SİBEL ÖZBUDUN
“Efendilerimin, sahiplerimin, patronlarımın
Dilini öğrendim.
O kadar çok öldürdüler ki beni,
Sesimi yükselttiğim için.
Ama düştüğüm yerden kalkarım,
Çünkü elini uzatanlar var bana,
Çünkü artık yalnız değilim,
Çünkü artık pek çoğuz.”[2]
ABD çoğu Porto Riko’da konuşlanmış on binin üzerinde piyade, sekiz savaş gemisi, bir nükleer denizaltı, F-35 savaş jetleri ve donanmasının en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford ile Venezuela açıklarında, Karayipler’de “uyuşturucu kartellerine ait olduğunu ve ülkeye uyuşturucu sokmaya çalıştığını” iddia ettiği teknelere karşı savaş açmış durumda. Economist’e göre, Amerikan donanma gücünün yüzde ondan fazlası, şu an Orta ve Güney Amerika’da bulunuyor.[3] Basın yayın organları, güvenlik çevreleri, diplomasi dünyası Trump’ın her gün, her saat değişen çelişkili açıklamalarına bakarak ABD’nin Venezuela’ya karşı bir harekât başlatıp başlatmayacağı konusunda adeta fal açıyorlar.
Donald Trump ise Venezuela başkanı Nicolás Maduro’nun başına konulan ödülü 25 milyon dolardan 50 milyona çıkartıp CIA’ye Venezuela’da örtülü operasyonlar yürütme yetkisi verdi[4]. Suçlama ağır ve/fakat mesnetsiz: Maduro, gerçek bir uyuşturucu kartelindense, Venezuela ordusunda uyuşturucu ticareti yaptığı iddia edilen yüksek rütbeli subaylara gönderme yapan Cartel de los Soles (Güneşler Karteli)’in “elebaşı” olmakla suçlanıyor. Ne ki, uzmanlar böyle bir oluşumun mevcut olmadığı görüşündeler.[5]
Kuşkusuz, Trump Venezuela ile ters düşen ilk ABD başkanı değil. Ülkenin “diktatörlük-demokrasi” salınımı içinde geçen 20. yüzyıl tarihi boyunca Venezuela’yla ilişkisi neredeyse pürüzsüzdü – ta ki Hugo Chávez 1999’da devlet başkanlığı görevine gelene dek…
Chávez’in her adımı, ABD plütokratlarının sinir uçlarında elektroşok etkisi yaratmaya yeterliydi: Chávez yönetimi devlete ait petrol şirketi PDVSA’nın özelleştirilme sürecini durdurdu, yabancı firmaların imtiyazlarını sınırlandırdı. ABD’nin Küba’ya uyguladığı ambargoyu deldi, Körfez Savaşı’nın ardından Saddam Hüseyin’le buluşan ilk devlet başkanı oldu. OPEC başkanlığı sürecinde petrol üretiminin sınırlandırılarak petrol fiyatlarının artmasına önayak oldu. İran’la iyi ilişkiler kurarak ülkenin sivil nükleer güce sahip olmasını destekledi… Belki en “tehlikeli”si, Latin Amerika ülkeleri için bir örnek hâline geldi Venezuela…
ABD’nin tepkisi, biliniyor: Chávez’e karşı peşpeşe gelen darbe ve suikast girişimleri… Öyle ki, Aralık 2011’de, Christina Kirchner’in tiroid kanseri olduğunu açıklamasından bir gün, Brezilya Başkanı Dilma Roussef, Paraguay eski başkanı Fernando Lugo ve Brezilya eski başkanı Lula da Silva’nın da kansere yakalandıklarının ortaya çıkmasından ise kısa bir süre sonra, kendisi de kanser tedavisi gören başkan, “kanseri yayan bir teknoloji keşfetmiş olmaları ve bizim 50 yıl bundan haberdar olmamamız çok mu şaşırtıcı olur?” sorusunu dillendirmekten kendini alamayacaktı.[6]
