CİHAN ROJ
Burhan Sönmez’le röportaj yapılmış*. Okudum. Okuduktan sonra da romancılığı, içinde büyüdüğü kültür ve folklorun romancılığındaki etkisinin payı olduğunu öğrenip, başarısı ile ilgili satırları okudukça sevindim. İş Kürtçe ve Kürt edebiyatına gelince, bugüne kadar da Kürtçe dışında yazan çoğu kişinin yaptığı gibi, niyet ne olursa olsun, Kürtçe ile hasbıhal olan kimi kişilerin, söylenenlerden yeterince rahatsızlık duyduğu, gerçeklikle örtüşmeyen sözleri gördükçe de, bir şeyler söylenmeli diye düşündüm, hatta bu, artık yeter, tonunda olmalı diye geçirdim içimden.
Meşhur bir romancı söylüyor diye susamayız, ya da, kişisel dar edebi çıkarlarımı düşünerek(belki bir gün bir yerde ismimi anar diye) gördüğüm çelişkiyi, gerçeğe dayanmayan sözlere gözümü kapatamam, bu aynı zamanda, çok yönlü edebi sorunlara, gecikme ve durumlara karşın, binlerce yıldır bir şekilde yazılı yaşamda yerini bulmuş Kürt edebiyatına da haksızlıktır.
Öte tarafta Kürt asıllı olduğu için, coşkuya dayalı manipüleleri görmezden gelemeyiz! Bu itiraz tamamıyla Kürtçe ve Kürt edebiyatına dair kimi söylem, tespit ve yaklaşımlaradır. Daha İlginç olanı, başka dil ve edebiyatlarda yeterince başarılı olmalarına rağmen, Kürt dili ve edebiyatına yeteri kadar emek ve zaman ayırıp sağlıklı analiz ve yorumlara dayanmadan, cesaretle dillendirdikleri tespitlerdir ki çoğu günlük medyada, afişe olmuş kimi eksik kalıp ve ezberlerdir.
Sönmez’in söylediklerine dayanarak, yabancılaşmanın etkisinin Kürtçe ve Kürt edebiyatı ile ilişkilere dair yorum, tespit ve söylemlerin nelere yol açtığını hatırlatmaya çalışacağım. Bana çarpıcı gelen ve tüm söylediklerimi açıkça ifade eden, röportajda yer alan sözlere bakalım. Burhan Sönmez Kürtçe yazmamasının nedenlerini sıralamış, sonra da Kürtçe yazma hayalini dillendirmiş ve bunun en kısa zamanda gerçekleşmesini umut etmiş
Heves, hayalleriniz gerçekliğinizle uyuşmuyorsa “hayalleriniz” sizi, sözde kalabilecek başka durumlara götürür. Sorulan soruya karşılık Sönmez, etkilendiği kişilerin isimlerini sıralamış. Çok ilginçtir, Kürtçeyi, Kürt edebiyatını kendine dert edinmiş, kendinin o konuda mağdur edildiğini belirten, hatta yazmaya dair büyük hayalleri olan Sönmez, Baba Tahirê Hemedanî, Feqîyê Teyran, Melayê Cizîrî, Hecîyê Cindî, Mehmed Uzun… gibi isimlerden hiç birini anmamış, o zaman şunu söyleyebiliriz ki onlardan hiç birini okumamış.
Soru basit, peki anılan kişileri okumanın önünde hangi engeller vardı? En azında doksanlardan günümüze kadar bu ülkede, bir şekilde insanlar bir çok klasiğe ulaşabiliyordu! Söylenenleri bir çok nedene bağlayabiliriz, bir çok yorum getirebiliriz ama bir hatırlatmada bulunmak yeterli olacaktır: her ne kadar Kürtler, içinde bulundukları politik durum ve duygusallıktan dolayı , tanınmış şahsiyetlerden, belirli beklentilere girip Kürtçe yazmadıkları için eleştiri de bulunsalar da edebi gerçeklik esas alınmalı ,hem kendilerine, hem de Kürt edebiyatına daha çok katkı sunmuş olmazlar mı!
