HASAN TAN / HAKKÂRİ BEYLERİ’NİN TARİHİ
Cizre Bohtan-Beyliği ve Bedirhan Bey
Bilindiği üzere Bedirhan Beyin hüküm sürdüğü Cizre-Bohtan Beyliğinin merkezi
olan Cizre, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Dicle nehrinin batı kıyısında, 42 doğu
boylamı ve 37 kuzey enleminde yer almaktadır118. Bohtan, Dicle ırmağının
kollarından birinin adı olup, bir taraftan Dicle ile Bohtan Çayı, diğer taraftan Megara
yakınlarında Dicle ırmağı ile birleşen Habur çayı arasında bulunan toprak parçasının
da adıdır.119 Bohtan bölgesinin merkezi ise Cizre şehridir.
Cizre Beyliği, eskiden beri Cezire-i İbn-i Ömer adıyla anılan Cizre ve
çevresinde 1200’de kurulmuştur. 1200’den 1627’ye kadar 427 yıl bölgede hükümran
olan bu beyliğin ilk yöneticisi Süleyman Bey’dir120. Süleyman Bey’den sonra oğlu
Mir Abdülâziz’e Cizre, kardeşi Mir Hacı Bedir’e Gurgil ve diğer kardeşi Mir
Abdal’a Finik bölgelerinin yönetimi düşmüştür121.Beylik, bir müddet Akkoyunlular,
Timur ve Safevilerin egemenliğine girmiş ancak Osmanlı Devleti ile birlikte
tekrardan bu aile tarafından yönetilmeye başlanmıştır.
Bedirhan Bey’in babası Abdullah Han öldükten sonra, emirlik makamına
Bedirhan Bey’in amcasının oğlu Emir Seyfeddin (Mir Sêvdin) Bey geçti. Emir
Seyfeddin’in sorumluluklarının gereğini yerine getirmekten aciz birisi olması,
Cizre’nin idarî ve sosyal yapılanmasında problemler meydana getirdi. Bunun
üzerine, mirlik makamınaBedirhan Bey’in büyük abisi Salih Bey getirildi.122 Ancak
Salih Bey’in dünya işlerinden el etek çekip münzevi bir hayat tarzı benimsemesi
üzerine, bu sırada 19 yaşında bulunan Bedirhan Bey emirliğin başına geçti.123
Cizre’yi emirliğin merkezi yaptıktan ve düzeni sağladıktan sonra her aşiretin
en iyi adamlarından güçlü bir ordu meydana getiren Bedirhan Bey, Şeyhülislamlığa
Abdülkuddus Bey’i, askerlik işlerinin başına Tahir Ağa’yı (Tahir Memo), süvari
kumandanlığına Hamit Ağayı, hazine ve içişlerine Efendi Ağa’yı tayin etti.124
Hüküm sürdüğü topraklarda yağma ve çapulculuğu yok eden ve haraç altında ezilen
halkın üzerindeki ağır vergiyi kaldıran Bedirhan Bey’in bu yönetim anlayışı, komşu
aşiretlerin bir bölümünün kontrolü altındaki bölgelere göç etmesine yol açmıştır.
Cizre ve çevresindedüzeni sağlayan Bedirhan Bey, civardaki aşiretler üzerinde de
otoritesini egemen kılmayı başarmıştır. Bu sırada Osmanlı Devleti ise
Mısır’da Mehmet Ali Paşa mücadele ediyordu. Bu sebeple Kürt Beyliklerine yönelik
yapmak istediği düzenlemeleri bir süre askıya almak zorunda kaldı. Bedirhan Bey ise
Osmanlı Devleti’nin bu durumunu fırsat bilip Kürt beyleriüzerinde otoritesini
arttırdı. Van, Sabala, Revanduz, Siirt ve Sincar’ı da içine katarak Diyarbakır’a kadar
olan coğrafyada nüfuzunu genişletti.125
Bedirhan Bey ve Osmanlı Devleti
Müellifimiz Osmanlı Devleti ile Bedirhan Bey ilişkisi üzerinde de
durmaktadır. Bedirhan Beyin bölgesinde giderek nüfuzunu genişletmesi, Sultan II.
