Ali Buran / Şeyh Abdurrahman Garisi
Araştırma: M. Ali Erdoğan
Yakın dönem Kürt Tarihi’nde birçok isim önemli işlere imza atmış ve unutulmuştur.
XOYBUN Lideri Celadet BEDİRXAN’IN övgülerle bahsettiği Şeyh Abdurrahmanê Garisî de bu isimlerden birisidir.
Bedirhan, Hawar dergisinde Şeyh Abdurrahman Garisi ile ilgili kaleme aldığı şiirde, “Hişyarîya me ji her sê şêran – Xanî û Seîd û Evdirehman – Hurmiz wekî hevriyan çu caran – Nakit te di nav gunehkaran” diyerek Garisi’yi Ehmedê Xani ve Şeyh Said’den sonra “uyanışın 3’üncü büyük ismi” olarak anar.
Garisi ile ilgili pek çok sözlü anlatımın varlığının yanı sıra bunların bir kısmı Kürtçe olarak kaleme alınmış, öldürülmesinin ardından Hawar’da da kendisiyle ilgili yazı ve şiirler yayımlanmıştır.
Abdurrahman Garisi ile ilgili yazı ve şiirlerinde onun yanında tutup güvendiği bir adamı tarafından öldürülmesini kabullenemediği görülen Mir Celadet Bedirhan onunla ilgili olarak şöyle der:
“Şafii mezhebinde büyük bilgi sahibiydi. İslam’ı olduğu gibi kabul eder ve anlatırdı. Halkı kandırmazdı. Kürdistan tarihiyle ilgili olarak ne sorsan iyi bir cevap bulurdun. Aşiretlerin tarihini çok iyi bilirdi. Kürdistan’ı çok gezmişti. Botan Mirleriyle ilgili hiç duymadığımız hikayeleri anlatırdı.”
Garisi’nin yenilikçi ve ilerici bir öncü olduğunu söyleyen Bedirhan, “Onu nasıl öveceğimi bilemiyorum. Bir kere kendisine sordum?, ‘Kürtçe’yi Latin alfabesiyle yazmaya başladık, bunun bir günahı var mı?’ dedim. ‘Niye olsun, Allah emir ve yasaklarını harf ve şekillerle değil anlatımla bildirmiştir’ dedi” anısını paylaşır.
ŞEYH ABDURRAHMAN GARİSİ KİMDİR?
Siirt’in Pervari İlçesi’ne bağlı Xerxur Köyü’nde doğan Şeyh Abdurrahmane’ Garisi, 1926-27 yıllarında Eruhlu Yakup Ağa ile Botan Bölgesi’nde başlatılan isyanın öncülüğünü yaptı.
Şeyh Abdurrahmane’ Garisi ile birlikte Eruhlu Yakup Ağa, Pirezin Garisi ve Pervarili Gurgin Ağa’nın da yer aldığı isyanda Botan Bölgesi’nin büyük bir kısmı kontrol altına alındı. Aylarca süren bu durum devlet güçlerinin bölgeyi kuşatmasıyla değişti. Şeyh Abdurrahman Garisi’nin kuşatmayı kırmak için Giravlı Şakir Ağa ve Ertuşi’ler’e varana kadar bölgedeki aşiretlerden istediği destek kabul görür. Çatışmaların ardından Kêste köyünden yol açarak Zaho’ya geçerler. Garisi ile birlikte isyana katılanlar Duhok, Musul ve Şengal bölgelerine yayılır. Bu sırada Pirezin Ağa, Yakup Ağa ve Gurgin Ağa oğullarıyla birlikte Siirt’teki Kezer Çayı’nın kenarına götürülüp kurşuna dizilir.
Abduurahman Garisi, 1927’de Lübnan’da kurulan Xoybun Hareketi’ne üyeliğinin yanı sıra Bedirhaniler’le de samimi dostluğu vardır.
Şeyh Ahmed Barzani ve Mela Mustafa Barzani ile ilişkileri olan Garisi, isyanda başarılı olamayınca İhsan Nuri Paşa ile irtibat kurmuştur.
ŞEYH AHMED BARZANİ İLE GÖRÜŞMESİ
Garisi ile birlikte isyanda yer alan Mele Ahmedê Êrsi şu bilgileri verir:
“Ben Şeyh Abdurrahman Garisi ile birlikteydim. Irak Kürdistan’ına gittik. Şeyh Abdurrahman, Ağrı isyanını büyütmek, Botan Bölgesi’nde de kontrolü ele geçirmek için Şeyh Ahmed Barzani’den destek istedi. Şeyh Ahmed Barzani destek olmayı kabul etti. Sonra Soran Bölgesi’ne geçip Şeyh Mahmud Berzenci ailesinden destek istedik.
