(Önceki yazıdan devam ediyor…)
Celâl Temel
3. YAZI
8- ) Babanzade Mustafa Zihni Paşa (1848-1929)
Süleymaniyeli Baban ailesine mensup Mustafa Zihni Paşa, Süleymaniye’de doğdu, öğrenimini Bağdat’ta tamamladı. Ailenin bir çok bireyi gibi İstanbul’a gitti. Çeşitli yerlerde (Halep, Yanya-Selanik, Bursa, Hicaz) valilik yaptı. Sonraları, daha çok Eski Hicaz Valisi diye tanındı. Meşrutiyet sonrası Ayan Meclisi üyesi oldu, bakanlık yaptı. 1906-1918 yılları arasında, Osmanlı Devleti’nin sorunları, dini konular ve Kürdlerin içtimai durumuyla ilgili çeşitli kitapları yayımlandı. Kitaplarının bir kısmı günümüze kadar ulaştı.
Birinci Dünya Savaşı yıllarında İttihat-Terakki Cemiyeti’nin (İTC) başkanı ve Dahiliye Nazırı Talat Paşa ile kişisel dostluğu vardı. Ondan, Kürdlerin durumunun ne olacağını soruyor, cevabını alamıyordu. Savaşın bitiminde, İTC liderlerinin yurt dışına kaçmasından sonra, 1918 sürecinde Kürd meselesiyle daha fazla ilgilenmeye başladı. 1918 yılında kurulan Kürdistan Teali Cemiyeti’nin kurucuları arasında yer aldı. Cemiyet’te yaşı ve tecrübesi gereği, en çok danışılanlardan biriydi. Cemiyetin ikinci başkanlığını yaptı.
Çocuklarını seçkin okullarda ve yurt dışında okuttu. Büyük oğlu Ahmet Naim (1872-1934), Kürd Teavün ve Terakki Cemiyeti kurucuları arasında yer aldı ve ağırlıklı olarak, dini konular olmak üzere çeşitli kitaplar yazdı. Günümüzde hâlen onun eserleriyle ilgilenen İslami bir kitle vardır. Diğer oğulları, İsmail Hakkı, Hüseyin Şükrü ve Süleyman Hikmet ve Asım, Ahmed Naim’den farklı olarak Kürd meselesiyle daha çok ilgilendiler ve Kürd siyasi mücadelesi içinde yer aldılar.
Mustafa Zihni Paşa, 1929 yılında İstanbul’da vefat etti.
9-) Babanzade İsmail Hakkı (1876–1913)
Bağdat’ta doğdu. İlk öğrenimini (İptidaiye) Bağdat’ta yaptıktan sonra İstanbul’da İdadiye ve Sultaniye’de okudu. 1895 yılında Mülkiye mektebine girdi. İttihat-Terakki üyesi olduğu gibi 1908’de kurulan Kürd Teavün ve Terakki Cemiyeti kurucuları arasında da yer aldı. Eğitimci, yazar ve hukukçu kimliğiyle öne çıkan bir Kürd-Osmanlı aydını olarak dikkat çekti.
1908’de Osmanlı Meclis-i Mebusan’a, İttihat-Terakki listesinden Bağdat mebusu olarak girdi. Kurulan ilk hükümette iki ay süren Maarif Bakanlığı görevi de yaptı. 1912’de, yine Osmanlı Meclisi Mebusan’a seçildi.
İsmail Hakkı Bey, önce İkdam gazetesi, sonra Tanin gazetesinde yazdı. Tanin gazetesi yazarı olarak tanındı. 1911 yılında, Tanin gazetesinde yazdığı yazılarda, Osmanlı Devleti’nin dünya siyasetindeki yerini, dünyada meydana gelen siyasi gelişmelerin Osmanlı Devleti’ne etkilerini değerlendiren yazıları çok dikkat çekti. Yazılarında, Osmanlı toplumu için, önemli önerilerde bulundu. Hukuk ve Mülkiye mekteplerinde anayasa hukuku dersleri verdi. Çeşitli kitapları yayımlandı. Bilinen bazı eserleri şunlardır: Hukuk- İdare (1912), Beyrut’tan Kuveyt’e Irak Mektupları (1913), Dreyfüs Meselesi, Bismark’ın Hayat-ı Siyasesi.
Kürd Teavün gazetesi, Kürd Talebe Cemiyeti Hêvî’nin yayın organı Rojî Kurd ve Hetawî Kurd gibi yayın organlarında da önemli yazıları yayımlandı. Osmanlı-Kürd, Kürd-Ermeni ilişkileri konularındaki yazıları, genel olarak aydınlar tarafından çok okunurken yazıları Kürd aydınları için yol gösterici oldu. Kürd uluslaşması için öneriler sunan İsmail Hakkı Bey, bu yazıların birinde şöyle diyordu: “Milletin selametinin birinci temeli eğitim ve öğretimdir. Önce Kürdçe dilinin bir dilbilgisi kitabı ve sözlüğe yapılmalı, sonra Kürd milletinin tarihi yazılmalıdır.”
