Hammâmîzâde İsmâil Dede Efendi, 9 Ocak 1778 tarihinde İstanbul’da dünyaya geldi.
Babası geçimini hamam işletmeciliğiyle sağladığı için kendisine “Hammâmîzâde” denilmiştir.
Fakat günümüzde “Dede Efendi” diye anılmaktadır.
Dede Efendi bestekârlığının yanı sıra neyzenliği ve hânendeliği ile de ünlüdür.
Sesinin güzelliği ve müzik yeteneği çok küçük yaşta ortaya çıkınca, devrin meşhur mûsikîşinaslarından Uncuzade Mehmet Emin Efendi’den özel dersler almaya başladı.
1798 yılında Yenikapı Mevlevihanesi şeyhi Ali Nutkî Dede’ye bağlandı.
Çilede iken bestelediği ilk şarkısıyla pâdişah III. Selim’in dikkatini çekti, art arda bestelediği yapıtlarla devrin gözde bestekârları arasına girdi.
Yüksek saray görevlerinden pâdişah musâhipliğine ve müezzinbaşılığa atandı.
Sultan III. Selim’den sonra Sultan II. Mahmud’un da yakın ilgi ve desteğini gördü.
İsmâil Dede Efendi, bir yandan saray fasıllarına hânende (Ses Sanatçısı) olarak katılırken, bir yandan da Enderûn’da ve Yenikapı Mevlevihâne’sinde mûsikî dersleri verdi.
Evliliğini saraydan bir hanımefendi ile yaptı.
Ancak Dede Efendi’nin başına ilginç hadiseler geldi.
Evlendikten 1 yıl sonra oğlunu, annesini ve üvey annesini kaybetti.
Bu durumu da eserlerinde işledi.
Yetiştirdiği çok sayıda öğrenci arasında özellikle, kendisinden sonra 19. yüzyılın en büyük bestekârları arasında yer alan Zekai Dede Efendi, Dellalzade İsmâil Efendi ve Eyyûbi Mehmet Bey sayılabilir.
Art arda yeni makamların bulunduğu klasik Türk mûsikî repertuvarının en gözde parçalarının bestelendiği III. Selim devrinde ilk yapıtlarını veren İsmâil Dede Efendi özellikle Sultan Abdülmecid döneminde Batı Mûsikîsi’ne ciddi alâka gösterilmesine üzülüyordu.
Türk Mûsikîsi’ne bağlı kalmış bir bestekârdır.
Onun temel malzemesi insan sesidir. Mevlevî âyininden ilâhiye, kardan köçekçeye, her biçimde ürün veren Dede Efendi içtenlik ve akıcılığa büyük önem vermiştir.
İsmâil Dede Efendi’nin bestelediği eserlerden 300’e yakınının notası günümüze kadar ulaşmıştır.
500 civarında beste yapmışsa da, nota kullanımının yaygın olmayışı ve mûsikî öğretiminin ezbere dayanması nedeniyle bunların yarısına yakını unutulmuş 8’i çalgısal, geri kalanı sözlü olmak üzere 267 eseri günümüze ulaşabilmiştir.
Sözlü eserlerinden 49’u dinsel tasavvufî, 218’i de din dışıdır.
En mühim tasavvufî eserleri Hüzzam, Sabâ ve Ferahfeza Mevlevî âyinleridir.
Dede Efendi, Hacc vazîfesini yerine getirmek üzere gittiği Hicaz’da hastalanarak hayatını kaybetti.