1923-1950 yılları arasında kabul edilen 1926 tarihli 885 sayılı İskân Kanunu, 1927 tarihli 1097 sayılı Bazı Eşhasın Şark Menatıkından Garp Vilayetlerine Nakillerine Dair Kanun, 1934 tarihli 2510 sayılı İskân Kanunu, 1947 tarihli 5098 sayılı İskân Kanununun Bazı Maddelerinin Kaldırılmasına, Değiştirilmesine Ve Bu Kanuna Yeniden Bazı Madde Ve Fırkalar İlavesine Dair Kanun yukarıda belirtilen amaçlar kapsamında kabul edilen kanunlarıdır.
1926 yılında 885 sayılı İskân Kanunu çıkarılmıştır. Bu kanun ile yerleşik hayatın yaygınlık kazanması amaçlanmış; aşiretler ve gezici grupların iskânı sağlanmaya çalışılmıştır. Ancak iskân meselesinin uygulandığı yıl 1929 yılıdır. 1505 sayılı “Şark Menatıkı Dâhilinde Zürraa Tevzi Edilecek Arazi” kanunu ile ”doğu” illerinden batıya doğru bir iskân politikası uygulanmıştır.
1934 İskân Kanunu (veya 2510 sayılı kanun), göçle ilgili temel ilkeleri belirlemek amacıyla 14 Haziran 1934’te Türkiye’de yürürlüğe giren bir kanundur. Yasayla birlikte Türk olmayan azınlıklara yönelik toplu ve zorunlu yeniden yerleştirme yoluyla yeni bir asimilasyon politikası yürürlüğe girdi.
2510 no’lu İskân Kanunu, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 14 Haziran 1934’te kabul edildi. Kanun kamuoyuna açık bir şekilde hazırlandı ve bir hafta sonra Resmî Gazete‘de yayımlandıktan sonra yürürlüğe girdi. İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’ya göre:
“ | Bu kanun tek dille konuşan, bir düşünen avni hissi taşıyan bir memleket yapacaktır. | ” |
Yasanın 9. maddesi Türkiye’ye bağımlı bulunan ve Türk kültürüne bağlı olmayan göçebelerin, toplu olmamak üzere kasabalara serpiştirilmek suretiyle köylere yerleştirmelerini; Madde 11, Ana dili olmayanlardan, yeniden köy ve mahalle, işçi ve sanatçı kümesi kurması veya bir sanatı kendi soydaşlarına intişar ettirmelerini (yayımlatmasını) yasaklamayı, Türk kültürüne bağlı olmayan ve Türk kültürüne bağlı olup da Türkçe’den başka dil konuşanların kültürel, askeri içtimai ve inzibati sebeplerle toptan olmamak şartıyla başka yerlere naklini düzenler.
Yerleşim bölgeleri, kişilerin Türk kültürünün uyuşmasına göre üç ayrı bölgeye ayrılmıştır:
- 1 numaralı alanlar – Türk kültürlü nüfusunun tekasüfü istenilen yerlerdir.
- 2 numaralı alanlar – Türk kültürüne temsili istenilen nüfusun nakil ve iskânına ayrılan yerlerdir.
- 3 numaralı alanlar – Yer, sıhhat, iktisat, kültür, siyaset, askerlik ve inzibat sebeplerile boşaltılması istenilen ve iskân ve ikamet yasak edilen yerlerdir.
Kanuna göre Türk soyundan olsa da beş grubun ülkeye göç etmesine izin verilmedi:
- Türk kültürüne bağlı olmayanlar,
- Anarşistler,
- Casuslar,
- Göçebe çingeneler,
- Memleket dışına çıkarılmış olanlar.
1934 tarihli 2510 sayılı İskân Kanunu yukarıda adı geçen kanunlardan daha geniş kapsamlı olması ve dolayısıyla yukarıda belirtilen amaçların birçoğunu hedeflemesi ve ayrıca Türk kültürü ve Türk diline vurgu yapması ve asimilasyonu gerçekleştirmeye yönelik olması açısından önemlidir.