Mahmut’un yapmaya çalıştığı merkezîleştirme faaliyetleri ve ardından Sultan I.
Abdülmecid (1839-1861) tarafından Tanzimat Fermanı’nın (3 Kasım 1839) ilanı ile
yapılmaya çalışılanların önünde bir engel olarak görülmüştür. Diyarbakır’a bağlı
olan Cizre’nin Musul Valisi Mehmet Bey’in isteği ve ısrarı üzerine Musul’a
bağlanması, buna karşı çıkan Bedirhan Bey’in Mehmet Bey tarafından sık sık
hükümet nezdinde şikâyet edilmesi, Bedirhan Bey İsyanını teşvik eden sebepler
arasında yer alır. Ancak Osmanlı Devleti’nin Bedirhan Bey üzerine sefer yapmasına
olanak sağlayan asıl olay ise Bedirhan Beyin Nasturi Seferleri olmuştur.126
Nasturiler127, Hakkâri ve Botan bölgesi arasındaki dağlık arazide yaşamlarını
sürdürmekteydiler. Hakkâri Nasturilerinin bir kısmı Müslümanlarla iç içe, büyük bir
kısmı ise birbirine yakın köy ve kasabalarda güçlü aşiretler halinde yaşıyorlardı.
Nasturi aşiretlerinin yerleştikleri yer ile aşiretleri aynı ismi taşımaktaydı. Bu aşiretler;
Tiyari, Tuhup, Jilu(Cilo), Baz, Dez, Tal ve Walto idi.128 Nasturi patriğinin ikamet
ettiği ve kilisenin merkezinin bulunduğu Koçanıs129 köyü sarp dağlar arasında kalan
bir yerdi. Nasturiler vergilerini patrikleri aracılığıyla bağlı bulundukları beye
ödüyorlardı. Patrik, bölgedeki Müslümanların ve Kürtlerin arasında kutsal ve saygın
bir yere sahip olup, Kürt ve Nasturiler arasındaki meselelerin çözümünde oldukça
etkili olabiliyordu. Hakkâri Emiri düşmana saldıracağı veya sefere çıkacağı zaman
Nasturi patriği ona silahlı bir müfreze temin etmek zorundaydı.130 Kardeşler arasında
vuku bulan beylik mücadelesinde ve beyliğin iç çatışmalarında da patriğin tavrı
önemliydi. Nasturiler Hakkâri’deki Kürt beyinin hâkimiyetini tanıyorlardı. Emirin
meclisinde bölgedeki aşiret reislerinin yanında Nasturi temsilciler de olurdu.
XX. yüzyılın başlarında İngiliz, Fransız, Alman ve Amerikan misyonerlerin
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki gayr-i müslimler üzerindeki faaliyetleri
sonrasındabölgedeki Nasturi-Kürt ilişkileri de bundan ciddi bir şekilde etkilenmiştir.
Bu faaliyetlerin sonucunda Nasturiler, kale şeklinde kiliseler inşa etmeye başlamış,
bu durum iseMüslüman halkı tedirgin etmeye başlamıştır. Tanzimat sonrası Avrupa
ve Amerika’nın yakınlığını fırsat bilen Nasturiler, bölgedeki Kürt Mirlerine verdikleri
vergiyi vermekten kaçınmışlardır. Ayrıca, Tanzimatın Müslüman ve gayrimüslimleri
eşit tutar bir hüviyette olması Nasturilerin yıllardır tabiiyeti altında oldukları Kürt Mirlerine karşı baş kaldırıp yönetimlerini tanımamalarına, ayrıca İngiliz ve
Fransızların himayesi altında din propagandası yapmalarına neden olmuştur.131
Yaşadıkları değişim, Müslüman Kürt toplumunun öfkesini artırmış
bulunmaktaydı. Ufak bir kıvılcım iki toplum arasında bir patlamaya yol açabilirdi.
