Âşık Kemali, 19 . yüzyılda yaşamış bir Bektaşi âşığıdır.
Âşık Kemali, Kastamonuludur. Asıl adı Mustafa’dır. Kemali mahlasını, saza başladıktan sonra kullanmıştır.
Babası, Cebrail mahallesinden mantar oğlu İbrahim’dir. Âşık Kemali doğduğu zaman babası Kastamonu Kalesi sipahilerinden bulunuyordu.
Şimdi, tek bir bekçi kulübesi bulunan kalede, o zamanlar 20-30 civarında ev vardı. Âşık Kemali, 1821 senesinde bu evlerden birinde dünyaya geldi. 12 yaşına kadar babasıyla birlikte kalede kaldı.
Âşık Kemali, kalede otururken, her Kastamonulu gibi, dört yaşında dört aylık mektebe verildi.
Cumhuriyet’in ilk mektebi olan ve o zaman yarebci adını taşıyan mektebe devam etti.
Buradaki eğitimini bitirince medreseye devam etti. Medriye medresesinde Müderris Hacı Ahmet’ten eğitim aldı.
Sipahiliğin kaldırılmasının ardından; babası, sanatı olan bakırcılığa döndü. Âşık Kemali babasının yanında çalıştı ve bakırcılığı öğrenmeye başladı. Fakat babasının yanında az kaldı.
O dönemde Kastamonu her yerden gelen Dertli Emrah gibi usta ve diğer ikinci derecedeki saz şairlerinin gelip oturdukları, saza, söze çok meraklı bir muhitti.
Memlekette yetişen her delikanlı, bu şairlerin etkisi altında kalıyordu, büyük şairlerin toplantılarına sahne olan Kastamonu’da her delikanlıda saz çalmak ve söylemek hevesi uyanıyordu.
Âşık Kemali de bu Kastamonu delikanlılarından biriydi. Memlekete her şair geldikçe, onları dinlemekten kendini alamadı.
Babasının çok kızmasına rağmen, saza ve söze olan sevgisi azalmadı. 17-18 yaşlarındayken babasının mesleğini bıraktı; saz alemlerine karışmaya, saz omuzda mey ve mahbub alemlerinde dolaşmaya başladı.
İlk zamanlar, kendisi bir ustaya çırak verildi, o usta ile 3-4 ay birlikte çaldı. Az zamanda çok gayret sarf etti ve ondan sonra usta oldu.
Nihayetinde o da aşık oldu, aşıklar meclisinde yer aldı.
En sonunda Kastamonu ve Anadolu’nun pek çok tanınan ve sevilen aşıkları arasında yerini aldı. Kemali mahlasını aldı. Ömrünün sonuna kadar da aşık olarak kaldı.
Aşık Kemali, Kastamonu’da yalnız değildi. Emrah’ın çıraklarından hemşerisi olan Meydani vardı. Çoğu kez birlikte çaldılar ve seyahatlerini de birlikte yaptılar.
Oğlunun anlattıklarına göre, Kemali, Anadolu’nun pek çok yerini gezdi. Özellikle Çankırılılar Kemali’yi çok seviyorlardı.
Şair, Ankara, Konya, İzmir, Samsun ve diğer birçok şehirde seyahatler yaptı.
O şehirlerde birçok saz şairiyle, özellikle, Ispartalı Saydi, Zileli Kürt Ceyhuni, Gedayi, Çankırılı Nuri, Kayserili Rüştü ve diğer birçok saz şairiyle tanıştı. Bu şairlerin muhitlerinde kendini sevdirdi.
Şair yedi, sekiz kez de İstanbul’a gitti. İstanbul’a İki defasında Meydani ile beraber gitti. İstanbul’da çok kez tavuk pazarında çaldı.
Şair, seyahatlerinden döndüğü zaman da Kastamonu’da boş durmaz, gelen şairlerle veya Meydani ile birlikte öteki kahvelerde saz çalmakla zamanını geçirirdi.
Oğlu Hasan, Emrah ile birlikte çok saz çaldığını ve söz söylediğini belirtmektedir.
Kemali, Konyalı Yesarı babayı da çok severdi. Hatta iki şair, diğerlerine nazirelerde yaparlardı.
Şair, bir defa da, Vali Hamdi paşanın musırrane daveti üzerine Konya’ya gitti. Hamdi paşa Kastamonu valisi iken Kemali’yi çok severdi. Hamdi Paşa kendisi de şairdi.
Konya’da kaldığı zaman zarfında, kendisini sevenler, meram bağlarında şerefine pek çok saz ve söz eğlenceleri düzenlediler.
