ULLİKUMMİ ŞARKISI

Pınar Kurşun Cengiz

Ullikummi mitosu kırık üç tablet üzerine yazılmış olarak bulunmuştur, fakat bu tabletlerin üzerinde hikâyenin akışına dair kısa pasajlardan fazlası bulunmaz.1

Bu mit Kumarbi Miti’nin devamı olarak nitelenmektedir. Bunun da sebebi Kumarbi Miti’nin sonunda göğün hakimiyetini eline geçiren Fırtına Tanrısı Teşup’tan hükümranlığın geri alınmaya çalışılmasının anlatılmasıdır. Burada tanrıların kralı olarak yerini alan Teşup’tan intikam almak isteyen Kumarbi tarafından hazırlanan tuzak hikâye edilmiştir.

Anlatı şu şekildedir:2 Teşup’a karşı şeytanî planlar yapan Kumarbi, yardım istemek için elçisini Deniz’e gönderir. Bunun üzerine Deniz Tanrıçası bir şölen düzenleyeceğini söyleyerek Kumarbi’yi evine davet eder. Tanrıça’nın verdiği öğüdü tutan Kumarbi, veziri Nikisanus’u “Sular”a gönderir fakat tabletlerin bundan sonrası kırık olduğu için neden bahsedildiği pek anlaşılmamaktadır. Anlaşılır kısımlar başladığında ise Kumarbi’nin olasılıkla daha önce taşla birleşmesinden bir oğul sahibi olduğunu görürüz. Bebek doğduktan sonra doğuma yardımcı olan Tanrıçalar,
onu Kumarbi’nin dizine oturturlar ve çok sevinen Tanrı, oğluna ne isim vereceğini düşünürken “Ullikummi” adı aklına gelir. Çocuğun kaderi adı ile çizilmiştir zira adı, Teşup’un kenti olan “Kummi’yi yıkacak” demektir.3

Adı Ullikummi konan bu çocuk, tanrı gibi göğe yükselecek, Teşup’un şehri olan Kummiya’yı yıkacak ve Fırtına Tanrısı’nı ölü gibi parçalayacaktır. Fakat burada yapılması gereken önemli bir şey vardır: Güneş Tanrısı, Ay Tanrısı, Fırtına Tanrısı ve İştar onu görmemelidir; eğer görürlerse Ullikummi’yi ot kamışı gibi ufalayacaklardır. Bunun üzerine Kumarbi, gökyüzünün genç kızları olan İrşirra Tanrıçaları’nı acilen çağırır ve onlara çocuğu kimsenin görmemesi için kara toprağa taşıyarak denizin ortasında hızla büyüyeceği Upelluri’nin sağ omzuna koymaları söyler. Devasa büyüklükte olduğunu anlaşılan taş, on beş gün sonunda o kadar uzamıştır ki deniz onun ancak beline gelmektedir. Hatta bu diyorit taş ayağa kalktığı zaman kafası gökyüzünün tabanına değmektedir.

Devam eden bölümde Güneş Tanrısı aşağıya bakmakta ve gördükleri karşısında dehşete düşmektedir. Güneş Tanrısı olanları Fırtına Tanrısı’na anlatmak için derhal yanına gider. İki tanrı, beraberce İştar’a gider ve üç tanrı hep birlikte
taştan yaratığı görmek için yeryüzüne gelirler. Gördükleri karşısında göz yaşlarına boğulan Fırtına Tanrısı, bu canavarla kimin mücadele edebileceğini düşünmeye başlar.

İştar, diğer iki tanrı kadar korkmadığından şarkılarla Ullikummi’yi yola getirebileceğini düşünür fakat devin sağır ve kör olduğunu anlaması uzun sürmez. İştar’ın mağlubiyetinden sonra Fırtına Tanrısı, taştan devi diğer tanrıların yardımıyla yenmeyi düşünür, diğer yetmiş tanrı ile deve karşı açılan savaşta yapılan onca hazırlık boşa gider. Tanrılar yenilmekle kalmaz, Fırtına Tanrısı teslim olmak durumunda kalır. Teşup’un eşi Hepat, bu yenilgi haberine çok üzülmüş olsa gerek çünkü haberi duyunca savaşı izlediği kuleden aşağı düşmek üzereyken yardımcıları tarafından kurtarılır.