Nitekim çok geçmeden meydana gelen bir öldürme hadisesi, iki toplum arasındaki
gerginliği arttırdı. Şöyleki; Tiyari Nasturileri Yukarı- Pervari köyünün kuzeyinde,
Büyük Zap nehrinin batı tarafında bir Müslüman köyü olan Sersepi’de iki Kürt
seyyidini öldürmüş, akabinde bu seyyidlerin kanlı gömleklerini Bedirhan Bey’e
göndermişlerdir.132 Tüm bu nedenler başta Bedirhan Bey olmak üzere, diğer Kürt
Mirlerinin Nasturilere yaklaşımında belirleyici bir rol oynamıştır.
Bedirhan Bey Nurullah Bey ile birlikte 1843 yılında Nasturiler üzerine
yürümüştür. Bu harekât esnasında birçok köy ve kilise yakılmış, binlerce Nasturi
ölmüş ve bir kısmı da esir edilmiştir. Bedirhan Bey’in Nasturi harekâtı, Osmanlı
Devleti tarafından yersiz ve zamansız bir harekât olarak değerlendirilmiş ve bu
durum aynı zamanda hükûmet nezdinde hakkında var olan şüphelerin daha da
artmasına yol açmıştır133. Ancak Bedirhan Beyin 1867 yılında ikinci bir Nasturi
seferine çıkması, Batılı devletlerin İstanbul’daki elçileri vasıtasıyla olaya müdahil
olmalarına yol açarak Osmanlı Devleti üzerinde baskı oluşturmalarına neden
olmuştur. Osmanlı Devleti de Bedirhan Bey’i ürkütmemek adına tedbirli davranıp
gerekli hazırlıkları yapmaya başlamıştır. Anadolu Ordusu Müşiri Osman Paşa
komutasındaki Osmanlı ordusu Bedirhan Bey üzerine sefere çıkmıştır.
Müşir Osman Paşa sefer öncesi bazı beyleri ondan kopartmak için mektuplar
yazmıştır. Bu sırada Nurullah Bey, Han Abdal, Han Mahmud ve kardeşleri Derviş ve
Abdürrezzak Beyler, Muş Kaymakamı Şerif Bey, Ahlâtlı Mustafa Bey, Vanlı
Timuroğlu (Timur paşazade) ailesinden Mustafa Bey, Hakkâri yöresi reislerinden
Fettah Bey, Kisan Beyi Halit Bey veSpayerd Beyi Abdi Bey Bedirhan Bey’e yakın
duruyordu.134 Osmanlı Devleti’nin Bedirhan Bey’e karşı izlediği strateji onu ilk başta Han Mahmut’a yaklaştırmış, 1846 yılına gelindiğinde ise bölgedeki diğer Kürt
beylerinin de katılmasıyla bu yakınlaşma bir ittifaka dönüşmüştür.135
Müşir Osman Paşa’nın çabalarıyla bir kısım Kürt Beyi tavır değiştirerek
Bedirhan Bey’i terketmiştir. Hükümet, Bedirhan Bey ile bu beyler arasında başlayan
bu ihtilafı değerlendirmiş ve bu amaçla bölgenin önde gelen Kürt beylerine bir takım
unvanlar ve hediyeler vererek onları kazanmaya çalışmıştır.136Ancak bu beylerin
içinde Bedirhan Beyin pozisyonunu asıl belirleyen ise yeğeni Yezdan Şêr (Ezdin Şêr)
olmuştur. Bu tarihe kadar Bedirhan Bey ile birlikte hareket eden yeğeni Yezdan Şêr,
Osman Paşa’nın Cizre üzerine hareketi esnasında Bedirhan Bey’den ayrılarak,
Osmanlı hükümetine itaatini arz etmek üzere Musul valisi Mehmet Esad Paşa’ya
sığınmıştı (31 Mayıs 1847).137Ardından Gevaş mıntıkasının kendisine verileceği
sözünü alan Han Abdal da, arasının bozuk olduğu Bedirhan Bey ve ağabeyi Han
Mahmut’u terk ederek devlet saflarına katılmayı kabul etmişti.138 Yezdan Şêr, Han
Abdal, Nurullah Bey ve diğer Kürt beylerinin teslim olması Bedirhan Bey ve Han
Mahmud’u bu isyanda yalnız bırakmıştır. Neticede başarısız olan Bedirhan Bey
teslim olmak zorunda kalmış (29 Haziran 1847), Bedirhan Bey’in teslim olmasından
sonra 4Temmuz 1847’de ise Han Mahmud dateslim olmuştur.139
NOTLAR:
118 Metin Tuncel ve Abdülkerim Özaydın, “Cizre”, DİA, C. 8, Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul
1993, s. 37.