O zamanlar Venezuela liderine yöneltilen suçlama “diktatörlük”, “insan hakları ihlâlleri”, “yolsuzluk” vb. idi. Çok değil, Chávez’in seçilmesinden 26 yıl önce Şili’nin seçilmiş marksist devlet başkanı Allende’yi devirip binlerce kişinin katledilmesine, onbinlercesinin işkencelere tabi tutulmasına yol açan darbenin baş aktörü August Pinochet, Kolombiya’da uyuşturucu kartellerinin desteğiyle işbaşına gelip “terörizme karşı mücadele” yaftası altında milyonlarca köylüyü yerinden eden, çevre aktivistlerini, sendikacıları, insan hakları savunucularını katleden paramiliter çetelerin destek olan devlet başkanı Alvaro Uribe (ve daha nice kanlı katil) ABD’nin gözde müttefikleri değillermişcesine…
“Diktatörlük”, “yolsuzluk” vb. suçlamalarının ardındaki ikiyüzlülük iyiden iyiye açığa çıktıktan sonra, ABD bu kez yeni bir “kahramanlığa” soyundu: “Uyuşturucuya karşı mücadele”. Bu retorik özellikle Venezuela ile ipleri koparma noktasına doğru zorlayan Donald Trump’ın iki başkanlık döneminde de zirve yapacaktı. ABD C. Başsavcısı Pam Bondi’ye[7] göre, Chávez’in halefi Maduro, Venezuela ordusu dahilinde faaliyet gösteren “mutasavver” Cartel de los Soles’in elebaşıydı; ve yetmedi, Venezuelalı Tren de Aragua, Meksikalı Sinaloa Karteli, ve diğer uluslararası suç örgütleriyle birlikte çalışıyordu. Başsavcı hızını alamayıp “dünyanın en büyük uyuşturucu kaçakçılarından biri, ulusal güvenliğimize yönelik bir tehdit”[8] ilan etti Maduro’yu!
Peki, bizatihi uyuşturucu kaçakçılığıyla ilgili kurumlar ne diyor bu işe?
ABD’li Uyuşturucuyla Mücadele Dairesi (DEA)’nin Mart 2025’de yayınlanan yıllık raporunda kokain kaçakçılığına ayrılan dört sayfada Venezuela’nın adı geçmiyor. Raporda Ekvador, Orta Amerika ve Meksika’dan söz ediliyor. BMÖ’nün Uyuşturucu ve Suçlar Ofisi (UNODC)’ne göre ise Venezuela kokain üreticisi değil.[9]
“2025 tarihli son DEA raporu ABD’ne (kokainden fentanile) devasa miktarlarda uyuşturucu sevk eden uyuşturucu kartellerine ilişkin birkaç olguyu doğruluyor. Raporda uyuşturucu ticaretinde derin kökleri bulunan Meksikalı ve Salvadorlu çeteler hakkında uzun bölümler yer alıyor. 2019’dan bu yana, DEA ve başka ajanslar öldürücü uyuşturucuların hareketinin Karayibler Orta Amerika kara hattından Pasifik Okyanusu rotasına kaydığını saptadılar. Uyuşturucu Guayaquil (Ekvador), Esmeraldas (Ekvador) ve Buenaventura (Kolombiya) limanlarından Puerto Escondido (Meksika) limanına nakledilip oradan ABD pazarına gönderiliyor. Birleşmiş Milletler’in 2025 Uyuşturucu Raporu’na göre ölümcül uyuşturucuların yüzde 80’inden fazlası bu Pasifik kıyı hattı üzerinden sevk ediliyor, Karayib denizi üzerinden sevk edilenlerin oranı ise yüzde 10’un biraz üzerinde. DEA uzun süredir ABD’ye giren uyuşturucunun büyük bölümünün Andlar, Orta Amerika ve Meksika çıkışlı olduğu yolunda doğru bir değerlendirmede bulunuyor.”[10]
Demek ki bugün ABD donanmasının yüzde 10’luk bölümünün önlerine çıkan teknelere bomba yağdırdığı (bu bombardımanlarda yaşamını yitirenlerin uyuşturucu ticaretiyle uğraştıkları ya da kartellerle ilişkili olduklarına ilişkin hiçbir kanıt gösterilemedi şimdiye dek. Bunun yerine Başkan Donald Trump’ın şu “veciz” sözleri yeterli görülüyor galiba: “Savaş ilanı talebinde bulunmayacağım. Sanırım sadece ülkemize uyuşturucu getiren adamları öldüreceğiz. Tamam mı? Onları öldüreceğiz, anladın mı? Yani ölü olacaklar.”[11] ) Karayib denizi sevkiyatın oldukça önemsiz bir bölümünün rotası üzerinde yer alıyor. Pasifik okyanusu kıyılarında ise sevkiyat güvenli bir biçimde sürüyor!