Genç yaşta, çok verimli bir dönemde, 1913 yılı aralık ayında, sınıfta ders anlatırken bir kalp kriz sonucu vefat etti. Amcazadesi Abdülaziz Baban’ın sorumluluğunda yayımlanan Hetawî Kurd dergisinin, Ocak 1914 tarihli 3. sayısının kapağında onun resmi vardı. Vefat haberi üzerine yazılan yazıda şöyle deniyordu: “Evet, Hakkı Bey vefat etti. Kürdlüğünden ayrıldı, cüzi fakat ciddi yadigarları, bir cenahı sakat bıraktı; omuzunda taşıdığı ‘ilim ve irfan’ yükünü, yapacağı hizmeti, ziyadesiyle ihtisas sahibi olduğu Kürdlüğü mahrum bıraktı. Daima hasretini çektiği kavminin terakkisini göremedi.”
Hetawî Kürd dergisinin 3. sayısında, İsmail Hakkı Bey’in ölümüyle ilgili başka yazılar da var. Derginin aynı sayısında, daha önce yazmış olduğu “Kürdler ve Kürdistan” başlıklı önemli yazısına da yer verilmiş.
(Derginin sonraki sayısında -4 sayı- kardeşi Asım’ın ölüm haberi vardı. Asım Bey, ağabeyi İsmail Hakkı’dan iki ay sonra 1914 yılı şubat ayında, Şebinkarahisar’da görev sırasında vefat etmiştir.)
10-) Hüseyin Şükrü Baban (1890–1980)
Bağdat’ta doğdu. Küçük yaşta İstanbul’a gitti ve Galatasaray Lisesi’nde öğrenim gördü. Meşrutiyet’in ilanından sonra Paris’te tahsil yaparken Tanin gazetesinde gazetecilik yaptı. Bu sırada, Kürd gençlerinin kurduğu Hêvî cemiyetinin yayın organı Roji Kurd gazetesinde de yazıları yayımlandı.
1918’de, babası ve ağabeyi Hikmet’le birlikte Kürdistan Teali Cemiyeti’nin (KTC) kurucuları arasında yer aldı ve cemiyetin genel sekreteri olarak görev yaptı. Bu sırada, bilgisi ve gazetecilik kimliğiyle, özerk veya bağımsız bir Kürdistan hedefleyen, Kürd coğrafyası, Kürd nüfusu ile ilgili önemli bilgiler içeren bir rapor hazırladı. Bu raporun da içinde olduğu bir dosyayla, 4 Ağustos 1919 tarihinde, KTC adına, İstanbul’daki Amerikan İnceleme Komisyonu’na yapılan ziyarete katıldı. 1920 yılı başlarında, KTC’den ayrılan ve bağımsızlık yanlısı olduğu belirtilen Kürdistan Teşkilatı İçtimaiye Cemiyeti’nde de kurucu oldu.
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde önce profesör, 1933 yılında ordinaryüs profesör oldu. 1938 yılından itibaren iktisat fakültesinde dersler verdi ve 1956 yılında İktisat Fakültesi Dekanı oldu. Dönemin en önemli iktisatçılarından biri olarak görüldü.
Akademik çalışmaları yanında, gazetecilik ve yazarlık yapmaya da devam etti. Uzun yıllar, Tercüman-ı Hakikat gazetesinin başyazarı olarak çalıştı. 1959 yılında emekli oldu gazetecilik yapmaya devam etti.
Cumhuriyet döneminde, Kürd siyasi mücadelesinden uzak durdu. Musa Anter, Kürd sorununda çekingen davrandığını söylüyor: “Kürd sorununu sorduğumda, hep bana, ‘Oğlum namuslu olmak için nasihate lüzum yok’ diyordu.”
Uzun süren bir hastalık ve felçten sonra, 2 Şubat 1980 tarihinde İstanbul’da öldü.
11-) Babanzade Süleyman Hikmet (1878-1938 ? )
Süleymaniye’de doğdu. Mustafa Zihni Paşa’nın ortanca oğullarından biridir. İttihat-Terakki Cemiyeti üyesiydi. 1902 yılında Paris’te düzenlenen Birinci Jön Türk Kongresi’ne, Abdurrahman Bedirhan’la birlikte Kürd temsilcisi olarak katıldı.
