile İbrahim Paşa’nın eşi Hansa’nın cesaretleriyle nam
saldıklarından, Mir Muhammed beş yaşındayken annesi Delale’nin aşireti iyi idare  ettiğinden bahsederek erkeklerin yenildiği zamanlarda kadınların silaha sarıldığını ve
Kürt kadınlarının cesaretleriyle şöhret bulduklarını ifade eder.132

Kürt kadınlarının zaman zaman beyliklerinin yönetimde yer aldıkları da
görülmüştür. Yönetimdeyken tarihi önemi büyük, yarı-resmi diplomatik ziyaretlerde
bulunmuşlardır. Bunlara örnek olarak, Cizre Bey’i Muhammed Bey öldüğünde
çocuklarıyla İstanbul’a giderek kendi beyliğinin yönetimi hakkında karar çıkararak
beyliğine dönen eşi verilebilir. Yine İstanbul’a gelerek kendi beyliğinin durumu
hakkında yetkililere bilgi veren Sekeman Bey’i Salih Bey’in eşi ve en önemlisi de 1853
yılında Kırım Savaşı başladığı sırada emrindeki 300 atlısıyla İstanbul’a gelerek
padişaha bağlılığını bildiren Kara Fatma’dır. Kara Fatma’nın ziyareti İngiliz, Fransız,
Alman ve Osmanlı medyasında ciddi yer tutmuştur. Hakkında çeşitli illüstrasyonlar
yapılmış, pek çok haberler çıkmıştır. Onun için, “Kürdistan Kahramanı”, Kürdistan
Aslanı”, “Kürt Prensesi”, “Bir Amazon” gibi isimler kullanılmıştır. Kamıran
Bedirhan’ın eserinde, padişahın Kara Fatma’ya kendisi gibi bir kahramanın nasıl olur da
Türkçe bilmediğini sorması üzerine, padişaha: “Padişahım, eğer siz Kürtçe bilseydiniz,
benim Türkçe bilmeme gerek kalmazdı” dediğini belirtir.133

Ahmet Mithat Efendi, “Amazonlar Yani Cengâveran Zenan” (Amazonlar Yani
Kadın Savaşçılar) adlı incelemesinde Kara Fatma’nın bir süvari ordusuyla İstanbul’a
gelişinden bahseder134, yine Namık Kemal Midilli’de sürgündeyken Abdülhak Hamit
Tarhan’a yazdığı mektubunda Kara Fatma’dan ve bir başka Kürt kızından övgüyle
bahseder.135 Halil Hamid de 1877-78 Osmanlı- Rus Savaşı’nda Erzurum cephesinde
kahramanca savaşarak Aziziye tabyasını Ruslardan geri alan Kara Fatma’dan
bahseder.136
İstanbul’a yerleşen Kürt kadınlarının çoğu ev hanımı, bir kesimi de öğretmen,
çocuk bakıcısı, temizlikçi, terzi olarak yaşamlarını sürdürmüşlerdir. İçlerinde öğretmenler olarak çalışanlar da olmuştur. Yoksul ailelerden gelenler büyük sıkıntı
çekmiş, Kürtçe bilmeyenler birçok zorlukla karşılaşmıştır.137

Türk yazarlarından Halide Edip Adıvar, anılarında Kalp Ağrısı adlı romanındaki
Zeyno karakterinin kendi ailesine bakıcılık yapan bir Kürt kızı olduğunu yazar,
İstanbul’da yaşayan Mahmure adlı bir Kürt kızından da bahseder. 1906 yılında İstanbul
Valisi Rıdvan Paşa’nın öldürülmesiyle ilişkilendirildikleri için 12 yaşındaki erkek
çocukları dâhil Kudüs’e sürülen Bedirhan ailesinin gelini olan Mahmure, hamile bir
şekilde İstanbul’da yalnız kalmıştır.138
İstanbul’da çıkarılan Jîn adlı Kürtçe dergisinde 16. sayıda H. Aziz adlı bir
öğrencinin ve 9. sayıda da Midyalı Tanin Molazade adlı bir öğretmenin mektuplarının
yayınlandığı görülmektedir ki bu da, o dönem Kürt kadınları arasında öğrenci ve
öğretmenlerin olduğunu göstermektedir. İstanbul’daki Kürt nüfusunun o dönem için 30
bin civarında olduğu tahmin edilmektedir.139