Burhan Sönmez ve onun gibi başarılı edebiyatçıların, Kürt romanı, öyküsü ya da şiirini okuduktan sonra yorum ve değerlendirmelerde bulunduklarını bir an umut edersek daha gerçekçi, inandırıcı ve yararlı bulunabilir.
Düşünün , başarılı bir romancı, hiçbir Kürt klasiğinden etkilenmediği halde, öyle görünüyor modern dönem Kürt edebiyatıyla da ilişkisi yoktur ya da çok azdır. Heves ve hayali olsa da bugün için söylediklerinin yersiz ve söylemek onun için erken olduğunu düşünüyorum! Elbette ki büyük bir ısrar, emek ve istekle her şey mümkün ancak, keşke diyorum, yazdıktan sonra Kürtçe eseriyle birlikte yaptığı tespit, yorum ve sözleri görebilseydik!
Yazıyı bitirirken meramımı bir daha hatırlatırsam iyi olur; özellikle Türkiye’de, Türk basınında ya da Türkçe ifadelerde, Kürt dili ve edebiyatına dair, kimi söylem, tespit ve yazılanların nasıl “büyük bir cesaret ve rahatlıkla” söylenip yazıldığı (ki edebiyat öyle cesareti reddeder) ve aslında, araştırılmadan, tekrar ve ezberlerden oluşmuş, gittikçe okuyuculara yavan gelen, büyük büyük süslü ya da mağduriyete yaslanan, gelişmelere, değerlendirmelere dayanmayan, yeteri kadar bilgi içermeyen, çelişkili söylemlerin artık Kürt edebiyatına da bir şekilde zarar verdiğini, kafa karışıklığına yol açtığını belirtmeliyim.
Öte tarafta, samimi bir ifadeyle hatırlatmada bulunmalıyım; rahat olmak gerekir, her dil, kültür, kendi olağan akışında, edebi gerçekliğe dayanarak yol ve yerini bulur, bu inanç bizi duygusallıktan ya da başka amaçlardan kaynaklı kaygı, söylem ve belirlemelerden kurtarır.
Eğer maksat sahip çıkmak ya da geliştirmek ise yine hatırlatalım, ayrıntılarıyla şahitlik ettiğimiz, Türkiye’de son otuz yıldır gelişmekte olan, gecesini gündüzüne katan (şahsi çıkarını esas alıp ilişkileri kullanarak rastgele konuşan kişileri saymama hakkımı kullanmak istediğimi belirtmeliyim) edebiyatçıları biliyoruz, siyasi ya da diğer ilişkilerin rantına yaslanmayan, edebiyatı esas alan kişilerden mutlulukla söz edebiliyoruz bugün. Hadi onları bir kenara bırakalım, günümüzde gençlerin tez çalışmaları vardır, o tezlerin esas alınması bile bize bir çok farklı durum ve düşüncelere, tespitlere götürebilir.
Sonuç olarak, görünen odur ki, belirli toplumlarda, pragmatizm belli ideolojik nedenlerle reddedilirken, pragmatik söylem ve çabalardan imtina edilirken daha dar ve inandırıcılıktan uzak durumlarla karşılaşılır, bunu ille de niyet aramaya götürmeyebiliriz ancak bir realiteyi ya da ön yargıyı açığa çıkardığı da bir gerçektir!
*Röportajdan:
PD: İngilizce, Türkçe ya da diğer dillerde edebi olarak etkilendiğiniz kişilerden bazıları kimler oldu?
BS: Etkilerim oldukça çeşitliydi. Hemen akla gelen isimler: Dostoyevski gibi Ruslar, Woolf gibi İngilizler, Aragon gibi Fransızlar, Nazım Hikmet gibi Türkler, Melville ve Faulkner gibi Amerikalılar, Márquez ve Borges gibi Latin Amerikalılar.
…………
Bs: Umudumun bir kısmı da sonunda anadilim olan Kürtçede bir kitap yazmak. Bu bir rüyanın gerçekleşmesi olacak ve umarım en kısa zamanda üstesinden gelirim.
harvardreview.org/content/an-interview-with-burhan-sonmez.
Not: Röportaja dair kısım Google çevirisinden alıntıdır.
Bernamegeh Türkçe / bernamegeh@gmail.com