Bir de şu var: “Kıdemli bir ABD yetkilisi Drop Side News’a ‘ABD’ye sevk edilen fentanil’in pek azı, hatta yok denecek kadar azı Venezuela’da üretiliyor,’ açıklamasında bulundu. Maduro hayranı olmadığı aşikâr olan Senatör Rand Paul ise, Piers Morgan’a şunu söylüyor: ‘Madde bir: Venezuela’da fentanil imal edilmiyor. Bir zerre kadar. Hiç yok.”[12]
Dahası da var: “Meksikalı gazeteci Jorge Esquivel’in araştırması tarihte hiçbir Amerikan hükümetinin ciddi bir biçimde ülke içindeki uyuşturucu satış ağını hedef almadığını gösteriyor. Venezüellalı uluslararası analist Sergio Gelfenstein Washington’un ‘uyuşturucu ticareti ile mücadeleye herhangi bir ilgisinin olmadığının’, böyle bir mücadele için fazla büyük ve karlı olduğunun altını çiziyor.” Çünkü, “ABD’de yasadışı uyuşturucu satışının, yeni sentetiklerin de hesaba katılmasıyla 200 ila 750 milyar dolar arasında olduğu tahmin ediliyor. İlginçtir, içerideki satış hacmi açısından bu rakamlara en çok yaklaşabilen sektör 600 milyar dolar ile yasal ilaçlar, bunu 400 milyar dolar ile petrol ve doğal gaz izliyor. Gerçekten de ABD yasadışı uyuşturucuların en büyük tüketicisi ve karteller açısından da silah ve uyuşturucu yapımında kullanan kimyasalların en büyük tedarikçilerinden. Dünyanın önde gelen uyuşturucu parası aklayıcıları arasında HSBC ABD, Wachovia, Wells Fargo ve Bank of Amerika gibi önemli Amerikan bankaları var.”[13]
Aslına bakılırsa, Maduro’ya yöneltilen “kartel elebaşlığı vb.” suçlamalarının “tezgâh” olduğunu görmek için şu olay, yeter:
“Uyuşturucu kaçakçılarıyla işbirliği yaptığı ortaya çıkan General Cliver Alcala, hakkında başlatılan soruşturma nedeniyle ülkeden kaçmış ve ABD Uyuşturucuyla Mücadele Dairesi tarafından kullanılmaya başlamış.
Alcala, bu süreçte ABD’nin desteklediği Guaidó ile anlaşarak silahlı eylem için ülkeye silah sokmaya çalışmış ancak başaramamış. Çünkü silahlar 24 Mart’ta ele geçirilmiş. Alcala Kolombiya’da katıldığı bir radyo programında, yakalanan silahların Maduro hükümetine karşı silahlı eylem yapılması amacıyla gönderilmesini yönettiğini itiraf etmiş, bunun ABD destekli Guaidó ile arasındaki anlaşmaya dayandığını belirtmiş ve hayatının tehlikede olduğunu açıklamış.
Bir girişimi daha başarısız olan ABD ise bunun üzerine iki gün sonra, üstelik kendi adamı Alcala’nın uyuşturucu kaçakçılarıyla fotoğrafını kullanarak Maduro’ya karşı uyuşturucu komplosu tezgâhlıyor!”[14]
Hayır, sorun tabii ki Venezuela devletinin, ya da Başkan Maduro’nun ABD’ye uyuşturucu sevkiyatının elebaşı olması filan değil. Sorun, Tricontinental Sosyal Araştırma ve Hukuk Gözlemevi’nin yakın zaman önce yayınlanan bir incelemesinde de belirtildiği gibi, “uyuşturucuya yönelik bu kıtasal müdahalenin (ABD’nin -b.n.) küresel bir çekişme odağı hâline gelmiş Antarktika dahil olmak üzere Alaska’dan Cape Horn’a Amerika kıtaları üzerinde siyasal ve askeri tahakküm tesis etme yolundaki kapsamlı planının bir parçası.”[15]
Venezuela sözkonusu olduğunda ise, sorun elbette ve öncelikle petrol.[16] Bu spekülasyon filan değil. Bizzat Trump söylüyor (2023 yılı Kuzey Carolina Cumhuriyetçi Parti toplantısı): “Görevden ayrıldığımda, Venezuela çökmek üzereydi. Onu alabilirdik; ve bütün o petrolü de almış olurduk; yanıbaşımızda olurdu. Ama şimdi Venezuela’dan petrol satın alıyoruz, böylece de bir diktatörü zenginleştiriyoruz. Buna inanabiliyor musunuz? Kimse inanamaz.”