Etnik kökenleri bakımından Kürt olan Abdullah Cevdet, Kasım Emin, Ziya
Gökalp ve Mevlanzade Rıfat gibi aydınların, Kürt İstanbul’da yaşayan Kürt gençlerinin
uyanmasında büyük rolleri vardır. Jön Türklerin dört kurucusundan bir olan Abdullah
Cevdet, yazılarında sürekli kadın haklarını savunur. “…bizler manen babalarımızdan
ziyade annelerimizin hayat uzantısıyız…” der. İçtihat dergisinde “Kadın ve Siyaset”
adlı bir yazısı yayımlanır. Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyoloji Tetkikler adlı eserinde:
“Kürtler arasında da bazen kadınlar erkekler gibi yiğitlik ve kahramanlık örnekleri
gösterir.” der. Fransa’da eğitim gören ve Mısır’da uzun süre hâkimlik yapan,
Süleymaniyeli Kürt bir aileden gelen Kasım Emin’in yazdığı Kadınların Özgürlüğü
kitabı Hürryet-i Nisvan adıyla 1908’de Türkçeye çevrilir, daha sonra da birçok dile
çevrilerek kaynak eser konumuna gelir.140

Süleymaniye Kürtlerinden olan, uzun yılar İstanbul’da kalan Mevlanzade Rıfat,
muhalif düşünceleriyle bilinen, birçok kez tutuklanan ve sürgüne gönderilen birisidir.
Suriye’ye gönderilmeden evvel evlendiği Ulviye Hanım’ı bir Kürt dergisi olan Kadın
Dünyası’nı çıkarması için teşvik eder. Kendisi de Erkekler Dünyası adlı bir dergi çıkararak erkeklerin vazifelerini anlatır. Kadınlar Dünyası Osmanlı’daki kadınların
haklarını din, mezhep ve etnik ayrım gözetmeksizin savunur. Aynı isimli matbaasında
Kürd Kadınları Teali Cemiyeti’nin Nizamnamesi basılır. 194 sayı basılan bu dergi,
1913’te kadınların haklarını savunmak üzere kurulan Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan
Cemiyeti’nin yayın organı olarak çıkmıştır. Dergide Kürt kadınları hakkında da yazılar
çıkar. Kürt kadınlarının kıyafetleri, o yıllarda olay olan ilk kez Belkıs Hanım adında bir
Kürt kadınının uçağa binmesi yazılmıştır. Derginin 100. sayısında, kendisinin Kürt
olduğu belirtilerek Kara Fatma’nın İstanbul ziyareti yazılır. 123. sayıda tanınmış Kürt
simalarından Abdullah Cevdet, Kamıran Bedirxan ve Kürt şairi Ehmedê Xanî’nin bazı
önemli sözleri yayımlanır. 122. sayıda Fato Nali adlı bir Kürt kadınının yazısı
yayımlanır.

Kürt tarih yazımının ilk belgeleri olmaları yönüyle büyük önem taşıyan dört
önemli yazı bu dönemde yazılmıştır. Bunlar: Kadınlar Dünyası’nda yayımlana “Kara
Fatma” yazısı, Rojî Kurd dergisinde Erganî- Madenli Y.C: imzalı yayımlanan
“Kürtlerde Kadın Mes’elesi” yazısı, Siyanet adlı dergide Halil Hamit tarafından kaleme
alınan “Kürt Kadını” yazısı ve 1919 yılında Jîn dergisinde Memduh Selim imzalı “Kürd
Hanımı” yazısıdır. 141
1919’da İstanbul’da kurulan Kürt Teali Nisvan Cemiyeti (Kürt Kadınlarını
Yüceltme Cemiyeti), Kürt kadınlarının örgütlenme çabalarının ilk örneğidir. Dernek,
1980’ler kadar çok az kişi tarafından sadece ismen biliniyordu. Bazı belgelerin ortaya
çıkmasıyla birçok okuyucu dernek hakkında bilgi sahibi olmaya başladı.