Teşup, yapılabilecek tek bir şey kaldığını söyleyen yardımcısı Taşmişu’nun önerisine kulak verir, Abzuwa Kenti’nde bulunan Ea’nın huzuruna çıkarlar ve ondan kadim tebletleri isterler. Tanrılar meclisini toplayan Ea, tanrılara neden insanlığın bu dev yaratık tarafından yok edilmesine izin verdiklerini sorar, fakat Enlil’in durumdan haberi yoktur. Bunun üzerine Ea, devi omuzlarında büyüten Upelluri’yi ziyaret eder ve Upelluri’ye omuzlarında büyüttüğü devin Kumarbi tarafından Fırtına Tanrısı’nı yok etmek için yaratılmış diyorit taş olduğunu bilip bilmediğini sorar. Upelluri ise şu şekilde cevap verir:

“Göğü ve yeri üzerimde inşa ettikleri zaman hiç bir şeyden haberim yoktu, göğü ve yeri bakırdan bir bıçakla ayırmaya geldikleri zaman bunu da bilemedim. Şimdi sağ omzum biraz ağrıyor fakat o tanrının kim olduğunu bilmiyorum.”4
Bunun üzerine Ea, Upelluri’yi sağ omuzuna doğru döndürür ve dev omuzunda direk gibi durmaktadır. Ea’nın devam eden bölümde aklına yeni bir fikir gelir ve tanrılara ‘çok eskiden, babadan, büyükbabadan kalma mühür evleri tekrar
açmalarını’ ve oradan göğü ve yeri birbirinden ayırdıkları bakır bıçağı çıkarmalarını söyler. Ea’nın niyeti bu bakır bıçakla devin ayaklarını kesmektir. Ea, bakır bıçakla diğer tanrıların refakatinde denize inerek dev ile savaşır. Savaşın devamını ve kimin galip geldiğini anlatan tabletin devamında sadece satır sonları korunabilmiştir ve kırk beşinci satırdan sonrası tamamen kayıptır, Ullikummi’nin mağlup olduğu düşünülmektedir.

Görüldüğü üzere mitlerde geçen tanrı isimlerinin çoğu Sümer anlatılarında da geçmektedir, bu durum bu mitlerin Kuzey Suriye’de yaşayan Hurrilerden Hititlere geçmiş olabileceğini akla getirmektedir. Bu anlatı, Hititlerin evrenin nasıl yaratıldığı konusundaki görüşlerini göstermesi bakımından da önemlidir. Buna göre yer ve gök bir zamanlar birleşik durumdadır ve ilk tanrısal varlıklar yer ile göğü birbirinden bakır bıçakla ayırmıştır. Bu bakır bıçak kapısı mühürlü bir şekilde aşağıda saklanmaktadır.

Notlar:

1- Güterbock, a.g.m., s. 124.

2- Karauğuz, a.g.e., s. 169- 186; Hoffner, a.g.e., s. 57-61.

3- Hoffner, a.g.e., s. 56.

4- Ullikummi Mitosu, III. Sütun 40-44. Satırlar/ Karauğuz, a.g.e.,s. 187; Hoffner, a.g.e.,s. 64.

Kaynak:

-Pınar Kurşun Cengiz, Yazılı Kaynaklar Işığında Eski Çağda Mitler, Ankara, 2004.

Bernamegeh Türkçe

UYARI: Yazıların izinsiz kopyalanması ve Web Sitelerinde yayınlanması kesinlikle yasaktır. Hakkınızda yasal işlemlerin başlatılabileceğini lütfen unutmayın!

AYRICA BAKIN

Yağız Kaya Kimdir Hayatı

Müzisyen Yağız Kaya, 1976 senesinde Sivas ilinin Divriği ilçesinde dünyaya geldi. Yağız Kaya, müzik piyasasında …

error: LÜTFEN KOPYALAMAYIN OKUYUN!