”Bizzat yazarın kendisi eserini Mewlidê Kirdî yanî Kürtçe Mevlit olarak adlandırmaktadır. Kitabını yeniden yayınlarken bu adlandırmaya sadık kaldım. Arapça olan isim ise, bütün dillerde yayınlanan mevlitlerin ortak adıdır ki onu da kullanmışım. Kaldı ki, eserin basımı için yapılan Türkçe yazışmalardan en az ikisinde de bu ad geçiyor. Birisinde “Zaza lisanı üzerine muharrer Kürtçe Mevlüd-i Şerif”[6], diğerinde “Zaza lisanı üzere muharrer Kürdçe Menkıbe-i Veladet-i Hazret-i Risaletpenâhi (Kürdçe Hazreti Peygamberin Doğumu Öyküsü)”[7] şeklindedir.”
Roşan Lezgîn
Ehmedê Xasî’nin 1899 yılında Osmanlı döneminin Eğitim Bakanlığı olan Maarif-i Umûmiye Nezareti tarafından Diyarbekir’de basılmış Mewlidê Kirdî adlı eseri Zazakî Kürdçesiyle yazılmış ilk kitaptır. Çocukluğumdan beri aşina olduğum bu metnin 1899, 1911 ve 1982 baskılarından üç orijinal nüshası elimde mevcuttur. Şimdiki nesiller Arapça alfabeyi okuyamadıklarından, 2008 yılında 1911 baskısını Latin alfabesine çevirip İnternet ortamında yayınladım. Sonra, 2013 yılında kendi sesimle okudum ve CD ile birlikte metnin tıpkıbasımıyla Nûbihar Yayınları tarafından yayınlandı. 2020’de yayınlanan ikinci baskıda ise, anadilinden uzaklaşan yeni nesiller daha iyi anlasın diye, eserde geçen Arapça metin ve ibareleri çevirdim ve tüm sözcüklerin de sözlüğünü hazırladım. Kitabın adı, bizzat yazarı tarafından Mewlidê Kirdî olarak konulduğundan, metne sadık kalınarak, her iki baskı Arapça genel mevlid adıyla birlikte bu isimle yayınlandı. Böylece, bu değerli eserimiz görünür ve ulaşılır oldu; hakkında yazılar yazıldı, tezler hazırlandı.
Ama “Kirdî” adından hazetmeyen ve görevleri anti-Kürd faaliyet yürütmek olan kimi kişiler, sosyal medyada açtıkları sahte hesaplarda, Youtube kanallarında yayınladıkları videolarla, “Kirdî adının aslında kerd olduğunu, benim bunu değiştirmiş olduğumu” öne sürerek, şahsıma ağır hakaret ve küfürlerde bulundular. Buna karşı “Mewlidê Kirdî adı üzerine” açıklayıcı bir yazı yazdım. Fakat bu kez, Malmîsanij’ın 1978 yılında, Devrimci Demokrat Gençlik dergisinin 2. sayısında yayınladığı yanlış bir çeviriyi kanıt gösterip şahsıma yaptıkları hakaret ve küfürlerin dozunu daha da artırdılar.
Malmisanij, Devrimci Demokrat Gençlik dergisinde yayınladığı “Zaza Lehçesinde Yazan Bir Şair: Melay Xasi” başlıklı yazısında, Ehmedê Xasî’nin kitabında nesir olarak geçen iki uzun cümleyi oldukça kısaltarak, “Temam vıraştısê Mewlidi kerd bı yardımê Xalıgı… bi dest Ehmedê Xasî Hezan’dı, henzar û hirı sey, û şıyyıs serri de tarixi Erebı bizan”[1] şeklinde vermiş. Görüldüğü gibi, “Kirdî” adını gerçekten “kerd” şeklinde çevirmiş. Bu, elbette yanlıştır. Zaten daha sonra, kendisi 1985 yılında, Paris Kürt Enstitüsü yayını olan Hêvî dergisinin 4. sayısında yayınladığı ikinci bir çeviride, bu ibareyi, doğru bir şekilde çevirmiş.[2] Yanlışını düzeltmesine düzeltmiş ama, başından günümüze bu zazacılık faaliyetlerini yöneten bir şahıs, bunu fırsat bilmiş, Piya dergisinin 13. sayısında Filit Siwanij adıyla yazdığı yazısında, Malmîsanij’in bu yanlış çevirisini güya eleştirmiş. Malmîsanij’ın da kendini suskunluğa vurması buna eklenince, iş orada kalmamış; yeni yetmelere oyun çıkmış! Filit Siwanij’ın kendilerine servis ettiği Malmîsanij’ın yanlış çevirisini belge olarak gösterip bana yönelik küfür ve hakaretlerini habire güncelliyorlar.
