“Mit kutsal bir öyküyü anlatır; en eski zamanda, “başlangıçtaki” masallara özgü zamanda olup bitmiş bir olayı anlatır. Bir başka deyişle mit, Doğaüstü varlıkların başarıları sayesinde, ister eksiksiz olarak bütün gerçeklik yani Kozmos olsun, isterse onun yalnızca bir parçası olsun bir gerçekliğin nasıl yaşama geçtiğini dile getirir. Demek ki mit, her zaman bir “yaratılış”ın öyküsüdür: bir şeyin nasıl yaratıldığını, nasıl var olmaya başladığını anlatır. Sonuç olarak, mitler, kutsal ya da doğaüstü olan şeyin dünyaya çeşitli, kimi zaman da heyecan verici akınlarını betimlerler. İşte Dünyayı gerçek anlamda kuran ve onu bugün içinde bulunduğu duruma getiren de kutsalın bu akınıdır. Dahası, insan bugünkü durumunu, ölümlü, cinsiyetli ve kültür sahibi bir varlık olma özelliğini Doğaüstü varlıkların müdahalelerinden sonra edinmiştir. Yunan mitolojisi içerisinde Prometheus efsanesinin özel bir önemi bulunmaktadır. Çünkü genel kabule göre Prometheus, insanı yaratan, kaderini belirleyen ve zalim tanrılara karşı insanoğlunun yanında bulunan bir titandır.
Adaletsizliğe, zalimliğe, despot düzene karşı başkaldıran kahraman
İnsanın evreni açıklama çabalarıyla kurguladığı mitoslar tarihsel süreç içinde gelişmiş ve bunlarda kullanılan sembolik dil çeşitli dönemlerin felsefi ve dinsel yorumlarını günümüze taşımıştır. Bu anlamda Zeus’un başında olduğu Olymposlular’dan önceki titanlar soyundan gelen Prometheus, insan soyu ile çok yakın ilişkisi olan bir mitolojik kimlik olmuş; Antikiteden başlayarak yüzyıllar boyu sanatçıların imgelemini ateşleyen bir imgeye dönüşmüştür.
Prometheus, Hesiodos’a göre İapetos’la ve Klymene’nin oğlu ve Atlas, Menoitios ve Epimetheus’un kardeşidir. Bazı metinlerde Prometheus’un annesi Asia ve kardeşi Athos olarak gösterilir. Prometheus, öteki kardeşleri gibi, tanrısal düzene kafa tutmuş, karşı çıkmış ne var ki öteki kardeşlerinden farklı olarak sonunda insanoğlunu yaratarak ve onlara ateşi (yaratıcılığı, bilimi, uygarlığı) vererek düzeni değiştirmeyi başarmıştır.
Antik Yunan mitolojisinde, evrenin yaratılışında her şeyin başlangıcında Khaos vardır. Khaos’tan Gaia (Toprak) ve Eros (Aşk) doğar. Toprak ana, kendini koruyacak ve örtecek bir varlık ortaya çıkarır; Uranos (Gök). Onunla birleşerek devler ve azmanlar doğurur. Bunlar üç cinstir; Titanlar (Devler), Kyklopslar (Tepegözler), Hekatonkheirler (Yüz kollu ve elli kafalı devler). Uranos, Gaia’nın yarattığı bu yaratıklardan tiksinir, onun için her birini doğar doğmaz ana karnına tıkar. Şiştikçe şişen toprak ana sonu gelmeyen doğum sancılarından kurtulmak için bir çare arar. Babalarından öç almaları için çocuklarına ak çelikten yapılmış bir tırpan verir; fakat hiçbiri buna yanaşmaz. Ta ki son doğurduğu Kronos tırpanı alıp Uranos’un cinsellik uzvunu kesip tahta oturana kadar. Bu tarihteki ilk isyan ve ilk devrimdir.