Ve Trump’ın Venezuela’daki (ABD’nin “Başkan” ilan ettiği, ancak bizzat lideri olduğu muhalefetin de oylarıyla 2022’de görevden alınan ve şimdilerde FBI tarafından USAID’den aldığı fonlara ilişkin yolsuzluk suçlamasıyla soruşturulan[17] Juan Guaidó’dan sonraki) yeni yardakçısı, muhalefet lideri, Nobel “barış” ödüllü (ve ödülü Donald Trump’a adayan) ve ülkesine bir ABD müdahalesine sıcak baktığını açıklamaktan çekinmeyen María Corina Machado Şubat 2025’de Donald Trump Jr. ile yaptığı söyleşide ABD’li şirketlere sesleniyor: “Suudi Arabistan’ı unutun, Suudileri unutun. Yani bizim daha fazla petrolümüz var, yani sonsuz bir potansiyel. Ve pazarlara açılacağız. Hükümeti petrol sektöründen def edeceğiz. Bütün sanayimizi özelleştireceğiz. (…) Bu ülke, Venezuela, Amerikan şirketleri için, iyi insanların çok para kazanacağı en parlak yatırım fırsatı olacak.”[18]
ABD oligarkları, Venezuela petrolüne ellerini kollarını sallaya sallaya sahip olabilmek için yalnızca uyuşturucu tevatürüne sarılmakla kalmadılar. Venezuela ekonomisini çökertmek için seferber oldular.
Açımlayayım: Venezuela, ekonomisi neredeyse tümüyle petrole bağımlı bir ülke. 2017’ye dek ihracat gelirinin yüzde 95’ini petrolden sağlıyordu. Chávez petrol üretim ve ihracatı üzerindeki devlet kontrolünü sıkılaştırırken gelirin büyük bölümünü yoksulluğun tasfiyesine, sosyal harcamalara yönlendirerek nüfusun büyük bölümünü yoksulluk sınırı üzerine çıkarmayı başarmıştı.
2017’de, Trump’ın 13808 sayılı KHK’sıyla ABD’nin ülkeye karşı uyguladığı “Tek Taraflı Zorlayıcı Önlemleri” yürürlüğe girdi. Bu önlemler uyarınca Venezuela’nın dış kredi piyasalarına erişimi engellenecek, ABD’de herhangi bir kişi ya da kurum Venezuela devlet tahvilleri satın alamayacak, PDVSA’nın ABD’deki şubesi Citgo’nun temettü ödemeleri durdurulacak, böylelikle PDVSA tüm kaynaklardan yoksun bırakılacaktı. Daha sonraki kararnamelerle bu önlemler Venezuela’nın diğer petrol müşterilerine de genişletildi. Venezuela Ocak 2017-Aralık 2024 arasında GSH’sının yüzde 213’üne denk bir petrol gelirini bu önlemlere bağlı olarak yitirdi. Ülkenin bu süre içerisindeki kaybı, 226 milyar dolar (günde 77 milyon dolar) olarak hesaplanıyor. Maduro yönetiminin ekonomik hatalarının[19] yanı sıra bu kayıp enflasyonu rayından çıkartacaktı: Venezuela Merkez Bankası verilerine göre 2019 yılı itibariyle enflasyon, yüzde 344.510’u bulmuştu! “Trump Venezuela ekonomisinin boğazına sarılmış, var gücüyle sıkıyordu”![20]
Chavismo’yu ya da Maduro’yu beğenmeyebilirsiniz; her ikisinin ve de Latin Amerika’nın “Pembe Dalga”sının eleştirilecek pek çok yönü var, kuşkusuz.[21] Ama Latin Amerika deneyimleri çığırından çıkmış kapitalizm çağında, “ya sosyalizm ya barbarlık” diyenler için, tutunabileceğimiz dalları oluşturuyor. Ve kapitalist medyanın “Made in USA” propagandalarına kapılıp Venezuela’nın içine düş(ürüld)üğü ekonomik, sosyal ve insani krizi salt rejimin yolsuzlukları, despotluğu vb ile açıklamaya kalkışmak, ABD’nin türküsünü söylemektir.