Xasî’nin eserinin 3 orijinal nüshası ve farklı kişilerin yaptığı çeviriler açık bir şekilde ortada dururken, yanlış bir çevirinin çarpıtılarak doğruymuş gibi öne sürülmesi, elbette art niyetli bir davranıştır. Fakat işlerine böyle geldiğinden, öyle görünüyor ki aynı şeyi sürekli tekrarlayıp duracaklar. Bir de, Malmîsanij’i hiç yanlış yapmaz görenler, bu hakaret ve küfür salvolarına cevap vereceklerine, bana link atıp, “Sana küfür ediyorlar” demekle yetinince, geriye doğru gidip bu işin başlangıcı olan Piya dergisinde yayınlanan Filit Siwanij’ın yazısına yakından bakmak elzem oldu.
Filit Siwanij’ın Çarpıtma ve Hezeyanları
Piya dergisinin 13. sayısında yayınlanan Filit Siwanij’ın (Bundan sonra Sayın Eleştirmen diyeceğim.) yazısı “Büyük Zaza Şairi Xasi ve Eserine Yönelik Bir Saygısızlığın Teşhiri”[3] şeklinde aşırı mübalağa bir başlık taşıyor ama asıl kendisi saygısızlık yapıyor. Önce Ehmedê Xasî’ye kendince zazacı bir gömlek giydiriyor. Sonra, uzun uzadıya keyfince birşeyler anlatıyor. Nihayet sadede gelip Malmîsanij’in yaptığı her iki çeviriden ilgili bölümü karşılaştırıp var olan çelişkiyi gösteriyor ve “İşte şimdi sıkı durun. Zira çok ilginç ve dehşetli, hatta zevkli ve de eğlendirici bir tablo ile karşılaşacağız. Çünkü burada konu ile ilgili iki ayrı görüşü mukayese edeceğiz. Her iki görüş de Sayın Çevirmen’e ait.” dedikten sonra, “Sayın Çevirmen’in her iki görüşü de meydanda. Ortada bir çelişkinin olduğu açık!” diyerek adeta mal bulmuş mağribi misali, “Sayın Çevirmen” dediği Malmîsanij’e yürüdükçe yürüyor, eziyor adeta. Fakat Malmîsanij’in yanlış çevirisini doğru, doğru çevirisini de yanlışmış gibi göstererek bir çarpıtma üzerinden yapıyor bunu. Malmîsanij’ın yanlış yaptığı çeviri cümlesinden küçük bir ibare alarak kendince “Temam bı vıraştışi Mewlid’i. Kerdı bı yardımı Xalıqi” Türkçesi: “Mewlid’in yazılışı/yapılışı tamamlandı. Halık (Yaratıcı, Tanrı) yardım etti” şeklinde, sözde düzelttikten sonra “İşin aslı, işte bu! Görüldüğü üzere, durum, Sayın Çevirmen’in iddia ettiği gibi değil. Yani, “Mewlidê Kırdi” (Kürtçe Mevlit) diye bir ifade yok!” diyor. Fakat Zazakî’de böyle saçma bir cümlenin olamayacağını çocuklar bile bilir. Ama Zazakî bilmeyen fakat zazacılık yapan yeni yetmeler buna inanmıştır!
