İtalyan ressam Fausto Zonaro, 18 Eylül 1854 tarihinde Avusturya İmparatorluğu’nun bir parçası olan Padova kentinin Masi beldesinde dünyaya geldi.
Birinci Abdülhamid döneminde saray ressamı olarak Osmanlı sarayına hizmet vermiş oryantalist bir ressamdır.
Tarih, savaş, deniz, manzara ve portrenin yanı sıra özellikle “Türk ressamı” olarak bilinmektedir.
Babası, bir duvar ustasıydı.
Gençliğinde babasının yanında duvar ve bina yapımı işlerinde çalıştı ve aranılan bir usta oldu.
1870 senesinden itibaren Masi yakınlarındaki Lendinara’da bir teknik okulda 3 sene resim öğrenimi gördü.
Bu okulu bitirdikten sonra dönemin önde gelen güzel sanatlar akademilerinden biri olan Accademia Cignaroli’ye girdi; usta bir ressam olan Napolone Nani’nin öğrencisi oldu.
Askerlik görevi sebebiyle yarım bıraktığı eğitimini daha sonra Roma Güzel Sanatlar Akademisi’nde tamamladı.
İlk sergisini İtalya’da açtıktan sonra Paris’e giderek orada atölye kurdu.
1889 Paris Salonu’na katıldı.
Bohem bir yaşam süren sanatçı, başarısına ve şöhretine rağmen az sayıda eser satabiliyordu.
Resim dersleri vermek üzere İtalya’ya döndü.
Sonradan eşi olacak Elisa Pante ile tanışmasının ardından 1891 senesinde Elisa Pante’nin arzusu üzerine onunla İstanbul’a geldi.
İstanbul, yeteneğinin açıldığı, geliştiği ve sanatının benimsendiği yer oldu.
1892 yılında bu şehirde evlenen çift, Taksim civarlarında kiraladıkları dairede yaşamaya başladı.
Fausto Zonaro, İstanbul’daki ilk günlerinde küçük boyutlu manzaralar, şehir hayatından sahneleri kapsayan tablolar yaptı ve bunları Peralı bir tacire satarak geçimini sağladı.
Kısa süre sonra yabancı elçilikler tarafından himaye edildi ve İtalyan elçiliğinin desteğiyle elçilik mensuplarının eşlerinin devam ettiği bir resim kursu açtı.
Teşrifat Nazırı Münir Paşa’nın eşine de resim dersi veren sanatçı; Münir Paşa tarafından Yıldız Sarayı’na davet edildi ve burada Osman Hamdi Bey ile tanıştı.
Zamanla İstanbul’da sanata yakın çevrelerde tanındı.
1894, 1895 ve 1905 yıllarında bu şehirde birer resim sergisi açtı.
Zonaro’nun II. Abdülhamid’e gösterme olanağı bulduğu suluboya tabloları Abdülhamid tarafından beğenildi.