Manisa Turgutlu’ya bağlı Çepnidere Köyü çevresini kuşatan sanayi kuruluşlarının sulara döktüğü atıklar ve saldığı zehirli gazlar sonucu birçok kişide kanser vakaları görülmeye başlandı.
Manisa Turgutlu’ya bağı Alevi köyü Çepnidere tarım ve hayvancılıkla uğraşırken, 2000’li yıllarda zehir saçan sanayi tesislerinin hedefi haline geldi. ‘Verimsiz arazi’ olduğu gerekçesiyle istimlak edilen ve arazileri ellerinden zorla alınan köylülerin neredeyse ekecekleri bahçeleri bile kalmamış. Verimsiz arazinin aksine topraklarının bölgenin en verimli arazileri olduğunu söyleyen Çepnidere köylüleri şimdi ise ekecek bir avuç bahçe bulmakta zorlanıyor.
Kimyasal gübre, kemik külü, çimento, plastik ambalaj, seramik, tarım ilaçları gibi sektörlerin köy civarındaki organize sanayi bölgesine gelmesiyle Çepnidere köyü adeta zehir kuşatması altında. Ağır kokunun yayıldığı köyde, filtre takılmadığı için havada uçuşan zehirli partiküller adeta kar örtüsü gibi köyü kaplamış durumda.
ÇEPNİDERE KÖYLÜLERİ SESLERİNİ DUYURAMIYOR
Fabrikaların kiminin bacasından, kiminin çatısından sürekli zehirli dumanlar yükseliyor. Köy civarındaki Nif Çayı’na atılan veya boşaltılan kimyasal atıklar yüzünden bitki örtüsü ve hayvanlar zarar görmüş durumda. Zehirli atıkların aktığı Nif Çayı’nın suyu ile bahçelerini sulamak zorunda kalan köylüler havadan yetmezmiş gibi topraktan da zehir yemeye başlamış. Organize sanayi bölgesinin adeta köyü kuşatma altına almasıyla köyde kanser ve astım gibi hastalıklar en üst düzeye çıkmış durumda.
Köyde bulunan birçok yaşlı, kanser hastalığına yakalanmış durumda ve 70 yaşını göremiyor. Gençler ise hem tarım yapacak arazinin olmayışı hem de kanser vakalarının artması nedeniyle köyü terk ederek büyük şehirlere göç etmiş. Gidecek başka toprakları olmayan ve maneviyatları bu köyde olan yaşlılar ise adeta ölümü bekler durumda. Onca eylem, yol kapatma, dilekçe ve çağrılara rağmen seslerini duyuramayan Çepnidere köylüleri çözüm bekliyor.
“ARSALAR ZORLA İSTİMLAKLA ELİMİZDEN ALINDI”
Köy sakinlerinden Rıza Karayel, devlet tarafından ‘işlenmez arazi’ olarak gösterilen verimli arazilerinin istimlak ile ellerinden alındığını söyleyerek, “Kendimizi bildik bileli çiftçilik, hayvancılıkla uğraşan bir bölgeydik. 20 sene önce arazilerimiz kırsal işlenmez arazi olarak gösterilmiş. Aksine toprağımız çok bereketliydi, üzüm bağlarıydı. Manisa Büyükşehir Belediyesi de işlenmez arazi diyerek sanayi bu tarafa yönlendirdi. Satmak istemedik ama zorla istimlak ile araziler elimizden alındı. Kurulan sanayilerle hastalık yayıldı. Köyde 70 yaşını gören yok. Gençler köyü terk etmeye başladı. Ağaçlarımız dahi kurumaya başladı. Fabrikalar filtreler takmıyor. Gübre, kemik tozu, seramik, plastik ambalaj gibi fabrikalar var” dedi.