Sayın Eleştirmen, yazısında “Xasi hakkında konuşabilecek, yaşamını ve düşünsel yönünü dahi bilebilecek(!), bu konuda kesin bir yargıya varabilecek(!), kadar, bilgiçlik(!) taslayan Sayın Çevirmen, anlaşılıyor ki, Xasi’nin bir ölüm tarihini bile bilmeyecek kadar bilgisizdir” (s. 7) diyerek açık bir şekilde Malmîsanij’e hakaret ediyor. Ama doğrusu, asıl kendisi Xasî’nin doğum ve ölüm tarihini bilmiyor. Yazısında “büyük Zaza şairi Ehmedi Xasi, bundan 127 yıl önce, 1863 yılında Diyarbekır’ın Lice ilçesine bağlı Hezan köyünde dünyaya geldi. 1950 yılında, 87 yaşında iken hayata gözlerini yumdu” (s. 5) diyor. Oysa Xasî, kendi kalemiyle Umûrî Şer’iyye Evkaf Vekâleti’ne verdiği 20 Mart 1921 tarihli yazıda, kendisi hakkında şu bilgiyi veriyor: “İsmim Ahmed. Mahlasım Hasî. Pederimin ismi Hasan Efendidir. Mahlasımla yâd olunurum. Pederim berhayat değildir. Lice’nin Hezan karyesi ahalisindenim. Ebeveyn cihetinden maruf bir sülaleye mensubiyetim bence malum değildir. Devlet-i Aliye-i Osmaniye tebaasındanım. Mahalli veladetim mezkûr Hezan karyesidir. Şehr ve yevm-i veladetim malum değildir. Tarihi bin iki yüz seksen üç [1867] sene-i maliyesidir.” Görüldüğü gibi, bizzat kendisi, ay ve günü bilinmiyor ama doğumum 1867 senesidir diyor. Xasî’nin ölüm tarihi ise, 18 Şubat 1951’dir. Doğum ve ölüm tarihleri mezar taşına da kazılmıştır.[4] İşte bu şekilde, Sayın Eleştirmen, bilmediği bir şeyi uydurarak, yanlış tarihler veriyor ama tıpkı şimdi bana yapılan gibi sanki kendisinin doğruymuş da, eleştirdiği kişininki yanlışmış gibi, üst perdeden muhatabını aşağılıyor.
Tam burada, Sayın Eleştirmen açısından, yaptığı bu apaçık saçmalamadan çok daha beter olan diğer bir durum şudur: Maarif-i Umûmiye Nezareti’nin Türkçe olarak ruhsat açıklaması metninde geçen “Zaza lisaniyle” ibaresi ile kitabın sonunda geçen Siirtli Fethîllah Hesbî efendinin takrizinde geçen “Zazewîyye” sözcüğünün altını çizerek ilk sayfayla birlikte fotoğraflarını okurun gözüne sokarcasına veriyor. Ama içinde “Mewlidê Kırdi” adının geçtiği sayfanın fotoğrafını vermiyor. Oysa uzun iki cümleden oluşan nesir kısmının geçtiği sayfanın tamamının fotoğrafını vermesi yazısının olmazsa olmazıdır; çünkü yazısı bunun üzerinde kurulmuştur. Ama Sayın Çevirmen, bunu vermiyor. Bu bir hile, açık bir sahtekarlıktır. Kendisini akıllı ama okurları ahmak görmüş olmalı!
Biz burada, “Mewlidî Kirdî” adının geçtiği cümleyi tam olarak çevirisiyle verelim: “Temam bi viraştişê Mewlidê Kirdî bi yardimê Xaliqî û feyz û bereketê Pêxemberê ma, sellellahû ‘eleyhî we ‘ela alîhî we sellem, bi destê Ehmedê Xasîyê Hezanicî, di henzar û hîrê sey û şîyyes serre bi tarîxê ‘erebî. Be‘da nê bizanîn ma ferq kerdo beynatê “kaf”ê ‘erebî we ‘xeyrê ‘erebî bi hîrê nuqtan. Ye’nê, ma “kaf”ê ‘erebî ser o nuqtey nêronay, û ‘xeyrê ‘erebî ser o hîrê nuqtey ronay; zey “gişt” û “kişte”. Axir enê çiyê anayin ferq nêbê, bi nuqtan nêbo, nînê zanayiş, wes-selam.”[5]
Türkçesi: “Kürtçe Mevlid’in yapılışı, Yaradan’ın yardımı ve peygamberimiz sallallahu aleyi we ala alihi ve selleminin feyiz ve bereketiyle, Hezanlı Ehmed-i Xasî’nin eliyle Arap tarihi ile 1316 yılında tamamlandı. Sonra, şunu biliniz ki, üç nokta ile Arapça “kef” ile Arapça olmayanın arasına fark koymuşuz. Yani, Arapça “kef”ın üzerine nokta koymadık ve Arapça olmayanın üzerine üç nokta koyduk; “gişt” ve “kişte” gibi. Netice, bu gibi şeyler fark edilmese, noktalarla olmasa, bilinmez. Vesselam.”