Dönüşte Erbil’e geldik. Burada Türkmen Reşid Ağa, Şeyh Abdurrahman’ı İngilizlere şikayet edip tutuklattı. 40 gün Musul’da tutuklu kaldıktan sonra Musul’da bir Ermeni büyüğü, İngilizlerle arası iyi olduğu için devreye girdi ve Şeyh serbest bırakıldı.
Zaho’da gözleri görmeyen Vartan isimli bir Ermeni vardı. O, Şeyh Abdurrahman’la her zaman birlikte gezen 2 kâtibin olduğunu bana söyledi. Peşmerge bir arkadaşım Garisi’nin silah arkadaşı olan babasından duymuş ki; ‘Şeyh, Musul’dan dönünce Suriye’ye geçmiş.’
CELADET BEDİRHAN’A MİSAFİR OLUŞU
Suriye’de Haco Ağa ile irtibat kuran Garisi, isyanı desteklemeleri için Fransa Konsolosu ile görüşür, daha sonra da Beyrut’a Celadet Bedirhan’ın yanına gider. Mir Celadet ona bir bastonla hançer hediye eder.Garisi, Beyrut’tan Siirt’e dönmek için Rojava’nın Derik kentine bağlı Baneqasrê köyünde bir süre kalır.”
Baneqasrê’de misafiri olduğu Mihê Êrkendi, Garisi hakkında şunları söyler:
“Şeyh evimize misafir olduğunda annem ona çok hizmet etti. Şeyh Siirt ve Botan mıntıkasında isyan başlatmak için adam topluyordu. Bir gün Şeyh’in yanına Siirtli Necmo isimli biri geldi. Necmo sürekli silah atışları yapıp köylüleri rahatsız ederdi, Şeyh de ona bir şey demezdi. O sıralar Garisan/Garisi Aşireti’nde bir kan davası başlamıştı. Şeyh’in gelip aileleri barıştırmasını istiyorlardı.”
İHSAN NURİ PAŞA’NIN MEKTUBU
Tekrar Mele Ahmed Êrsi’nin anlatımlarına göre, “İhsan Nuri Paşa o sıralar Mir Celadet Bedirhan vasıtasıyla Şeyh’e mektup gönderir ve Ağrı İsyanı’na yönelik hükümet güçlerinin baskısının azalması Botan’a isyan başlatması ve hükümet güçlerinin bir kısmının oraya yönelmesini sağlamasını ister.
Şeyh Siirt’e yönelir ve Garisiler’in arasına girip barışı sağlar. Sonra yanındaki silahlılarla birlikte Herekol Dağı üzerinden Van’a geçer. Kendisini koruyan birçok silahlı olmasına rağmen Siirtli bir Arap olduğu söylenen Necmo, Şeyh’in kendisine olan güvenini pekiştirdiği için, Şeyh Abdurrahman bir köy ağasına misafirliğe giderken Necmo’nun kendisiyle gelmesinin yeterli olacağını söyler.
NECMO’NUN İHANETİ
Şeyh’in askerleri etrafa yayılıp köy ağasının evine doğru ilerleyebileceklerini haber verdikten sonra Şeyh önde Necmo ardında yola koyulurlar. Necmo, ‘Şeyhim sen yaşlısın, silahını ben taşıyayım ki çabuk gidelim’ der. Şeyh çok güvendiği Necmo’ya silahını verir.
Bir süre sonra Necmo hükümet tarafından aranan Şeyh’e kurşun sıkar. Şeyh, ardına dönüp Mir Celadet Bedirhan’ın kendisine hediye ettiği hançeri çıkarmak isterken Necmo birkaç kurşun daha sıkıp kendisini öldürür.
Necmo, Şeyh’in başını keserek heybesine koyar ve Van’ın bir ilçesine gidip kaymakama teslim eder. Bu şekilde kendisini devlete affettirir.
Tüfek seslerini duyan Şeyh’in askerleri geri döndüklerinde Şeyh’in bastonunu bulurlar. İleriye doğru gittiklerinde Şeyh’in başsız cesedi ve Necmo’nun bıçağını bulurlar ve Necmo’nun Şeyh’i öldürdüğünü anlarlar.”
130 yılı aşkın yaşayan Eruhlu Mihemedê Nesebê (Mehmet Esen) de geçtiğimiz yıllarda Şeyh’e dair verdiği bilgide, “İsyanlar bir anda olmadı. Şeyh Said isyan etti, sonra Yakup Ağa ile Şeyh Abdurrahman Garisi Eruh’u ele geçirdi. Pîrezdin Garisî de Pervari’yi ele geçirdi. Ama tüm aşiretler o zaman bir anda ayaklanmadı, oysaki Kürdistan isyanı olacaktı. İsyan parça, parça olunca kanla bastırıldı. Bu kez isyan eden aşiretleri devlet kökten bitirdi. Geri kalanı ülke sınırlarının dışına itti. Pirezdin Garisi’yi teslim olmasına rağmen katlettiler. Yakup Ağa Suriye’ye Şeyh Abdurrahman Garisi, Irak Kürdistan’ına kaçmak zorunda kaldı” ifadelerine yer verir.