İskân Kanunu tasarısı icra vekilleri heyeti tarafından hazırlanarak 1932 yılının mayıs ayında meclise sunulmuştur. Mecliste kanunla ilgili Erzurum mebusu Hakkı Şinasi Bey’in başkanlığında bir encümen İskân Kanunu Layihası Muvakkat Encümeni kurulmuş ve encümenin 1934 yılında çalışmalarını tamamlamasının ardından tasarı tekrar meclis genel kurulunun önüne gelmiştir. Yapılan görüşmeler sonucunda 14 Haziran 1934’te mecliste kabul edilerek, 21 Haziran’da resmi gazetede yayınlanmasıyla birlikte yasalaşmıştır.
Hükümet tarafından meclise sunulan İskân Kanunu Esbabı Mucibe Layihası tasarı gerekçesi bir tür tarihsel analiz ile başlamaktadır. Burada Türklerin tarih boyunca büyük göç ve akın sellerini yapan ırkların başında geldiği dile getirilmektedir. Ardından Osmanlı dönemiyle ilgili kısa bir değerlendirme yapılmaktadır. Buna göre Osmanlı Devleti’nin genişlediği dönemlerde önce Orhan Gazi’nin koyduğu esaslara, daha sonra fatih Kanunnamesi ‘ne dayanan idari teşkilat, ele geçirilen yerlerde asli unsur olarak Türkleri hâkim kılmış, bu bölgeleri Türkleştirmiş tımar ve zeamet sistemi ile devşirme usulü sayesinde “Türk kolonilerinin” kurulmasını sağlamıştır. Bu dönemde gerek sınırlardan uzaklaştırmak ve Osmanlı’ya itaatlerini sağlamak, gerekse Türkleştirmek için ele geçirilen bölgelerdeki insan kümeleri üzerinde birçok defa yerleştirme politikasına başvurulmuştur. TBMM ZC, 1934a: 1 .
Hükümetin meclise sunduğu tasarı başlangıçta 40 maddedir. Ancak İskân Kanunu Layihası Muvakkat Encümeni, tasarı üzerinde önemli değişiklikler yapmıştır. Mayıs 1934’de meclise sunulan Encümen mazbatasında, tasarı 55 maddeden oluşmaktadır. Meclisteki kanun tasarısı ile ilgili yapılan görüşmelerde ise çok fazla değişiklik yapılmamıştır. Bununla birlikte tasarı, 52 madde halinde kanunlaşmıştır.
Yasanın çıktığı dönemin atmosferini anlamak açısından Kadro Dergisi önemli bir veri kaynağı olabilmektedir. Özellikle aşiret, Kürtler, toprak meselesi gibi konularda İsmail Hakkı Tökin çeşitli yazılar yazmıştır:
“Şark vilayetlerinde derebeyliğin kül halinde (bütün olarak) tasfiyesi ve toprağın bile bedel köylüye tevzii, milli
bütünlüğün temini bakımından bilhassa zaruridir. Toprağın köylüye doğrudan doğruya tevzii demek Bey ismini taşıyan irtica kaynağı bir sınıfın ve bu sınıfla beraber bölgedeki etnik meselenin kökünden tasfiyesi demektir. Yapılması gereken toprağı bila bedel köylüye tevzi edilmesi, toprağa kavuşan köylünün kredi ve üretim araçları ihtiyacının devlet tarafından temin edilmesi ve Beylerin de bulundukları sahalardan topraklarıyla hiçbir alakaları kalmamak şartıyla uzaklaştırılması, mukavemet edenlerin de imha edilmesidir.”
Yasanın 3. fasıl konusunu oluşturan “İskân” başlığı altında “Kürt aşiretlerinin ve köylülerinin topraklarını yasa gereği bırakarak Türk kültürüne bağlı bölgelerde aile fertleri sayısına göre verilecek topraklara yerleştirilecekleri; onların bıraktıkları yerlere de Türk kültürlü muhacir gruplarının yerleştirilecekleri açıkça belirtilmiştir.”
Kanunun Kürdistan’daki amacı tamamıyle Türkleştirme üzerinedir. Bu amaçla Kürtler yer ve yurtlarından sürülmüş ve zaten Şark Islahat Planı ile gerçekleştirilenler bu İskan kanunu ile dahada pekiştirilmiştir.