Kemali, bir defa da Kırşehir’e gitti. Fakat orada, dedesinin tarikatı olan, kendisinin de birçok mersiyeler yazdığı Sadi tarikatını bıraktı.
“Kurban oldum, o meydane girince
Hayyal ebed buldum, ikrar verince.
Kemali güşuma telkin edin ve,
Hacı Bektaşı Veli hünkara düştüm.”
Koşmasında da itiraf ettiği gibi artık Bektaşi oldu. Ve bir daha Bektaşiliği bırakmadı. Tarikatı ve piri hakkında birçok mersiyeler kaleme aldı.
Mey ve mahbub bulduğu zaman, kendisini dünyanın en neşeli ve en zengin adamlarından biri olarak görürdü.
Mey ve mahbub olmadığı zaman da dünyanın en kederli ve hayattan bıkmış usanmış bir adamı olarak sayardı kendini.
Kastamonu’nun bu içli şairi, kendisine iyilik edenlere karşı her zaman hürmet gösterirdi.
Kemali gittiği her yerde hem sazıyla hem sözünün güzelliğiyle hem de güzel ahlakıyla çevresinden büyük takdir görüyordu.
Kemali ikiyüzlülüğü hiç sevmemiştir, her zaman özü ve sözü doğru bir adam olarak kalmıştır. Aynı zamanda kimse hakkında kötü fikir taşımaz, ve
“Ne senden kimse incinsin, ne sen bir kimseden incin.” fehvasına göre hareket eder ve hiçbir kimseyi incitmemeğe çalışırdı.
Halim, selim, sakin ve Kamil bir insandı. Bunu eserlerinde de görmek mümkündür. Eserlerinde, münhasıran aşkdan, fakrdan, dem, mey ve muhabbetten başka şeylerden söz eden parçalara tesadüf olunmamıştır.
Yalınız her mütasavvif şair gibi, Kemali de erbabına taş atmaktan ve bir parçacık olsun onların aleyhlerine söylemekten kendini alamamış ve tesiri altında kaldığı Derdli, Emrah gibi şairlerin yaptığı gibi onları (zahit, sofu) gibi tabirlerle küçük düşürmek istemiştir.
Fakat hassaten Emrah ve Derdliyi telkin etmeye çalışan ulema, Kemaliye de ilişmişlerse de, ötekilerine yaptıklarının onda birini bile Kemaliye yapamamışlardır.
Kemali, edebi meslek itibariyle Emrah ve Derdliden müteessir olmuştur. Aynı zamanda, Fuzuliyi, Nedimi ve diğer bir çok divan edebiyatı şairlerini de okumuş ve onlarında çok tesiri altında kalmıştır.
Kemali, on iki telli (çöğür) adı verilen bir saz çalardı. Sesi Davudi idi ve çok güzeldi.
Kemalinin usta olduktan sonra, bir kısım aşıklara ustalık ettiği de tahmin edilmektedir. Özellikle Kastamonulu saz şairlerinin sonuncusu olduğu söylenen Fevzi’nin ustasıydı. Fevzi, kendisinden çok feyz almıştır.
Kemali, ihtiyarlığını ve seyahate tahammül edemeyeceğini anlayınca, Kastamonu’da oturmaya karar verdi.
Kastamonu’da sağ gözü de hastalandı. Sol gözü zaten iyice kazanmıştı. Hekimlere gösterdiler; onlar da çare bulamadılar. Sağ gözü de kapandı. O sırada karısı da hayatını kaybetmişti. Artık iki gözden mahrum bir şekilde inzivaya çekildi, sazı ve sözü bıraktı; artık mey ve muhabbetten bahsetmedi.
Fakat kendisini sevenler, Kemaliyi yalnız bırakmadılar. Hiç değilse evine kadar giderek zorla birkaç kadeh mey içirerek şaire çaldırttılar, söylettiler ve dinlettiler.
Şair böylece üç yıl evinde kaldı. Ve nihayet ecelin pençesi onunda yakasına yapıştı. Yetmiş bir yaşında 1892 yılında hayatını kaybetti.
Kemali baba Kastamonu’nun şarkındaki Ahmed Dede kabristanına gömüldü.
Mezarı kitabesini de şakirdi ve dostu Kastamonulu şair Fevzi yazdı.
Kemali hayatında bir defa evlendi. Biri kız biri erkek iki çocuğu oldu. Kızı öldü, oğlu ise sağdır. Hasan adındaki oğlu son zamanlara kadar eskicilik yapmaktaydı. Bugün yetmiş yaşında olduğu için damadı İstanbullu terzi Nasıh’ın yanında kalmaktadır.
Bernamegeh Türkçe