Derneğin kurucusu Süleymaniyeli Doktor Encum Yemulki’dir. Babası
İstanbul’da Divan-ı Harp Başkanlığı yapan Mustafa Paşa Yemulki’dir. Mustafa Paşa
Yemulki, Türk kaynaklarında “Nemrut Paşa” olarak geçer, Osmanlı ile yaşadığı
problemlerden dolayı İstanbul’dan ayrılır ve 1922-1926 yılları arasında çıkan “Bangi
Kurd” gazetesinin sorumlu müdürü olur. Kendisi aynı zamanda önemli bir Kürt şairidir.
Annesi Safiye Hanım, Kürt Sait Paşa’nın kardeşi, Şerf Paşa’nın da teyzesidir. Dernek kapatıldıktan sonra 1922’de Fransa’ya göç eden Encum Yemulki, 1968’de Paris’te vefat
etmiştir.142

Kürt Teali Nisvan Cemiyeti, Seyyid Abdülkadir liderliğinde 1918 yılının Aralık
ayında kurulan Kürdistan Teali Cemiyeti bünyesinde, 5 ay sonra 1919 yılının Mayıs
ayında kurulmuştur. Bu cemiyet hakkında birinci elden bilgi veren kaynakların başında
Jîn dergisi gelmektedir. Bunun yanında İstiklal ve Zarya Vastoka dergilerinde de kısa
not ve yazılara rastlanmıştır. Jîn dergisinde, derneğin kuruluşu münasebetiyle Şişli Etfal
Hastanesi’nde yapılan toplu sünnet töreni münasebetiyle düzenlenen tiyatrodan
bahsedilir. Açılışta konuşan Encüm Yemulki adlı kadının yazısına yer verilmiştir.143
Memduh Selim’in derneğin çalışmaları ve Kürt kadınları konularını ele alan çeşitli
yazıları dergide yer almıştır.144 Abdürrahim Rahmi de derneğin kuruluşu münasebetiyle
Kürt kadınları hakkında bir şiir yazmış, şiirin sonunda dernek için dua etmiştir.145

Derneğin nizamnamesinin ikinci maddesinde kuruluş amacı; Kürt kadınının
modern bilinçle yüceltilmesini sağlamak, aile hayatının iyileştirilmesi ve
düzenlenmesini sağlamak, göç ve savaş dolayısıyla sefil bir hale gelen Kürt kadınlarına
iş bulmak ve para yardımında bulunmak olarak belirtilmiştir.146 Dernek, Kürt kimliğinin
örgütlenmesi, kadıların ulusal mücadeleye katılması ve Kürt çocuklarının eğitilmesi gibi
yönleriyle öne çıkarken aynı zamanda dernek yöneticileri ve üyeleri döneme uygun
modern Kürt kadını görüntüsü sergilemiştir. Yalnızca Kürtler değil, diğer milletlerden
kadınların da üye olabileceği belirtilmiştir. Derneğin açılış konuşmasında Encüm
Yemulki tarafından, amaçlarına ulaşmak için toplantılar yapılacağı, konferanslar ve
müsamereler düzenleneceği, kütüphaneler ve tartışma salonları açılacağı ve gazete,
dergi, kitap ve risaleler yayımlanacağı belirtilmiştir. Derneğin ilk faaliyeti, Sultan
Ahmet meydanında kadın-erkek birçok Kürt vatandaşının katılımıyla mevlit okutmak olmuştur. Kurban Bayramı vesilesiyle 1919 yılının Ağustos ayında Şişli Etfal
Hastanesi’nde birçok yoksul Kürt çocuğu sünnet edilmiştir.147

Derneğin başkanlığını bir süreliğine Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın
torunu, 1898-1908 yılları arasında Osmanlı elçisi ve 1919-1920 yılları arasında da Sevr
Barış Görüşmeleri’nde Kürtlerin temsilcisi olan Kürt Şerif Paşa’nın eşi Emine Hanım
yürütmüştür. İstiklal gazetesinin 9 Temmuz 1919 tarihli sayısında Emine Hanım’ın
başkanlık teklifini kabul ettiği belirtilmiştir. Dernek, Paris’te bulunan Emine Hanım’a
bir telgraf çekerek çalışma ve gayretlerinden dolayı teşekkür etmiştir.148
Gürcistan’da çıkan Zarya Vastoka gazetesinde 1928 yılında yayımlanan yazıda
Kamıran Bedirhan “Kürt Kadın Komitesi” isimli bir yazı kaleme alır. Yazıda,
İstanbul’da Kürtlerce kurulan birkaç kültürel örgütten biri olan Kürt Kadınları İlerleme
Komitesi’nin kuruluş amaçları ve faaliyetlerinden bahsettikten sonra, yazının sonunda;
“Ama bu komitenin çalışmaları uzun sürmedi. Constantinopolis milliyetçilerinin
hilekârlıkları ve soruşturmaları yüzünden dernek tüm şubeleriyle birlikte kapatıldı.”
İfadesi geçmektedir. Buradan anlaşılan, derneğin kapatılması için milliyetçiler
tarafından şikâyetler yapılmış olduğu ve derneğin başka şubelerinin de olduğudur.149
Bunun yanında, Kürt kadınları için yapılan diğer çalışmalardan biri de Kürt
Tamim-i Maarif ve Neşriyat Cemiyeti adında kurulan başka bir Kürt derneğinin
çalışmalarıdır. Derneğin tüzüğünde yer alan 18. maddede Kürt kızları için bir gece
okulunun açılması öngörülmekte ve 19. maddede kadın ve erkeklerin kullandıkları
eşyaların sergileneceği bir serginin açılması gereği üzerinde durulmuştur.150

