AH TAMARA

AH TAMARA EFSANESİ

Van’ın Gevaş ilçesi sınırları içerisinde yer alan adada Ermeniler´den kalma bir kilise bulunur. Yüzölçümü yaklaşık 163.753 metrekare olan adanın toplam kıyı uzunluğu 3 kilometreyi bulmaktadır. En yüksek noktası deniz seviyesinden 1912 metre yüksekte bulunan adanın batı uçlarında yüksekliği 80 metreye ulaşan dik kayalıklar vardır. Akdamar Adası, Türkiye’nin Van ve Bitlis illeri arasında bulunan Van Gölü’nün içinde yer alan ikinci büyük adadır.

SURP HAÇ KİLİSESİ

Akdamar Adasındaki Surp Haç kilisesi, Kudüs’ten İran’a kaçırıldıktan sonra 7. yüzyılda Van yöresine getirildiği rivayet edilen Hakiki Haç’ın bir parçasını barındırmak maksadıyla Kral I. Gagik’in emriyle 915-921 yıllarında Mimar Manuel tarafından inşa edilmiştir.

Adanın güney doğusuna kurulmuş olan kilise, mimari açıdan Ortaçağ Ermeni sanatının en parlak eserleri arasında sayılır. Kızıl andezit taşından inşa edilmiş olan kilisenin dış cephesi, alçak rölyef şeklinde işlenmiş zengin bitki ve hayvan motifleriyle ve Kutsal Kitap’tan alınma sahnelerle bezenmiştir. Kilise bu özelliğiyle de Ermeni mimari tarihi içinde eşsiz bir konuma sahiptir.

Onyıllar boyunca bakımsız olarak kalan kilise 2005-2007 döneminde Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı öncülüğünde, Türkiye Ermenileri ve komşu Ermenistan ile ilişkilerin geliştirilmesine yönelik bir adım olarak, 1.5 milyon dolar harcanarak restore edilmiştir.

Kilise 29 Mart 2007 tarihinde TC Kültür Bakanı Ertuğrul Günay ve Ermenistan Kültür Bakan Yardımcısının katılımıyla müze olarak tekrar açılmıştır. Restorasyon çalışması sonrası, kilisede 19 Eylül 2010 tarihinde Türkiye Ermenileri Patrikliği Ruhani Meclisi Patrik Genel Vekili Başpiskopos Aram Ateşyan yönetiminde bir ayin düzenlenmiştir, bu 95 yıl aradan sonra burada düzenlenen ilk ayindir.

AKDAMAR ADASININ TARİHÇESİ

En eski kaynaklarda Akdamar adasının adı, Gevaş bölgesinde hüküm süren Ermeni Rştuni sülalesine atfen Rştunik Adası olarak geçmektedir. 705 yılında Vard Rştuni’nin adada öldürülerek Rştuni beyliğine son verilmesinden sonra ada ve yöresi, daha önce Başkale’de (Ağbak) hüküm süren Ardzruni sülalesinin eline geçmiştir.

908’de I. Gagik Ardzruni bazı Ermeni ve Müslüman beyleriyle anlaşarak Gevaş’ta (Vostan) kendini Vaspuragan Kralı ilan etmiş ve bilahare başkentini adaya taşımaya karar vermiştir. I. Gagik adada halen mevcut olan kiliseden başka müstahkem bir kasaba, saray, çarşı ve liman inşa ettirmiştir. Ada üzerindeki sivil yerleşimin 16. yüzyıl başlarına kadar canlı olarak varlığını sürdürdüğü ve 1535 Osmanlı-İran Savaşı’nda tahrip edildiği anlaşılmaktadır.

16. yüzyıldan sonra sivil yerleşimin bulunmadığı adada Kutsal Haç’a (Surp Khaç) adanmış bir Ermeni manastırı hayatiyetini sürdürmüştür. 19. yüzyıl sonlarında 300 civarında keşişin ikamet ettiği manastır, 1895 ve 1915 olaylarından sonra terkedilmiştir.

Ermeni Kilisesinin ruhani başkanlığı olan Gatoğigosluk makamı 10. yüzyıl ortalarından 1101 yılına kadar Ahtamar Adasında bulunmuştur. Makamın 12. yüzyılda Kilikya’ya taşınmasından sonra da Ahtamar Kilisesi 19. yüzyıla dek önderlik iddiasını devam ettirmiştir..

Ermeniler tarafından Ah Tamara olarak adlandırılan efsane Kürtlerde Metran İsa olarak anılır. Farklı halkların ortak kültür haznesindeki bu efsane Ermeni baş keşişin güzelliği dillere destan Tamara adındaki kızıyla sonu dramatik biten sevdasıı üzerinedir. Efsanenin geçtiği yer Van’ın Gevaş ilçesidir. Bu ilçede bulunan Akdamar Adasındaki Surp Haç Kilisesi efsanenin ana mekanıdır.

AH TAMARA EFSANESİ

Akdamar Adasında bulunan Baş keşiş dediği dedik bir adamdır. Tamara adında güzeller güzeli bir de kızı vardır. Tamara dinsel bayramlarda giyinip kuşanıp da başına çiçeklerden taç takarak bir dolandı mı, öbür keşiş kızları ne yapacaklarını şaşırır, içten içe onu kıskanır ona diş bileyip tuzaklar hazırlarlar.