Kanunun amaçlarını kanunun gerekçesi üzerinden irdelediğimizde öncelikle görülmektedir ki devletin düşüncesi yalnız muhacir getirerek yerleştirmek değildir (İskân Kanunu Muvakkat Encümen Mazbatası, 1934). Öte yandan iki temel amaç öne çıkmaktadır. İlki, “Türk kültürünü kuvvetlendirmek ve dil davasını” çözüme ulaştırmaktır. Bu amaçla yurda “Türk kültürüne bağlı göçmen getirtmek ve Türk kültürlü nüfusu yoğunlaştırmak” zaruridir (Gök, 2005: 70). Yurtdışında kalmış soydaşlarımız getirtilerek bu geniş topraklar üzerinde onlara yurt tutturmak gereklidir. Eldeki kanunlar bu büyük işi başaracak güçte değildir (İskân Kanunu Muvakkat Encümen Mazbatası, 1934). Ayrıca “Türk kültürüne uzak kalmış olanların ülkede yerleşerek onlara Türk kültürünü benimsetmek için Devletin yapacağı işler”
bu mevzuatta alenen belirtilmiştir. Bu gibileri “Türk kültüründe eritmek ve onları Türk oldukları için daha sağlam yurda bağlamak” yöntemlerini anlatmıştır (İskân Kanunu Muvakkat Encümen Mazbatası, 1934).
Kanunun gerekçesindeki bilgiler, bu istikametteki düşünceyi ortaya koymaktadır: “Türkiye Cumhuriyeti de ancak gönül ve kafa birliği ile dil birliğini göz önüne alarak bir soyun tek çocuğu saydığı Türklüğün iç ve dış güçlerini birleştirip yükselterek her şeyi ancak bu büyük Türke bağlamayı kendisine ülkü ve amaç yapmıştır.” (İskân Kanunu Muvakkat Encümen Mazbatası, 1934). Bahsedildiği gibi bu kanunda yalnızca “muhacir getirerek yerleştirmek” düşüncesi yoktur (İskân Kanunu Muvakkat Encümen Mazbatası, 1934)
1934 tarihli 2510 Sayılı İskân Kanunu’nun 17. maddesine göre ise iskân (İskân Kanunu, Kanun No: 2510, Kabul Tarihi: 14.06.1934, Resmi Gazete: 21 Haziran 1934, Sayı: 27334 17. madde):
“Bir aileye, nüfus ve ihtiyacına göre oturacak ev veya ev yeri, sanatkârlara ve tüccarlara ayrıca geçim getirecek dükkân veya mağaza yahut bu gibi yapı veya yeri ve mütedavil sermaye; çifçilere de ayrıca kâfi toprakla çift hayvanı, alât ve edevatı, tohumluk, ahır ve samanlık veya yeri vermekle yapılır. Köylerde, kasabalarda sanatkârlara dükkândan ayrı yarım istihkak miktarı toprak da verilir” biçiminde betimlenmektedir.
2510 Sayılı İskân Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden kısa bir süre önce Kars mebusu Ömer Kamil, Kars vilayeti ile Beyazıt, Erzurum vilayetlerinin bazı kısımlarında mülteci ve muhacir iskânı hakkında Meclise bir kanun teklif etmiştir. Teklif şu şekildedir: Kars vilayetiyle Beyazıt vilayetinin Iğdır, Tuzluca, Erzurum vilayetinin Olti, Çoruh vilayetinin Artvin, Savşak, Borçka kazaları ve Kemalpaşa nahiyesi halkından iken seçim haklarını Sovyet Rusya ve federasyonuna girmiş devletlerden yana kullanıp gitmiş olan Rusya tebaasından kalma, devlet malı arazi, evler Rusya ve federasyonuna dahil devletler topraklarından, diğer mahallerden muhacir ve mülteci olarak gelmiş, yerli halktan olup başka yerlerde yerleştirilmiş olanlara, hiç veya kafi derece toprağı olmayan yerlilere, bu yerler halkından olup istilalar dolayısıyla yangın görmüş kimselere parasız temlik ve üzerlerine tapu kaydı yapılarak iskân edilir. Tapu harcı, pul ve diğer resimler alınmaz (Akşam Gazetesi, 27 Nisan 1934: 2).