Kürt kadınları için Kürtler tarafından yapılan çalışmaların yanında, Türkler
tarafından yapılan çalışmalara da bakılması konunun ehemmiyeti açısından gereklidir.
Bunlardan en önemlisi olan Kadınlar Gazetesi’nde Kürt kadınlarının rolü
incelenecektir.
Mithat Kutlar, Nuriye Ulviye Mevlan ve ‘Kadınlar Dünyası’nda Kürtler adlı
çalışmasında, II. Meşrutiyet sonrası kurulan Osmanlı Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti’ne bağlı yayın organı olarak çıkarılan Kadınlar Dünyası adlı derginin ortaya çıkış tarihini, o
dönemki kadın hareketine katkısını, Nuriye Mevlan’ın eşi Mevlanzade Rıfat’ın kadın
hareketine katkılarını ve Kürt kadınlarının bu dergideki yerini ele almıştır.151

İlk kanuni kadın derneği olan Osmanlı Müdafaa-ı Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti ve
buna bağlı Kadınlar Dünyası dergisinin kurucusu olan Ulviye Mevlan, daha çok sosyokültürel
köklere dayandırdığı kadın sorununun çözümü olarak, kadının toplumda alın
teri ile çalışıp para kazanması, ekonomik bağımsızlığını elde etmesi ve sosyal hayata
katılmasının sağlanmasını görüyordu.
Kürt kadınları da II. Meşrutiyet sonrası yazın hayatına girmişlerdir, fakat Türk
milliyetçiliğinden uzak, din, ırk ve mezhep ayrımı gözetmeden insanlara aynı gözle
bakan yayınlarda düşüncelerini dile getirmeyi tercih etmişlerdir. Bunlardan en önemlisi
Kadınlar Dünyası’dır. Dergide Bedirhan Bey’in torunlarının yazıları, çeşitli Kürt
kadınlarının mektupları ve bazı Kürt şahsiyetlerinin sözlerine yer verilmiştir.
Kürt kadınlarının o dönemde çıkan Kürtçe gazete ve dergilerde yazıları yer
almazken, Kürtçe olmayan bir dergide yazmış olmaları merak konusudur. Bunda sadece
Mevlanzade Rıfat’ın Bedirhanlar ile olan yakın ilişkisi mi etkilidir bilinmez. Lakin
Kürtçe dergilerde yalnızca Kürt kadınlarının iki mektubuna yer verilirken, Kadınlar
Dünyası’nda birçok yazı ve mektuba yer verildiği görülmektedir.

Bedirhan Bey’in torunu olan Meziyet Bedirhan, derginin 57. sayısında hayvan
hakları ile ilgili bir yazı kaleme almıştır. Bu onun bu dergideki tek yazısı olmuştur.
Fahriye Bedirhan da, “Hemşirelerime” (Kız kardeşlerime) adlı yazısında, Balkan Harbi
sonrası ortaya çıkan ekonomik bunalım ve bunun iç ticarete yansımasını ele almış,
kadınların da üretim atölyelerinde çalışarak iç ticarete katkıda bulunmak için ellerinden
geleni yaptıklarını belirtmiştir. Yine Fahriye Bedirxan “Kimlerle İttifak Etmeliyiz” adlı
yazısında, kadınların iyi bir gelecek için gösterdikleri mücadelenin, aralarında siyasi bir
ortaklıktan ziyade ancak ortak bir dünya görüşü ile gerçekleşebileceğini, bunun için
umutsuzluğa düşmemeleri gerektiğini, sergileyecekleri azim ile toplumsal sorunların
üstesinden gelebileceklerini ifade etmiştir.152