119 Doğan, Cizre ve Bohtan Emiri Bedirhan Bey (1802-1869), Afyon Kocatepe Üniversitesi SBE,
Afyonkarahisar 2010, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), s.63.
120 Sevgen, s.52-53.
121 Doğan, Cizre ve Bohtan Emiri Bedirhan Bey (1802-1869), s. 24.
122 Kardam, 2011, s.78.
123 Hakan, Müküs Kürt Mirleri Tarihi ve Han Mahmud, s. 5
124 Hatip Yıldız, Bedirhan Bey Vak’ası (1842-1848), Atatürk Üniversitesi SBE, Erzurum 2000,
(Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), s. 16; Doğan, Cizre ve Bohtan Emiri Bedirhan Bey (1802-
1869, s.32.
125 Doğan, 1843-1846 Nasturi Olayları ve Bedirhan Bey, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler
Dergisi, S. 22, s.4.
126 Doğan, Cizre ve Bohtan Emiri Bedirhan Bey (1802-1869), s.119-120.
127 Bugünkü Hakkâri ve civarında yaşamış olan Nasturiler, Doğu Süryani veya Asuri kilisesi olarak da
bilinen ve Nesturilik akımına adını veren Nestur’dan adlarını alırlar. Nestur, M.S. 382 yılında Antakya
ilahiyat Okulunu tamamladıktan sonra papaz ve vaiz olarak çalışmıştır. Nasturiler Hıristiyan iseler de
bu dinin Baba, Oğul ve Ruh’ul Kudüs‘ten ibaret olan üçlü inanışına değil, Allah’ın birliğine inanırlar.
Hazreti İsa‘ya Allah’ın ruhu derler. Allah’ın oğlu diyenleri kafirlikle suçlarlar Temelde inanç olarak
diğer Hristiyan topluluklarından ayrılan Nasturilerin etnik kimlikleri konusunda farklı görüşler olsa
da, onlar kendilerini Asurluların devamı olarak nitelemektedirler. Ayrıntılı bilgi için bkz: Kadir
Albayrak, ‘‘Nestûrîlik’’,DİA, C. 33, Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 2007, s.15-17.
128 Sevgen, 76.
129Günümüzde Konak Köyü olarak biliniyor. Köy Hakkâri merkeze 18. Km. uzaklıkta ve şehrin kuzey
tarafında kalmaktadır.
130 Doğan, 1843-1846 Nasturi Olayları ve Bedirhan Bey, s.2.
131 Hakan, Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kürtler ve Kürt Direnişleri (1817-1867), s. 158.
132 Sevgen, s.77.
133 Doğan, Cizre ve Bohtan Emiri Bedirhan Bey (1802-1869), s.107.
134Doğan, a.g.e, s.123-124.
135 Hakan, a.g.e, s. 47.
136 Doğan, a.g.e, s.163.
137 Yıldız, s.65.
138Fatih Gencer, Merkeziyetçi İdari Düzenlemeler Bağlamında Bedir Han Bey Olayı,Ankara
Üniversitesi SBE, Ankara 2010, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), s.179
139 Doğan, a.g.e, s.181-182.