Mecliste (ilk toplantıda) 48. maddenin haricindeki maddeler neredeyse olduğu gibi kabul edilmiştir. Tartışmalar çoğunlukla “Türkleştirme, Türk ırkının yüceliği, Türk dili, Türkçe” gibi mevzular üzerinde yoğunlaşmıştır. Kanunun genelinde yapılan görüşmelerde ülkede bir dil, ırk ve kültür birliğinin inşa edilmesi yönünde görüş belirtilmiştir (Gök, 2005: 75).
Her ne kadar İskân Kanunun bir toprak reformu olduğu görüşü dile getirilsede yasa maddeleri ve bu yasaları çıkaranların amaç ve niyetlerine bakıldığınıda gerçekçi açıklamalar değildir. Kitlesel gerçekleştirilen bir suçun gizlenmesine yönelik manüplatif açıklamalardır.
İSKAN KANUNU’NUN BAZI MADDELERİ
İskân Kanunu 52 maddeden ve Mukaddeme İskân Mıntıkaları ile beraber toplamda 10 bölümden oluşmaktadır. Sırasıyla bölümler: Muhacirlerin ve Mültecilerin Kabulü, İçerde, Nakiller, Kültür ve İdare Tedbirleri, İskân, Mecburiyetler, Tasfiye ve İstihkak Mazbataları, Muafiyetler, Malî Hükümler, İskân Komisyonu, İcraî Hükümler ve Müteferrik Hükümler şeklindedir.
Madde 1: “Türkiyede Türk kültürüne bağlılık dolayısile nüfus oturuş ve yayılışının, bu kanuna uygun olarak, İcra Vekillerince yapılacak bir programa göre, düzeltilmesi Dahiliye Vekilliği (İçişleri Bakanlığı)’ne verilmiştir.”
Madde 2: Türkiye, Dahiliye Vekilliği (İçişleri Bakanlığı)nce yapılıp İcra Vekilleri Heyetince onaylanacak haritaya göre iskân bakımından üç tür bölgeye ayrılır. Dolayısıyla iskân bölgeleri belirlenir.
Madde 3: Türkiye’ye yerleşmek amacıyla dışarıdan, tek olarak ya da toplu olarak gelmek isteyen Türk soyundan iskân edilen veya göçebe fertler ve aşiretler ve Türk kültürüne bağlı iskân edilen kimseler Dahiliye Vekilliği (İçişleri Bakanlığı)’nin emriyle kabul olunurlar. Bunlara “muhacir” denir. “Kimlerin ve hangi memleketler halkının Türk kültürüne bağlı sayılacağı İcra Vekilleri Heyeti” kararıyla tespit olunur. Türkiye’de yerleşmek maksadıyla olmayıp bir zorunluktan dolayı geçici oturmak üzere sığınanlara “mülteci” denir (2510 Sayılı İskân Kanunu).
Madde 4: “ A: Türk kültürüne bağlı olmayanlar,
B: Anarşistler,
C: Casuslar,
Ç: Göçebe çingeneler,
D: Memleket dışına çıkarılmış olanlar Türkiye’ye muhacir olarak alınmazlar.” (2510 Sayılı İskân Kanunu)
Madde 5: Özel bir antlaşma nedeniyle Türkiye’ye zorunlu olarak gelenler antlaşma hükümlerine
ve Hükümetçe verilen kararlara göre alınırlar. (2510 Sayılı İskân Kanunu)
Madde 7: – A: Türk ırkından olup Hükümetten iskân yardımı istememeyi yazı ile bildiren muhacirler ve mülteciler Türkiye içinde istedikleri yerde yerleşmeğe serbest bırakılırlar. Hükümetten iskân yardımı isteyenler Hükümetin göstereceği yerlere gitmeğe mecburdurlar.