Bu dergide yazan Kürt kadınlarından bir diğeri de, yine Bedirhan ailesinden
Mes’adet Bedirhan’dır. Dergide kadın hukuku, aile, boşanma, eğitim, kocalık durumu,
savaşın yıkımları vb. konularda toplamda 24 yazısı tespit edilen Mes’adet Bedirhan,
ayrıca 10 sayıda dönemin meşhur muhabirlerinden Bert Danjen’in “Hayatını Yaşamak
için Her Kadının Bilmesi Lazım Olan Şeyler” yazı dizisini tercüme etmiştir. Yine
derginin Fransızca ekinde Fransızca yazılar yazmış olması, çok iyi bir eğitim
gördüğünün göstergesidir. Kadınların ev içindeki ve cemiyet hayatındaki yeri ve
kadınlara biçilen toplumsal roller üzerine yazdığı yazılar ayrı bir öneme sahiptir.
Kadının evde ve cemiyetteki rollerini ayırt eden Mes’adet Bedirhan, günümüzde de
halen tartışmaların merkezinde olan özel alan- kamusal alan ayrımı gibi önemli bir konu
üzerinde durduğunu göstermektedir.153

Mes’adet Bedirhan, toplumsal refahın yolunun ailedeki refahtan geçtiğini, bunun
için de eşlerin medeniyetin gereği bir yaşam tarzına sahip olmaları ve ailede eşitliğin
sağlanması gerektiğini vurgular. Kadınların ev ile sınırlandırılmaması ve erkekler gibi
toplumsal hayata karışmaları gerektiğini belirtir. Kadın ve erkek beyni arasında
fizyolojik olarak yapısal ve işlevsel herhangi bir farkın olmadığını belirterek ‘saçı uzun
aklı kısa’ söylemine şiddetle karşı çıkar. Kadınların asla eğitimden mahrum
bırakılmamaları gerektiğini, ancak eğitim sayesinde vatana faydalı evlatlar
yetiştirilebileceğini belirtir. Ayrıca, ev ekonomisi, görgü kuralları ve özgürlük
meseleleri de üzerinde durduğu diğer konulardır.

Balkan Savaşları’nda Kürtler de Osmanlı ordusunda yer almıştır. Bununla ilgili
yazılan pek çok yazıdan ilginç bir örnek, Fato Nali adında bir Kürt kadınının Balkan
Savaşı’nda esir düşen bir Kürt Genci olan Ahmet oğlu Kasım hakkında yazdığı yazıdır.
Yazının önemi, savaşın asıl bedellerini kadınların ve anaların ödediğini
vurgulamasından gelmektedir. Bu konuda Osmanlı yönetimini uyarmıştır yazısında.
Mes’adet Bedirhan da Kasım’ı hastanede sık sık ziyaret etmiş, annesi ile empati
kurmaya çalışmış ve vatanın Kasım gibi kahramanlar sayesinde ayakta durduğuna dair
bir yazı kaleme almıştır. Bu iki yazı, Kürt literatürü açısından olduğu kadar, kadınların
savaş gibi toplumu kuşatan bir soruna bakışını örneklemesi açısından çok önemlidir.

Daha önce de belirtildiği gibi, bu dergide Kara Fatma hakkında bir yazı
yayımlanmıştır. Ayrıca iki Kürt aydınının çabaları ile izin alınmasından sonra uçağa
binen Osmanlı Müdafaa-ı Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti üyesi Belkıs Şevket Hanım
hakkında da bir yazı kaleme alınmış ve bu olay hem Osmanlı hem de Avrupa basınında
geniş yankı uyandırmıştır. Kadınların da erkekler kadar cesur olabileceğini ve onların
da erkekler gibi ulusal mücadeleye katkı sağlayabileceklerini göstermek amacıyla
Belkıs Hanım’ın uçağa bindirilmesi, kadınların hem ulusal hem de uluslararası alanda
seslerini duyurabilmeleri açısından büyük önem taşımaktadır154