“ALEVİ KÖYÜ DİYE KILLARINI KIPIRDATMADILAR”
Köylerindeki ekolojik tahribata karşı tüm çabalarının Alevi köyü olmalarından kaynaklı görülmediğini ifade eden Karayel, “Köy resmen abluka altında. Temiz hava alamıyoruz. 70 yaşını görebileceğimizi umut etmiyoruz. Eskiden yaşlılar 100 yaşını görürdü. Ölümlerin büyük sebebi ise kanser hastalığından kaynaklı. Valiliğe, kaymakamlığa, sanayi odasına verdiğimiz dilekçeler cevapsız kaldı. Ankara yolunu dahi kapattık ama engel olamadık. Alevi köyü olduğumuzu bildikleri için kıllarını dahi kıpırdatmadılar, destek olmadılar. Verimli arazilerimiz vardı, ekmeğimizi kazanıyorduk. Sonuç olarak köyümüz boşaltıldı” şeklinde konuştu.
“SUYUMUZ ZEHİRLENDİ, BAHÇELERİMİZDEN ZEHİR YİYORUZ”
Alevi Kültür Dernekleri (AKD) Çepnidere Şube Başkanı Hamza Karayel ise köydeki ölümlerin yüzde 90’ının kanser kaynaklı olduğuna işaret etti.
Köylerindeki Nif Çayı’na zehirli fabrika atıkları bırakıldığını ve bu su ile bahçelerini sulamak zorunda kaldıklarını dile getiren Karayel, ‘Yediğimiz ürünler de zehirli’ diyerek şunları söyledi:
“İstimlak adı altında köye temiz sanayi olarak girdiler. Temizliği de kalmadı. Sanayinin getirdiği tozdan, kirlilikten, artıktan köy halkının çoğu hastalandı. 70 yaşında çok nadir bulunuyor. Diğer köylerde 100 yaşına kadar yaşayan insanlar var. Arazilerimiz hep tütündü ve kota getirildi. Kotadan kaynaklı köylü kazanamayınca tütün ekmeyi bıraktı. Düşük fiyata arazilerimiz istimlak edildi ve köylü teslim oldu. Sanayinin kirlilik getireceğini kimse tahmin etmiyordu. Ölümlerin yüzde 90’ı kanser hastalığından. Bunun sebebi de hava kirliliği, toz, sanayi atıkları. Artık çaremiz kalmadı. Fabrika bacalarındaki filtreler gece açılıyor. Yakınımızda Gediz nehri, Nif Çayı var, siyah mikrop akıyor. Tarım yapamaz duruma geldik. Bahçelerimiz bu kirli su ile sulanıyor. Yediğimiz ürünler bile zehirli. Bu zehirli duman ve
suyun denetim altına alınması lazım.”
“KÖY HAPİS DURUMDA, GENÇLER KÖYÜ TERKETTİ”
İki büyük organize sanayi içerisinde köylerinin hapis kaldığını söyleyen Mutlu Karayel, genç nüfusun köyü terk etmek zorunda kaldığına işaret ederek, “Köy adeta kirli hava soluyor. Ağır bir koku var. Arazilerimiz elimizden alınınca genç nüfus fabrikalarda çalışmaya başladı. Sıkıntılarımız büyük. Köyü örgütlenmeyi çalıştık ama fabrikaların önüne geçemedik. Bir şey yapamaz hale geldik. Biraz da duyarsız kaldık. Geri çekilmek zorunda kaldık. Dumanlı fabrikalar ve kirli hava salan fabrikaların kontrol altına alınması lazım. Köy iki organize sanayi arasında hapis kalmış durumda. Biz burada üvey evlat gibiyiz. Siyasiler ancak oy zamanı bu köye gelir, ama sorunu ile asla muhatap olmazlar” ifadelerini kullandı.
“HASTALIKTAN KÖY BOŞALIYOR”
Çepnidere köyünden Ali Karayel de köylerinin boşalmak üzere olduğunu kaydederek, “İmzalar topladık, yürüyüşler yaptık. Hatta Ankara yolunu kapattık. Ama müdahale edildi. Yine de bu fabrikaların buraya girmesini engelleyemedik. Araziler devlet tarafından köylülerden alınarak istimlak edildi. Fabrika yapılacağını bilmiyorduk, yoksa asla arsalarımızı vermezdik. Şimdi köyün her tarafı sanayi oldu. Hastalıktan kaynaklı birkaç seneye köy boşalacak. Bir türlü baş edemedik” diye konuştu. (PİRHA) Ersin ÖZGÜL-Rohat EMEKÇİ/İZMİR
Bernamegeh Türkçe