B: Türk ırkından olmayanlar, Hükümetten yardım istemeseler bile, Hükümetin göstereceği yerde yurt tutmağa ve Hükûmetin izni olmadıkça buralarda kalmağa mecburdurlar. İzinsiz başka yere gidenler ilk defasında yerlerine çevrilirler. Tekerrürü halinde İcra Vekilleri Heyeti kararıyla, vatandaşlıktan düşürülürler.
C: Türkiye’ye geldikleri tarihten itibaren iki yıl içinde iskân istemeyen muhacir ve mültecilere iskân yardımı yapılamaz (2510 Sayılı İskân Kanunu).
Madde 10: Kanunun 10 . maddesinde aşiretlerin, aşiret reisliğinin, beyliğin, ağalığın, şeyhliğin ortadan kaldırıldığı ve bunların topraklarına devlet tarafından el koyulduğu beyan edilmektedir. El koyulan bu toprakların muhacirlere dağıtılması kararlaştırılmıştır. Bu kanunun neşrinden önce aşiretlere reislik, beylik, ağalık, şeyhlik yapmış olanları ve yapmak isteyenleri veya ülke sınırları yakınında oturmalarında güvenlik bakımından mahzur bulunanları uygun yerlere naklettirip yerleştirme yetkisinin İcra Vekilleri Heyeti kararıyla Dâhiliye Vekilinde olduğu ifade edilmektedir İskân Kanunu, 1934 .
Madde 11: A: Anadili Türkçe olmayanlardan “toplu olmak üzere yeniden köy ve mahalle, işçi ve sanatçı kümesi kurulması veya bu gibi kimselerin bir köyü, bir mahalleyi, bir işi veya bir sanati” kendi soydaşlarının tekeline vermeleri yasaktır.
B: Türk kültürüne bağlı olmayanlar veya Türk kültürüne bağlı olup da Türkçeden başka dil konuşanlar hakkında kültürel, askerî, siyasî, toplumsal ve inzibatî nedenlerle, İcra Vekilleri Heyeti kararıyla, Dahiliye Vekili (İçişleri Bakanı) gerekli görülen önlemleri almak zorundadır. Toptan olmamak şartıyla başka yerlere nakil ve vatandaşlıktan çıkarmak da bahsi geçen önlemler içerisindedir.
C: Kasabalarda ve kentlerde yerleşen yabancıların tutarı “belediye sınırı içindeki bütün nüfus tutarının yüzde onunu geçemez ve ayrı mahalle kuramazlar.” (2510 Sayılı İskân Kanunu).
Madde 12: Kanunun 12 . maddesinde Türk kültürlü nüfusun yoğunlaşması istenen birinci bölgedeki yerlere yeniden hiçbir aşiretin veya göçebenin girmesine, Türk kültürüne bağlı olmayanların yeniden yerleşmesine izin verilmeyeceği ifade edilmektedir. Bu yerlerde “soyca Türk olup dilini unutmuş veya ihmal etmiş bulunan köyler[in] ve aşiretler”in, ahalisi Türk kültürüne bağlı yerleşim yerlerinin yakınına yerleştirilmesi öngörülmektedir. Yurtdışından gelen Türk kültürlü muhacirlerin, iklim ve yaşayış şartları da göz önünde bulundurularak bu bölgedeki yerlere yerleştirileceği belirtilmektedir. Ayrıca yurtiçinde, o bölgede çalışan memurların veya diğer kişilerin de buralara yerleşmesi teşvik edilmektedir İskân Kanunu, 1934 .
Madde 15: 15. maddeye göre ülke içinde başka yere nakledilenlerle kendi kendine ülkeye gelen muhacir ve mültecilerden ihtiyacı olanlara yiyecek, barınma, yakacak, ulaşım, tedavi vb. yardımlarda bulunulacaktır. Hatta bu kişilere askerlik muafiyeti gibi birtakım başka kolaylıklar da tanınmaktadır. 38. madde Yurtdışından devletin kendisinin getirttiği muhacirlere yapılan yardımlar ise bu kişilerin ihtiyaç duyup duymamalarına bakılmaksızın parasız yapılmaktadır İskân Kanunu, 1934 .