O hâlde, şimdi haykırmak zamanı: “Venezuela’ya barış, Wall Street’e Savaş!”[22]
19 Kasım 2025 09:53:52, Muğla.
[1] Görüş21, Kasım 2025…
[2] Victor Jara, El hombre es un creador.
[3] Alex Scopic, ay.
[4] Julian E. Barnes ve Tyler Pager, “Trump Administration Authorizes Covert C.I.A. Action in Venezuela”, New York Times, 15 Ekim 2025, https://www.nytimes.com/2025/10/15/us/politics/trump-covert-cia-action-venezuela.html
[5] Chip Gibbons, “In Venezuela, Trump is Engaged in Plain and Simple Murder”, https://jacobin.com/2025/09/venezuela-killings-war-terror-trump
[6] “United States-Venezuela Relations, Wikipedia, https://en.wikipedia.org/ wiki/United_States %E2%80%93Venezuela_relations
[7] The New Yorker, göreve atanmasına ilişkin haberde, “Donald Trump artık her zaman istediği Başsavcıya sahip; kendi gündemini hayata geçirmek için yasayı kullanmaya istekli bir müttefik,” sözleriyle tanıtıyor Pam Bondi’yi… (Ruth Marcus, “Pam Bondi’s Power Play, The New Yorker, 18 Ağustos 2025, https://www.newyorker.com/magazine/2025/08/25/pam-bondi-profile)
[8] Antonio María Delgado, “U.S. poised to strike military targets in Venezuela in escalation against Maduro regime”, Miami Herald, https://www.miamiherald.com/news/nation-0world/world/americas/venezuela/article312722642.html#storylink=cpy
[9] Alayna Treene, Kylie Atwood, Katie Bo Lillis, “Trump considering plans to target cocaine facilities inside Venezuela, officials say”, 24 Ekim 2025, https://edition.cnn.com/2025/10/24/politics/venezuela-cocaine-trafficking-routes-trump
[10] Vijay Prashad, “The United States uses a fabricated drug charge for a potential strike on Venezuela”, People’s Dispatch, 2 Eylül 2025, https://peoplesdispatch.org/2025/09/02/the-united-states-uses-a-fabricated-drug-charge-for-a-potential-strike-on-venezuela/
[11] Alayna Treene, Kylie Atwood, Katie Bo Lillis, “Trump considering plans to target cocaine facilities inside Venezuela, officials say”, 24 Ekim 2025, https://edition.cnn.com/2025/10/24/politics/venezuela-cocaine-trafficking-routes-trump
[12] Alex Scopic, “No War with Venezuela”, 28 Ekim 2025, https://www.currentaffairs.org/news/no-war-with-venezuela
[13] Roger D. Haris-Joe Emersberger, “Venezüella’ya Saldırı İçin Her Şey Hazır”, Birgün, 8 Eylül 2025, s.10.
[14] Mehmet Ali Güller, “ABD’nin Venezüella’ya Uyuşturucu Komplosu”, Cumhuriyet, 2 Nisan 2020, s.10.
[15] Manolo de los Santos, “Trump’s smokescreen on Venezuela: Exposing the “narco-state” accusation”, People’s Dispatch, 21 Ağustos 2025, https://peoplesdispatch.org/2025/08/21/trumps-smokescreen-on-venezuela-exposing-the-narco-state-accusation/
[16] Venezuelalı efsanevi gerilla önderi Douglas Bravo, 2005 yılında Metin Yeğin’e verdiği röportajda buna dikkat çekiyor: “Venezüella dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahiptir. Bugün Kuzey Amerikalılar bunu büyük bir risk olarak görüyorlar. Zaten şu anda dünyada en önemli olan şey petrol, gaz ve tabii ki su. Şimdi herkes arasında ölümcül bir mücadele var. Amerika, Avrupa, Çin, Hindistan arasında. Çünkü petrol en önemli ham maddedir. Eğer petrol durursa her şey biter bu yüzden petrolün varili neredeyse 80 dolara kadar çıktı ve ilk defa 2006’da 100 dolara kadar çıkacak. Çünkü bu kriz ABD’yi, Kanada’yı ve Meksika’yı hepsini krize sokar. Bu onlar için ciddi problemdir. Bu yüzden askeri çözümlere dayanmak zorunda. Mutlaka, zorunlu olarak askeri müdahaleler yapmak zorunda. Bu nedenle küreselleşme demek aslında temel olarak enerji kaynaklarını kontrol altına almak demektir. Yani Amerika mutlaka askeri anlamda denetim altında tutmak zorunda..” (Metin Yeğin, “Venezüella İçin Şimdi Konuşmak Kolay”, Yeni Yaşam, 14 Şubat 2019, s.9.)