Meşrutiyet’ten sonra, Şirketi Hayriye Umum Müdürlüğü yaptı ve 1908 yılında Osmanlı Meclisi Mebusan’da Süleymaniye mebusu olarak görev yaptı.
1918’de kurulan Kürdistan Teali Cemiyeti’ne (KTC) üye oldu. KTC’den ayrılan aydınların kurduğu Kürdistan Teşkilatı İçtimaiye Cemiyeti’nin de kurucuları arasında yer aldı. Bu dönemde, kardeşi Hüseyin Şükrü’yle birlikte, Kürd mücadelesinde dikkat çektiler.
O da babası, ağabeyleri Ahmed Naim ve İsmail Hakkı ile küçük kardeşi Hüseyin Şükrü gibi yazardı. Birinci mecliste (1920-1923) Süleymaniye mebusu olarak yer aldı. Eski milletvekili ve Kültür Bakanı Cihat Baban’ın (1911-1984) babasıdır. Süleyman Hikmet Bey, cumhuriyet döneminde sessiz kaldı. İstanbul’da vefat etti.
NOT: Bu yazı dizisinde, Babanzade Mustafa Zihni Paşa ve oğullarından üçünü tanıttık. Süleymaniyeli Babanzade ailesi çok geniştir. Yine İstanbul’da yaşayan Babanzadelerden Recai Nüzhet Bey’in iki kızıyla ilgili bir not verelim. Büyük kız Neslihan (1917-1994), ünlü şair Necip Fazıl Kısakürek’le evlendi; küçük kız Diclehan (1934-1978) ise zamanın ünlü bir sinema oyuncusuydu.
12-) Mele Selim (Gonigî) (1858-1914)
Aslen Bingöllü olan Mele Selim, iyi bir medrese öğrenimi gördü, gençliğinden itibaren Kürd meselesiyle ilgilendi. Bu yüzden 1894 yılında, Seyid Abdülkadir ve Mutkili Hacı Musa ile birlikte Hicaz’a sürüldü. Abdülhamid’in af teskeresiyle Kürdistan’a döndü. 1900 yılında Diyarbakır’da kurulan ilk Kürd örgütü Kürdistan Azmi Kavi Cemiyeti kurucuları arasında yer aldı. Meşrutiyet öncesinde bir kaç arkadaşıyla Rêxistina İrşad (İrşad Hareketi) adlı gizli bir örgütün içinde de yer aldığı biliniyor.
Meşrutiyet’in ilan edildiği sıralarda, Bitlis’te Hizanlı Şeyh Sebegetullah’ın halifesiydi. “Halife Selim” olarak biliniyordu. İktidara gelen İttihatçılara güvenmiyordu. 1913 yılında, Şeyh Sebegetullah’ın oğlu Seyid Ali’yle birlikte Bitlis’te bir ayaklanma hazırlığına girişti. Konuyla ilgili olarak, bölgedeki Ermeni liderleriyle de görüşmeler yaptı, onların da desteğini almak istedi.
Onun liderliğinde, Şubat 1914’ten Nisan 1914’e kadar devam eden ayaklanma, Bitlis’teki bazı işbirlikçiler ve Osmanlı Devleti’nin gücüyle bastırıldı. Mele Selim, birkaç arkadaşıyla Rus Konsolosluğuna sığındı. Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasından sonra, Kasım 1914’te, Rus Konsolosluğundan kaçırılarak idam edildi.
13-) Halil Hayali (1864-1946)
Bitlis Mutki’de doğdu. Bitlis’teki medrese eğitiminden sonra İstanbul’a gitti. Hem okudu hem Halkalı Ziraat mektebinde çalıştı. Burada Mehmet Ziya (Gökalp) ile tanıştı. Mehmet Ziya ile Kürd diliyle ilgili çalışmalar yaptılar. Ancak Mehmet Ziya, sonradan fikir değiştirdi, ortaklaşa yaptıkları bu çalışmaları yok etti. Kürdçe gramer ve Kürdçe sözlük çalışmalarını, Said-i Kürdi ile de yaptı. İstanbul’da “Modanlı Xelil Xeyali” adı ile ünlendi.
- Meşrutiyet sürecinde, İstanbul’daki en büyük Kürd milliyetçisi olarak görülüyordu. 1908’de, Kürd Teavün ve Terakki, 1910’da Kürd Neşri Maarif cemiyetlerinin kurucuları arasında yer aldı. İstanbul’a gelen Kürd öğrencilerle ilgileniyordu. 1912 yılında, Kürd Öğrenci Derneği Hêvî, onun önerisi ve desteğiyle kuruldu. Onun ateşli milliyetçiliğinden etkilenen Hêvî kadrosundaki Kürd gençleri, sonraki yıllarda Kürd ulusal mücadelesinde önemli görevler yaptılar.