Şeyh Abdurrahman Garisi ile ilgili özellikle de Eruh ve çevresinde birçok şey anlatılır. Onun iyi bir şair olduğu, Garisan Medresesi isimli bir medresesi olduğu anlatılır.
Garisi’nin doğum ve ölüm tarihleri hakkında herhangi bir bilgi yoktur.
Garisi ile ilgili Hawar dergisinde farklı tarihlerde kısa yazılar yayımlanmıştır.
Celadet Ali Bedirhan, 1932’de yayınlanan Hawar dergisinde Şeyh’e ağıt mahiyetinde Şîn/Yas isimli bir şiir yayımlamıştır.
Kanî Derwêş, ka Herekol, ka Kepir?
Ka zozanên bavê-Têlî ka kê bir?
…..
Ji Garisan ne koçer in, ne dêman
Kanî Zêwkî, Welat-Kêver, Ebasan
….
Kanî Şêx im, Evdirehman Garisî
Ew jî kuştin sorgula me çilmisî
GARİSİLER
Günümüzde Siirt’in merkezinin yanısıra Eruh ve Pervari ilçeleri, Van ve Bitlis civarında ağırlıklı olarak yaşayan Garisiler’in bir kısmı göçebe, bir kısmı da yerleşik yaşam sürmekteydi.
Son yıllarda göçebe olarak yaşayanların hemen hemen tümü yerleşik hayata geçti.
Garisiler’in Kürdistan’daki Sindi Aşireti ile akraba oldukları sözlü anlatımlarda belirtilir. Buna dair belgeler mevcut değildir.
Eruh çevresinde yaşayan Garisan/Garisi aşireti bu bölgedeki yaylaların sahipleri olup buraları yazlık alanları kullanırlar. Günümüzde Herekol Dağı’nın tapusu bu aşiretin üzerinedir.
Geçmişte Badan Kalesi’nin hakimi olan Garisiler’in Bilbasi Aşiretler Konfederasyonu’nun bir kolu olduğu da ifade edilir. Rus Kürdolog Vladimir Minorsky, aşiretin adının Karsi olduğunu yazar. “Tanzê (Kelhuk) yöresi ve Kiver (Kamiz, Kewar) Kalesi de Garısi’Karsi kabilelerinin yönetimi altındaydı” bilgisini paylaşır.
İngiliz diplomat-yazar Mark Sykes da 1906 yılında yayımladığı bir makalesinde bu aşiretin bir kısmının yarı göçebe hayatı yaşadığını yazar.
Garisiler’in Doğu Kürdistan’ın Awdoyan Vadisi’nde Mukriler’e bağlı başka bir aşiretle olan savaşlarının ardından Botan Bölgesi’ne yerleştikleri rivayet edilir.
(YAKUP AĞANIN OĞLU XALÊ XELÎL (HALİL) ÇİFTÇİ) – DİYARBAKIR GÖZALTINDA 1972
Xalê Xelîl/Halil Ağa, Yakup Ağanın oğludur. Yakup Ağa Abdurrahmane’ GARİSİ ile birlikte devlete karşı ayaklanan bir Kürt Milliyetçisidir. Xale Halil ile 1972’de,Diyarbakır sıkı yönetim de gözaltında beraberdik. Xalê Halil 77 yaşında olduğunu söylerdi. Gözaltında alınma nedeni babası Yakup Ağan’ın 1926-27 ayaklanmasında Eruh yöresinde 11 askerin, babası Yakup Ağa tarafından öldürüldüğü iddia ediliyordu.
Xalê Xelîl tek kelime Türkçe bilmiyordu. Mahkemeye çıktığında Türkçe bilmediği için tercüman aracılığıyla ifadesi alınıyordu. Sorgu Hâkimliği’nde hâkim 11 askerin öldürülmesi olayını sorar. Xelîl Axa hiç istifini bozmadan, kendinden emin bir şekilde hâkime, “Onları geç efendi, Mustafa Kemal bizi af etti” deyince, hâkim kızgın bir şekilde tutuklamasına karar verir.
Bunun üzerine Xelîl Axa, “Yahu bunlar Mustafa Kemal’den daha mı büyük!” diye söylenir. Xale’ Halil sorguda hep dik durdu. Xalê Halil,herkesle samimi sevilen biriydi fakat en çok samimi olduğu Sevgili İsmail BEŞİKÇİYDİ: Uzun zaman BEŞİKÇİ ile dostlukları devam etti. Xalê Halil’i saygı ile anıyorum.
RupelaNu.
Bernamegeh Türkçe / bernamegeh@gmail.com