Egemenliği Uranos’un elinden alan Kronos da tıpkı babası gibi davranır. Kronos’un karısı Rheia bu duruma üzülür ve Uranos ile Gaia’nın yardımlarıyla bir çare bulur. Oğlu Zeus doğar doğmaz onu Girit Adası’na kaçırır ve Gaia ile Uranos’a emanet eder. Kronos’a da kundaklanmış bir taşı çocuğu olarak yutturur. Günü gelince Zeus bütün kardeşlerini babasına kusturur. Akıl ve kol gücüyle Kronos’u devirip Tanrılar tahtına oturur. Bu da tarihteki ikinci isyan ve ikinci devrimdir. İkinci devrim bir akıl işidir. Kaba kuvvetten zarar gördüklerini anlayıp başlarına gelenlerden ders alan birinci kuşak Tanrıları, kendilerini deviren ikinci kuşağı alt etmek için aklın temsilcileri olarak yol göstericilerdir. Birinci devrim kaba kuvvetin kendi kendine yenilmesi, ikinci devrimse kaba kuvvetin akla yenilmesi anlamına gelir.
Zeus, Kronos ile birlikte kuşağını da devirdiği zaman, Titanlar ayaklanır. İki Tanrı kuşağı arasında yaman bir savaş başlar. Kronoslar, büyük bir savaştan sonra Titanları alt eder. Böylece Titanların egemenliği sona erer. Zeus, Tanrılar tahtına oturur ve sağlam bir düzen oluşturmak için dünya egemenliğini kardeşleri ve çocukları arasında dağıtmıştır. Bütün Tanrılar paylarına düşen alanı yönetirken Zeus’un buyruğuna da uymak zorundadırlar. Bu düzene tek başkaldıran Prometheus’tur.
Prometheus, Titanlar soyundandır ve üç kardeşi vardır: Atlas, Menoitios ve Epimetheus. Zeus, Atlas’ı dünyanın ucuna dikip gök kubbesini omuzlarına yükler, Menoitios’u yıldırımla çarparak yerin dibine kapatır, Epimetheus’un başına bir kadını (Pandora) bela eder, Prometheus’u da zincilerle kayalara bağlar ve karaciğerini kartala yedirir. Zeus’un bu dört Titana özel bir hıncı vardı, dördü de akıldan yana üstündürler ve bu üstünlükleri ile övünüp Zeus’a karşı gelmeye yeltenmişlerdir. Bu gücü başkasında görmek dinmez bir öfke doğurur içinde, Prometheus da bu öfkeyi körükler.
Prometheus, dedelerinin (Titanların) öcünü almak ve sert, amansız, insafsız bir zorba gibi dünyayı keyfine göre yöneten Zeus’un egemenliğine son vermek amacıyla, kendi gözyaşı ile yoğurduğu balçıktan insanı yarattı. Prometheus’un kurduğu düzen Tanrılar için küçük düşürücü olmuştur. Bu onur yarasından öç almak içindir ki Zeus insanlara ateşi vermez. Prometheus Tanrısal düzene karşı çıkmış sonunda Zeus’u aldatıp insanlara ateşi yani aydınlığı, uygarlığı vererek düzeni değiştirmeyi başarmıştır. Artık üçüncü isyan ve üçüncü devrim gerçekleşmiştir.
“Cin fikirli Prometheus’a gelince,
Zeus Sonra bir kartal saldı üstüne gergin kanatlı;
Çözülmez zincirlere vurdu onu,
Ölümsüz karaciğerini yiyordu kartal,
Boyunu iki kat aşan bir sütuna bağladı.