Madde 16- A: Karı ve koca bir aile olarak iskân edilir;
B: Evlenmemiş çocuklar, çocuksuz erkek ve kadın dullar, ana ve baba ile veya bunlardan sağ olanı ile birlikte iskân görürler;
C: Anasız ve babasız torunlar dede ve büyük analarile veya bunlardan sağ olanile birlikte iskân edilirler. Ancak torunların hisseleri tapuda kendi adlarına yazılır;
Ç: Anasız ve babasız çocuklar birlikte bulunduğu ve yaşadığı kan, civar ve sıhri hısımları ile birlikte yerleştirilirler. Bunların da hisseleri tapuda kendi adlarına yazılır.
D: Anasız ve babasız çocuklar, kan ve civar veya sıhrî hısımlarından biri, yoksa kendi başlarına iskân görürler. Bunların küçüklerine ayrıca vasi tayin ettirilir.
E: Evli çocuklar ve evli torunlar, başlı başına bir aile olarak iskân görürler;
F: (C) fıkrasındaki torunların, (Ç) ve (D) fıkralarındaki çocukların, üvey çocukların ve evlâtlıkların hisseleri evleninceye kadar hiç bir suretle satılamaz, bağışlanamaz ve haczolunamaz;
G: Türk muhacir ve mülteciler hısım ve akrabalarının bulundukları yerde iskân olunurlar (2510 Sayılı İskân Kanunu).
Madde 17- İskân bir aileye, nüfus ve ihtiyacına göre oturacak ev veya ev yeri, sanatkârlara ve tüccarlara ayrıca geçim getirecek dükkân veya mağaza yahut bu gibi yapı veya yeri ve mütedavil sermaye; çifçilere de ayrıca kâfi toprakla çift hayvanı, alât ve edevatı, tohumluk, ahır ve samanlık veya yeri vermekle yapılır. Köylerde, kasabalarda sanatkârlara dükkândan ayrı yarım istihkak miktarı toprak da verilir.
Madde 18: İskânda Hükümetçe verilen talimata göre yapı yapılması amacıyla malzeme ya da para verilebilir. Yapı yapmakta kendileri de çalıştırılabilir (2510 Sayılı İskân Kanunu).
Madde 26: 3 numaralı bölgelerden zorunlu naklettirilenler taşınabilen mallarını beraberlerinde götürebilirler. Bıraktıkları taşınmazların mülkiyeti Devlete geçer. “Tasarruf vesikasına bağlı olanlarının sahiplerine 1914 veya daha önceki yıllar vergi, yoksa tapu değerlerinin dört katı üzerinden, tapu ve vergi değerleri olmıyanların emsalinin vergi veya tapu değerlerine bakarak o yerin İdare heyetince takdir edilecek değer üzerinden birer ‘istihkak mazbatası’ verilir.”
Madde 27: Bu kanun hükümlerine göre “Hükümetçe naklettirilenler veya isteklerile göç edenler bir yıl içinde eski yerlerindeki menkul ve gayrimenkul mallarını tasfiye etmeğe mecburdurlar. Bu müddet içinde tasfiye etmiyenlerin menkul ve gayrimenkul malları Devletçe tasfiye olunur. Bunlardan istiyenler 26 ncı maddeye göre gayrimenkullerine karşılık Hükümetten istihkak mazbatası alabilirler. Bu takdirde bu gayrimenkullerin mülkiyeti tam olarak Devlete geçer.” (2510 Sayılı İskân Kanunu).
Madde 39: 39. maddeye göre birinci ve ikinci bölgede iskân edilenlere yapılan alet, edevat, tohumluk gibi yardımlar karşılıksızdır. Birinci bölgeye iskân edilenlere verilen toprak ve yapılar parasızken, ikinci bölgede iskân edilenlere ise söz konusu gayrimenkul yardımı devlete borçlandırılarak yapılmaktadır. Borçların 8 yıl sonra başlamak üzere 20 yılda ödenmesi kararlaştırılmıştır. Dolayısıyla borçlar 8 yılın sonunda bitecektir. Ayrıca 3 . maddeye göre on yıllık bir süre içinde verilen gayrimenkullerin satılması, haczedilmesi vs. de yasaklanmıştır. İskân Kanunu yoluyla yerleştirilenler için on yıllık bir zorunlu ikamet de öngörülmüştür 29. madde İskân Kanunu, 1934 .