Adanın karşısında, Gevaş yakınında yalnız yaşayan genç bir delikanlı vardır. Delikanlı gündüzleri gölden avladığı balıkları yer, martılarla söyleşir, sulara dalar, saatlerce yüzer, yorulunca da ağaçların serin gölgesinde uyur. Yüzücülükte üstüne yoktur.

Günün birinde gene sulara dalıp çıkarken, adaya iyice yaklaşır, merakını yenemeyip karaya çıkar, bir badem ağacı ardına gizlenir, çevreyi izlemeye başlar. Birden badem çiçeklerinden tacıyla tatlı bir ezgi mırıldanan Tamara’yı görür. Kız bir ses duyup dönünce delikanlıyla karşılaşır. Kaçmaya yeltenir, ama delikanlının yakışıklılığı onu da etkilemiştir.

Akşama değin söyleşirler, gene kayalıklarda buluşmak üzere sözleşip ayrılırlar. Delikanlı yüzerek karşıya geçer. Kızın babasından korktuklarından geceleri buluşmayı kararlaştırırlar. El ayak çekilince kız kayalıklarda bir mum yakar, delikanlı da ışığı gözleyerek yüze, yüze gelir. Buluşur, konuşur, koklaşırlar.

Bu durum uzun bir süre devam eder. Bir süre sonra öbür keşiş kızlarından biri onları görür, hemen baş keşişe haber verir. Baş keşiş çok öfkelenir, ama kızına bir şey söylemez. Ertesi gün göl dalgalıdır. Akşama doğru fırtına çıkar, dalgalar daha da coşar. Kız kayalara gitmez.

Keşiş bir mumla kıyıya gelir. Delikanlı ışığı görünce meraklanır. Sulara atlayıp yüzmeye başlar. Keşiş mumun yerini sürekli değiştirdiğinden delikanlı iyice şaşırır, yorulur. Sonunda azgın dalgalara yenik düşer. “Ah Tamara, ah Tamara” bağırışları ile boğulur ve ölür. Sesi duyan Tamara, kayalığa koşar, babasını görünce işi anlar. Tamara da kendini sulara atar. İki sevdalının ruhu gölde buluşur. Adaya Ahtamara adı verilir. Bu ad, zamanla Akdamar’a dönüşür.

Bu hikâye Ermeni şair Hovhannes Tumanyan şiirsel anlatımıyla efsaneleşmiştir.

AH TAMAR ŞİİRİ (Hovhannes Tumanyan)

Şen ve güleç Van Gölünün
Küçük kıyı köyünden
Suya girer gizliden
Her gece bir nevcivan.

Suya girer kayıksız,
Pazusuna güvenir,
Suyu yarar yüzerek
Karşı adaya doğru.

Loş adadan sessiz sakin
Bir ışık var çağıran,
Onun için ışıldayan
Bir işaret durmadan.

Güzel Tamar geceleri
Böyle ateş yakıyor,
Ve sabırsız bekliyor
Orada sessiz,gizlice.

Deniz durmaz,çalkalanır,
Gencin kalbi çırpınır,
Dalgaları kükrer coşkun
Oysa yüzer korkmadan.

Tamar ise heyecanla
Onu bekler kıyıda,
Suyun sesi her kulaçta
Vücudunu titretir.

Sustu zifiri kıyıda
İşte kara bir gölge,
Evet,bu o…Buluştular
Kuşku dolu gecede.

Dalgaları Van Gölünün
Tek okşayan kıyıyı,
Ayrılıyor adadan
Fısıldayıp gizemle…

Onlar ise sevişirken
Gök kubbenin altında,
Dedikodu dalgalarda,
Şuh,ahlaksız Tamar’a.

Genç kızınsa yüreğinde
Çırpınışı sevginin,
Delikanlı döğüşürken,
Azgın,kızgın denizle.

Ancak kötü birileri
Sırlarını öğrendiler,
Ve karanlık bir gecede
Meşaleyi söndürdüler.

Sonsuz sularda kayboldu
Şaşkın,cesur genç aşık,
Rüzgarlarda tek bir ses var:
İniltiler:”Ah! Tamar! …”

Sesler çılgın kayalarda
Yankılanır durmadan,
Deniz kükrer,köpürür,
Kah bir derin ıslık çalar
Bazen inler:”Ah! Tamar! …”

Sabah vakti,deniz yorgun
Bir cesedi getirdi,
Dudağında,titrek,donuk,
İki sözcük:
Sanki ölüm sırasında
Mırıldanmış:”Ah! Tamar! …”

O gün,bugün
Bu adanın bir adı var:
“Ahtamar”

Bernamegeh Türkçe

UYARI: Yazıların izinsiz kopyalanması ve Web Sitelerinde yayınlanması kesinlikle yasaktır. Hakkınızda yasal işlemlerin başlatılabileceğini lütfen unutmayın!

AYRICA BAKIN

Murat Orkun Çerçi Kimdir Hayatı

Murat Orkun Çerçi, 4 Temmuz 1974 tarihinde İstanbul’da  dünyaya geldi. ilkokulu Fatih/Karagümrük Neslişah ilköğretim okulunda …

error: LÜTFEN KOPYALAMAYIN OKUYUN!