Ve karaciğer geceleri büyüyordu yeniden”
Zeus, Prometheus’u Kafkas Dağları’ında yalçın kayalıklara zincire vurmuştur. Tanrılarca görevlendirilen bir kartal, her gece yeniden oluşan Prometheus’un karaciğerini kemirmektedir. Onu Kafkas Dağları’ında bu işkenceden Zeus’un oğlu yarı Tanrı, yarı ölümlü Herakles kurtarır. Prometheus işkence hayatı boyunca hep şunu söyler: “Zeus tahtından düşmedikçe benim işkencelerimin sonu yoktur.“ Tanrılıktan tiksinir ve kendini insana daha yakın hisseder Prometheus. Oysa bir titandır. Bu nedenle tanrılardan ateşi çalarak insanlara armağan eder. Bu uğurda Zeusu bile karşısına almayı göze alır. Ateş bilinci simgelemektedir. Yani aslında tanrılara göre insana tanrılık armağan etmiştir. Tanrılar onu affetmezler. Dağın tepesinde zincire vururlar. Kartallar gelip karaciğerini yemeye başlar. Oysa karaciğeri yenildikçe çoğalır. Eksildikçe artar. Acısı hiç bitmez. Onu bu sonsuz acıdan Heraklesin kurtardığı söylenir. İnsan gibi acı çekmesini engeller.
Prometheus efsanesinde, insan uygarlığını bulup yaşatmak isteyen düşünce sahipleri ile bütün olanakları elinde tutan gücün sonsuz çatışması söz konusudur. Prometheus’un insana yapıcı ve yaratıcı güç olan ateşi vermesi, yani insanın kendi yaratıcı gücünü fark etmesi ve uygarlığın bir simgesi olan ateşin insanlara geçmesi, evrensel büyük bir devrimin başlangıcını da ifade eder. Prometheus’un önderliğinde insanlık, her şeyi elinde tutan güçlere direnerek, kendi uygarlığını yaratıp özgürlüğünü kazanmıştır ve kazanmaya da devam edecektir… Hıristiyanlığın ilk yıllarında Greko-Romen dünya Prometheus’a daha çok “Genesis Secundum Gentiles” anlamını yüklemiş ve Prometheus’un insanın yaratıcısı kimliğini sürdürmüştür. Bununla birlikte Cicero, Plutarkhos gibi Romalı düşünürler Prometheus’un antikiteye bağlı yorumlarından yola çıkarak onu kahramanca direniş gücünün ve aklın simgesi olarak yorumlamışlardır.
Prometheus seslenir:
Buna karşılık, dinleyin ne kadar düşkündü ölümlüler ve ben bu ağızsız, dilsiz, çocuksu varlıklara,
Nasıl verdim aklı, düşünceyi…
Önceleri insanlar görmeden bakıyor,
Dinlediklerini anlamıyorlardı,
Uzun ömürleri boyunca düş görüntüleri gibi
Düzensiz, gelişigüzel yaşıyorlardı.
Bilmiyorlardı duvar örmesini,
İçine güneş gören evler yapmasını,
Ağacı kullanmasını bilmiyorlardı.
Yerin altında karanlık mağaralarda karınca sürüleri gibi yaşıyorlardı.
Ne kışın geleceği belliydi onlar için,
Ne çiçekli baharın, ne bereketli yazın.
Bilinç yoktu hiçbir yaptıklarında
Ben gösterinceye kadar onlara yıldızların
Doğuş batışlarını kestirmenin yolunu.
Sonra sayı bilgisini verdim onlara, B
u kaynak bilgiyi onlar için ben bulup çıkardım.
Sonra harf dizilerine geldi sıra,
O diziler ki belleğidir her şeyin,
Anasıdır bilimlerin ve sanatların. (…)
Kim buldum diyebilir bunları benden önce?
Hiç kimse. Yalan söyler kim buldum derse.
Uzun sözün kısası şunu bilmiş ol:
Bütün sanatları Prometheus verdi insanlara.