[17] Pablo Meriguet, “USAID financed Guaidó to weaken Venezuelan government, says President Maduro”, People’s Dispatch,7 Şubat 2025, https://peoplesdispatch.org/2025/02/07/usaid-financed-guaido-to-weaken-venezuelan-government-says-president-maduro/
[18] Alex Scopic, a.y. Öte yandan Machado’nun seçim kampanyasını “Kolombiya’da eğitilmiş ve Kolombiyalı eski narkotrafikçi başkanlar Alvaro Uribe ve Duque’nin yardımıyla organize suç çeteleriyle bir araya getirdiği gruplarına ödeme yaparak desteklediği ortaya çıktı. “Seçimlerden sonraki gün sahneye çıkmaları için günde 150 dolara kadar ödeme alıyorlardı. Her ‘comandito’ için stratejik hedefler belirlenmişti. Ayrıca, ABD’den uçakla geri gönderilen Venezüellalı göçmenler kılığında Venezüella’ya gelen birçok eğitimli terörist olduğu da ortaya çıktı.” (Maria Paez Victor, “Bu Filmi Daha Önce Gördük”, Birgün, 5 Ağustos 2024, s.10.)
[19] Bu hatalar için bkz. Hayri Kozanoğlu, “Venezüella’da Büyük Resim”, Birgün, 12 Şubat 2019, s.5.
[20] Vijay Prashad, “They are making Venezuela’s economy scream”, People’s Dispatch, 6 Mayıs 2025. https://peoplesdispatch.org/2025/05/06/they-are-making-venezuelas-economy-scream/
[21] “Önce Hugo Chávez, şimdi de Maduro önderliğindeki sosyalist güçlerin 10 yıllık idaresine rağmen Venezüella oligarşisi zarar görmemiş durumda. Ekonominin büyük kesimlerini domine ediyorlar, ülkenin sosyal refahının büyük kısmını ve ana medya kuruluşlarını ellerinde tutuyorlar. Karakas’ın doğusundaki Altamira mahallesinde bir yürüyüş, çoğu İspanya ve Florida’da da ev sahibi olan zenginlerin direncini anlamak için yeterli. Aristokrasiyi çağrıştırır şekilde ‘büyük peruklular’ diye tanımlanıyorlar. Bolívarcı hareketin, ülkede politik ve siyasi demokrasiyi yaymaya dair tüm girişimlerine direndiler.”, diyor örneğin, Vijay Prashad. (“ABD’nin Namlusu Venezuela’nın Üzerinde”, Birgün Pazar, Yıl: 15, No: 620, 27 Ocak 2019, s. 4.) Venezuela Sosyalizm ve Özgürlük Partisi liderlerinden sendikacı Orlando Chirino ise, “Venezuela’nın kapitalist ekonomik yapıdan çıkmasını sağlamayan, çokuluslu petrol şirketlerini ülkeden kovmayan, işçi ücretlerini 6 dolara kadar düşüren ‘21. Yüzyıl Sosyalizmi’nin bir ‘sahtekârlık’ olduğu görüşünde. ‘Maduro’ya politik destek vermeksizin Trump’ın emperyalist tehditlerine ve Guiado’nun darbe girişimlerine karşı birleşilmesi’ çağrısında bulunuyor. (Zülal Kalkandelen, “Venezüella’da Sınıf Temelli Muhalefet”, Cumhuriyet, 26 Mart 2019, s.8.)
[22] Alex Scopic, “No War with Venezuela”, 28 Ekim 2025, https://www.currentaffairs.org/news/no-war-with-venezuela