Görüldüğü gibi, bizzat yazarın kendisi eserini Mewlidê Kirdî yanî Kürtçe Mevlit olarak adlandırmaktadır. Kitabını yeniden yayınlarken bu adlandırmaya sadık kaldım. Arapça olan isim ise, bütün dillerde yayınlanan mevlitlerin ortak adıdır ki onu da kullanmışım. Kaldı ki, eserin basımı için yapılan Türkçe yazışmalardan en az ikisinde de bu ad geçiyor. Birisinde “Zaza lisanı üzerine muharrer Kürtçe Mevlüd-i Şerif”[6], diğerinde “Zaza lisanı üzere muharrer Kürdçe Menkıbe-i Veladet-i Hazret-i Risaletpenâhi (Kürdçe Hazreti Peygamberin Doğumu Öyküsü)”[7] şeklindedir. Ama Sayın Eleştirmen, yazısında “Bilinçli bir Zaza yurtseveri olduğunu, anadili olan Zazaca ile kaleme aldığı eseriyle kanıtlamış bulunan Xasi, kitabının birinci sayfasındaki açıklamada yer alan ‘Zaza lisanı’ ifadesiyle de bu hususu daha da pekiştirmiş bulunmaktadır.” (s. 8) diyor. Eğer Xasî zazacı olsaydı, dilekçesinde Kürdçe Mevlid der miydi? Ama Sayın Eleştirmen, “Xasi eserinde, “ZAZA LİSANI” (ZAZA DİLİ) deyimini kullanıyor. Bundan da anlaşılıyor ki; Xasi, ZAZACA’yı Kürtçe’nin bir ‘lehçe’si olarak görmüyor.” (s. 13) diyebiliyor! Doğrusu Xasî, metninin hiçbir yerinde “Zaza” adını kullanmış değildir. Fethîllah Hesbî efendinin Arapça takrizinde geçen “zazawiyye” sözcüğü ve Türkçe ruhsat yazısındaki “Zaza lisaniyle” ibaresi Xasî’ye ait değildir. Bunlar örneğin, kimi kitaplarda geçen ve yazara ait olmayan yayıncı dipnotları, editörün sunuş yazısı veya müfessirlerin sayfa kenarına yazdıkları haşiyeler gibi, “dış metin” kategorisindeler, yazara ait değiller. Zaten bu metinler, basım aşamasında kitaba eklenmiştir. Ama Sayın Eleştirmen, bunları Xasî’ye ait göstererek, açık bir şekilde çarpıtıyor, iftira atıyor.
Sayın Eleştirmen, “Bir husus daha var” diyerek şöyle devam ediyor: “Eğer gerçekten sözkonusu sözcük, ‘Kürtçe’ anlamına geldiği iddia edilen ‘Kırdi’ olmuş olsaydı, bunun ‘Kırdki’ şeklinde yazılması gerekmez miydi? Zazacada ‘dil’ isimlerinin sonunda hep ‘-ki’ takısının bulunduğu (‘Erebki, Farıski, Tırkki, Almanki gibi) bir gerçek değil midir?” (s. 17) Hayır, gerçek değildir! Bakınız, Xasî, “Kirdî” dediği paragrafın hemen ikinci cümlesinde “Be‘da nê bizanîn ma ferq kerdo beynatê “kaf”ê ‘erebî we ‘xeyrê ‘erebî bi hîrê nuqtan. Ye’nê, ma “kaf”ê ‘erebî ser o nuqtey nêronay, û ‘xeyrê ‘erebî ser o hîrê nuqtey ronay” diyerek, dört kez ‘erebî (Arapça) diyor. Yani, Sayın Eleştirmenin iddia ettiği gibi Xasî ‘Erebki demiyor. Çünkü Zazakî konuşan hiç kimse, örneğin “Tirkkî” demez, diyemez; “Kurdkî, Kurmanckî” de demez. “Zazakî” adındaki “-kî” eki takı gibi görünse de, gerçekte sadece “-î” takıdır, “k” kaynaştırma sesidir. Zaza sözcüğü sesli harfle bittiğinden “k” sesi kaynaştırma olarak araya girmiştir. Zazacada ‘dil’ isimlerinin sonunda hep ‘-ki’ takısının bulunmaz! Sayın Eleştirmen, hile yaparak bu sayfanın fotoğrafını vermediğinden, dili ve konuyu bilmeyenlerin zihinlerini bulandırmak suretiyle onları kandırmaya çalışıyor sadece.
