Ali Buran / Tutsak dil tutsak kültür demektir!
“Kültürlerin ve medeniyetlerin ilk kaynağı hakkında ilginç bir tez var. Bu tezde Yunan, Hint ve Yahudi üçlüsünün kaynak ettiği düşüncesine dayanır. Sokrates tan önce yedi bilgin, hekimle (Hükema-i Seb’a) başlar. Sonradan Sokrates halkası başlar. Bunu Eflatun, Aristoteles, Akadiler ve İskender ya mektebi izler. Avrupa da Rönesans la birlikte Descartes, Kant ve en sonunda Hegel ile biter. Yine Avrupaların iki koldan geliş yönleri olduğu söylenir. Birinci kol Yunan’dan, İkinci kol Hint’den ayrılmadır. Belki de Dicle ve Fırat arasındandır. İlginçtir hiç bir zaman batı söz etmiyor, çünkü bundan söz ederse geliştirdiği teorilerin çoğu boşa çıkar ama daha önceleri de belirtmiştik, Bütün Yunan medeniyetinin kaynağı KÜRTLERE dayanır. Kürtler iki nehir arasındaki kültür kaynağıdır. İki nehir arası dünyanın kültür merkezi, felsefe kaynağı ve Riyazi bilimlerin ilk geliştiği yerdir, ayrıca bütün dinlerin kaynağıdır.” (Dr. Ali ŞERİATİ)
TC Hükümetleri Kürtlerin KÜLTÜREL haklarını tanımakta halen çekimser. Ulusal programda Kürtlere ancak günlük yaşamda farklı lehçe konuşma hakkı tanınıyor. Yani 1925’ten sonra uygulanan SUKUT-İ İKRAR kanunundan biraz daha ileri. Çünkü yasa da o günkü para ile Kürtçe konuşandan her kelime için beş kuruş (O döneme göre çok büyük para) alınıyormuş. Bugün AB ye girme iddiasında olan Türkiye halen Kürt dili ve kültürü için farklı lehçelerle konuşmayı UP (Ulusal Programa) alıyorsa biraz ilerleme var demektir. Oysa ki, bu haklar KOPENHAG kriterlerinin AB’ye katılmak isteyen her ülkenin yerine getirmekle yükümlü olduğu kriterlerdir.
27/2/2002 Le MONDE alıntısın de “KÜRTLERİN DİL HAKLARI BAŞKA BAHARA KALDI” yazıyor. Nedir Kültür? Niçin Kürt kültüründen korkuluyor? Dr. Ali ŞERİATİ dediği gibi “Acaba bazı gerçekler ve teorileri boşa çıkar ve havada kalır diye ayak diretenler mi var?..
Her halk gibi biz Kürtler de kuşkusuz ulusal dilimizi her yönü ile gözümüz gibi korumak geliştirmek isteriz. Çünkü,bir ulusun meydana getirdiği kültürel değerler aynı zamanda bütün insanlığın değerleridir. Bu anlamda bütün dillerde ortak değerler vardır ve bu da ancak özgürce dilin kendini ifade etmesiyle olanaklı olur. Tutsak bir dil tutsak kültür demektir. Eğer dilin ve kültürün tutsak edilmesi, edenlerin yararına olsaydı; İşte Fransa – Cezayir, Britanya – Hindistan örnekleri ortadadır. Bu gün ne Arapça yok olmuştur ne de Hintçe. Hatta Arapların bir boyu olan Berberiler bile o dönemde Cezayir de dillerini koruyabilmişlerdir.
Kültürle ilgili Büyük Filozof, Fransız düşünürü J.P. Sartre ne diyor?”Benim arzum bütün insanların birlik sağlamalarıdır Çünkü,500 milyon Avrupalı ve sözgelimi 500 milyar yerli oldukça birlik imkansızdır. Çünkü 500 milyon Avrupalı insandır ama diğerleri insan yerine konulmuyor.”
Bu anlamda kültürel haklar aynı zamanda insanın doğaya ve topluma bakış açısının bir göstergesidir. Ve dahası bu bakış açısı demokrasi, insan haklarıyla direk ilişkilidir. Düşününüz ki, kültür ve dil serbest gelişmedikçe, sanatın ve bilimin bütün dalları, siyaset ve siyasi etik nasıl gelişir? Bunlar yalnız ne Kürd’e, ne Türk’e ne de tek başına başka bir halka mâl edilir. Tüm halkların ortak değerleridir, bu ortak değerleri yok etmek ve yok saymak geleceği yok saymak anlamına gelir ki bu da bir insanlık ayıbıdır…
Bu gün Türkiye’de yaşayan halkların kültürel değerleri hâlen ciddi anlamda ele alınmamış. Bu yaklaşım oldukça düşündürücü ve geleceğe yönelik iç açıcı değildir. Büyük düşünürlerin kültürle ilgili çok önemli tanımlamalarını burada aktarmaya değer buluyorum.
Örneğin; İlk kez Ünlü VOLTAİRE,Culture sözcüğünü, İnsan zekasının (esprit) oluşumu, gelişimi, geliştirilmesi ve yücelmesi anlamında kullanmıştır. Yine MARX, Fransızların (ésprit) yakın olan HEGELİN Geist (Akıl – Ruh) yerine Cultur u tercih etmiştir. Kültür, doğanın yaratıklarına karşılık, insanoğlunun yarattığı her şeydir O halde yaşadığımız uygar dünya da birileri diğerlerinin kültürel gelişmesini engellemek veya katkıda bulunmamak ile neyi ifade eder?
Bizler içinde bulunduğumuz koşulları acıları, sevinçleri ve ortak değerlerimizi birlikte paylaşmazsak insanlık neye hizmet eder? Çünkü, yaşamın bütün koşuları kültürün bütününe bağlıdır. Bilim adamları; erdeme, haklı ve haksıza değişik dönemlerde değişik tanımlamalar getirmişlerdir. Ancak günümüz koşullarında söylenen çok şeylerin bu günde geçerliliği tartışılmaz. Örneğin; Hak dediğin şey zor kullanmaktan doğmuştur, Haklı ile haksızı kanunlar ayırır. Kanunları da güçlüler yapar, güçlünün ölçüsü kendi çıkarlarınadır. Güçlüler uygar olmadığı toplumlarda yumruk gücü ile sağlanır. (THRASYMKHAS’la Platonun Devlet adlı eserinin birinci kitabı )
Bu günde aynı şey geçerlidir, kanunları güçlüler kendi çıkarlarını korumak için yapar. Onun için sürekli İnsan hakları savunucuları kanun ile hukukun bir birinden ayrı kavram olduğu gereğini vurgularlar.
Sonuç olarak halkların birbirilerini kabullenmesi ve komşu halklara iyi ilişkilerle dayanışmasının her zamankiden daha gerekli olduğu bir dönemden geçtiğimizin gerçeğini asla unutmamalıyız…
Bernamegeh Türkçe / bernamegeh@gmail.com