Hesiodos’la başlayarak antik yazarlar ona farklı farklı yorumlar getirmişler, farklı bakış açıları olusturmuşlardır. Örneğin, Prometheus’tan ilkin söz eden Hesiodos, ona oldukça olumsuz bakmış; Prometheus’u insanlığın acılardan, dertlerden uzak, kaygısızca yasadığı Altınçağ’ın yıkılmasına neden olan ve insanlığın düzenini bozan bir titan olarak değerlendirmiştir. Şöyle ki; akıldan yana üstün olan Prometheus, Olymposlular ile titanlar savasında baslangıçta üstün zekâsıyla tarafsız kalmayı başarmış, Zeus’a gösterdiği saygı sonucu Olymposlular katına kabul edilmişse de Zeus’a içten içe öfkelidir. Tanrılar ve insanların toplanarak kurban kestikleri Mekone’de tanrıların payı saptanırken kurnaz Prometheus “koca bir öküzü ikiye bölüp” sofraya getirir. Bir yana üzerini iskembeyle örtüp sakladığı eti; bir yana da “ak yağlarla” örttüğü kemikleri koyar. Bundan sonra olanları
Hesiodos şöyle anlatır:
“Bunun üzerine tanrıların ve insanların babası ‘
Ey Đapetosoğlu, soyluların soylusu, dedi ona,
Hiç de haklı bir paylaştırma değil bu dostum.’
Böyle alaylı alaylı konuştu engin akıllı Zeus,
Sinsi düşünceli Prometheus hafifçe gülümseyip
Kurnazlığını saklamaya çalıştı ve dedi:
Ulular ulusu Zeus, ölmez tanrıların en şanslısı,
Göğsündeki yürek hangi payı istiyorsa onu al.
Kerenyi der ki:
“Prometheus, Hristiyan Kurtarıcı ile en çarpıcı benzerliğe ve en çarpıcı kontrasta sahiptir. İnsanoğlu için, diğer Yunan tanrılarının hepsinden çok aracılık yapar, insanlarla birlik olur. İşte benzerlik de buradadır. Fakat Mesih beşeri varlığa bir insan olarak katlanmıştır. Onun bütün misyonu insanoğluyla olan yakın bağına dayanmaktadır. Onun durumunda paradoks, onun, bir beşerin, insanlarla birlik olması değildir. Paradoks Hristiyanların onun bir tanrı olduğu inancına sahip olmasıdır. Prometheus ise hiçbir zaman beşer olarak ortaya çıkmamıştır. O mitolojik bir varlıktır ve hiçbir zaman başka bir şey olmamıştır; sonradan mitolojiye mal edilmiş biri olması söz konusu değildir. Onun tanrılığı apaçıktır. Onun durumunda paradoks, insanların davalarını savunduğunda ve bir tanrı olarak, insan varlığının ayırıcı özelliklerinden haksızlık, azap ve aşağılama gibi acılar çektiğinde başlar. Paradoks, açık bir şekilde, onun insanoğluyla olan bağıdır. Nasıl ki, mesih’in ilahiliği Hristiyan inancının esasını oluşturuyorsa, aynı şekilde Prometheus’un insanoğluyla olan yakın bağı da Yunan düşüncesinin dünyaya bakışının esasını oluşturur.”
Yunan mitoloji kahramanı Prometheus’un hikâyesi, Orozco’nun duvar freskine konu olmuştur. Bu freskte Prometheus, insanlığa getirmek istediği ateşe uzanırken gösterilmiştir. Prometheus’un ellerinin ateş ile birleştiği yerde ortaya çıkan kırmızılığın ateş izlenimini vermesi, ateşin etrafındaki ölümlülerde şaşkınlık, kargaşa, ayaklanma, çatışma, çileli haller, dua eder gibi ellerini kavuşturan kadınlar, kucaklaşmalar freskte diğer kısımları oluşturmaktadır. Siyah, kül rengi, ateş rengi ve toprak tonlarının kullanılması, eserin kurgusunda tamamlayıcı rolleri üstlenir.
Bernamegeh Türkçe
UYARI: Yazıların izinsiz kopyalanması ve Web Sitelerinde yayınlanması kesinlikle yasaktır. Hakkınızda yasal işlemlerin başlatılabileceğini lütfen unutmayın!