1918 yılında kurulan Kürdistan Teali Cemiyeti’nin de ilk üç kurucusundan biridir. 1946 yılında İstanbul’da vefat etti.
14-) Kürdizade Ahmed Ramiz (1878-1940)
Diyarbakır Lice ilçesi Zengesor köyünde doğdu. Köydeki medreseden sonra, Diyarbakır şehir merkezindeki Mesudiye Medresesi’nde okudu. Öğrenimini geliştirmek için 1900 yılından sonra İstanbul’a gitti. İlk Kürd örgütü Kürdistan Azmi Kavi Cemiyeti kurucuları arasında yer aldı.
1904 yılında Mısır’a sürgün edildi. Orada El Ezher’de okudu. Kahire’de sürgünde iken Azmi Kavi Cemiyeti adına ve Kürdçe diliyle ilgili çalışmalar yaptı. Burada, Kürdçeye önem verilmesi çağırısı yaptı Kürdçe Mevlîldê Nebî kitabını yayımladı. 1906 yılında İstanbul Belediye Başkanı Rıdvan Paşa’nın öldürülmesi sonrası tüm Bedirhan ailesinin İstanbul’dan sürgün edilmesi kendisini çok etkiledi. Bunun üzerine, 1907 yılında, Kahire’de, Bedirhan ailesini anlatan, “Emir Bedirhan” adıyla bir kitap yayımladı. Kitap, Kahire’de, Abdullah Cevdet’e ait İçtihad Matbaası’nda basıldı.
1908 Meşrutiyet ilanından sonra İstanbul’a döndü. Kürd Teavün ve Terakki Cemiyeti kurucuları arasında yer aldı. Özellikle Kürdçe yayın ve eğitim çalışmalarına devam etti. Halil Hayali’nin Kürmanci Alfabesi ve Şêx Abdullah’ın Xulasey Eqaid adlı Kürdçe eserlerini yayımladı. Kürd Neşri Maarif Cemiyeti’nin kuruluşuna öncülük etti, kurucuları arasında yer aldı. 1910 yılında İstanbul’da Kürd öğrenciler için kurulan Kürd Meşrutiyet Mektebi’nde çalıştı bir süre okulun müdürlüğünü yaptı. Yalnız Kürdçe değil, Türkçe kitaplar da yazıp bastı. Bazen “Lütfî” adını da kullandı. Özellikle Kürdçeye önem vermesi, İttihatçılara karşı yazılar yazması sonucunda, 1912 yılında tekrar sürgün edildi.
1918’de Kürdistan Teali Cemiyeti kurucuları arasında yer aldı. 1918-1919’da yayımlanan Kürdistan gazetesi yönetiminde yer aldı, yazılar yazdı. 1922 yılında İstanbul’dan ayrılarak Lice’ye, köyüne gitti. 1925 Kürd İsyanı sırasında yurt dışına çıktı, Şam’a gitti. 1940 yılında Şam’da vefat etti.
15-) Mela Ehmedê Xasî (1866-1951)
Diyarbakır Lice ilçesi Hezan köyünde doğu. Çeşitli medreselerde eğitim gördükten sonra, dönemin Diyarbakır Müftüsü Hacı İbrahim Efendi’den icazet aldı. Osmanlı hükümetlerinin icraatlarını eleştirdiği için zaman zaman tutuklandı, Rodos adasına sürgün edildi.
Kürdçenin Zazaca lehçesinde 1899 yılında “Mewlidê Kirdî” adıyla yazdığı mevlit, Diyarbakır’da yayımlandı. İlk basılan Kürdçe eser olarak biliniyor. 1900 yılında kurulan, ilk Kürd örgütü Kürdistan Azmi Kavi Cemiyeti’’nin kurucuları arasında yer aldı. Kamuoyunda, büyük bir din alimi olarak ve “Melayê Xasê” adıyla ünlendi. Özellikle Zazaca lehçesinde önemli çalışmalar yaptı.
Lice müftüsü olarak çalıştığı sırada, 1920’de, Kuvayı Milliye hareketine destek fetvasını imzaladığı hâlde iki yıl sonra, 1922 yılında Kürdçülük gerekçesiyle müftülükten alındı. Ondan sonraki süreçte hep köyünde kaldı. Bu süreçte, Kürdçenin iki lehçesiyle yazdığı biliniyor. Ancak yazdıklarının çoğu günümüze ulaşamadı. 18 Şubat 1951 tarihinde köyünde vefat etti.
(Devam edecek…)
Bernamegeh Türkçe
UYARI: Yazıların izinsiz kopyalanması ve Web Sitelerinde yayınlanması kesinlikle yasaktır. Hakkınızda yasal işlemlerin başlatılabileceğini lütfen unutmayın!