Empedokles, Antik Yunan filozoflarından biridir ve M.Ö. 5. yüzyılda yaşamıştır.
Sicilya’da, Akragas (modern adıyla Agrigento) şehrinde doğmuş olduğu kabul edilir.
Empedokles, doğa filozofları arasında önemli bir yere sahiptir ve özellikle evrenin dört temel unsurdan oluştuğu görüşüyle tanınır.
1. Dört Element Teorisi:
Empedokles, doğanın dört temel unsurdan (toprak, su, hava ve ateş) oluştuğunu ileri sürmüştür.
Bu dört elementin, sevgi (philia) ve nefret (neikos) adlı iki güç tarafından bir araya getirildiği veya ayrıştırıldığına inanır.
Sevgi, bu unsurları bir araya getirirken nefret ise onları birbirinden ayırır.
Bu teori, doğanın sürekli bir değişim ve dönüşüm içinde olduğunu açıklar.
2. Panteizm ve Ruh Göçü:
Empedokles, tüm varlıkların tanrısal bir öz taşıdığına inanır ve bu bağlamda panteist görüşlere sahiptir.
Ayrıca, ruh göçü (metempsikoz) inancını da savunmuştur.
Ona göre, ruhlar ölümden sonra farklı bedenlerde yeniden doğarlar ve bu süreç, ruhun nihai olarak arınmasına kadar devam eder.
Empedokles, sadece bir filozof değil aynı zamanda bir hekim olarak da bilinir.
Hastalıkların doğaüstü güçlerden değil, doğal nedenlerden kaynaklandığı görüşünü savunmuştur.
Bu nedenle, hastalıkların tedavisi için doğal yollarla müdahale edilmesi gerektiğini öne sürmüştür.
Ayrıca, ilk kez bir pompa prensibi üzerine kurulu bir su saatinin tasarımını yaptığı da iddia edilir.
Empedokles’in en bilinen eserleri “Peri Physeos” (Doğa Üzerine) ve “Katharmoi” (Arınmalar) adlı şiirleridir.
Ancak, bu eserlerin tamamı günümüze kadar ulaşmamıştır; sadece bazı fragmanları korunabilmiştir.
Empedokles’in ölümü hakkında birçok efsane vardır.
En ünlüsü, kendisinin Etna Dağı’na atlayarak intihar ettiğidir.
Bu efsane, onun tanrısal bir varlık olduğunu kanıtlamak için böyle bir ölüm seçtiği iddiasını içerir.
Ancak, bu hikaye büyük olasılıkla bir mitoloji ürünü olarak kabul edilir.
Empedokles’in görüşleri, sonraki Yunan filozofları ve özellikle de Platon ve Aristoteles üzerinde derin bir etki bırakmıştır.
Dört element teorisi ise, Rönesans dönemine kadar Batı felsefesi ve biliminde önemli bir yer tutmuştur.