Ulviye Mevlan’a Kadınlar Dünyası dergisini çıkarması fikrini veren eşi
Mevlanzade Rıfat da dönemin önemli feminist erkeklerindendir. Kürt kökenli olan
Rıfat, İnsanlar Dünyası’na ulaşmak amacıyla Erkeler Dünyası adlı bir dergi çıkararak
kadınların sorunlarına değinerek, erkeklere düşen vazifeleri hatırlatır. Kadınların diğer
milletlerce erkelerle rekabet edecek derecede ilerleme kat etmelerine karşılık
kendilerinin kadını durdurduğu ve hapis hayatına mahkûm ettiklerini belirterek Osmanlı
kadın sorununda tek çözümün kadın ve erkeğin sosyo-kültürel ve siyasal
dayanışmasından geçtiğine inandığını ifade eder.155

Kaynaklar: 

128 a.g.e., s.206.
129 a.g.e., s.207-208

130 Rohat Alakom, “Yirminci Yüzyılın Başlarında İstanbul’daki Kür Kadınları”, Devletsiz Ulusun Kadınları:
Kürt Kadını Üzerine Araştırmalar, der. Shahrzad Mojab, İstanbul: Avesta, 2013, s. 75.
131 Mehmet Bayrak, Geçmişten Günümüze Kürt Kadını, Ankara: Özge Yayınları, 2002, s.13.

132 Halil Hamid, “Kürt Kadınları”, Siyanet, S. 15, (2 Temmuz 1914’ten aktarılarak) Roja Teze, S. 5, (1999)
(Aktaran: Bayrak, a.g.e., s.189-190).
133 Alakom, a.g.m., s.76-78.
134 Ahmet Mithat Efendi, “Amazonlar Yani Cengâveran Zenan”, Kırk Anbar, S. 9 (1875), İstanbul,
(Aktaran: Bayrak, a.g.e., s. 81)
135 Bayrak, a.g.e., s.81.
136 Hamid, a.g.m., s.82.

137 Alakom, a.g.m., s. 81.
138 a.g.m., s. 81.
139 a.g.m., s. 82.
140 a.g.m., s.83-84.

141 a.g.m., s.85-87.

142 Nevin Güngör Reşan, “Encum Yemulki ve Kürt Kadınları Teali Cemiyeti”, (Çevrimiçi)
http://www.kurdinfo.com/forum_bixwine.asp?id=4881 (Erişim tarihi: 17.06.2015)
143 Aziz Yemulki, “Kürt Kadınları Teali Cemiyeti’nin Müsameresi Dolayısıyla”, Jîn, S. 25 (1919), s. 9.
144 Vanlı Memduh Selim Bey, “Kürd Hanımı”, Jin, S. 14 (1919), ss.6- 9., “Kürdlükte İlericilik Akımları”, Jîn,
S. 17 (1919), ss. 3-9., “İki Hayırlı Eser”, Jîn, S. 20 (1919), ss. 5-9.
145 Abdurrahim Rahmi, “Ji Bo Cıvata Dayikan” (Anneler Birliği için), Jîn, S. 22 (1919), s. 16.
146 Kürd Kadınları Teali Cemiyeti Nizamnamesi, Madde 2.

147 İbrahim Sediyani, “I. Dünya Savaşı Sonrası Kurulan Kürt Cemiyetleri”, Kürt Tarihi Dergisi, S. 14
(Ağustos- Eylül 2014).
148 Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Ankara: 1993, s. 373, (Aktaran: Alakom, a.g.m., s. 91).
149 “Kürt Kadını Komitesi” (Rusça), Zara Vastoka, S. 297 (1928), Tiflis (Aktaran Alakom, a.g.m., s.95)
150 “Kürt Tamim-i Maarif ve Neşriyat Cemiyeti Beyannamesi”, Jîn, S. 10 (1918), ss. 13-14.

151 Kutlar, a.g.e.,
152 a.g.e., s.59-60.

153 a.g.e., s.61-62.

154 a.g.e., s. 70-75.
155 a.g.e., s. 76-91.

Davut Işık / KÜRT ULUSAL HAREKETİ BAĞLAMINDA OSMANLI DÖNEMİ KÜRT KADINI Yüksek Lisans Tezi.

BERNAMEGEH / bernamegeh@gmail.com

AYRICA BAKIN

Albert Magnus Kimdir Hayatı

Albert Magnus, Dominiken tarikatına girmiş ve Aristoteles’i ve Fârâbî, İbn Sînâ, İbn Rüşd ve İbn …

error: LÜTFEN KOPYALAMAYIN OKUYUN!