İskân Kanunu’nda zamanla değişiklikler yapılmış ve 1947 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla nakledilmiş olan köylülerin zorunlu oturma mecburiyetleri kaldırılmıştır. Demokrat Parti iktidara geldiğinde, 1951 yılında İskân Kanunu’nu (5098 sayılı kanunun 12. Maddesi) değiştirmiş ve 5826 Sayılı bir yasa ile yasaklı bölgeler (Tunceli, Van, Siirt, Bitlis, Ağrı ve Kars) kaldırılmış, köylüler topraklarına dönmüş ve devlete geçmiş olan yerler sahiplerine geri verilmiştir.
Beşikçi’ye göre söz konusu kanunun yapılma amaçlarının biri de Kürtlerin asimile edilmesidir. Bu da Kürtlerin mecburi iskâna tabi tutularak, Türk kültürlü yerleşim yerlerine serpiştirilmesiyle gerçekleştirmek istenmektedir Beşikçi, 1977 : 138, 15 -153 . Beşikçi kanunun bir başka önemli amacının da Kürt egemen sınıflarını tasfiye etmek olduğu kanısındadır. Aşiretlerin kaldırılmasına dair maddeler ve bunların topraklarına el konulmasının, esasen Türk egemen sınıflarının Kürtlerin yaşadığı bölgelerde yerli egemen sınıfların kendilerine siyasi alternatif olma durumlarını ortadan kaldırmasına yönelik bir girişim olduğunu öne sürmektedir (Beşikçi, 1977 : 13 , 14 -141). Beşikçi’ye göre (1977 : 193) “kanunun toprak reformu ile en ufak bir ilişkisi yoktur.”
Bu bağlamda Beşikçi, İskân Kanunu’nun da esasen Türk egemen sınıflarının Türkiye’ye kalan parçayı sömürgeleştirmesi amacını taşıdığını iddia etmektedir. Bu amaç doğrultusunda kanunla Kürtlerin yaşadığı yöreler boşaltılarak, buralara Türk kültürüne bağlı çiftçilerin yerleştirilmesi öngörülmektedir. (Beşikçi, 1977: 149-150, 154-155, 186, 198-199, 206-207, 209-210).
KAYNAKLAR:
-Bilge Kağan ŞAKACI, TÜRKİYE’NİN GÖÇ VE İSKÂN POLİTİKALARI: 1934 TARİHLİ 2510 SAYILI İSKÂN KANUNU İNCELEMESİ.
-Belma Akçura, Devletin Kürt Filmi.
-S. GİZEM ALPAKGİR CEVHERİ, TÜRK MİLLETİ VE TÜRK KİMLİĞİ: ULUS DEVLET İNŞA SÜRECİNDE 1934 TARİHLİ İSKÂN KANUNU.
-Çağdaş GÖRÜCÜ, 1934 İSKÂN KANUNU: ERKEN CUMHURİYET DÖNEMİNDE NÜFUSU “MÜTECANİS” HALE GETİRMEYE YÖNELİK BİR GİRİŞİM.
-Arzu VARLI, Cihan YAPIŞTIRAN, CUMHURİYET DÖNEMİNDE DEVLETİN MÜLKİYETE MÜDAHALE BİÇİMLERİ: İSKÂN KANUNU.
-Şule Toktaş, 1950 ’LER İSTANBUL’UNDA GAYRİMÜSLİM AZINLIKLAR VE NÜFUS HAREKETLERİ: TÜRKİYE YAHUDİ CEMAAT İ.
-Beşikçi, İsmail, Kürtlerin Mecburi İskanı, Bilim Yöntemi Türkiye’deki Uygulama-1.
-Tunçay, Mete, Türkiye Cumhuriyetinde Tek Parti Yönetiminin Kurulması (1923-1931).
BERNAMEGEH
UYARI: Yazıların izinsiz kopyalanması ve Web Sitelerinde yayınlanması kesinlikle yasaktır. Hakkınızda yasal işlemlerin başlatılabileceğini lütfen unutmayın!