Filit Siwanij, “Xasi’nin, ‘Kürtçe ve Arapça şiirler yazdığını’ da söyleyen Sayın Çevirmen, ‘Kürtçe’den örnek veremedigi gibi, nedense Xasi’nin Türkçe şiirlerinden hiç mi hiç bahsetmiyor.” (s. 7) diyerek Malmîsanij’ı yalancılıkla suçluyor ve Xasî’yi “Büyük Zaza Şairi” olarak niteliyor. Ancak şimdiye kadar Xasî’nin bir Zazakî şiiri tespit edilmiş değildir, çünkü Xasî Zazakî şiir yazmamıştır. Zeynelabidin Amedî’nin derleyip kendi hat yazısıyla yayınladığı nüshada, Türkçe bir gazel ve bir mülemması mevcuttur. Mülemmanın her bir mısrası Arapça, Farsça, Türkçe, Kurmancî ve Kirdî ile yazılmıştır. Mihanî Licokic’in 1994 yılında yayınladığı transkripsiyonda 11 kıtadan oluşan Seîyê Karazî’yi hiciv ettiği bir Kurmancî şiiri mevcuttur.[8] Bunun dışında, üç Kurmancî şiiri de Nûbihar dergisinin 155. sayısıda yayınlanmıştır.
Xasî’nin Zazakî olarak yazdığı tek eseri manzum mevlididir. Manzum mevlitler, edebi olarak şiir kategorisine dahil değildir. Bu tür mesneviler daha çok pedagojik ve eğitim amaçlı yazılmıştır. Bu açıdan bakıldığında mevlitleri salt şiir olarak değerlendirmek doğru değildir. Zira mevlit, onuncu yüzyıldan başlayarak ilkin Arapça, sonraları İslam toplumlarının konuştuğu birçok dilde, aynı konu ve kalıplarla taklit edilerek bir nevi adaptasyon şeklinde yazılmıştır. Dolayısıyla mevlitler, her ne kadar şiir kalıplarıyla yazılmış olsa da, kurgusal metinler olmadıklarından, mevlit yazanların şair sayılması pek mümkün görünmüyor. Dolayısıyla eğer Xasî’ye şair diyeceksek, Kurmancî ve Türkçe şairi diyebiliriz ama ‘Zaza şairi’ diyemeyiz.
Burada kabaca göze çarpan birkaç çarpıtmasını, hezeyanını göstermeye çalıştım. Doğrusu bu şahsın, Cihat Kar, Şelic vs. adlarla yazdığı diğer yazıları da bu şekilde propaganda amaçlı tutarsız çarpıtma metinlerdir. Cümle ardılları da aynı tarz ve üslubunu taklit edegelmiştir.
Malmîsanij’ın Tavrı Üzerine
Bu konu çerçevesinde Malmîsanij’ın da yerinde bir eleştiriyi hak ettiğini belirtmeliyim. Filit Siwanij’ın bu yazısından sonra, söz konusu olan çevirisinin yanlış olduğunu eğer yazılı olarak deklere etseydi, bu iş buraya kadar gelmezdi. Zazakî konuşmasını, okumasını bile bilmeyen yeni yetmeler, bu yanlış çeviriyi şahsıma ettikleri hakaret ve küfürün gerekçesi yapamazdı.
Malmîsanij gibi açık yakalama avcısı olan birisinin kendisine yönelik böylesine açıklarla, çarpıtmalarla dolu bir yazıya cevap vermemiş olmasının, kendini suskunluğa vurmasının iki nedeni olabilir. Birincisi, Filit Siwanij müstear isimle yazan kişinin kim olduğunu, görevini, konumunu, kime dayandığını, gücünü iyi biliyor. Dolayısıyla sataşabileceği, didişebileceği biri olmadığının farkındadır! İkincisi, farklı bir müstear isimle de bu yazıya cevap verebilirdi aslında, ki yapmadığı bir şey değildir. Bu konuda en az iki somut örnek verebilirim. Yahut başka birini manipüle ederek hiç parmak izi bırakmadan yazdırabilirdi, ki bu konuda kendine methiyeler bile yazdırabilecek derecede mahirdir! Ancak bunların hiçbirisini yapmamış, suskunluğu tercih etmiştir. Çünkü böylesi bir yazı, her halükarda, “Malmisanij’ın yanlış yapabileceğinin” deklere edilmesidir. İşte, yüksek egosu kaldırmaz bunu, karizması çizilir; söylediği her şeyin doğru olduğuna inanan müritlerin nazarında otoritesi sarsılır! Oysa Devrimci Demokrat Gençlik dergisinde yazdığı bu yazıyı bibliyografi çalışmalarına alarak, ta 1978 yılından başlayarak yazmaya başladığnı hep anlatır. Ama ben, Xasî’nin eserini samimiyetle bunca emek vererek, noktası virgülüne dek ilmi bir metotla çevirip yayınlayayım, şimdiki nesiller için anlaşılır, görünür ve ulaşılabilir kılayım, bunun karşılığında ise küfür ve hakaretlere uğrarken ezik takımı, bunlara cevap vereceğine, bana link atıp, “Bak sana küfür ediliyor” desin!
Osman Özer’in Çevirisine Dair
Bitirmeden, bir noktaya daha değinmek istiyorum. Bingöl Üniversitesi’nin 2016’da Mevlid adıyla yayınladığı Osman Özer’in yaptığı Mewlidê Kirdî’nin bir çevirisi daha var. “Mewlidê Kirdî” adını “mevlidi kırdḭ” şeklinde küçük harflerle vermiş, hiç olmazsa silmemiştir. Yazdığı Önsöz’de “Fırat Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin TDE bölümünü okurken ilk defa haberdar olduğum mevlidi bulduktan sonra heyecanla okutarak sesini kayıt etmiştim.” (s. 7) diyor. Buradan, kendisinin mevlidi okuyamadığı, birisine okuttuğu anlaşılmaktadır. Devamında ise, yayınladığı çeviriyi kastederek “eserin aslına sadık kalmak kaydı ile Arap alfabesinden Latin alfabesine bir transkripsiyonu yapılmıştır” şeklinde yuvarlak bir ifade kullanıyor. Peki, kişinin okuyamadığı, başkasına okuttuğu bir metni, Arap alfabesinden Latin alfabesine nasıl transkribe ederbilir? İşin aslı şöyledir: Benim yaptığım transkrip 2013 yılından CD ile birlikte yayınlandı. Osman Özer “Birkaç defa Latin alfabesine çevrilen bu eser sadece yöresel ağızla okunmuştur” diyerek bilinçdışı olarak bunu imliyor! Oysa, yöresel ağızla değil, Xasî nasıl yazmışsa aynı telaffuzla sarih bir şekilde okuduğum ortadadır. Doğrusu, Zazakî alanında hiçbir çalışması olmayan Osman Özer, benim yaptığım transkribin sadece alfabesini ve imla yapısını bozarak, 2016 yılında yayınlamıştır.
İnsanın emeğini savunması ve cevap hakkını kullanması meşrû ve kutsal haklardır. Ben de, dilim döndüğünce, kendimi ve emeğimi savunmaktan elbette geri duracak değilim. İşte, burada olduğu gibi, edep ve terbiye çerçevesinde kendimi ifade ettim, ederim de. Ama bununla beraber, bile bile emeğimi yok sayan, inkar eden, haksız yere teresçe gizlenerek hakaret ve küfür eden, sinsice kötülük yapan cümle namertleri vicdan sahibi okurlara havale ediyorum, daha ötesinde ise Allah’ın mahkemesinde davacı olacağım.
1- Zaza Lehçesinde Yazan Bir Şair: Melay Xasi, Devrimci Demokrat Gençlik, Sayı-2, s.-15, İstanbul, Mart-1978
2- Hêvî, Sayı: 4, Paris 1985, s.96.
3- Piya, Sayı 13, Skarholmen 1990, s. 5-16.
Xasî’nin mezarı (Foto: Roşan Lezgîn).
5- Xasî’nin kitabını adlandırdığı metnin geçtiği sayfa.
6- BOA.-MF.-MKT.-442-56-1.
7- BOA.-MF.-MKT.-442 -56-2.
Mihanî Licokic’in yayınladığı Xasî’nin Kurmancî şiiri.
BERNAMEGEH
UYARI: Yazıların izinsiz kopyalanması ve Web Sitelerinde yayınlanması kesinlikle yasaktır. Hakkınızda yasal işlemlerin başlatılabileceğini lütfen unutmayın!